Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2021/848 E. 2021/596 K. 16.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/848
KARAR NO: 2021/596
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/02/2021
NUMARASI: 2021/55 2021/55
DAVANIN KONUSU: Reddi Hakim/Hakimin Çekinmesi İncelemesi
Taraflar arasında görülen dava sırasında davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı reddi hâkim yoluna başvurulmuştur. Ret talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi davalı vekilleri tarafından istenilmiş olmakla, süresi içerisinde verilen istinaf dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Taraflar arasında görülen dava sırasında davalılar …, …, … Ltd. Şti Vekili 24/12/2020 tarihli dilekçesinde ; Mahkemenin 24.12.2020 tarihli duruşmasında verdiği ara kararlar ile yine yanlış bir tespit ve bu yanlış tespit neticesinde yanlış değerlendirme ve yanlış karar oluşturduğunu, Başkanlığın, dava dosyasını ve daha önce açılmış olan dava dosyasındaki içerikleri incelemediği gibi, davacının ne dava dilekçesinde ne cevaba cevap dilekçesinde, ne itiraz ve beyan dilekçelerine karşı sunmuş oldukları beyan ve itiraz dilekçelerinde ve dahi duruşmalarda iddia ve itiraz etmedikleri, ileri sürmedikleri hususları, davacıların yerine geçerek, davanın özüne incelemeden ve tarafsızlıklarını ciddi anlamda şüpheye yer verecek derecede, davalılar aleyhine taraf olduklarını, bu safhadan sonra müvekkili şirket ve şahısların sadece davacının iddia ve itiraz hususlarına karşı değil Mahkemenin de davacı sıfatı ile iddia ve taraf yapısına karşı bir dava yürütmek zaruretinde bırakıldıklarını, Mahkemenin 24.12.2020 tarihli celsesinde, davalılar olarak taleplerinin değerlendirilmediği gibi, ( Hak Düşürücü Süre) davacının dahi ileri sürmediği, hiç bir surette bu davada itiraz ve beyan olarak dahi ortaya koymadığı hususu 4 nolu ara kararı ile resen, davacının yerine geçerek, yönlendirerek, yönlendirmenin de ötesinde verdiği kararla ihsası rey yaptığını, sayın Mahkemenin o halde davacının fazlaya ilişkin hakkının ne olduğunu, neyi saklı tuttuğunu, rehin sözleşmesinin ne olduğunu, kefalet sözleşmesinin ne olduğunu, borç tasfiye sözleşmesinin ne olduğunu açıklamak zorunda olduğunu, çünkü Davacının dahi ileri sürmediği, itiraz etmediği, açıklamadığı bir hususu Mahkemenin ileri sürdüğünü, Mahkemenin davacı yan tarafına geçtiğini, Davacı tarafa ileri sürdükleri iddialara karşı bir açıklama ya da beyanda bulunma yönünde bir söz hakkı dahi vermeden ya da gerekirse yazılı açıklamada bulunma hakkı dahi vermeden davacı yerine itiraz ederek, davacı yerine karar verdiğini, Mahkemenin tarafsızlığına şüphe düştüğünü, Mahkemenin kendisini davacı yan yerine koyarak talep ve tespitte bulunmuş ki bu tespitlerin de doğru olmadığını, aynı zamanda kesin hüküm itirazımız konusundaki taleplerini yine Davacı lehine karar oluşturarak hükümle birlikte değerlendirilmesinin uygun olacağına karar verdiğini, bu durumun da kabul edilebilir olmadığını, usul ve esasa doğrudan, daha baştan etki eden, zaman ve emek sarfını ortadan kaldıracak olan ve usul hukuku açısından davanın başında değerlendirilmesi gereken bir hususu davanın sonucu hükümle değerlendirilmesine karar verilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını, Mahkemenin kendisini davacı yan yerine koyarak karar verdiğinden yine aynı şekilde davacı yan yararına bir kararla ara kararını nihayete erdirdiğini, bu nedenle sayın mahkemenin tarafsızlığını ciddi anlamda şüpheye düşürecek bir karar oluşturduğunu, en doğru hususun Mahkeme Heyetinin kendiliğinden dosyadan çekilmesi olduğunu, hukuki güvenliklerinin ciddi anlamda şüpheye düşmüş olduğunun açık ve net olduğunu, Mahkemenin 4 nolu ara kararında aynı zamanda hataya da düştüğünü, Mahkemenin eğer hangi hususlarda davacının (iddia ve itiraz etmemiş olsa da) taleplerini saklı tuttuğunu, bunların neler olduğunu da açıklar ise, davalılar olarak bu duruma görev savunmalarını yapacaklarını, artık sadece davacının iddia ve itirazlarına karşı değil Mahkemenin de iddia ve itirazlarına karşı savunma halinde bırakılmış olmalarının üzücü olduğunu, Mahkemenin nasıl olurda davacının bu talepler yönünden haklarını saklı tutuklarını kabul, iddia ve beyan eder anlaşılabilir bir durum olmadığını, belirttikleri üzere davacı tarafın bile bu hususları iddia ve itiraz etmediğini, mahkemenin kendiliğinden davacı taraf yerine geçerek böyle bir iddia ve tespit ve kararda bulunmasının mümkün olmadığını, Bu durumda sayın mahkeme heyetinden şu durumun açıklanmasını talep etme haklarının doğduğunu, ” hangi hususların, hangi kapsamda saklı tutulduğunu, bu taleplerin ortaklık anlaşmasından bağımsız olarak ele alınabilir mi, ortaklık anlaşmasından ayrı olarak ileri sürülebilir mi? bu hususlar olmadan ortaklık anlaşmasının varlığı ve ana unsurları olur mu? davacı taraf ortaklar anlaşmasının iptali talebinden vazgeçmekle bu taleplerinden vazgeçmiş olmuyor mu? ana sözleşmeden ayrı bu haklar iddia edilebilir mi? maden sayın mahkemenin davacı tarafın dahi açıklamaktan ve itiraz etmekten kaçındığı bir hususu iddia ve ileri sürerek karar oluşturduğunu, o halde bu hususların mahkemece açıklanması gerektiğini, bir diğer mahkemenin tarafsızlığını ciddi şüpheye düşüren durumun ise, hak düşürücü süre itirazlarına hiç değinilmemiş, bir karar dahi oluşturulmadığını, bunun bir usul hukuku olduğunu, mahkemenin öncelikle bu hususları araştırmalı ve usul yönünden iddia ve itirazlar neticelendirildikten sonra esasa geçmesi gerektiğini, mahkemenin itirazları yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar vermez iken, davacı yan yerine geçerek, davacı tarafın dahi ileri süremediği iddia ve itirazları resen ileri sürüp karar oluşturarak ciddi bir şekilde tarafsızlığını şüpheye düşürdüğünü, bilindiği üzere her vatandaşın adil, tarafsız ve bağımsız hakimler aracılığı ile hak ve taleplerini ileri sürerek dava açmak ve yargılama yapılmasını isteme hürriyetine sahip olduğunu, Bu hükmün AİHS ile ve T.C. Anayasası ile güvence altına alınmış en temel haklarından olduğunu, gelinen noktada sayın mahkeme heyetinin 24.12.2020 tarihli duruşmasında 3 nolu ara kararı, 4 nolu açık ihlal niteliğindeki ara kararı, 7 nolu ara kararı (kesin hükmün kesin bir şekilde varlığı açık olması karşısında) davacı yana göstermiş olduğu tavır, davranış, tutum ve davalının talep ve beyanları doğrultusunda, davalı taraf lehine ve yol gösterici bir şekilde kararlar oluşturarak, müvekkillerinin hak ve hukukunu yok sayılması ve ciddi zararlar oluşturacak durumlar yaratılması karşısında tarafsızlığı ciddi şüpheye düşürecek bir kanaatin oluşmasına neden olduğundan, davalarına bakan İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi Mahkeme Heyetini Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu’nun 29.maddesinin 4.bendi gereği açıkça reddettiklerini, taleplerinin kabulü ile davaları için bir başka Mahkeme Heyetinin görevlendirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş vekili 14/01/2021 tarihli reddi hakim talepli dilekçesinde; Mahkemenin 24/12/2020 tarihli duruşmasının ara kararında yanlış tespit ve değerlendirmeler yapılarak müvekkil firma aleyhine yanlış kararlar verdiğini, Mahkemece talep edilip incelenmesi istedikleri ilgili diğer dava dosyaları ve mahkemeye sunmuş oldukları dilekçeler incelenmeksizin yanlış ara karar oluşturulduğunu, Ayrıca davacı tarafın ne dava dilekçesinde, ne cevaba cevap dilekçesinde ne de diğer sözlü ve yazılı beyanlarında ileri sürmedikleri hususları davacıların yerine geçerek tarafsızlıklarını şüpheye yer verecek derecede davalılar aleyhine taraf olduklarını, müvekkili şirket ve diğer davalıların, davacının iddia ve itiraz hususlarına karşı değil ayrıca mahkemenin davacıların yerine geçerek dava dilekçesinde dahi ileri sürülmeyen hususlara karşı da cevap ve savunma sunulması gerekeceğini, Mahkemenin ayrıca vermiş olduğu kararla davacı tarafı da yönlendirdiğini, 24/12/2020 tarihli duruşmanın 4 No’lu ara kararında mahkeme davacının yerine geçerek, davacı fazlaya ilişkin haklarını belirtmediği halde mahkeme davacının rehin, kefalet, taşınmaz devir, borç tasfiye sözleşmesine karşı dava açma hakkının olduğunu varsayarak ara karar oluşturduğunu, davacının dahi ileri sürmediği itiraz etmediği hususları mahkemenin ileri sürerek davacının yerine geçerek hareket ettiğini, Mahkemenin tarafsızlığının ciddi anlamda şüphe doğurduğunu, belirtilen nedenlerle müvekkili şirket ve diğer davalıların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, bu sebeple mahkemenin tarafsızlığının şüpheye düştüğünden İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi heyetinin reddiyle birlikte dava dosyalarına başka bir mahkeme heyetinin görevlendirilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Reddedilen heyet tarafından, istemin reddinin gerektiği yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin reddine, 2.500,00 TL disiplin para cezasına hükmedilmesine ilişkin verilen karar, davalı vekilleri tarafından istinaf edilmiştir. Red dilekçesinde hakimin tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin ileri sürülen sebebler, hakimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren neden olarak değerlendirilemeyeceği gibi, dilekçede belirtilen sair hususlar işin esası yönünden istinaf ve temyiz sebebi olup, HMK’nın 36. maddesinde tanımı yapılan sebeplerden değildir. Merci kararı usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf itirazlarının reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince, İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 2021/55 D. İŞ ESAS ve 2021/55 D. İŞ KARAR sayılı kararına karşı istinaf başvuru talebinin REDDİNE, Kararın yerel mahkemece taraflara tebliğine, İstinaf giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 16/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere