Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2022/1262 E. 2023/113 K. 12.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1262
KARAR NO: 2023/113
KARAR TARİHİ: 12/01/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/03/2022
NUMARASI: 2022/227 2022/225
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Bakırköy 6. İş Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, tazminat istemine ilişkindir. Bakırköy 6. İş Mahkemesince, “… Davacı vekili Mahkememiz dosyası davalısı Hakan Gökçe ile ortak şirket kurduğunu iddia ettiği … hakkında da aynı taleplerle Bakırköy 21.İş Mahkemesi’nin 2020/120 esas sayılı dosyasında dava açıldığı ve Bakırköy 21.iş Mahkemesi’nin 2020/120 Esas sayılı dosyasından Ticaret Mahkemeleri’nin Görevli olduğu gerekçesiyle verilen Görevsizlik kararının istinaf edilmesi üzerine dosyanın BAM’a gönderildiği, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi 2020/4987 Esas, 2020/459 Karar sayılı ilamı ile ” Her ne kadar davacı şirket vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, davanın konusunun işçinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışları ve oluşan zarar kalemlerinin iş sözleşmesinin devamı esnasındaki davalı davranışlarından kaynaklandığı belirtilmiş ve davalının kendisine verilen bütçeyi haksız şekilde kullanarak müvekkili şirketi zarara uğrattığı beyanıyla zarar kalemlerinin açıklaması yapılmışsa da dava konusunun sınırlarını belirleyen vakıalar dava dilekçesinde açıklananlardır. Dava dilekçesinde, davacı şirkette çalışan davalının işten ayrılmasına yakın zamanda kendi kurduğu şirket dolayısıyla sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdünü ihlal ettiği ve haksız rekabet ettiği iddiasına dayanılmış; hatta bu kapsamda davacı şirkete özgü ürünlerin fotoğraflarının davalının ortağı olduğu yeni şirketin internet sitesinde yer aldığı belirtilerek bu şirketin faaliyetlerinin durdurulma hususunda ihtiyati tedbir kararı verilerek şirketin ticari hayatının sonlandırılması ve davacı şirketin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istenmiştir. Davaya dayanak alınan yükümlülüklerin bir yönüyle işçi ile işveren arasındaki sadakat yükümlülüğün gereği olması işbu davayla ortaya çıkan uyuşmazlığın iş hukuku kapsamında kaldığını kabule yeterli değildir. Gerek dava dilekçesinde davalıya isnat edilen yükümlülük ihlallerinin kapsamı, gerek davalının iş akdinin feshinden sonra başka bir işyerinde ortak olarak çalışmaya başlamış olması ve gerekse de davanın özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, iş akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddeleri (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.  Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c. (mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.) maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığında şüphe bulunmamaktadır. (HGK 27.2.1013 gün ve 2012/9-854 E. 2013/292 K.)  Mutlak ticari davaların rekabet yasağının belirlenmesinde ticari sırrın ne olduğu uzman mahkemelerce değerlendirilmesi gereken ve piyasa şartlarıyla sıkı sıkıya bağlı bulunan ticari bir konudur. Kaldı ki, davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesiyle kanun koyucu çok açık bir şekilde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444. maddesinden kaynaklanan rekabet yasağına ilişkin davaların mutlak ticari davalardan olduğunu öngörmüştür. Mutlak ticari davalar, herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticari niteliğini değiştirmediği ve mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardandır. ” gerekçesiyle “İlk Derece Mahkemesinin de aynı kanaatle mutlak şekilde ticaret mahkemelerinin görevine giren davada görevsizlik kararı verilmesi yönündeki hukuki değerlendirmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla aksi yöndeki istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” şeklinde KESİN karar verdiği, İstanbul Bölge Adliyesi Mahkemesi 48. Hukuk Dairesi 2020/4987 Esas, 2020/459 Karar sayılı ilamı ve dava dilekçesinde dayanılan vakıalar davalının davacı şirketteki hizmet ilişkisi sona erdikten sonra 3 yıl içerisinde sözleşmede ki rekabet yasağı, ticari sır ve saklama taahhüdünü ihlal ettiği ve haksız rekabet ettiğine ilişkindir. Dava dilekçesinde de belirtildiği üzere davaya dayanak alınan taahhüdün işçi ile işveren arasında çalışanın işten ayrıldıktan sonra ki 3 yıllık zamana ilişkin kısmını kapsadığı, ayrıca iş akdi sona erdikten sonra da davalının çalıştığı şirkette haksız rekabette bulunulduğu ileri sürüldüğüne göre uyuşmazlığa İş Kanunu değil, TTK nun haksız rekabete ilişkin hükümleri ile işçi işveren ilişkisi devam etmediğinden elde ki davaya 6098 sayılı TBK’nın 444 ve 447. maddeleri tatbik edilerek bir sonuca ulaşılması gerekmektedir.Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığı ve açık biçimde Asliye Ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunduğundan mahkememizin görevsizliğine …” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi ise, “… Somut olayda davacı işveren ile davalı işçi arasında rekabet yasağına ilişkin düzenlenmiş olan sözleşme uyarınca davacının talep edebileceği tazminat alacağının kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır. Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Göreve ilişkin usul kurallarının dava şartı olması ve dava şartlarının da kamu düzenine ilişkin olması sebebiyle resen dikkate alınacak hususlardandır. Dava şartları mevcut olmadığında HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Mahkememiz nezdinde verilen görevsizlik kararının İstinaf denetiminden geçmeden kesinleşmesi halinde olumsuz görev uyuşmazlığının halli bakımından dosyanın yargı yerinin belirlenmesi amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine …” gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6098 sayılı TBK’ nun Rekabet Yasağı kenar başlıklı 444. maddesinde; ” Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” denilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nun 4/1-c. maddesi uyarınca, TBK’ nun 444 ve devamındaki maddelerde düzenlenen rekabet yasağına ilişkin tazminat davaları tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticari davalardır. Davanın mutlak ticari dava olarak kabulünde güdülen amaç ticari sır kavramının ticaret mahkemesince değerlendirilmesidir. Bu itibarla, davacı tarafça haksız rekabet oluşturduğu iddia olunan eylemin iş akdinin sona ermesinden sonra meydana geldiğinin ileri sürülmüş olması da nazara alınarak davanın Ticaret Mahkemesinde görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir. ( Yargıtay HGK’nın 2011/11-781 Esas ve 2012/109 Karar sayılı 29/02/2012 tarihli İlamı, Yargıtay HGK’nın 2011/9-508 Esas, 2013/292 Karar sayılı 27/02/2013 tarihli İlamı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2016/8763 Esas – 2019/13748 Karar sayılı İlamı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017/5116 Esas – 2017/2490 Karar sayılı İlamı) Dava dilekçesinde, davacı şirkette çalışan davalının işten ayrılmasına yakın zamanda kendi kurduğu şirket dolayısıyla sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, rekabet yasağı ve ticari sır saklama taahhüdünü ihlal ettiği ve haksız rekabet ettiği iddiasına dayanılmış ve davacı şirketin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istenmiştir. Gerek dava dilekçesinde davalıya isnat edilen yükümlülük ihlallerinin kapsamı, gerek davalının iş akdinin feshinden sonra başka bir işyerinde ortak olarak çalışmaya başlamış olması ve gerekse de davanın özelliğine göre; davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş akdinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğu; bu davranışın, iş akdinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444 ve 447 maddeleri (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 348.maddesi) kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır.  Somut olayda dosya kapsamına göre, davalının rekabet yasağına aykırılık oluşturduğu iddia edilen eylemlerinin iş akdinin sona erdikten sonraki döneme ilişkin olduğu, davanın mutlak ticari dava niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Bakırköy 2. Asliye Ticare Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 12/01/2023 gününde oy birliğiyle karar verildi.