Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2022/368 E. 2022/604 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/368
KARAR NO: 2022/604
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2021
NUMARASI: 2021/580 E. – 2021/1053 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/03/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 20/10/1999 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Dört Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesi yapıldığını, daha sonra bu sözleşmeye ek 09/11/2001, 06/07/2004 ve 31/07/2007 tarihli ek zeyilnameler yapıldığını, yine 17/01/2002 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Beş Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesi yapıldığını, daha sonra bu sözleşmeye ek 06/07/2004 tarihli zeyilname düzenlendiğini, İş bu sözleşmelerden sonra 24/07/2007 tarihli Bağımsız ve Daimi Üst Hakkı Kurma Sözleşmesi akdedilerek müvekkiline ait Bakırköy ilçesi … Mahallesi …, … pafta … ada … parsel sayılı taşınmazın 43.531,18 M2 lik kısmı üzerinde davalı lehine 01/05/2005 başlangıç tarihli ve 01/05/2035 tarihli 30 yıl süreli bağımsız ve daimi üst hakkı kurulduğunu, üst hakkı tesisine ilişkin akdedilen sözleşmenin 3. Maddesinde taraflar arasında akdedilen dört ve beş yıldızlı otel sözleşmeleri ile bunların eki olan tüm zeyilnamelere atıfta bulunularak, üst hakkı kurma sözleşmesinin ayrılmaz bir parçası olduklarının kabul edildiğini, Üst Hakkı Kurma Sözleşmesinin 7. Maddesinde ise “İşbu sözleşme ile kurulan bağımsız ve daimi üst hakkı nedeniyle … tarafından …’ye tüm hak süresi boyunca ödenecek toplam irtifak hakkı bedeli sözleşmelerde yazılı kira bedelinin yerine geçecek (hem kira hem irtifak hakkı bedeli ödenmeyecek, işbu sözleşmede yazılı irtifak bedelinin ödenmesi, aynı oranda kira bedeli borcunu da sona erdirecektir) olup toplam 64.468.239 USD’ dir. Söz konusu bedelin ödeme şekli ve esasları konusunda sözleşmelerin kira bedelinin ödenmesine ilişkin hükümleri geçerli olup, sadece işbu sözleşmeye konu harç bedelinin belirlenmesi için söz konusu yabancı para birimli irtifak hakkı bedelinin 80.978.555 YTL’ ye tekabül ettiği,taraflarca kabul edilmiştir.” denilerek, kurulan bağımsız ve daimi üst hakkı nedeniyle davalı … tarafından müvekkili …’ye tüm hak süresi boyunca ödenecek toplam irtifak hakkı bedelinin yap-işlet-devret modeli ile akdedilen sözleşmelerde yazılı kira bedelinin yerine geçeceği, hem kira hem irtifak bedeli ödenmeyeği, irtifak bedelinin ödenmesinin aynı oranda kira bedeli borcunu da sona erdireceği, toplam irtifak bedelinin de 64.468.239,00 USD olduğunun ifade edildiğini, dolayısıyla üst hakkı sözleşmesi ile artık ortada bir kira bedeli kalmadığını ve işletme süresi boyunca davalı … tarafından müvekkili …’ye ödenmesi gereken bedelin irtifak hakkı bedeline dönüşerek davalının müvekkiline irtifak hakkı bedeli ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, taraflar arasındaki üst hakkı kurma sözleşmesinin devamı sırasında 12.09.2018 tarihli 85 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye’de yerleşik kamu hukuku ve özel hukuk kişilerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen istisnalar haricinde, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım, satım ve kiralama, leasing, iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedellerinin ve sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağının ifade edilmesi ve döviz cinsinden belirlenen bedellerin Türk Lirasına dönüştürülmesi gerektiğine karar verildiğini ve bu doğrultuda 06.10.2018 tarihinde Resmi Gazete’ de Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karara ilişkin tebliğ yayımlandığını, ancak Müvekkil şirket tarafından sehven, ilgili kararname ve tebliğin uygulanması sureti ile … tarafından dövize endeksli olarak ödenmesi gereken bedellerin Türk Lirası’ na çevrildiğini, taraflar arasındaki hukuki ilişki bağımsız ve daimi üst hakkı kurma sözleşmesine dayandığından ve davalının ödemekle yükümlü olduğu tutar üst hakkı iradı- irtifak hakkı tutarı olduğundan ilgili kararname kapsamında yer almamasına rağmen davalının döviz cinsinden ödemekle yükümlü olduğu bedelleri TL olarak ödenmesi nedeniyle eksik ödeme yapılarak müvekkilinin zarara uğratıldığını, eksik olarak ödenen irtifak bedellerine ilişkin olarak ve sözleşmeye aykırı olarak hiç ödenmeyen Şubat-Mart-Nisan 2021 dönemi irtifak hakkı bedeline ilişkin olarak davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak davalı borçlunun borca haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı borçlunun Bakırköy … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı takip dosyasındaki haksız itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olduğunu, kira ilişkisinin uzun yıllara dayalı olarak devam ettiğini, davacı şirket tarafından düzenlenen faturaların açıkça kira bedeli olarak düzenlendiği, ayrıca davacı şirket yönetim kurulu tarafından kira bedelinin indirilmesi amacıyla yapmış oldukları taleplerin yine kira ilişkisi kapsamında değerlendirildiğini, kira bedelinin uyarlanması amacıyla Bakırköy 4.SHM mahkemesinin 2021/480 esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, söz konusu davanın halen derdest olduğunu, bu bağlamda taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olması nedeniyle davaya bakma görevinin SHM’ye ait olduğundan davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ihtilafın kira ilişkisinden kaynaklandığı gerekçesiyle Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekili istinaf talebinde, takip konusu alacağın 24/07/2007 tarihli bağımsız ve daimi üst hakkı kurma sözleşmesine dayandığı, alacağın üst hakkı bedeli olduğunu, kira alacağı olmadığını, ileri sürerek görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı tarafından açılan dava; ” icra takibine yapılan itirazın iptali” istemine ilişkindir. Görevli mahkemenin belirlenmesi için taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinin tespiti önem arzetmektedir. Davacı taraf, taraflar arasındaki ilişkin üst hakkı kurma sözleşmesi olduğunu iddia etmekte, davalı taraf ise kira ilişkisi olduğunu iddia etmektedir. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “sözleşmelerin yorumlanması” kavramı üzerinde durulmasında fayda vardır. Taraflar arasındaki sözleşmelerin yapıldığı tarihi itibariyle yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18/1 maddesi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 19.maddesine göre, bir sözleşmenin gerek şekil gerek içerik yönünden değerlendirilmesinde kullanılan söz ve deyimler değil, tarafların birbirine uygun gerçek iradeleri esas alınmalıdır. Sözleşmede yer alan kayıtların gerçek anlamını tarafların gerçek iradeleri bağlamında belirlemeye ve bu kayıtların hangi hukukî sonuçlara yöneldiğini tayin etmeye sözleşmenin yorumlanması denilmektedir. Dolayısıyla sözleşmenin yorumlanması, geçerli olarak kurulan, fakat uyuşmazlık konusu olan bir sözleşmenin veya bir maddesinin içeriğinin hâkimin, tarafların birbirine uygun sözleşme iradelerine göre tespit etmesi ve belirlemesidir. Sözleşmenin yorumlanmasının gündeme gelebilmesi için öncelikle tarafların geçerli olarak kurulmuş bulunan sözleşmenin içeriğini birbirinden farklı anlamaları ve bu konuda aralarında uyuşmazlığın bulunması gerekir. Hâkim yapacağı incelemeler sonunda tarafların sözleşmenin objektif ve subjektif esaslı noktalarını farklı anladıkları kanısına varırsa irade beyanlarının birbirine uygun olmaması nedeniyle sözleşmenin kurulmadığına karar verebilir. Buna karşılık tarafların irade beyanları birbirine uygunsa (gerçek ve farazi uygunluk) sözleşme kurulmuş olacağından hâkim, sözleşmenin veya bir kaydının içeriğini tarafların gerçek veya farazi sözleşme iradelerine göre belirler. Zira yorumun amacı, tarafların birbirine uygun gerçek veya farazi sözleşme iradelerinin tespiti ve bu tespite göre sözleşmenin içeriğinin belirlenmesidir. Sözleşme bir bütün olduğundan sözleşmenin bireysel maddeleri bütünden ayrı olarak tek başlarına yorumlanamaz. Başka bir deyişle sözleşmenin bireysel kısımları, sözleşmenin bütünü içinde ele alınarak yorumlanmalıdır. Ayrıca hâkim yorum yaparken kullanılan söz ve deyimlerin lafzi anlamları ile bağlı kalmamalı, tarafların gerçek ve farazi iradeleri araştırılmalıdır. Özellikle kullanılan söz ve deyimler sözleşmenin bütününe göre açık ve kesin değilse, muğlak ve birden çok anlama geliyorsa hâkim lafzı arka plana atmalıdır. Sözleşmenin yorumlanmasında özellikle sözleşme metninde yer alan söz ve deyimlerin muğlak ve müphem olması hâlinde, sözleşme metnine yansımamakla birlikte, tarafların iradelerini belirlemeye imkân veren olgulara da başvurulmalıdır. Bu kapsamda sözleşmenin kurulması sırasında, özellikle sözleşmenin müzakeresi esnasında veya sözleşmenin kurulmasından sonra mevcut olan durumlar dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla sözleşmenin kurulduğu yer ve zaman, sözleşme görüşmeleri, tarafların bu esnada ya da sözleşme kurulduktan sonra birbirine karşı takındıkları tutum ve davranışlar, ifa hazırlıkları, sözleşmenin kurulduğu andaki menfaat durumları ve özellikle ilgili iş çevresindeki örf, adet ve teamüller sözleşmenin yorumlanmasında göz önünde tutulmalıdır. Sözleşmenin yorumlanması sonrasında hâkim, olumlu ya da olumsuz bir sonuca ulaşarak taraflar arasındaki uyuşmazlık hakkında karar verir. Olumlu sonuçta hâkim, sözleşmenin veya bir maddesinin içeriğiyle ilgili uyuşmazlıkta tarafların birbirine uygun gerçek veya farazi sözleşme iradesine sahip olduklarını tespit eder ve uyuşmazlığı bu doğrultuda çözer. Buna karşılık olumsuz sonuçta hâkim, incelemeleri sonucunda tarafların birbirine uygun sözleşme iradesi bulunmadığını tespit ederse bu durumda sözleşmede boşluk olabilir ve bu boşluk şartları varsa sözleşmenin tamamlanması yoluyla doldurulur. ( YHGK’nun 2018/11-89 esas 2021/1686 karar sayılı ilamı) Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacı ile davalı şirket arasında 20/10/1999 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Dört Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesi yapıldığı, daha sonra bu sözleşmeye ek 09/11/2001, 06/07/2004 ve 31/07/2007 tarihli ek zeyilnameler yapıldığı, yine 17/01/2002 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Beş Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesi yapıldığı, daha sonra bu sözleşmeye ek 06/07/2004 tarihli zeyilname düzenlendiği, İş bu sözleşmelerden sonra 24/07/2007 tarihli Bağımsız ve Daimi Üst Hakkı Kurma Sözleşmesi akdedilerek, Bakırköy ilçesi … Mahallesi …, … pafta … ada … parsel sayılı taşınmazın 43.531,18 M2 lik kısmı üzerinde davalı lehine 01/05/2005 başlangıç tarihli ve 01/05/2035 tarihli 30 yıl süreli bağımsız ve daimi üst hakkı kurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında ilk yapılan 20/10/1999 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Dört Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesinin konusunun” Bakırköy ilçesi bbb Mahallesi …, … pafta … ada … parselde kayıtlı 287.617 m2 yüzölçümlü arazinin 28.000 m2 lik kısmı üzerine 4 yıldızlı otel ile çok amaçlı gösteri ve kongre merkezi yapılması ve işletilmesi olduğu, sözleşmenin 3.2 maddesine göre ” inşaatın bitirilip işletmeye açıldığı aydan itibaren 2 yıl ödemesiz takip eden 25 yılı kira bedelli olmak üzere 27 yıl müddetle tesisin davalı tarafından işletileceği, sözleşmenin 10. Maddesinde davalının ödemesi gereken kira bedellerinin belirlendiği, yine taraflar arasında yapılan 17/01/2002 tarihli İstanbul Dünya Ticaret Merkezi Kompleksi Yapı-İşlet – Devret Modeli ile Beş Yıldızlı Otel ve Kongre Merkezi İnşaat ve İşletme Sözleşmesinin konusunun” Bakırköy ilçesi … Mahallesi …, … pafta … ada … parselde kayıtlı 287.617 m2 yüzölçümlü arazinin 21.900 m2 lik kısmı üzerine 5 yıldızlı otel ile çok amaçlı gösteri ve kongre merkezi yapılması ve işletilmesi olduğu, sözleşmenin 3.2 maddesine göre ” inşaatın bitirilip işletmeye açıldığı aydan itibaren 25 yıl süreyle davalı tarafından işletilmesi ve sözleşmenin 3.3 maddesinde ise kira bedellinin belirlendiği, daha sonra taraflar arasında 24/07/2007 tarihli Bağımsız ve Daimi Üst Hakkı Kurma Sözleşmesi akdedilerek Bakırköy ilçesi … Mahallesi …, … pafta … ada … parsel sayılı taşınmazın 43.531,18 M2 lik kısmı üzerinde davalı lehine 01/05/2005 başlangıç tarihli ve 01/05/2035 tarihli 30 yıl süreli bağımsız ve daimi üst hakkı kurulduğu, bu sözleşmenin ( üst hakkı kurma sözleşmesinin) 3.maddesinde ” kira sözleşmelerinin iş bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olarak kabul edildiği, sözleşmenin 7.maddesinde “İşbu sözleşme ile kurulan bağımsız ve daimi üst hakkı nedeniyle … tarafından …’ ye tüm hak süresi boyunca ödenecek toplam irtifak hakkı bedeli sözleşmelerde yazılı kira bedelinin yerine geçecek (hem kira hem irtifak hakkı bedeli ödenmeyecek, işbu sözleşmede yazılı irtifak bedelinin ödenmesi, aynı oranda kira bedeli borcunu da sona erdirecektir) olup toplam 64.468.239 USD’ dir. Söz konusu bedelin ödeme şekli ve esasları konusunda sözleşmelerin kira bedelinin ödenmesine ilişkin hükümleri geçerli olup, sadece işbu sözleşmeye konu harç bedelinin belirlenmesi için söz konusu yabancı para birimli irtifak hakkı bedelinin 80.978.555 YTL’ ye tekabül ettiği,taraflarca kabul edilmiştir.” hükmünün bulunduğu, dolayısıyla taraflar arasında yapılan üst hakkı sözleşmesi ile kira sözleşmelerinin yürürlükte kaldırılmadığı, bilakis kira sözleşmelerinin, üst hakkı sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğunun açıkça kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bundan ayrı olarak; 2018 yılında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğ sonrasında, davacı … Yönetim Kurulu tarafından 06.11.2018 tarihinde davalı şirkete gönderdiği yazısının ” şirketinizle akdedilmiş bulunan sözleşmeler uyarınca; 4 yıldızlı otel, kongre merkezi, 5 yıldızlı otel ve ilave yapılar için kira bedeli ödemesi yapmaktasınız. karar uyarınca, amerikan doları cinsinden belirlenen kira bedellerinin türk parasına dönüştürülmesi zorunlu tutulmuş olduğundan, işbu yapılar için ödenmekte olan kira bedellerini türk parasına çeviren bir zeyilname imzalanması lüzumu doğmuştur. Şirket Yönetim Kurulumuz konuya ilişkin aldığı Yönetim Kurulu kararında; … A.Ş. ile akdettiği sözleşmelerin kira bedellerinin Türk parasına dönüştürecek bir ek protokol akdedilmesine, yapılacak Türk parasına dönüştürme işleminde Tebliğ hükümlerinin esas alınmasına, yıllık kira artış bedelinin belirlenmesinde de Tebliğ hükümlerinin esas alınmasına müzakere sürecini yönetmesi ve ek protokolü akdetmesi için Sayın Yönetim Kurulu üyesi …’ya görev verilmesine karar verilmiştir” şeklinde olduğu ve bu kapsamda 2018 yılında kiranın TL’ye çevrilerek faturalar bu şekilde düzenlendiği ve davalı tarafından TL olarak ödendiği, yine davacı tarafından davalıya gönderilen 19/06/2020 yazıda ” salgın nedeniyle 2020 yılı Mayıs, Haziran, Temmuz ve Ağustos ayı kira bedellerinde %75, Eylül ve Ekim ayı kira bedelinde % 50 oranında indirim yapılmasına karar verildiğinin” bildirildiği, yine ilk ödemenin yapıldığı 2009 yılından beri davacı tarafından düzenlenen tüm faturaların “KİRA FATURASI” olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki kira sözleşmelerinin, üst hakkı sözleşmesinin eki ve ayrılmaz bir parçası olduğunun açıkça kabul edilmesi, sözleşmelerin başlangıcından itibaren davacı şirket tarafından düzenlenen tüm faturaların “kira bedeli faturası” olarak düzenlenmesi, 2018 yılında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan tebliğ sonrasında, davacı … Yönetim Kurulu tarafından kira bedellerinin TL’ye çevrilerek yaklaşık iki yıl süreyle TL olarak ödenmesi ve Kovid salgını nedeniyle kira bedellerinden indirim yapılması birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre; kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda “Sulh Hukuk Mahkemesi” görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Somut olayda; taraflar arasında temel uyuşmazlık kira ilişkisinden kaynaklanmakta olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 4/1-a maddesi uyarınca, dava değerine bakılmaksızın davaya bakma görevi Sulh Hukuk Mahkemesi’ne aittir. Hal böyle olunca, Ticaret Mahkemesinin, uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddi kararında isabetsizlik yoktur. İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından davacı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK.353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekillerinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının peşin olarak alının peşin olarak alındığı analaşılmakla başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, 4-Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere Üye Hakim …’ın karşı oyu ve oyçokluğu ile karar verildi. 28/03/2022
MUHALEFET ŞERHİ 6100 sayılı HMK’nın 4/1-a maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 09/06/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; dosya kapsamı ve yapılan sözleşmelerin nitelikleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlık irtifak hakkının bir çeşidi olan üst hakkından kaynaklanmaktadır. Davadaki talep de irtifak hakkına dayalı alacak istemine ilişkin olup taraflar arasında herhangi bir kira ilişkisi yoktur. Açıklanan bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.(Benzer Yargıtay 3. H.D. 2017/376 Esas , 2017/3341 Esas ve 2017/11961 Esas) 28/03/2022