Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi 2018/2509 E. 2019/231 K. 15.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
37. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2509
KARAR NO : 2019/231
KARAR TARİHİ: 15/01/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/05/2018
NUMARASI : 2018/307 2018/557
DAVANIN KONUSU: Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi ve İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kaza sigortası kaynaklı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesince, sigorta hükümlerine göre çözümlenmesi gereken davaların TTK’da düzenlendiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise, taraflar tacir olmadığı gibi, TTK’nın 4/1. maddesine göre eldeki dava bir ticari dava da olmadığından görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve her iki görevsizlik kararı da tarafların temyiz etmemesi üzerine hüküm kesinleşmiştir.
Somut olayda; Davacı vekili dilekçesinde özetle; mülkiyeti dava dışı …’a ait olan… plakalı aracın Güneş Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalandığını, sigortalı aracın hatalı dönüş yapan davalı yaya …’e, dava dışı sigortalı araç sürücüsü … ‘ın çarpması sonucunda tek tarafla trafik kazası meydana geldiğini, davalı tarafın % 50 kusurlu olduğunu, dava dışı sigortalı araçta meydana gelen hasar nedeni ile de müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalı araç için 60.000 TL ödemede bulunulduğunu, hasar sonrası müvekkili şirkette hasar dosyası açıldığını , müvekkilinin sigorta poliçesinden kaynaklı olan sorumluluğunu yerine getirerek TTK gereği sigortalısına halef olduğunu, müvekkilinin yapılan ödeme ile ilgili olarak davalı yana müracaat ettiğini ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığından bu davanın açıldığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile ödeme tarihi olan 29.03.2016 tarihinden itibaren kısa vadeli avans kredileri için uygulanan faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte 10.174.00 .-TL rücuan tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
TTK m. 1301’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 gün ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44′ üncü maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 gün ve 37 E. – 9 K. Kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiîl sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.”
Davacı … şirketi olup, uyuşmazlık haksız fiîlden kaynaklanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın, İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğinceİstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 15/01/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU : Kesin olmak üzere