Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/1518 E. 2023/106 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1518
KARAR NO: 2023/106
KARAR TARİHİ: 12/01/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2022
NUMARASI: 2021/715 2022/143
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki davada İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi ile İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağa ilişkindir. İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… davanın, tarafların kabulünde olduğu üzere taraflar arasındaki mobilya alım ve satımına ilişkin sözleşme kapsamında davacının alacak istemine ilişkin olduğu, cevap dilekçesi ekinde sunulan sözleşmenin, davacı ile davalının ortağı olduğu … Tic.Ltd.Şti. arasında yapıldığı, Atışalanı Vergi Dairesi yazı cevabına göre davacı gerçek kişinin, Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi kapsamında birinci sınıf tüccar olduğu ve 176. madde kapsamında bilanço hesabına göre defter tuttuğunun bildirildiği, bu yönüyle tacir konumunda olduğu, dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgili ve aralarında yaptıkları sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsiline ilişkin olduğundan bu yönüyle nisbi ticari dava olduğu değerlendirilmekle, yukarıda değinilen kanuni düzenleme uyarınca her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlığın ticari dava olarak asliye ticaret mahkemesinde görülüp çözülmesi gerektiği (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 22.10.2019 tarih, 2016/16455 esas ve 2019/4849 karar), görevin dava şartı olması, yargılamanın her aşamasında resen mahkeme tarafından göz önünde bulundurulması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, görevsizlik nedeniyle 6100 sayılı H.M.K.nın 114/1-c. ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine …” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “… Atışalanı Vergi Dairesi müdürlüğünün 01/12/2021 tarihli cevabı yazısında Davacı …’ın dava tarihi itibari ile bilanço esasına göre defter tuttuğu, 1. Sınıf tacir olduğu, ticaret sicil kayıtlarından da davacının tacir olduğunun anlaşıldığı, davalı …’ın 0812/2021 tarihli Ümraniye Vergi dairesi yazı cevabında 2017 yılında ticareti terk ettiği, dava dışı … Mobilyanın ortağı olduğunun belirtildiği bu hali ile davalının tacir sayılamasının mümkün olmadığı, şirket ortağı yönetici olmasının davalıya tek başına tacir sıfatını kazandırmayacağı, davacının tacir sıfatı bulunsa da davalının tacir sayılmasının mümkün olmaması ve eldeki davanın nisbi ticari dava olarak değerlendirilemeyeceği görüldüğünden davanın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği anlaşılmıştır. (İstanbul BAM 15.. Hukuk Dairesi 2021/1136 E., 2021/912 K. Sayılı Kararı) Görevli mahkemenin İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna dair karşı görevsizlik kararı vermek gerektiğinden ve iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı meydana geldiğinden dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesine gönderilmesine …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir. TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Kanunun 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar.Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekir.Somut olayda, her ne kadar davacı tarafça taraflar arasındaki mobilya alım satımı sözleşmesine uyulmaması nedeni ile gönderilen paranın iadesi için ilamsız takip başlatılmış olup, gelen vergi dairesi ve ticaret sicİl kayıtlarına göre davacının bilanço esasına göre defter tutan gerçek kişi tacir ve birinci sınıf tüccar olduğu ancak dosyadaki mevcut delil ve beyanlara göre davalının gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığı, şirket ortağı olduğu, şirket adına hareket ettiğine dair bir delilin veya beyanın bulunmadığı, davalının şirket ortağı olmasının tek başına tacir olarak nitelendirilmesini gerektirmediği, davalının 2017 yılında ticareti terk ettiği, dava konusu işlemde davalının tacir olmadığı, davanın mutlak ve nispi ticari dava niteliğinde bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 12/01/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere