Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/2128 E. 2023/826 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2128
KARAR NO: 2023/826
KARAR TARİHİ: 22/03/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/04/2021
NUMARASI: 2020/762 2021/233
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 3. Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, alacak istemine ilişkindir. İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince, “… davacı ile davalı şirket arasındaki ilişki tüketici işlemi değil yatırım işlemidir.Davacının olayda tüketici değil yatırımcı konumunda olduğu, taraflar arasında yapılan işlemin gelir sağlamak amaçlı yapıldığı açıktır. Tüketici yasasına göre bir kişinin tüketici olduğundan bahsedebilmek için bu kişinin mesleki veya ticari olmayan amaçla hareket etmesi gerekir. Davacının mesleki amaçla hareket etmediği açık olmakla birlikte ticari amaçla hareket ettiği aşikardır.Zira kazanç amacıyla yürütülen alım satım işlemleri ticari amaçlı işlemlerdir. Davacınında kazanç ve gelir elde etme amaçlı dava konusu sözleşmeyi yaptığı ortadadır. Tüm bu sebeplerden davacının tüketici olduğundan ve işlemin tüketici işlemi olduğundan bahsedilemez. Diğer taraftan; Taraflar arasındaki sözleşmenin davalının sıfatı itibari ile Tük Ticaret Kanunu’nun 4. kitap 1. kısmında düzenlenmiş olan mutlak ticari davalar cümlesinden olduğu anlaşıldığından Asliye Ticaret Mahkemesinde, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Bu sebeplerle davacının ve davalının 6502 sayılı Kanun kapsamında tüketici olarak kabul edilmemesi, davacının yatırımcı oluşu ve işlemlerin de yatırım işlemi şeklinde geçmesi ve davanın konusunu teşkil eden ilişki tüketici işlemi sayılmadığından davanın görev nedeniyle usulden reddine…” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “… davalı şirketin dijital para biriminin alım ve satımının yapılmasına aracılık eden dijital para platformunu kurduğu, davacının söz konusu platforma üye olduğunu ve site üzerinden dijital para alım ve satımı yaptığını, davacının yapmış olduğu kripto varlık alım ve satımlarına ilişkin ödemiş olduğu bedeli çekim talebinde bulunduğu ancak davalı tarafça bedelin ödenmediği , taraflardan davacının TTK’da düzenlenen tacir sıfatını taşımadığı gibi, davacının gelir ve kar elde etme gayesinin olmasının davayı kendiliğinden ticari dava haline getirmeyeceğinden, TTK’da ön görülen, tarafların her ikisinin de tacir olması koşulunun davada oluşmadığı; davacının, davalı şirket karşısında tüketici konumunda bulunduğu ve iş bu davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemelerine ait olduğu anlaşılmakla görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, İstanbul 3. Tüketici Mahkemesince daha önce görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığın halli için, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesine dosyanın gönderilmesine …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı ”Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un ”tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (ı) bendinde sağlayıcı “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (k) bendinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”, (l) bendinde ise tüketici işlemi ”mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade ede” biçiminde tanımlanmıştır. Aynı yasanın “Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 5. bölümünde yer alan 49. maddesi, “Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler” başlığını taşımakta olu bu maddenin 1. fıkrasına göre finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme ise, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.Öte yandan, TTK’nın 4.maddesinde, bir davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticari sayılan davalardır (mutlak ticari davalar). Mutlak ticari davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup TTK’nın 4/1 hükmünde (a) ile (f) bentleri arasında sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK’nın 4/1-son cümlesi uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispi ticari davalar olup, TTK’nın 4/1 maddesi uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. TTK’nın 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticari iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticari sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ”ticari iş” esasına göre değil, ”ticari işletme” esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması tek başına davayı ticari dava haline getirmez.Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; Öncelikle, kripto varlıklar fiilen finansal varlık olsa dahi yasal olarak tanımlanmadığından kripto para alım satımına ilişkin işlemin de finansal hizmet sayılması mümkün değildir. Bu nedenle yukarıda izah edildiği üzere, TKHK’da tanımlanan finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme olarak kabulü mümkün görünmemektedir. Ayrıca davacının da yatırım amaçlı kripto para alım satımı yaptığı, bu yönüyle tüketici olmadığı görünmektedir. Bu nedenle eldeki davada, tüketici mahkemelerinin görevli olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, kripto para varlıklarının satışına ilişkin bir düzenleme TTK’da da yer almamaktadır. Az yukarıda da belirtildiği üzere kripto varlıklar fiilen finansal varlık olsa dahi yasal olarak tanımlanmadığından kripto varlık satışına ilişkin işlemin de finansal hizmet sayılması mümkün değildir. Bu nedenle eldeki dava mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Nispi ticari dava sayılması da mümkün değildir. Zira bu durumda işin hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Davacının tacir olduğuna dair bir bilgi, belge veya iddia da bulunmamaktadır. Bu kriterlerin hiç birisi somut olayda gerçekleşmediğinden eldeki dava ticari dava da olmadığından genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir. Her ne kadar görevsizlik kararı veren mahkemeler arasında Asliye Hukuk Mahkemesi bulunmamakta ise de HMK’nın 114. Maddesi gereğince görev dava şartı olup, her aşamada re’sen gözetileceğinden, merci incelenmesinde doğru merciye davanın yönlendirilmesinin kamu düzeninden olduğu dikkate alınarak uyuşmazlığın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.(T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO:2022/1881 -KARAR NO: 2022/1487; 12. HUKUK DAİRESİ DOSYA NO: 2022/779 -KARAR NO: 2022/828)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 22/03/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere