Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2020/914 E. 2020/1939 K. 21.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/914
KARAR NO: 2020/1939
KARAR TARİHİ: 21/10/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2020
NUMARASI: 2020/211 2020/177
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)|İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada Bakırköy 5. Asliye Ticaret ve Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… TTK’nın 4/1-a ve 5. maddesi hükümleri karşısında, her iki tarafın ticari faaliyetleri ile ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Davacı ile davalı arasında ticari nitelikli araçların alım satım işlemi esnasında yaşanan husumet nedeni ile iş bu dava açılmıştır. Ticari dava niteliğinde olan somut olayda 6102 sayılı TTK’nın geçici 9. maddesindeki özel TTK’nın 4/1. maddesine göre düzenleme sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. …” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesince ise, “…davacı …’in Edirne ili, Havsa ilçesi … köyünde çiftçilikle uğraştığı, davacının tacir olduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı gibi bu yönde bir iddianın da söz konusu olmadığı, TTK 4.maddesine göre bir davanın ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve ihtilafın da tarafların ticari işletmesiyle ilgili olması gerektiği, olayımızda davacı tarafın tacir olmadığı sabit olduğuna göre davanın ticari dava olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın TBK’da düzenlenen satım sözleşmesine ait genel hükümlere tabi ihtilaf olduğu, bu nedenlerle davaya bakma görevinin genel hükümlere göre Küçükçekmece 4.AHM’ye ait olduğu…” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. T.T.K.’nun 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir. Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre defter tutanlardan, iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. Somut olayda, Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğünün 17/10/2019 tarihli cevabi yazısından, davacının kira gelirinden dolayı mükellef olduğunun bildirildiği, davacının tacir olduğuna dair dosyada her hangi bir delinin bulunmadığı, bu haliyle davacının tacir olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın da mutlak ticari dava niteliğinde bulunmadığı, davacı tacir olmadığından nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 21/10/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere