Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2022/1613 E. 2022/1419 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1613
KARAR NO : 2022/1419
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2022
NUMARASI: 2021/861 E. – 2022/365 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali ( Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/06/2022
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının ….com ve finansgundem.com adli internet haber sitesinin sahibi olduğunu, davalı şirketin şirket merkezi olarak kullanmak üzere taşınmazı aylık KDV dahil 590,00-TL kira bedeli ile davacıdan kiralamak üzere anlaştıklarını, tarafların bu anlaşmasına istinaden, davalı şirkete kiraladığı mecuru 2020 yılı Temmuz ayında tahliye edene kadar, her ay kira bedeli faturası kesilmiş olduğunu, ancak davalı şirket yetkilisinin aradaki ilişkileri kullanarak bugün yarın öderiz, toplu öderiz diyerek davacıya beş kuruş kira bedeli ödemediğini ve 2020 yılı Temmuz ayında da mecuru tahliye edip gittiğini, kira bedelinin düşük olması ve arada da eski ortaklık ve arkadaşlığa binaen davalı şirketin birikmiş kira borcunu topluca ödeyerek kapatacağı beyanlarına itimat eden müvekkili şirketin, davalının taşınmazı tahliye etmesinden sonra da ödeme yapılması taleplerine karşılık bulamayınca, kira alacağına ilişkin fatura alacakları için davalı şirket aleyhine müvekkil şirket tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlattıklarını, davalının itiraz ederek haksız olarak takibi durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, kira bedelinin ödenmediği yönündeki beyanı da dahil olmak üzere tüm iddialarının gerçek dışı olduğunu, davalının 11/10/2021 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden davacı şirkete, aradaki cari hesap ilişkisine istinaden bakiye borcun tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, söz konusu icra takibinde takipte kesinleşen miktarın 119.909,70-TL olup davacı şirket tarafından söz konusu borcun ödemesi dosyaya yapılmış ve akabinde bahsedilen icra dosyası infazen kapatılmış olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında var olan cari hesap ilişkisi gereği tüm alacak – borç ilişkileri cari hesap ekstresi yöntemiyle tespit edilmekte ve buna göre ilgili ödemeler gerçekleştirildiğini; taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi ve alacak – borç tutarları ticari defterlerin incelenmesi sonucunda da ortaya çıkacağını, zira müvekkili şirketin, davacı şirkete cari hesap bakiyesinin tahsili amacıyla icra takibi başlatırken ödenmediğini iddia edilen kira bedellerinin zaten davacı şirketin borcundan düşülmüş olduğunu, başka bir deyişle, taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesi ticari defterlerdeki kayıtlara göre yürümekte ve davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği kalem de söz konusu cari hesaba dahil edildiğini, davacı şirkete yapılan kira ödemesi cari hesap ekstresine müvekkili şirketçe işlenmiş; bu ödemeden sonra da devam eden cari hesap ilişkisi sonucunda ekstreye göre davacı şirketin müvekkili şirkete borçlu çıktığını, bu borcu da İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası üzerinden davacıdan tahsil edildiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını belirterek, müvekkili şirketin davacıya borcu bulunmadığından haksız bir şekilde ikame edilen huzurdaki davanın reddi ile, davacı aleyhine %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK’nin 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine, karar kesinleştikten sonra HMK’nin 20.maddesi gereğince 2 haftalık yasal sürede taraflardan biri tarafından başvuru halinde dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi takdirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin kararının usul ve yasalara aykırı olduğunu, Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/3. maddesi uyarınca, hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK m. 298/2).Bu yasal düzenlemeler dikkate alındığında;İncelenen kararın son duruşma tutanağındaki kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm kısmı arasında çelişki bulunduğu, bu durumun HMK.297 ve 298/2.maddelerine aykırılık oluşturduğu ve kısa kararda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmişken gerekçeli kararda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK.nun 294.maddesi gereğince, mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir. Somut olayda; kısa kararda Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verildiği, ancak gerekçeli kararda Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiştir. Bu haliyle gerekçeli karar ile kısa karardaki hükmün yukarıda açıklanan ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklandığı üzere ve 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadi Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. İlk derece mahkemesinin kararında yukarıda tespit edilen usule ilişkin bulunan eksikler, H.M.K’nun 353/1-a-4 maddesi kapsamında olduğundan istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun başka nedenle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının H.M.K’nun 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Peşin olarak alınan istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine, 4-Davacının işbu istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin esas hakkında yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, 5-Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile kesin olarak karar verildi.17/06/2022