Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2018/3100 E. 2019/974 K. 29.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3100
KARAR NO : 2019/974
KARAR TARİHİ: 29/03/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2018
NUMARASI : 2015/699 2018/269
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki davada, İstabul 11. Asliye Hukuk ve İstanbul 9. Asliye Ticaret ve İstanbul 4. Tüketici Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. İstabul 11. Asliye Hukuk Mahkemesince, 5464 sayılı yasa, 44. maddesine göre; kart çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda; 1086 sayılı HUMK.’nun yetki ve göreve ilişkin hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüş ise de; daha sonra ve somut dosyanın dava tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca tarafların tacir olmasına veya işin ticari olmasına bakılmaksızın bankalara ve diğer kredi kuruluşlarına, finans kurumlarına ve ödünç para verme işlerine ilişkin uyuşmazlıkların ticari dava sayılacağı, aynı yasa 5/3 maddesine göre Asliye Hukuk Mahkemesi ile, Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu, HMK. uyarınca dava şartlarından olan görev hususunun mahkemece her aşamada kendiliğinden gözetilmesi gerektiğinin kamu düzenine ilişkin bulunduğu, aynı hususun Yargıtay 17. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 18/09/2014 gün ve 2014/8646 – 12165 esas, karar sayılı ilamı ile vurgulandığı değerlendirilerek, mahkememizin görevsiz olduğu kanısı ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine, uyuşmazlığın çözümünde Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu, gerekçesiyle görevsizliğine karar verilmiştir. İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesince , Davacı ile davalı arasında kredi sözleşmesi bulunmadığı, kredi sözleşmesinin davacı ile dava dışı … arasında düzenlendiği, taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki bir işlem bulunmadığından dava konusu olayda gerek 4077 gerekse 6502 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, 01.10.2011 tarihine kadar 5464 sayılı BKKKK’nın 44/2. maddesi uyarınca bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonra 28.05.2014 tarihine kadar olan dönemdeki davalarda uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden görevsizliğine karar verilmiştir. İstanbul 4. Tüketici Mahkemesince, Davacı bankanın kart hamili aleyhine açtığı itirazın iptali davasında mahkememizin görevsiz olması nedeniyle davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir. Banka kredi kartları, 4077 sayılı mülga Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununa 14.03.2003 tarihinde 4822 sayılı Kanunla eklenen 10/A maddesi ile tüketici ilişkisi kapsamına alınmıştır. Kanunda, kart hamili ve kartı veren kurum ayrımı yapılmadığından, bu tarihten sonra kredi kartlarından kaynaklanan davalarda, 4077 sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca tüketici mahkemeleri görevli hale gelmiştir. 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 44. maddesinde konu yeniden düzenlenmiş ve “kart hamili/kart çıkaran kuruluş” ayrımına gidilmiştir. Maddenin birinci fıkrası, “Tüketici olan kart hamili” tarafından açılacak davalarda 4077 sayılı Kanunun 22 ve 23. maddelerinin uygulanacağı ve dolayısı ile tüketici mahkemelerinin görevli olacağı açıklanmışken; ikinci fıkrada, “Kart çıkaran kuruluşlar” tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalar yönünden 1086 sayılı HUMK’nın (6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesinde, başka kanunların HUMK’ya yaptığı atıfların HMK’ya yapılmış sayılacağı belirtildiğinden 01.10.2011 tarihinden itibaren bu atıf HMK olarak anlaşılmalıdır) görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi, malvarlığı haklarından kaynaklanan davalar yönünden, sulh ve asliye hukuk mahkemeleri arasında dava konusunun değerine bağlı görev ayrımı kaldırarak, bu tür davalarda, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir 07.11.2013 tarihinde kabul edilip, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde tüketici, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilmiş, 3/l maddesinde ise “Bankacılık” sözleşmeleri de “Tüketici işlemleri” arasında sayılmıştır. Kanunun 73/1. maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri”nin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü gibi 6502 sayılı Kanunda, “Kart hamili/kartı veren kuruluş” ayrımı yeniden ortadan kaldırılarak, kredi kartından kaynaklanan uyuşmazlıklarda (kart hamilinin tacir olması hali hariç) görevli mahkemenin, dava açanın sıfatına bakılmaksızın tüketici mahkemeleri olacağı benimsenmiştir.6502 sayılı TKHK’nın “Geçiş Hükümleri” başlıklı geçici maddenin 1. fıkrası ise “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” hükmünü içermektedir. Somut olayda, Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ile davacı bankanın Sefaköy şubesi arasında 13/02/1998 tarihinde sözleşme düzenlendiğini, sözleşmeye istinaden davalının kredi kullandığını, ancak kredi taksitlerinin ödenmemesi üzerine Bakırköy …. Noterliğinin 11/03/2009 tarihli … sayılı muacceliyet ihtarnamesi ile durumun asıl borçluya bildirildiğini, davalının tüm yazılı ve sözlü ihtarlara rağmen borcunu ödememeye yanaşmaması üzerine İstanbul …. Icra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının ranatör olarak imzaladığı kredi sözleşmesinde borcun muaccel olması halinde asıl borç ve ferileriyle birlikte borcu ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının yapılan icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası üzerinden yapılan itirazın iptalini, %20 icra inkar tazminatına ve mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ile dava açtığı anlaşıldı. Dava kredi kartını veren banka tarafından 28/01/2013 tarihinde (6502 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce), açıldığından, yukarıda açıklandığı üzere, özel kanun olan 5464 sayılı Kanunun 44/2 ve 43. maddelerinin açık hükümleri karşısında görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Kaldı ki dosya kapsamından davacı ile davalı arasında kredi sözleşmesi bulunmadığı, kredi sözleşmesinin davacı ile dava dışı … arasında düzenlendiği, taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin hukuki bir işlem bulunmadığından dava konusu olayda gerek 4077 gerekse 6502 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 29/03/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.