Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2018/661 E. 2020/606 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/661
KARAR NO: 2020/606
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2017
NUMARASI: 2016/961 E. – 2017/797 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı tarafından 2007 yılında Gaziosmanpaşa Küçük Sanayi Sitesi … Blok No: … Gaziosmanpaşa/İSTANBUL adresindeki işyerini kiraladığını, davacının işlerinin bozulması üzerine davacının kiranın yarısını ödemesi kaydı ile akrabası olan davalı ile anlaştıklarını ve kiraya konu gayrimenkulü ikiye bölerek yarısı davacı yarısı davalı tarafından kullanılmaya başlandığını, davalının bu dönemde davacıdan takibe konu edilen senedi düzenleme tarihi ve vade tarihini boş bırakarak teminat amacıyla aldığını, senet üzerindeki vade ve düzenleme tarihinin sonradan atıldığının çıplak gözle dahi görülebileceğini, yapılacak inceleme ile senet üzerindeki tarihlerin sonradan atıldığının tespit edilebileceğini, senedin verildiği tarihte geçerli olan para biriminin YTL olduğunu ve senetin bu nedenle YTL üzerinden düzenlendiğini, 2013 yılında geçerli olan para biriminin TL olduğunu, senedin üzerindeki para biriminde senedin daha önce düzenlendiğinin sabit olduğunu, alacaklı … ‘nın davacı ile aralarındaki akrabalık ilişkisinden kaynaklanan güveni kötüye kullanarak iade etmesi gereken bedelsiz senedin üzerine tarih atarak işleme koyduğunu, senet üzerinde malen kaydı bulunmakta olduğunu, taraflar arasında bir mal alışverişinde bulunulmadığını, davalı tarafça senetin teminat amacıyla 2007 yılında alındığını, davacının davalıya bu senet nedeni ile borcunun bulunmadığını, senedin geçerli bir para birimine ait alacağı kapsamadığını, kambiyo vasfına sahip olmadığını, takibe konu edilen ve 15/02/2013 düzenleme tarihi yazılan senedin YTL para birimi üzerinden düzenlendiğini, 31/12/2005 tarihine kadar tedavül edeceği kabul edilen yürürlükteki Türk Lirasının 2005 yılında da devletin geçerli milli parası olduğunu, Yeni Türk Lirası ile birlikte Borçlar Kanunu 83.maddesinde bahsi geçen memleket parası olarak işlem göreceğini, takibe konu edilen senedin 2013 yılında düzenlenme tarihini taşıdığını, 2013 yılında geçerli para biriminin TL olduğunu, davalı alacaklı tarafından 2007 yılında düzenlendiğini ve bu nedenle zamanaşımı itirazı göz önüne alınarak senedin 2013 vadeli olarak düzenlendiğini ve işleme konulduğunu, ancak kambiyo senetlerinin düzenlendiği tarihte geçerli olan para birimi üzerinden işlem görmesi zorunluluğu bulunduğunu, 5083 sayılı kanunda 01/01/2006 tarihine kadar YTL ve TL uyum süresi verildiğini, yasal süre bittikten sonra 2008 yılında tanzim edildiği iddia edilen kambiyo senedinin geçerli bir para birimini taşımadığından geçersiz olacağını, geçerli bir para birimine sahip olmayan evraka dayalı olarak kambiyo takibi yapılamayacağını, takibin bu nedenle iptali gerektiğini, davalının müvekkili aleyhine ihtiyati haciz kararı alarak icra takibi başlattığından ve bu karara dayanarak davacının hissedar olarak adına kayıtlı … plakalı araca haciz koyduğundan aracın satışının yapılabilmesi için mecburen dosya borcunu ödediğini ve haczin kaldırıldığını, ödeme yapılırken dava haklarını saklı tuttuklarını, davacının takibe konu edilen senetle alakalı herhangi bir borcunun bulunmadığını, senetin 2007 yılında teminat amaçlı verilmesinin ve senette yazan malen şartı nedeni ile mal verilmemiş olması nedenleri ile borçlu olumadığının tespitine, haciz baskısı nedeni ile ödenmiş olan 13.382,62-TL nin davacı alacaklıya iadesine karar verilmesini, davalı haksız ve kötü niyetle hareket etmiş olduğundan ve yapılan takip nedeni ile %20 si oranında kötü niyet tazminatı ödenmesine, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; tarafların tacir olması ve dava konusunun kambiyo senedi olması nedeniyle uyuşmazlığın ticari nitelikte olduğundan uyuşmazlığın çözümünde ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, görev itirazlarının kabulü ile dosyanın görevli İstanbul Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini, davacının boş imzaladığını vade ve tanzim tarihinin sonradan doldurulduğunu yani açığa imza atıldığını iddia ettiğini, bir an için davacının bu iddiası doğru kabul edilse dahi yerleşik yargıtay kararları gereğince açığa imzanın senedi geçersiz kılmayacağını, ancak davacının senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu iddia etmesi halinde bu hususun ispat yükünün iddia eden davacıya ait olduğunu, davacının senedin teminat amacıyla verildiğini iddia ettiğini, HMK 200 ve devamı maddeleri gereğine bu iddiasını senetle ispatla yükümlü olduğunu, davacının senedin teminat olarak verildiğini ilişkin hiçbir belgeye dayanmadığını, davacı tarafın delil listesinde senedin teminat olarak verildiğini tanıkla ispat etmek istediğini ifade ettiğini, oysa HMK 201.maddesi gereğince senedin aksini tanıkla ispat etmenin mümkün olmadığını, senede karşı ididasını yazılı ve kesin nitelikli belge ile, senetle ispatlaması gerektiğini, davacının tanık dinletmesine muvaffakatlarının olmadığını, davacının takip hukukuna ilişkin iddilarının ticaret mahkemelerinde ileri sürülemeyeceğini beyanla öncelikle görev itirazlarının kabulüne, aksi halde davanın reddine, davacının % 20 den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinden; takibe konu senedin yapılacak işlere ilişkin teminat senedi olması, vade ve düzenleme tarihinin boş olarak davalıya verilmesi nedeniyle menfi tespit davası açıldığını, tarafların akraba olması nedeniyle HMK’ nın 203. Maddesi uyarınca tanık dinletme olanağı olmasına rağmen bu hususun irdelenip tartışılmadan karar verilmiş olduğunu, menfi tespit davasından kural olarak ispat yükünün davalı alacaklı da olduğunu, alacaklının hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumunda olduğunu, senette malen kaydı olmasına rağmen,taraflar arasında bir mal alışverişi bulunmadığını, senedin bankadan kırılarak kendisine bedelin verilmesi amacıyla düzenlendiğini, senedin bankaya ibraz edilmediği gibi kendisinede bir ödeme yapılmadığını, davalı tarafın davacıya mal verdiğine ilişkin belge sunmadığını, aradaki ilişkinin ispatı yönünden mahkemece davacının sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılıp davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava; Kambiyo senedine mahsup takipten dolayı borçlu olmadığının tesbiti ve istirdat istemine ilişkindir. Dava konusu senedin davalıya imzalanıp verildiği tarafların kabulündedir. HMK 200 ve devamı maddeleri gereğince davacı tarafın senede karşı olan iddialarını senetle ve aynı kuvvetle yazılı ve kesin nitelikte bir belge ile ispatlaması gerekmektedir. Davalının senetle ispat kuralının istisnasına ilişkin olan HMK nın 203. maddesinde sayılan kişilerden olmadığından (davalının davacının teyzesinin oğlu olduğu belirtilmekle), dava konusunun miktarına göre tanık dinletilmesi mümkün değildir. Tarafların iddia ve savunmalarının kapsamı, davacı tarafça dayanılan ve sunulan delillerin kapsamı ve tarafların ticari defterlerinin olmadığına ilişkin beyanları dikkate alındığında; mahkemece ticari defter incelemesi yapılamamış ancak davacı tarafa iddiasını kanıtlaması açısından yemin teklif hakkı bulunduğu hususu hatırlatılmış olmasına rağmen davacı taraf yemin teklif etmekten kaçınmıştır. Açıklanan tüm bu sebeplerle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesinde bir hata bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2- Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf karar harcından peşin olarak alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3- Davacının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, 4- Karar tebliği, harç takibi ve avans iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 362/1-b maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/03/2020