Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/548 E. 2022/2876 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/548
KARAR NO: 2022/2876
KARAR TARİHİ: 18/11/2022
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2014
NUMARASI: 2014/1369 2014/368
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, itirazın iptaline ilişkindir. İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 08/07/2013 tarih 2013/13986-19059 EK. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 01/07/2012 günü yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK. nun 4/1-1.fıkrasının f bendine göre; Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, dava tarihine göre 5464 sayılı Banka kartları ve Kredi Kartları Kanununa dayanılarak kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalar tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari dava sayıldığından davaya bakma görevi Asliye Ticaret Mahkemesi olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir….” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “…Tüm bu değerlendirmeler ışığında HMK 115 maddesi uyarınca mahkemece dava şartlarının bulunup bulunmadığı hususu davanın her aşamasında resen dikkate alınacağı kuralı gözönünde tutularak dava dilekçesinin HMK 114/c maddesi uyarınca usulden reddine, davaya bakmakta mahkememizin görevsizliğine ve görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun tespitine, mahkememiz ile İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından dosyanın olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi amacı ile hüküm kesinleştiğinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş, …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Görev hususundaki ihtilafın çözümü için, mülga 4077 sayılı Kanunla 5464, 6102 ve 6502 sayılı Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Banka kredi kartları, 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a 14/03/2003 tarihinde 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesi ile tüketici ilişkisi kapsamına alınmıştır. Kanunda, kart hamili ve kartı veren kurum ayrımı yapılmadığından, bu tarihten sonra kredi kartlarından kaynaklanan davalarda, 4077 sayılı Kanun’un 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görevli hale gelmiştir. 01/03/2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinin birinci fıkrası, “tüketici olan kart hamili” tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Kanun’un 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, “kart çıkaran kuruluşlar” tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK’un (6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK’a yaptığı atıfların HMK’ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01/10/2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Diğer taraftan, gerek 44/1. maddenin metninden ve gerekse de aynı Kanun’un 43. maddesinden, “tacir” olan kart hamilleri ile kart çıkaran kuruluşlar arasındaki ihtilafların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olduğu ve asliye ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğu anlaşılmaktadır. 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi, malvarlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir. 13/01/2011 tarihinde kabul edilen ancak 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde ticari davaların genel tanımı yapılarak “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan kaynaklanan” davaların ticari dava olduğu belirtilirken, devam eden fıkrasında, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava sayılacak işler arasında “bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve diğer ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde” öngörülen hususlardan kaynaklanan davalar da sayılmıştır. Kanunun 5. maddesi ise ticari davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğu hükmünü amirdir. Kanun yürürlüğe girmeden, 6335 sayılı Kanun ile 5. maddede değişiklik yapılmış ve asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk (ve diğer hukuk mahkemeleri) arasındaki ilişki, “iş bölümü” ilişkisi olmaktan çıkarılıp, “görev” ilişkisine dönüştürülmüştür. Bilindiği üzere mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Ancak, 6335 sayılı Kanunla 6102 sayılı TTK’ya eklenen Geçici-10. madde, görev düzenlemesinin derdest davaları etkilemeyeceğini hükme bağlamıştır. 07/11/2013 tarihinde kabul edilip, 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-(k) maddesinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilmiş, 3/1-(l) maddesinde ise “bankacılık” sözleşmeleri de tüketici işlemleri” arasında sayılmıştır. Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi 6502 sayılı Kanun’da, “kart hamili/kartı veren kuruluş” ayrımı yeniden ortadan kaldırılarak, kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali hariç) görevli mahkemenin, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemeleri olacağı benimsenmiştir.Bu yasal düzenlemeler karşısında, yasaların yürürlük tarihiyle bağıntılı olmaksızın, kart hamilinin de tacir olduğu durumlarda, kart veren kuruluş ile tacir olan kart hamili arasındaki davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olacağı tartışmasızdır.Kart hamilinin “Tüketici” sayıldığı durumlara gelince; 1. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 28/05/2014 tarihinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına (kart hamili ya da kartı veren kuruluş olup olmamasına) bakılmaksızın tüketici mahkemeleridir.2. 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğünden (28/05/2014) önce açılan davalarda ise;(a) 5464 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) önce açılan davalarda görevli mahkeme, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemesidir.(b) 5464 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden (01/03/2006) sonra açılan davalarda; i. Tüketici olan kart hamilinin, kart veren kuruluşa karşı açtığı davalarda görevli mahkeme, 5464 sayılı Kanun’un 44/1. maddesi uyarınca tüketici mahkemesidir. ii. Kartı veren kuruluş tarafından, tüketici sıfatını haiz kart hamiline karşı açılan davalarda, 5464 sayılı Kanun’un 44/2. maddesi uyarınca, dava değerine göre sulh hukuk ya da asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girmesinden sonra (01/10/2011 tarihinden sonra) açılmışsa, Kanunun 2. maddesi uyarınca görevli mahkeme, dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Diğer taraftan dava, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 6335 sayılı Kanun ile değişik 5. maddesi uyarınca asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüştürülmeden önce, asliye ticaret mahkemesine açılmış ve taraflarca iş bölümü itirazında bulunulmamışsa, ortada “görev uyuşmazlığı” bulunmadığından bu davaya asliye ticaret mahkemesince devam edilmesi gerekecektir. Somut olaya gelince; dava, kredi kartını veren kuruluş tarafından 03/01/2014 tarihinde (6502 sayılı Kanun’un yürürlüğünden önce, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğünden sonra), tüketici olan kart hamiline karşı açılmıştır. Bankacılık işlemlerinden kaynaklanan davada, 6102 sayılı TTK’nın 4 ve 5. maddeleri uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli bulunduğu düşünülebilirse de, yukarıda açıklandığı üzere, özel kanun olan 5464 sayılı Kanun’un 44/2 ve 43. maddelerinin açık hükümleri karşısında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Bu durumda uyuşmazlığın İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (T.C. YARGITAY 5. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2022/1158 -KARAR NO: 2022/2059 ; ESAS NO: 2021/7196 -KARAR NO: 2021/14029)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 18/11/2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere