Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2020/241 E. 2020/1252 K. 09.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/241
KARAR NO: 2020/1252
KARAR TARİHİ: 09/06/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2019/498 2019/892
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada Silivri 3. Asliye Hukuk ve Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R Dava, taşınmaz satımı için verilen kapora bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine İtirazın İptali istemine ilişkindir. Silivri 3. Asliye Hukuk Mahkemesince “…davacı …’nin 32.000.000,00 TL sermayeli Anonim Şirketi, davalı …’ın ise 2.000.000,00 TL sermayeli … Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkilisi olduğu, dava dilekçesi, cevap dilekçesi ve taraf beyanlarından dava konusu icra takibine konu alacağın dayanağı olan taşınmaz alım satımına ilişkin anlaşmanın tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğu açıktır. Bu haliyle tarafların tacir olduğu ve aralarında yapılan işin ticari iş olduğu noktasında duraksama yoktur, taraflar arasındaki ticari işin niteliği, taraflara yüklediği hak ve yükümlülüklerin tespiti gerekmekte olup, bu haliyle davanın ticari dava olduğu ve Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu…” gerekçesi ile görevsizlik verilmiştir. Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesince ise; “…davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık taşınmaz satışı için verilen kapora veya pey akçesinin iadesinin gerekip gerekmediği noktasındadır. Taşınmaz satımı TTK’da düzenmiş bir husus olmayıp, TBK’da ve TK’da düzenlenmiştir. Uyuşmazlığa konu taşınmazın tapu da davalı adına kayıtlı olduğu ve davacı tarafından gönderilen paranın da davalının şahsi hesabına gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı gerçek kişi olup, tacir olup olmadığı ve uyuşmazlığın da ticari işletmesiyle ilgili bulunup bulunmadığının üzerinde durulması gerekir. Davalının tacir olup olmadığı incelenmiş; ticaret sicil müdürlüğünden gelen cevabi yazıda davalının 19/10/2012 yılına kadar ticari işletmesi varken bu tarihte ticareti terk ettiği ve terk hususunun da 19/10/2012 tarihinde tescil edildiği; yine vergi dairesinden gelen cevabi yazısında da davalının 01/01/2012 tarihinden itibaren GMSİ vergi mükellefi olduğu, ticari bir faaliyetinin de bulunmadığı bildirilmiştir. Davalının … Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkilisi olması kendisine sırf bundan dolayı tacir sıfatı vermeyeceği gibi, davacı açısından işin ticari olması davalıya tacir sıfatı vermez. Bu durumda davalının tacir olarak kabul edilemeyeceği…” gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323). Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen, uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Somut olayda, davacı taraflar arasındaki taşınmaz satış sözleşmesinin ifa edilememesi nedeniyle verilen kapora bedelinin tahsilini talep etmiş olup dosya kapsamına göre davalı gerçek kişinin tacir olmadığı, 2012 yılında tacir sıfatının kalktığı, uyuşmazlığın mutlak ticari davalardan olmadığı anlaşılmakla davanın genel hükümler uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; Silivri 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 09/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere