Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2020/224 E. 2020/1091 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/224
KARAR NO : 2020/1091
KARAR TARİHİ: 04/06/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/222 null/null
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
Taraflar arasında görülen davalı vekili tarafından reddi hâkim yoluna başvurulmuştur. Ret talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresi içerisinde yapılan istinaf dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Hakimin reddi isteminde bulunan davalı vekili tarafından ” Dava, menfi tespit davası olarak açılmıştır. Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan 5 adet çekin -taşıma gerçekleşmediğinden- iade edilmesi gerektiğinden bahisle borçlu olmadıklarının tespiti talep edilmiştir. Davanın açılmasından sonra, davaya konu çekler tahsil edildiğinden, bu kez dava istirdat davasına dönüştürülmüştür. Davaya mahkemenizce verilen ihtiyati haciz kararının uygulanması ile muttali olunmuştur. Bunun üzerine hem ihtiyati haciz kararına itiraz edilmiş hem de yasal süre içinde da- vaya cevap verilmiştir. Mahkemeniz,16.07.2019 tarihli duruşmada;”davanın mahiyeti istirdat davasına dönüşmüş olması, senetlerle ilgili taleplerin yargılamaya muhtaç bulunması, tarafların iddia ve savunmaları, taşıma işinin iddia edildiği şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmedi- ği, çeklerin bedelsiz kalıp kalmadığı, alacağın varlığı ve miktarı hususları yargılama- ya muhtaç olup ihtiyati haciz şartlarının da gerçekleşmemiş olması nedeniyle” ihtiya- ti haczin kaldırılmasına, ön incelemenin 27.09.2019 tarihinde yapılmasına karar veril- miştir. Ön inceleme duruşmasına -ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna gidildiği için dosya istinaf dairesine gönderildiğinden- mazeret bildirilmiştir. Ancak mahkeme, mazeretimizle ilgili olumlu veya olumsuz karar vermeden davacı huzurunda ön incelemeyi tamamlamış ve tahkikat duruşmasına geçilmesine, davalı ve- kilinin mazeretinin kabulü ile duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar vermiştir. Bu duruşma için de mazeret gönderilmişse de, bu hususta da olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş, davacı tarafın tanık dinletme isteği reddedilmiş, … Banka yazı yazılmasına, sonraki duruşmanın da sözlü yargılama duruşması olarak yapılması- na karar verilmiştir. Bu karara karşı mahkemeye 24.10.2019tarihli dilekçe sunulmuş ve 22.10.2019 tarihli duruşmada verilen 3 nolu ara kararından dönülmesi ve delillerin toplanması talep e- dilmiştir. Ne var ki mahkeme, son derece teferruatlı taleplerimizi hiçbir gerekçe göstermeden reddetmiştir. Mahkeme hakiminin, teferruatlı talep dilekçemize karşı -gerekçe ihtiva etmeyen- 3 satırdan ibaret ara kararı, Anayasa, yasa, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarında belirtilen “ara kararları dahil tüm kararların gerekçeli olması gerekir” üst norm ve Yüksek Mahkeme kararları ile de bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi ve AİHM ‘ye göre keyifilik, mahkeme kararlarının gerekçesiz olmasına bağlamıştır. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. İlk derece mahkemeleri dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerledirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve bu sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebepleri- ni, makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Hal böyleyken mahkeme hakimi, saatlerce araştırıp kaleme aldığımız ve son derece haklı ve yasal taleplerimiz konusunda gerekçe ihtiva etmeyen ara kararı oluşturmuş olmakla; bu evrensel hukuk kurallarına aykırı davranmıştır. Hukuk usulünde keyfi yargılamaya yer yoktur. “Ben böyle değerlendirdim veya bana göre tahkikat bitmiştir” şeklindeki bir anlayışa usul hukuku yer vermediği gibi bu dü- şünce ile alınan her karar yukarıda da belirttiğimiz gibi mahkemeye olan güven duygusunu zedelemiştir. Çünkü; yansız bir yargılama önünde yargılanma hakkı ortadan kalkmıştır. Bundan böyle mahkeme hakimine karşı yansız olduğu düşüncesi içinde olmamız mümkün de- ğildir. Esasen, yargılama sırasındaki tutum ve davranışı ile yansız olduğu görünümü vermemiştir. Hâkim, yargılamanın her evresinde yansız görünümlü koruma konusunda yüksek özen göstermek zorunda olduğu halde,17.10.2019 tarihli duruşmada ara kararını bizzat ve- kil olarak tarafıma yazdırmış, ısrarlı talebimize rağmen olumlu veya olumsuz herhangi bir karar vermemiştir. Hakimin tarafsızlığından şüpheye düşüldüğü için işbu dilekçemizi arz etmek zorunlu olmuştur. Hiçbir delil toplanmadan ve tahkikat aşaması gereği gibi yerine getirilmeden sözlü yargılamaya geçilmiş olması “ihsas-ı rey” olarak değerlendirildiğinden, hakimin bu davadan çekilmesini, aksi takdirde hakimin reddi talebimiz veçhile ret prosedürünün işletilmesini talep ediyoruz…” şeklinde belirterek reddi hakim talebinde bulunmuştur.Reddedilen hakim tarafından, istemin reddinin gerektiği yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin reddine, ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İncelenen dosya kapsamına göre, ret dilekçesinde hakimin tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin ileri sürülen sebebler hakimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren neden olarak değerlendirilemeyeceği gibi, dilekçede belirtilen sair hususlar işin esası yönünden istinaf ve temyiz sebebi olup, HMK’nın 36. maddesinde tanımı yapılan sebeplerden değildir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf başvuru talebinin REDDİNE 04/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.