Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2020/226 E. 2020/359 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/226
KARAR NO : 2020/359
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI : 2019/276 2019/279
TALEP TARİHİ: 27/11/2019
KARAR TARİHİ: 04/12/2019
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN
2015/132 ESAS 2015/186 KARAR SAYILI DOSYASINDA
DAVANIN KONUSU: Reddi Hakim/Hakimin Çekinmesi İncelemesi
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olması nedeniyle dosya ve ekleri incelendi;
K A R A R İstanbul 1. Nolu Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/190 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan davada; davalı birleşen dosya davalı … Tic. Ltd.Şti vekilinin 17.10.2019 tarihli celsedeki zapta geçen beyanları üzerine 1 numaralı ara kararı ile hakimin çekilmeye davet dilekçesini sunmak için 2 haftalık kesin süre verildiği ve davalı …Tic. Ltd.Şti vekilinin 31.10.2019 havale tarihli gerekçeli dilekçesinde; tarafların arasındaki eser sahipliğine dair ihtilafa ilişkin yargılamanın 2001 yılından beri devam etmekte olduğu, yargılama esnasında birleşen İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/289 E. Sayılı dosyasından bir kök, bir ek rapor, tekrardan başkaca bir heyetten alınan bilirkişi raporu ve 16.09.2019 tarihli bilirkişi raporu olmak üzere toplam 4 adet bilirkişi raporu alındığı, 14.06.2003 tarihli bilirkişi raporunda ve aynı bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen 28.04.2006 tarihli ek raporda; Davalılardan …’e ait Beyoğlu …. Noterliği tarafından düzenlenen 09.02.2019 tarih ve …. yevmiye numaralı belgenin geçerli olması halinde eser sahibinin … olduğunun belirtildiğini, 27.11.2006 tarihli bilirkişi raporunda da eserin …’e ait olduğunun kabulünün gerektiği, 09.02.1999 tarili noter belgesinin …’ün eser sahipliğini kabul etmek için yeterli olduğunun belirtildiği, 18.06.2019 tarihli bilirkişi raporuyla da bir kez daha davacının hiçbir iddiasının doğru olmadığı, noter işlem ve evraklarının geçerli ve yeterli olduğu, davalılardan …’ün resmi olarak eserin sahibi olduğu sonuç ve kanaatine varılmış olduğu, bekletici mesele yapılan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/132 E. Sayılı dosyası hükme bağlanarak ceza yargılaması neticesinde diğer davalı … ile tasdik işlemini yapan noter katip ve çalışanları beraat etmiş olduğu, davacının bu kararı da temyiz ettiği, bu seferde Yargıtay’ın zamanaşımı nedeniyle bu husus hakkında artık bir yargılama yürütülemeyeceğinden dosyayı geri gönderdiği, bu nedenle yargılamanın sübut bulmuş olması neticesinde, sözlü yargılamaya geçilerek karar verilmesi gerekirken bir celse sonraya bırakılması usule, özellikle de HMK m.30 ile düzenlenen usul ekonomisi ilkesine aykırı olduğu, usul ilkelerine aykırı davranın Sayın Hakimliğinizin kendiliğinden dosyadan çekilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Reddedilen hakim tarafından, hakimin reddi talebinin reddi gerektiği yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hakim talebinin reddine, davalının 3.000,00 TL disiplin para cezasıyla tecziyesine ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf başvurusunda bulunan Davalı vekili özetle; “…Öncelikle belirtmek isteriz ki, 2001 yılından beri devam eden yargılamada, bir kök bir ek rapor ve tekrardan alınan bağımsız bir bilirkişi raporu olmak üzere toplam 3 adet bilirkişi raporu bulunmakta iken İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince bir rapor daha alınmasına karar verilmiştir. Bu raporların tamamında, davalılardan biri olan …’ün eser sahibi olduğuna dair kanaat bildirilmiştir. Davalılardan … Beyoğlu …. Noterliğin tarafından düzenlenen 09.02.1999 tarih ve … yevmiye numaralı belge ile dava konusu eseri kendi üzerine tescil ettirmiştir. Yani davalı dava konusu eseri, davacının İzmir …. Noterliğinin … yevmiye numaralı ve 25.04.2000 tarihli belgesinden evvelki tarihli bir resmi evrak ile eseri kendi üzerine kaydettirmiştir. İstanbul 3.Fikri ve Sınaî Haklar Mahkemesinin 2012/289 Esas sayılı dosyasında mevcut, 14.06.2003 tarihli bilirkişi raporu ve aynı bilirkişiler tarafından düzenlenen 28.04.2006 tarihli ek rapor içeriğinde, …’e ait Beyoğlu …. Noterliğin tarafından düzenlenen 09.02.1999 tarih ve … yevmiye numaralı belgenin geçerli olması halinde, eser sahibinin … olduğunun sabit olduğu belirtilmiştir. Yine aynı dosyadan alınan 27.11.2006 tarihli yeni bilirkişi raporunda da eserin … ait olduğunun kabulünün gerektiği, 09.02.1999 tarihli noter belgesinin … eser sahipliğini kabul etmek için yeterli olduğu belirtilmektedir. Bekletici mesele yapılan 14.Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/132 Esas sayılı dosyasından, diğer davalı … ve ilgili noter katip ve çalışanları beraat etmiştir. İki defa beraat kararı verilerek Yargıtay gören dosya bu sefer süre bakımından incelenemez denilerek Yargıtay tarafından geri gönderilmiştir. Birleşen dosyalardan aynı heyetten alınan ek raporlar, ayrı heyetlerle yeniden tanzim ettirilen raporlar, ceza dosyasında yapılan kapsamlı inceleme ve neticesinde tanzim edilen raporlar, yetmemiş, davacı vekili talebi ile dosya bu sefer de, FSEK Uzmanı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üni. öğretim görevlisi …, Adli tıp ve belge inceleme uzmanı Prof. Dr. … ve emekli noter … verilerek davacı vekilinin verdiği beyanlar doğrultusunda bir rapor tanzim etmeleri istenmiştir. Sayın Bilirkişi heyeti tarafından teslim alınan dosya, dosya içerisinde mevcut 14.Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ile birlikte incelenmiş ve ceza Dosyası içerisinde yapılan icelemelerle birlikte değerlendirilmiş ve bir kez daha davacının hiçbir iddiasını doğru olmadığı, noter işlem ve evraklarının da geçerli ve yeterli olduğu, davalılardan …’ün resmi olarak eserin sahibi olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Heyetin Noter Bilirkişisi Sayın … raporun 6.sayfasından itibaren kapsamlı ve nitelikli bir değerlendirme yaparak, davacının bu yöndeki beyanlarının doğru olmadığını tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla ortaya koymuş ve 18.06.2019 tarihli rapor ile tarafımızın haklılığı bir kez daha sübut bulmuştur. 18.06.2019 tarihli rapor taraflara tebliğ edilmiş, taraflar rapora karşı beyan vermiş, beyana ilişkin süreler geçmiş ve bu süreden birkaç ay sonra 17.10.2019 günü yapılan yargılamada taraflar hazır bulunmuştur. … vekili olarak zapta geçen beyanlarımız 17.10.2019 tarihli İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/190 Esas sayılı dosyasının aynı günlü duruşma zaptında mevcuttur. Beyanımız, artık bekletici mesele yapılan bir ceza yargılamasının da olmadığı, dosyadan 4 kere bilirkişi raporu alındığı, ne ceza yargılaması esnasında ne de işbu raporların herhangi bir tanesi içeriğinde davacı iddialarının doğruluğunu kanıtlayan tek satır bir hüküm bulunmadığı, ceza yargılamasının önce 2 kere beraat verildiği sonra da artık süre sınırlaması nedeniyle Yargıtay tarafından geri gönderildiği ve artık araştırılacak başka bir husus kalmadığından, 2001 yılından bu yana devam eden yargılamanın nihayet bitirilmesi gerektiği yönündedir. Sayın Yerel Mahkeme hakimince bu celse de karar verilmeyeceğinin beyan edilmesi üzerine, bütün koşulların mevcudiyetine rağmen yargılama halen bitirilemeyecekse kendilerinin çekilmesi gerektiği beyan edilmiştir. Zira hem usul ekonomisi hem de genel hukuk normları gereği artık yargılamanın bitirilmesi gerektiği ortadadır. Görüleceği üzere yerel mahkeme 17.10.2019 tarihli duruşmanın 1.numaralı ara kararı ile tarafımızdan hakimi çekilmeye davet etme yönündeki beyanlarımızı somutlaştırmak adına yazılı beyanda bulunmamız için kesin süre verilmiş ve tarafımızca karar gereği yerine getirilerek 30.10.2019 tarihli çekilmeye davet dilekçesi kaleme alınmıştır. Az yukarıda belirttiğimiz ve yargılama içerisinde araştırılacak hiçbir husus kalmadığı, ceza yargılamasında dahi tarafların beraat ettiği ve bekletici mesele yapılacak bir dosyanın da bulunmadığı ve 2001 yılından beri devam eden yargılamanın artık bitirilmesi gerektiği hususlarının tamamı, hakimin çekilmesi talebimizi değerlendiren İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/276 Değişik İş 2019/279 Karar sayılı ve 04.12.2019 tarihli ilamı içeriğinde dahi mevcuttur. Sadece işbu karar içerisinde bahsedilen yargılamanın geçirdiği aşamalar dikkate alındığında dahi 1.Fikri ve Sınai Haklar Sayın Hakimini neden çekilmeye davet ettiğimiz anlaşılmakta ve haklılığımız ortaya konmaktadır. 2001 yılından bu yana yargılamanın geçirdiği safahat ortadadır. Yüce Başkanlığınız tarafından da çok iyi bilindiği üzere güzel ülkemiz AİHM.’nin bir çok kararında sırf yargılama gereksiz yere çok fazla uzatıldığı için tazminat ödemeye mahkum edilmektedir. Geciken adalet adalet değildir. Üstelik müvekkil, müzik sektöründe faaliyet gösteren ve ticari faaliyetlerine devam eden bir firmadır. Bu davanın sonuçlanmaması dava konusu eserin başkaca mecralarda kullanımını engellediği gibi buna bağlı birçok nedenle ticari faaliyetlerimizi de etkilemektedir. Dosya tekemmül etmiş ve bütün sorular aydınlanmışken salt kötü niyetli davacı vekili beyanları dolayısıyla yargılamanın uzayacağını öğrendiğimizde hukuki bir hak ve bir eleştiri olarak Sayın Mahkeme hakimi çekilmeye davet edilmiştir. Mahkemece kurulan ara karar ile bu hususa dair yazılı beyan vermemiz istenmiştir. Fakat Yerel Mahkemece verilen ara kararı yerine getirdiğimiz için neredeyse en üst sınırdan aleyhimize disiplin para cezasına hükmedilmiştir. Bu durumda Anayasal güvence altındaki yargıya başvurma hakkımız ve hakimin çekilmesini talep etmeye dair kanuni düzenlemenin mevcudiyetine rağmen, yerel mahkeme kararını yerine getirdiğimiz ve önce Anayasa ile güvence altına alınan daha sonra usul kanununda düzenlenen haklarımızı kullandığımız için cezalandırılmış durumdayız. Oysa kanun koyucu hakimin çekilmeye davet edilmesi ve reddi hakim mekanizmasını oluştururken bu yola başvuranların cezalandırılmasını değil bilakis hakkın ve hukuki yol ve yöntemlerin kullanılmasını amaçlamıştır. Maalesef İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2019/276 Değişik İş 2019/279 Karar sayılı ve 04.12.2019 tarihli kararı ile tarafımız cezalandırılmaktadır. Bir kanuni yolun kullanılmasını engellemek hukuka açık olarak aykırıdır. Bu anlayış ile ceza talep eden iddia makamının, karar merciinin beraat verdiği hallerde de cezalandırılması gerekir ki böylesi bir anlayışı hukuk düzeni himaye edemez. Savunma hakkı disiplin para cezası korkusu ile sınırlandırılamaz. Mevcut karar ve benzerlerine cevaz verilmesi hukuk tripodunun üç ayağından birisi olan savunmayı ortadan kaldırır. Savunma özgürce var olamazsa iddia ve karar makamlarının da layığı gibi işleyemeyeceği ortadadır. İnanıyoruz ki yerel mahkemenin amacı da bu değildir. Bu nedenle maksadını aşan ve emsal teşkil etmesi büyük tehlike arz eden bu kararın kaldırılması gerekmektedir. … ” şeklinde belirterek istinaf incelemesi talebinde bulunmuştur. Hakimin reddi için ileri sürülen sebepler yargılama sırasında itiraz, işin esası yönünden ise istinaf ve temyiz sebebi olup, HMK’nın 36. maddelerinde tanımı yapılan sebeplerden değildir. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin reddi hakim talebinin reddine ilişkin kararı hukuka uygundur. Davalı vekilinin buna ilişkin kararın kaldırılmasına yönelik istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.İlk derece mahkemesince davalı HMK’nın 42/4 maddesi gereğince Davacı aleyhine para cezasına hükmedilmişse de, tüm dosya kapsamına göre davalının red talebini kötü niyetle yaptığına ilişkin bir olgu veya bilgi söz konusu olmadığından davalının para cezası ile tecziyesi yasaya uygun değildir. Bu husus yeniden yargılamayı gerektiren bir eksiklik olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, esas hakkında aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesisi yoluna gidilmiştir.
HÜKÜM:1-HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca; İSTANBUL 2. FİKRİ VE SİNAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİNİN 2019/276 D.İş Esas ve 2019/279 D. İş sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Davalının reddi hakim talebinin reddine, 3-HMK’nın 42/4 maddesinde öngörülen koşullar mevcut olmadığından davalının hakkında disiplin para cezası tayinine yer olmadığına,4-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL karar ilam harcı ve 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacı üzerinde bırakılmasına,5-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. Maddesi gereği yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 11/02/2020 günü oy birliği ile karar verildi.