Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/1707 E. 2023/594 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1707
KARAR NO: 2023/594
KARAR TARİHİ: 01/03/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
TARİHİ: 08/12/2021
NUMARASI: 2021/792 2021/826
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava TBK’nun 19.maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkindir. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesince, “…Asliye Ticaret Mahkemeleri 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ile kurulmuş özel yetkili mahkemelerdir. Dolayısıyla bu mahkemelerin görevli oldukları davalara diğer mahkemelerin bakmaları hukuken mümkün değildir. Davacı banka ile davalı … arasındaki uyuşmazlıkta görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olsa da davacı banka ile davalı şirket arasındaki uyuşmazlıkta görevli mahkeme TTK m. 5’e göre asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Bir uyuşmazlıkta kanunen özel görevli mahkemenin bulunması durumunda genel görevli mahkemenin davaya bakması hukuken mümkün olamayacağından mahkememizde açılan davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle 6100 sayılı HMK m. 114/I-c ve 115’e göre davanın usulden reddine …” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “… Somut olayda davanın ticari dava olup olmadığının tespiti için uyuşmazlığın vasıflandırılması gerekmektedir. Davacı tarafından; davalı …’a, taksitleri davlının SGK’dan aldığı maaştan mahsup edilmek kaydıyla kredi kullandırıldığı, buna göre davalının SGK’dan aldığı aylık emekli maaşının PTT aracılığı ile davalının davacı banka nezdindeki hesabına ödendiği, davacının da taksit tutarını davalının maaş tutarından mahsup ettiği, davacıya ayrıca davalının PTT hesabında bulunan tüm tutarlar üzerinde taksit oranında virman-takas ve mahsup yetkisi verildiği, diğer deyişle davacı bankanın, davalının SGK’dan aldığı ve PTT’ye yatan emekli aylığı üzerinde kredi alacağını teminen rehin hakkı bulunduğu; buna karşılık davalıya kredi kullandırıldıktan sonra, SGK tarafından PTT’ye yatırılan maaş alacaklarının davacı bankaya hiç ödenmediği, davalı tarafından haricen de ödeme yapılmdığı, kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine davalı hesabının kat edildiği ve davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibi ile takibe geçildiği, yapılan araştırma sonucu, davalı aleyhine diğer davalı Sarraf Nakliyat Şirketi tarafından Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibi ile ilamsız icra takibine geçildiği ve bu takip dosyası üzerinden davalı …’ın maaşına haciz konulduğu hususlarının tespit ediliği, Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibinin TBK 19 maddesi uyarınca muvazaalı bir takip olduğu, davacı alacağının tahsilini imkansızlaştırmak amacıyla muzavaalı bir alacağa dayalı muvazaalı bir takip başlatıldığı belirtilerek, bu muvazaanın tespiti, muvazaalı takibin iptali, muvazaa nedeniyle oluşan zararın tespiti ile davalılardan tahsili talep edilmiştir. Buna göre davacı talebi, davalı şirketin davalıdan alacaklı bulunmadığını, bu alacağı oluşturduğu iddia edilen tasarrufun ve bu alacağa dayalı başlatılan icra takibinin TBK’nun 19 maddesi kapsamında muvazaalı olduğunun tespiti ve iptali istemine ilişkindir. Yapılan bu açıklamalar çerçevesinde; davanın konusu itibariyle mutlak ticari dava olmadığı açıktır. Davanın taraflarından Sarraf Nakliyat Şirketi’nin tacir olması da davayı nispi ticari dava haline getirmez, zira burada davacı banka ile davalı şirket arasında bir ticari ilişki mevcut olmayıp, uyuşmazlığın konusu davalıların kendi aralarındaki işlemin muvazaalı olup olmadığıdır. Yine uyuşmazlık davalı gerçek kişi … ile davacı banka arasındaki kredi sözleşmesinden doğan alacağın varlığı ve miktarı ile davalıdan tahsili olmayıp, davalıların muvazaalı işlemleri ile davacı alacağının tahsilini engelleyip engellemedikleridir. Nitekim Yargıtay HGK’nun 10/02/2016 gün, 2014/17-2389 Esas ve 2016/129 Karar sayılı kararında “…tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda, alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olmadığından 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında kalmaktadır.” şeklinde karar verilerek bu davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirlenmiştir. İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13/09/2021 tarihli görevsizlik karar gerekçesinde belirttiği “ticari iş” kriteri ise yukarıda izah edildiği üzere 6102 sayılı TTK kapsamında bir davanın ticari dava olup olmadığının tespitinde dikkate alınmaz. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Dava konusu TTK’nun 4.maddesinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıfla mutlak ticari dava konusu kabul ettiği sözleşmelerden de doğmamıştır. Şu halde eldeki davanın yukarıda izah edilen üç grup ticari davadan herhangi biri kapsamına girdiğinden söz edilemez. HMK’nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK’nun 115/1. maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Yargıtay HGK’nun 2013/4-2247 esas 2013/1667 karar sayılı içtihadı ile HMK’nın 30. mddesindeki usul ekonomisi ilkesi de dikkate alınarak göreve ilişkin dava şartının tensiben değerlendirilmesi ve usulden red kararı verilmesi mümkün ve gereklidir. Tüm bu nedenlerle HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c). maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi ile İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiştir. …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre dava hukuksal nitelikçe Türk Borçlar Kanununun 19 maddesinin özüne ve sözüne uygun muvazaa nedeniyle iptal istemine ilişkindir. Kural olarak 3.kişiler, danışıklı işlem nedeniyle hakları zarara uğratıldığı takdirde tek taraflı veya çok taraflı olan bu hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilir. Çünkü danışıklı bir hukuki işlem ile 3.kişilere zarar verilmesi onlara karşı işlenmiş bir haksız eylem niteliğindedir. Muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı iptal davasında davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. Bu yasal nedenle iptal davası, davacıya alacağını veya açtığı davada tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu işlem veya tasarruf konusu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi tarafların sıfatının da (tacir)olmasının da görev hususunun belirlenmesine doğrudan bir etkisi yoktur. Kaldı ki davada incelenmesi gereken husus davalı şirketin yaptığı tasarruflarının iptali gerekip gerekmediği, başka bir anlatımla BK.nın 19. maddesinde yazılı şartların gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Açıklanan şekli ile görevin, genel mahkemelere ait olduğu da açıktır. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar vermek gerekmiştir. (T.C. YARGITAY 17. Hukuk Dairesi ESAS NO : 2016/16364 -KARAR NO : 2017/178; 23. Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/300 -KARAR NO: 2016/2649)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 01/03/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere