Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2019/614 E. 2019/1044 K. 04.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/614
KARAR NO : 2019/1044
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2018
NUMARASI : 2018/1551 2018/1542
TALEP : REDDİ HAKİM
Taraflar arasında görülen dava sırasında davalılar vekili tarafından reddi hâkim yoluna başvurulmuştur.
Ret talebini inceleyen merci tarafından verilen kararın Bölge Adliye Mahkemesince incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, süresi içerisinde yapılan istinaf dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Taraflar arasında görülen dava sırasında davalılar vekili tarafından sunulan ret dilekçesinde özetle; Davalılar Vekili Reddi Hakim dilekçesi ile ”Davacı tarafın 02.11.2017 tarihli dilekçe ile ikame ettiği işbu dava’da , dava dilekçesinde ileri sürülen “afaki ” taleplere hangi sebep ve saikle olduğu anlaşılamayacak şekilde ” olduğu şekli” ile itibar edilmesi ,Dilekçeye eklenen bir kısım belgelerin aslında davacı aleyhine olduğu tartışmasız iken , tam aksi şekilde yorumlanmasında tereddüt dahi edilmeyerek yasanın açık hükümlerine açıkça aykırı davranılmak sureti ile davacı lehine ” tam istediği şekli ile ” teminatsız şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi , Davanın açılma tarihinde ; dava dilekçesinin kabul edilebilir olup olmadığı – unsurları incelenmeden , dilekçelerin tekemmülü zorunluluğu – hukuki dinlenilme hakkı gibi zorunluluklar nazara dahi alınmadan , İhtiyati tedbir kararının ” teminatsız ” ve peşinen verilerek aynı anda 4 ay sonrasına duruşma tarihinin belirlenmesi ,İhtiyati tedbir kararına “ itiraz yolları” hususunda ayrıca savunma hakkımızın kısıtlanması neticesini doğuracak mahiyette gecikmeye neden olacak şekilde kanun yolunun belirlenmesi, Anayasa ile güvence altında olan adil yargılanma hakkımızın – hukuki dinlenilme hakkımızın doğrudan kısıtlanması neticesini ortaya çıkartmıştır. Davacı tarafın dava dilekçesini sunduğu tarih itibarı ile Mahkeme heyetinin dosya üzerinden , davacı tarafın tam talep ettiği şekilde üstelik teminata gerek dahi görmeden ihtiyati tedbir kararı vermiş olması ,Hatta ihtiyati tedbir kararının içeriğinde kanun yollarının hatalı gösterilmesi sureti ile ve ayrıca usul hükümleri açısından da açıkça mağduriyetlere sebep olunması ; Tarafımızdan ; Öncelikle mahkeme heyetince maddi bir hata yapılmış olabileceği ihtimali şeklinde yorumlanmış ve haklı /hukuki itirazlarımız ihtiyati tedbir kararının ittila tarihi itibarı ile sunularak ,Aynı ivedilikle karar verilmesi talep edilmiştir. Çünkü ; Uluslararası itibarı ve namı olan bir otel işletmesinin şirket hisselerinin ihtiyati tedbir kararı ile kısıtlanması ve bu kararın ticari sicilde doğrudan uygulanarak ilan edilmesi vakıasının ; turizm dünyasında sezon hazırlığında olan bir şirket ve işletmenin istikrar ve güvenilirliğine doğrudan darbe olarak yorumlanacağı ,yani turizm dünyasındaki ticari teammüller gereği beklenen yeni sezon öncesinde işletmenin tüm ticari faaliyetlerini durduracağı ve itibarını zedeleyeceği için hakikaten telafi edilmez mağduriyetlere sebep olunabileceği tartışmasız olmasına rağmen ,Mahkeme heyetinin ; sunulan haklı ve hukuki itirazlarımız üzerine ” 3 ay sonrasına ” mürafaa tarihi belirleyerek müvekkil şirketin ticari faaliyetlerini peşinen kısıtlaması /durdurması anlamına gelecek şekilde karar vermesi , Bilahare mürafaa tarihinde ; sunulan itirazlara gerekçe dahi göstermeye lüzum dahi duyulmadan ” oy birliği” ile itirazın reddine kararı verilmesi ;Verilen ihtiyati tedbir kararının maddi bir hata sonucu verilmediğini ,davacı lehine ” itina ” ile ve özellikle verilmiş olduğunu tartışmasız hale getirmiştir. Dosya içeriğinde açıkça görüleceği üzere ; Sunulan haklı ve hukuki itirazlarımız ısrarla gerekçe göstermeye lüzum dahi hissedilmeden reddedilmiş, muhatap kalınan mağduriyetlerimiz ciddiye dahi alınmadan müvekkil şirketin ticari faaliyetinin durması – sona ermesi neticesine sebep olunan ihtiyati tedbir kararı mahkeme heyetince oy birliği ile teyit edilmiştir. Davanın açılış tarihinde , dava dilekçesi üzerinden verilen ihtiyati tedbir kararı ile birlikte aynı zamanda ;Savunma hakkımızın kısıtlanması neticesini doğuracak mahiyette ve gecikmeye neden olacak şekilde kanun yolunu belirlemekte tereddüt etmeyen mahkeme heyeti ‘nin , heyet olarak verdiği ihtiyati tedbir kararını; yine heyet olarak ısrarla savunmaya devam etmesi , heyet olarak haklı ve yasal itirazlarımızı ısrarla reddetmesi vakıalarının ; Amir hükümlere açıkça aykırı olduğu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. hukuk dairesi; 2018/386 esas – 2018/554 karar sayılı kararı ile tartışmasız hale gelmiştir. 8 aylık hukuka /hakkaniyete ve hayatın olağan akışına dahi aykırı olduğu tartışmasız hukuki durumun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince verilen haklı ve hukuki karar ile kaldırılması ; hukuka aykırılığı ve keyfi yargı tehlikesine bir nebze olsun engellemiş olsa dahi , 1996 yılından beri faaliyetini aralıksız sürdüren blue dreams tatil köyü 2018 yaz sezonunda istanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen yasalara açıkça aykırı olduğu tartışmasız ihtiyati tedbir kararı nedeni ile ticari faaliyetini tümden durdurmak zorunda kalmıştır. Bölge Adliye Mahkemesinin vermiş olduğu kararın içeriği ve mahiyeti; işbu dava’nın bundan böyle hatalı seyrine engel olucu gerekçeler ihtiva etmesi bakımından çok önemlidir. Ancak ; İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkeme heyetinin bundan böyle işbu dava’da tarafsız ve adil yargılama görevini yürütemeyeceği de davalı müvekkillerimiz açısından tartışmasız hale gelmiştir. Çünkü ; Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar, Mahkeme heyetinin oybirliği ile verdiği kararın/ hatta tarafımızca sunulan itiraz ve beyanların reddine dair verilen kararların ; hakikaten hukuka aykırı olduğunu doğrudan izah etmekle birlikte ,Mahkeme heyetinin dosya içeriğinde tartışmasız olan yargılama faaliyeti esnasında müvekkil şirket ve şeriklerine zarar verdiğini de tartışmasız hale getirmektedir. Bu yöndeki haklı ve hukuki dava haklarımızın kullanılması ,Anayasa ile güvence altında olan adil yargılanma hakkımız ve hukuki dinlenilme hakkımız gereğidir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar tartışmasız olup, Özellikle dava şartları yönünden Mahkemece daha fazla gecikmeye sebep olunmaması için ve dava harcının tamamlanması konusunda , ” Bölge Adliye Mahkemesi kararına dayalı olarak” 20.06.2018 Tarihinde ,ara karar verilmesi talebinde bulunulmuştur. Dava şartlarının re’sen incelenmesine lüzum dahi hissetmeyen Mahkeme heyetinin ; davacı lehine olacak şekilde tespit ettiği / belirlediği uyuşmazlığı , Bölge Adliye Mahkemesi kararının dosyaya girdiği tarih itibarı ile Re’sen ve/veya sunduğumuz 20.06.2018 tarihli yazılı dilekçemiz üzerine değerlendirme zorunluluğu amir hükümlerimiz ve hakkaniyet gereği olmasına rağmen, İşbu dilekçemiz tarihine kadar , korunması gereken menfaatler dengesi açısından dahi ciddiye almamıştır. Dava harcının tamamlanması zorunluluğu konusunda re’sen karar verilmesi amir hükümlerimiz gereği olmasına rağmen ,bu konudaki itiraz – talep ve beyanlarımızın nazara dahi alınmayışı ayrıca ve özellikle dikkat çekici olmuştur. Bilindiği üzere ; Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır ( Anayasa madde 9 ). Hâkimler görevlerinde bağımsızdır ve Anayasa’ ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Ancak bir hakimin yargılama sırasında kullandığı kanaatin öncelikli ve tek sınırı “ yasal – amir hükümler” olup, Amir hükümlerin ve yasal düzenlemelerin aksi yönünde kullanılan kanaat “ şahsi kanaat “ olup, Şahsi bir kanaat’in ; Yargının bağımsızlığı /yargının tarafsızlığı ve Anayasa ile güvence altında tutulan “adil yargılanma “ hakkını zedeleyeceği muhakkaktır. Mahkeme heyetince ; yasalara – toplanan maddi delil ve durumlara aykırı şekilde , dava’ da taraflardan birinin kötüniyetli yönlendirmesi neticesi yaratılan afaki olgulara göre “ şahsi kanaat “ ile hareket edildiği olgusu ve şüphesini doğuran işlemlere / ara kararlara karşı ; Hukuk Devleti’nin korunması açısından yasal müracaat ve şikayet hakkının kullanılması hatta Hakimlerin kişisel sorumluluğu yönünde yasal dava haklarının saklı tutulması amir hükümlerimiz gereğidir. Her türlü halde ; Mahkeme hakiminin/heyetinin, bir olayla ilgili kuracağı hükümle, tarafların adalet duygusunu zayıflatacağını değil, güçlendireceğini düşünüp, adaleti hedefleyerek çalışması yasalardan aldığı güçle hareket etmesi kendisinden beklenen tek ve mutlak sorumluluk olup, Gerek yukarıda özetlediğimiz sebepler gerek se 20.06.2018 tarihli dilekçemizde sunduğumuz beyanlarımız nedeni ile işbu hakimi heyeti red talebimizin sunulması zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiştir. Kısaca açıklanan nedenlerle ; İstanbul 3. Asliye ticaret Mahkemesi heyetinin yargılamaya zarar verici boyutta şahsi kanaatleri ile hareket ettikleri , tarafsızlıklarını yitirdikleri tartışmasız hale geldiğinden ,heyetin reddini talep zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiştir. ” gerekçesi ile Reddi Hakim talebinde bulunulduğu görülmüştür. Reddedilen hakim tarafından, istemin reddinin gerektiği yönünde görüş belirtilmesi üzerine, dosyayı inceleyen merci tarafından reddi hâkim talebinin reddine, her bir davalı için her reddi talep edilen hakim açısından 500’ er tl. olmak üzere toplamda 2.000.”er TL. disiplin para cezasına hükmolunmasına, ilişkin verilen karar, davalılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.Red dilekçesinde hakminin tarafsızlığını yitirdiğine ilişkin ileri sürülen sebebler soyut subjektif mahiyette olup hakimin tarafsızlığından şüphe edilmesini gerektiren neden olarak değerlendirilemiyeciği gibi, dilekçede belirtilen sair hususlar işin esası yönünden istinaf ve temyiz sebebi olup, HMK’nın 36. maddesinde tanımı yapılan sebeplerden değildir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle istinaf başvuru talebinin REDDİNE 04/04/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
KANUN YOLU : Kesin olmak üzere