Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/2902 E. 2023/1404 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2902
KARAR NO: 2023/1404
KARAR TARİHİ: 18/05/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2022
NUMARASI: 2020/305 2022/446
DAVA: İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, itirazın iptaline ilişkindir. İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… Kambiyo senedinden kaynaklanan her türlü alacak ve menfi tespit davalarında görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. 6102 Sayılı Kanunun 4 ve 5. Maddesi uyarınca Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlarla ilgili davaların ticari dava olacağı açıktır. Buna göre uyuşmazlığın esası bakımından mahkememiz görevsiz olup, görevli mahkeme Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14/06/2016 tarih 2016/1807 esas 2016/10611 karar sayılı ilamı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 13/06/2016 tarih 2016/1232 esas 2016/10514 karar sayılı ilamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 28/11/2018 tarih 2018/280 esas 2018/1196 karar sayılı ilamlarında da belirtilip vurgulandığı üzere Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Buna göre mahkememiz uyuşmazlığın esası hakkında görevsiz olup mahkememizin görevsizliğine …” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul Anadolu 13. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “…Yukarıda yazılan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; öncelikle davacı ticari şirket olarak tacir olamasına rağmen davalı gerçek kişi tacir değildir. Davalının tacir olduğuna yönelik bir iddia ve dosyaya yansıyan hiçbir bilgi ve belge de yoktur. Dolayısıyla dava nispi ticari dava olarak değerlendirilemez. İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/11/2019 T. 2018/53 Esas- 2019/329 K. sayılı ilamı incelendiğinde görevsizlik kararının gerekçesinin davanın kambiyo senedinden kaynaklanmasına dayandırıldığı görülmektedir. Oysa, somut uyuşmazlık İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı ilamsız icra takibine karşı yapılan itirazın iptali talebine yönelik olup , takibin dayanağı kambiyon senedi ( olaya göre bono) olmayıp … Bankası A.Ş ‘ye ait davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 07.06.2018 tarihli 50.000,00 TL bedelli borç kaydı (ödünç) içeren havale makbuzudur. Bu husus dava dilekçesindeki anlatımdan da açıkça görülmektedir. Yine cevap dilekçesi ve dosya kapsamından anlaşılacağı üzere taraflar arasında kambiyo senedinden kaynaklı olarak görülen dava ise İstanbul Anadolu 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/132 Esas sayılı dosyasına ilişkin olup işbu davadan tamamen farklıdır. Filvaki taraflar arasındaki uyuşmazlık 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 379 ilâ 392.maddeleri arasında düzenlenen ödünç sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali isteminden kaynaklanmakta olup Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının hatalı olduğu düşünülmüştür. Binaenaleyh; davanın açıkça genel hükümlerden kaynaklandığı, mutlak ve nispi ticari dava kapsamında kalmadığı işbu davada görevli mahkemenin 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır. Yukarıdan beri açıklanan hususlar muvacehesinde; 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca mahkememizin görevli olmaması nedeniyle; mahkememizce de 6100 sayılı HMK’nın 115/1-2 maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine…” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür. Somut olayda, davacı davalıya havale yolu ile borç olarak gönderilen bedelin tahsili talebine ilişkin olduğu; dava konusunun TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılan davalardan yani mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı, davalı gerçek kişinin tacir olduğuna dair bir delilin dosyada yer almadığı, harici olarak senede ilişkin menfi tespit davasının mevcut hukuki alacak ile ilgili olduğuna dair yeterli delilinde bulunmadığı ve dava konularının da farklı olduğu, davalının tacir olmaması nedeniyle davanın nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı, dava dışı şirket yetkilisi ile yaptığı sözleşme bakımından senedin tahsili ve buna karşı açılmış menfi tespit davasının haricen yargılamasının yapılıyor olması nedeni ile davaya konu uyuşmazlığın İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 31. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 18/05/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere