Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2023/1661 E. 2023/2511 K. 06.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1661
KARAR NO: 2023/2511
KARAR TARİHİ: 06/10/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2023
NUMARASI: 2023/301 2023/361
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki davada İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, tazminat istemine ilişkindir. İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… Davacı vekilinin davada müvekkilinin hesaplarına davalı şirket vasıtasıyla erişim sağlanması sebebiyle, davalının herhangi bir kötüniyetli hesap silme, değiştirme işleminde müvekkilimin mağduriyet yaşayacağı dikkate alındığınarak, müvekkilin www….com ve www…com hesapları üzerinde inceleme yapılmasını ve müvekkilin hesap hareketleri ile işlem özetlerinin alanında teknik uzman bir bilirkişi vasıtasıyla tespit edilmesini talep etmiş, Mahkememizce uzman bilirkişiden ayrıntılı rapor temin edilmiştir. Görev dava şartı olup her aşamada re’sen değerlendirilmesi gerekir, davalının tacir olduğu ve davacının davalı ile ilişkisinin ticari kâr amacı taşıdığı açıktır, TTK’nun 4 maddesi; (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. Demektedir maddeni e bendi uyarınca davanın mutlak ticari dava olduğu anlaşılmış bu nedenle mahkemenizin görevsiz olduğu…” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “… davalı şirketin tacir olduğu sabit ise de davacı gerçek kişinin tüketici ve tacir sıfatı bulunmamaktadır. Mevcut haliyle uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı, eldeki davanın nispi ticari dava olarak da kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu durumda taraflar arasındaki ilişki 6102 ve 6502 sayılı kanunların kapsamı dışında kalmaktadır. 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi, mal varlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu belirtilmiştir. Bu durumda eldeki uyuşmazlığın genel hükümlere göre 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Nitekim İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 2021/269 esas, 2021/338 karar, 18.Hukuk Dairesinin 2022/1931 esas, 2022/1885 karar, 44.Hukuk Dairesinin 2021/1354 esas, 2021/1325 karar ve 19.Hukuk Dairesinin 2021/3166 esas, 2021/2411 karar sayılı ilamları da aynı doğrultudadır. Açıklanan nedenlerle mahkememizin görevsizliği sebebiyle dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda davanın usulden reddine …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı ”Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un ”tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (ı) bendinde sağlayıcı “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (k) bendinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (l) bendinde ise tüketici işlemi ”mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade ede” biçiminde tanımlanmıştır. Aynı yasanın “Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 5. bölümünde yer alan 49. maddesi, “Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler” başlığını taşımakta olu bu maddenin 1. fıkrasına göre finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme ise, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir. Öte yandan, TTK’nın 4.maddesinde, bir davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticari sayılan davalardır (mutlak ticari davalar). Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup TTK’nın 4/1 hükmünde (a) ile (f) bentleri arasında sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK’nın 4/1-son cümlesi uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispi ticari davalar olup, TTK’nın 4/1 maddesi uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. TTK’nın 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticari iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticari sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ”ticari iş” esasına göre değil, ”ticari işletme” esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması tek başına davayı ticari dava haline getirmez. Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; Öncelikle, kripto varlıklar fiilen finansal varlık olsa dahi yasal olarak tanımlanmadığından kripto para alım satımına ilişkin işlemin de finansal hizmet sayılması mümkün değildir. Bu nedenle yukarıda izah edildiği üzere, TKHK’da tanımlanan finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme olarak kabulü mümkün görünmemektedir. Ayrıca davacının da yatırım amaçlı kripto para alım satımı yaptığı, bu yönüyle tüketici olmadığı görünmektedir. Bu nedenle eldeki davada, tüketici mahkemelerinin görevli olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, kripto para varlıklarının satışına ilişkin bir düzenleme TTK’da da yer almamaktadır. Az yukarıda da belirtildiği üzere kripto varlıklar fiilen finansal varlık olsa dahi yasal olarak tanımlanmadığından kripto varlık satışına ilişkin işlemin de finansal hizmet sayılması mümkün değildir. Bu nedenle eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Nispi ticari dava sayılması da mümkün değildir. Zira bu durumda işin hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Davacının tacir olduğuna dair bir bilgi, belge veya iddia da bulunmamaktadır. Bu kriterlerin hiç birisi somut olayda gerçekleşmediğinden eldeki dava ticari dava da olmadığından genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir. (T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO:2022/1881 -KARAR NO: 2022/1487; 12. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO: 2022/779 -KARAR NO: 2022/828)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06/10/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere