Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2019/702 E. 2019/1353 K. 13.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/702
KARAR NO : 2019/1353
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2015/1149
KONU : Reddi Hakim Talebinin İncelenmesi
Taraflar arasında görülen dava sırasında davalılar vekili tarafından reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.
Ret talebini inceleyen merci tarafından verilen ara kararın Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresi içerisinde yapılan istinaf dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R Taraflar arasında görülen dava sırasında davalılar vekili tarafından sunulan ret dilekçesinde özetle; Mahkeme heyeti tarafından oluşturulan 05.02.2018 tarihli ara kararında talebin reddine dayanak gösterdiği gerekçesinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 41. maddesine atıfta bulunulmuşsa da yasa metninde açıkça “toplu mahkeme” tabiri kullanıldığı, ticaret mahkemelerinin de toplu mahkeme olduğu gerçeği ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğu, Kanun, sadece “toplu mahkeme” ve “tek hakimli mahkeme” ayrımı yaptığı ancak toplu mahkemelerde, tek hakim tarafından görülen-heyet tarafından görülen dava ayrımı yapmadığı, mahkemenin de niteliği itibariyle toplu mahkeme sayıldığından yasanın açık hükmü karşısında ret talebinin heyet tarafından incelenip karar bağlanması gerekirken sadece “davanın tek hakim tarafından görülüyor olması nazara alındığında verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı” şeklindeki bir gerekçe ile reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının ardı ardına verdiği dilekçelerde: Mahkeme Hakimine “organize bir yapı tarafından, şiddetli bir baskı, etki, tehditler” geldiğini, bu tehditlerin daha da geleceğini ve “mesleki, bürokratik, yasadışı baskılar”ın artacağını, daha önce açtığı dava ve suç duyurularında bunların olduğunu, hatta daha önceki davaya bakan hakimin “bu baskılardan bıktım, yeter artık” diye kalemde bağırtıldığını, ama hakimin bu baskılara ve tehditlere boyun eğdiğini, önceki yargılamada “ayarlanan bilirkişi raporları”ndan bunun anlaşılacağını, onlarca belgeye rağmen savcılara dava açtıramadığını, herkesin “topu taca” attığını,“Saçma sapan sebepler uydurularak” davalıların korunduğunu, Savcıların mahkemelerin yerlerine kendilerine koyup karar verip beraat ettirdiklerini, önceki davanın 2010 senesinden beri sürdüğünü, bilirkişilerin engellendiğini, sonra yeni belirlenen üç bilirkişinin; “karşı tarafın ellerine verdiği çalışmayı bilirkişi raporu olarak dosyaya” koyduklarını ve hakime hanımın bunu onayladığını, hal böyle olunca da hakime hanımın korkutulduğunun anlaşıldığını, bu dosyanın yargılayacak mahkeme ve hakim bulunamadığı için süründüğünü, asliye hukuk ve asliye ticaret mahkemeleri arasında gidip geldiğini, ilahi kader gereği önceki savcı, hakim ve bilirkişilerin hakkında ya soruşturma açıldığını ya da içeride olduğunu, bütün bu süreçlerle ilgili olarak ayrıca suç duyurusunda bulunacağını, yüksek mercilerde haklarını arayacağını, cezalandırılmaları için girişimler başlattığını, girişimlerini genişleterek sürdüreceğini, birileri tarafından hukuk sistemi kullanılarak … ve … layüsel olduğu, haklarında adaletin işlemeyeceği, işletilemeyeceğinin ima edildiğini, “Gayrimeşru bir yapı tarafından korunan…” bu kişilerin de yargılanacağı ve hak ettikleri cezayı alacaklarının görüleceğini, galip gelecek olanın Allah’ın tuzağı olduğunu, ricasının “bu gayrimeşru yapıyı ve ilişkileri arkasına alan kişilerin…” yönlendirme ve tehditlerine itibar edilmemesini, talep ettiği, davacı asilin yargılama konusu ihtilaf ile ilgisi bulunmayan, gerçek dışı, asılsız ve mesnetsiz, iftira ve hakaret unsuru barındıran beyan ve iddialarda bulunmasının asıl amacı hakimi baskılayarak tarafsız ve özgür bir irade ile karar vermesinin önüne geçmek olduğu, Kanun koyucu bu gibi durumların önüne geçebilmek için “Yargılamaya Hakim İlkeler” adı altında yer alan “Yargılamanın Sevk ve İdaresi” başlıklı 32. maddesini düzenleme gereği duyduğu, mahkemenin davacının bu gibi eylemlerine zımnen izin verdiği, davacının her biri bir suçun konusunu teşkil edebilecek fillerle ilgili suç duyurusunda bulunmak yerine, akla hayale sığmayan, gerçekle ilgili bulunmayan hayal ve hezeyanlarını içeren dilekçelerin dosyada durduğu süre içinde Sayın Mahkeme tarafından ısrarla bu dilekçelerin görmezden gelinmesine yönelik tavır takınılması da aslında sorunu çözen değil tam tersine daha da ağırlaştıran ve derinleştirilen bir durum olarak algılanacağını belirterek hakimin reddini talep etmiştir. Reddedilen hakim mütalaasında, “Olaylar kronolojik olarak belirtilmiş olup, takdir tamamen değerlendirme yapmakla görevli merciye aittir” yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin reddine, red talebinin kötüniyetle yapıldığı anlaşılmakla haklarında esas yönünden red kararı verilen davalılar …San. Ve Tic.A.Ş., … A.Ş., …San. Ve Tic.A.Ş.,…San.A.Ş.den her biri hakkında 4.000,00-TL disiplin para cezasının tahsiline ilişkin verilen ara karar, davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Hakimin reddi HMK’nın 36.ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, HMK 36.maddesi hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren önemli bir sebebim bulunması halinde taraflardan birinin hakimi reddedebileceğini, hakimin de bizzat çekilebileceğini hükme bağlamıştır. Yine aynı maddede, davada iki taraftan birine öğüt vermiş ya da yol göstermiş olması, davada iki taraftan birine veya üçüncü kişiye kanunen gerekmediği halde görüşünü açıklamış olması, davada tanık veya bilirkişi olarak dinlenmiş veya hakim ya da hakem sıfatıyla hareket etmiş olması davanın dördüncü derece de dahil yan soy hısımlarına ait olması dava esnasında iki taraftan biri ile davası veya aralarında bir düşmanlık bulunması hallerinde hakimin reddi sebebinin varlığının kabul edileceği düzenlenmiştir. Yukarıda belirtilen red sebepleri sıınrlı olmayıp HMK 36.maddesinde belirtilmeyen ancak hakimin tarafsızlığından şüpheyi gerektiren başka sebeplerin de hakimin reddine gerektireceği açıktır. HMK’nın 41.maddesi red sebebi ve bu sebebe ilişkin inandırıcı delil veya emare gösterilmemiş ise red talebinin, reddi istenen hakim tarafından geri çevrileceğini düzenlemiş olup, hakimin reddini talep eden tarafın red sebebine ilişkin mutlak bir ispat vasıtası olarak delil göstermesi zorunlu olmayıp red sebebine ilişkin emareler de yeterlidir. HMK’ nın 38. Maddesi, Hakimin reddi sebebini bilen tarafın, ret talebini en geç ilk duruşmada ileri sürmesinin gerektiğini, ret sebebinin davaya bakıldığı sırada öğrenmiş ise en geç öğrenmeden sonraki ilk duruşmada, yeni bir işlem yapılmadan önce bu talebi hemen bildirmek zorunda olduğunu, belirtilen sürede yapılmayan talebin dinlenemeyeceğini düzenlemiştir.Dosya kapsamına göre, somut olayda davalılar vekili tarafın red dilekçesinde, davacının dosyaya, dosya ile alakalı olmayan dilekçeler sunması ve bu dilekçelerin dosyadan çıkarılması veya düzeltilmesi için gereğinin yapılması talebinin reddedilmiş olması olarak gösterilmiştir.HMK’ nın 32/2. Maddesi, “(2) Okunamayan veya uygunsuz yahut ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi için uygun bir süre verilir ve bu dilekçe dosyada kalır. Verilen süre içinde yeni bir dilekçe düzenlenmezse, tekrar süre verilemez.” hükmünde olup, ilgisiz olan dilekçenin yeniden düzenlenmesi için verilen süre sonunda, düzeltme yapılmaz ise nasıl hareket edileceği düzenlenmemiş olup, ilgisiz dilekçenin dosyada kalacağı belirtilmiştir. HMK 32/2. Maddesine göre yapılacak işlemin yapılmamış olması HMK’nın 36.maddesinde öngörülen hakimin reddi sebepleri arasında bulunmadığı, red sebebi olarak ileri sürülen hususların hakimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren neden olarak değerlendirilmeyeceği işin esası yönünden istinaf ve temyiz sebebi olup, mercice verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.İlk derece mahkemesince HMK’nın 42/4 maddesi gereğince alt haddin üzerine çıkılarak davalılar aleyhine para cezasına hükmedilmişse de, tüm dosya kapsamına göre davalılar vekilinin red talebini, davacı tarafın davanın esası ile ilgili olmayan dilekçeler sunduğu düşüncesiyle yapılmış olup, davacı tarafın istinaf aşamasında dosyaya sunduğu dilekçe de dahi davanın esası ile ilgili olmayan bilgi ve belgelere dilekçe ekine eklediği anlaşıldığından, istinaf talebinin kötü niyetle yaptığına ilişkin bir olgu veya bilgi söz konusu olmadığından davalı tarafın para cezası ile cezalandırılması yasaya uygun değildir. Bu itibarla davalı tarafın, para cezasının kaldırılmasına yönelik istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalılar vekilinin, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1149 Mercii kararında reddi Hakim talebinin reddine yönelik istinaf başvurusunun reddine,2- Davalılar vekilinin, aleyhine verilen para cezasının kaldırılmasına yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1149 Mercii kararının 4. bendinde davalılar aleyhine hükmedilen 4000,00 TL disiplin para cezasının kaldırılmasına,3- Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL kanun yoluna başvurma ve 44.40 TL karar ilam harcının davacı üzerinde bırakılmasına,4- Davalı tarafından yatırılan 50,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333.maddesi gereğince tarafa iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/05/2019 tarihinde tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.