Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2020/24 E. 2020/825 K. 01.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/24
KARAR NO: 2020/825
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2019
NUMARASI: 2019/393 2019/819
DAVA: Ecrimisil
DAVA TARİHİ: 02/08/2016
BİRLEŞEN İSTANBUL 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2017/359 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Alacak
DAVA TARİHİ: 24/11/2017
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemelerinin ayrı ayrı görevsizlik kararı vermesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Esas dava, haksız işgal nedeniyle ecrimisil ve el atmanın önlenmesi, birleşen dava ise, ecrimisil talebine konu taşınmaz nedeniyle sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği iddiasıyla açılan tazminat davasıdır. İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesince, “… Uyuşmazlığın, kredi sözleşmelerinden doğan borçlarının tahsil ve tasfiye edilmesi amacıyla davalı ve davacı banka arasında akdedilen 29.04.2015 tarihli protokolden kaynaklandığı, davacı ve birleşen dosya davalısı banka olup Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olduğundan dava ve birleşen davada görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi…” olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesince, “… esas davada, ecrimisil tazminatının dayanağının TMK 683.maddesi ve devamı maddeleri olduğu, birleşen davanın da TBK’da düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak açıldığı, esas ve birleşen davanın konusu olan sebepsiz zenginleşme ve ecrimisil tazminatının TTK’da düzenlenmediği, buna göre esas ve birleşen davaların mutlak ticari dava olarak kabul edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere nisbi ticari dava olarak da kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira bir davanın nisbi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için tarafların tacir olması ve ihtilafın ticari işletmeleriyle ilgili olması gerektiği, bu iki koşulun aynı anda gerçekleşmesinin zorunlu olduğu, huzurdaki bu davalarda bu koşulların gerçekleşmediği, nitekim davacı tacir olsa da , davalının tacir olduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı gibi bir an için her iki tarafın tacir olduğu kabul edildiğinde dahi uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmeleriyle ilgisinin bulunmadığı, sadece davacı banka bakımından ticari işletmesiyle ilgili olduğunun kabulü gerektiği, esas davada davalı-birleşen davada davacı yönünden, bu koşulun oluştuğundan söz edilemeyeceği, ecrimisil talebine ilişkin esas davada ve sebepsiz zenginleşme ilişkin açılan birleşen davada mahkememizin görevli olmadığı…” gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmış, maddenin (a) bendinde, bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ile çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve çekişmesiz yargı işi sayılacağı belirtilmiştir. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Somut olayda davacı banka esas dava da, haksız işgal nedeniyle ecrimisil ve el atmanın önlenmesini, davalı ve birleşen dava da gerçek kişi davacı ise, ecrimisil talebine konu taşınmaz nedeniyle sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği iddiasıyla tazminat talebinde bulunmuştur. Dosya kapsamından davalı ve birleşen dava da gerçek kişi davacının tacir sıfatı bulunmadığı, davanın tarafların ticari işletmelerine ilişkin bulunmadığı anlaşılmakla uyuşmazlığın genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 01/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU: Kesin olmak üzere