Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2018/2492 E. 2021/112 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2492
KARAR NO: 2021/112
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2017
NUMARASI: 2011/80 E. – 2017/621 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rödovans Sözleşmesi)
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; ruhsat sahibi davacıyla davalı arasında 26/04/2014 de rödovans sözleşmesi imzalandığını, sözleşme konusu yerdeki kuvars kumunu üretmek ve satmak amaçlı 5 yıllık sözleşme gereğince işletme kararının yayınlandığını, vergi levhası alındığını, resmi makamlara ödemeler yapıldığını, kum ocağına harcama yapıldığını, ancak 09/07/2004 -20/05/2005 arasında 310 gün faaliyet yapabildiğini, zira kum ocağının ihtilaflı olması nedeniyle davacının 20/05/2005 de jandarma marifetiyle sahadan tahliye edildiğini, dava dışı firmanın yaptığı trafo değişikliğinden haberdar olmayan davacının kaçak elektrik kullandığı bahsiyle ceza ödediğini, maddi zarara uğradığını, şimdilik 10.000 TL maddi tazminatın zarar tarihinden işleyecek ticari faizle, kum ocağı işleteceği kanaatiyle davacının kamyon, makine, ekipman alımından doğan masrafları, vergi ve harç ödemeleri olduğunu, harcamalarının tesbiti ile kar kaybının tesbiti ve ticari faizle davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; kum ocağının işletilebilmesi için yapılan her türlü harcamalar (vergi, harç vb) için 4.000-TL olan dava değerinin 62.738,63-TL artırılarak 66.738,63- TL’ye çıkarılmasına, maddi tazminat talebinin olan 3.000-TL ve kazanç kaybı talebinin 3.000-TL’nin aynı şekilde devamına ve zararın gerçekleştiği tarih itibari ile bu tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının kum ocağını dava dışı şirketin devraldığını bildiğini, bu konuda davalının kusuru olmadığını, mahkeme kararı üzerine kum ocağının işletilmediğini, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2002/7 esas sayılı dosyasından verilen genel kurul kararının iptali hükmünün devir işlemini kapsamadığının bu mahkemenin tavzih kararında belirtildiğini, açılan davanın haksız olduğunu reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davanın kısmen kabulü ile, 3.000,00 TL olan kazanç kaybı talebinin reddine, maddi giderler yönünden 3.000,00 TL tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.131,29 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile, 4.000,00 TL kum ocağı işletme harç bedelinin bu kısmına 24/08/2005 den, kalanına 02/06/2017 den itibaren işleyecek ticari faiz ile toplam 66.738,63 TL harç bedelinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir. 1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin kum ocağında 09/07/2004- 20.05.2005 tarihleri arasında 310 gün faaliyette bulunduğunu, daha sonraki dönemlerde ise davalı … ile … arasındaki ihtilaf nedeniyle kum ocağını işletme imkânı bulamadığını, bunun davalı tarafından da ikrar edildiğini, sözleşme uyarınca kum ocağından 4 yıl 2 ay faydalanamadığını, 20.05.2005 ile 11.07.2005 tarihleri arasındaki 52 gün boyunca ise kum ocağını … A.Ş. işlettiğini, 11.07.2005–24.08.2005 tarihleri arasında ise müvekkili şirkete kum ocağını yeniden işletebileceği bildirildiğini ancak bu 44 gün içerisinde müvekkili şirketin resmi izinleri almakla meşgul olduğundan, bu dönemde fiili olarak kum ocağını işletilemediğini, sonraki dönemlerde de, davalı … ile … arasındaki ihtilaf nedeniyle, müvekkilin kum ocağını işletme imkânı kalmadığını, müvekkilinin kum ocağı için yaptığı harcamaların birçoğunun bilirkişilerce zarar olarak nitelendirilmeyerek, tespit edilmediğini, oysa müvekkili şirketin Rödovans sözleşmesine istinaden devraldığı kum ocağına alt yapı inşaatı saha betonları, tesis kurmak için beton perdeler vs. olmak üzere donanımlı bir tesis kurduğunu, ocağı işletmek amacıyla çok sayıda kamyon, makine ve ekipman satın aldığını, bunların değerinin tespiti talebiyle Çatalca Asliye Hukuk Mahkemesi 2007/21D.İş sayılı dosya için tanzim edilmiş bilirkişi raporunun dosyada mevcut olduğunu, yeni işletmede çalıştırmak üzere eleman istihdam ettiğini, müvekkili şirketin dava konusu kum ocağını işletme hakkını almak ve faaliyete geçirebilmek için resmi mercilere yüksek miktarda vergi ve harç ödediğini, belirttikleri harcama kalemlerinin tek tek hesaplanıp, müvekkil firmanın ne kadar zarara uğradığının tespit edilip, buna göre hüküm kurulması gerektiğini, yapılan harcamalar yüksek olmasına rağmen yapılan harcamalara ilişkin zararın eksik hesaplamasının kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin kazanç kaybının hesaplanmamasınında kabul edilemeyeceğini, müvekkili şirketin davaya konu kum ocağını yalnızca 310 gün aktif olarak işlettiğini kalan 4 yıl 2 ay boyunca kum ocağını işletme neticesinde kazanacağı geliri elde edemediğini, davalı taraf ile yapılan sözleşme ve maden ocağının kiralama süresi açıkça ortada iken bilirkişilerin bu süreye ilişkin kazanç kaybını hesaplamaması hatalı olup, eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir. 2-Davalı vekili istinaf dilekçesinde; hak düşürücü süre ve zamanaşımı itirazlarının reddi ile davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin kum ocağını 26.04.2004 tarihinde kullanmaya başladığını, kendi beyanına göre 20.05.2005 tarihinde jandarma marifetiyle tahliye edildiğini. daha sonrasında yürütmeyi durdurma kararı sayesinde yerin kendisine teslim edildiğini, davacının bu defa kendi isteği ile tahliye ettiğini beyan ettiğini, dolayısıyla davacının hukuki ayıptan baştan haberdar olmasa da 20.05.2005 tarihinde öğrenmiş bulunduğunu, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde bu sözleşmeden kaynaklı tazminat davalarını açması gerekirken 27.01.2010 tarihinde davayı açtığını, mahkemenin idare ve ticaret mahkemelerindeki hukuki muğlaklık nedeniyle hakdüşürücü sürenin geçmediği gerekçesiyle davanın esasına girmesinin yerinde olmadığını, esas yönünden ise; davacı şirketin davalı müvekkilinin sözkonusu maden ocağını dava dışı … A.Ş. devraldığını ve … tarafından müvekkiline dava açıldığını da bildiğini, kum ocağının davacı şirketten alınmasından müvekkilinin bir kusuru bulunmayıp tamamen müvekkilin rızası dışından gelişen ve mahkeme kararlarına rağmen hukuksuz bir şekilde müvekkilinden bu yerin Enerji Bakanlığınca geri alınmasından kaynaklandığını, (dava dışı … A.Ş. yönetim kurulunun 05.02.2002 tarihinde 2002/34 sayılı karar ile sahip olduğu İR:2817 sayılı maden işletme ruhsatını ve işletme iznini müvekkili …’e devrine karar verildiğini ve taraflar arasında maden işletme ruhsatının devri konusunda sözleşme yapıldığını ve bu sözleşmenin 26.02.2002 tarihinde Enerji ve tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğünce maden siciline (İR:… (…) tescil edildiğini, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden işleri Genel Müdürlüğünün 26.2.2002 tarihli 2469 sayılı yazısı üzerine söz konusu maden sahasının müvekkiline İstanbul Valiliğince teslim edildiğini, müvekkilinin ise 26.04.2004 tarihinde davacı şirket ile Rödovanscı sözleşmesi imzaladığını, davacı şirketçe kum ocağı işletilirken müvekkilin bilgisi dışında … A.Ş. ortağı … tarafından İstanbul 3. Asliye Ticaret ve 7 Asliye Ticaret Mahkemesinde davalar açıldığını, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002 / 7 Esas sayılı dosyasında … A.Ş aleyhine, açılan dava ile” 19.12.2001 tarihinde yapılan genel kurulun ve alınan kararların iptalin istemli davada, 19.12.2001 tarihinde yapılan genel kurulun ve alınan kararların iptaline karar verildiğini, 29.03.2005 tarihinde bir tavzih kararında, verilen iptal kararının genel kurulda alınan kararlar ile sınırlı olduğunu, Maden Ruhsatının devrinin iptalini kapsamadığının belirtildiğini, İstanbul 7.Ticaret Mahkemesinin 2002/1613 Esas ve2006/632 K. Sayılı kararında ise, … A.Ş. ortağı … tarafından müvekkili ve … ve Ticaret A.Ş aleyhine Maden isletme Ruhsatı devrinin iptali” İçin açılan davada 14.12.2006 tarihli karar İle’’ müvekkili yönünden red ve davalı Şirket yönünden açılmamış sayılmasına karar verildiğini, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün 17.05.2005 tarih ve 151136 sayılı yazısıyla müvekkil adına tescilli olan ruhsatın iptal edilerek, … A.Ş.ye iade edildiğinin 20.05.2005 tarihinde müvekkiline bildirildiğini) mahkemece alınan ek raporda, müvekkilinin davacının zararından sorumlu olacağının belirtildiğini, İstanbul 3.Ticaret Mahkemesinin kararında iptalin iyi niyetli 3. şahıslara (dolayısıyla müvekkiline) yapılan devir işlemini kapsamadığını, verilen iptal kararının genel kurulda alınan kararlar ile sınırlı olduğunu, ve Maden Ruhsatının devrinin iptalini kapsamadığının son derece açık olduğunun ifade edildiğini, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin bu hususu vurgulamak suretiyle müvekkili … de bulunan maden ruhsatının iptali talebinin reddine karar verildiğini, müvekkilin rızası dışında Ticaret mahkemelerinin kararlarına rağmen görevsiz olan idare mahkemesince hukuka aykırı olarak verilen kararlar neticesinde dava konusu kum ocağı müvekkilinden alındığını, Uyuşmazlık Mahkemesindeki görev uyuşmazlığı davasında, Mahkemenin 2015/489 Esas ve 2016 /112 Karar sayılı kararında idare mahkemesi kararlarını kaldırarak, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının benimsenmesine karar verildiğini, davacı şirketin ise müvekkilinin açmış olduğu davaların sonucunu beklenmeksizin ve müvekkiline haber vermeksizin kum ocağında bulunan kendilerine ait iş makinalarını alarak ayrıldıklarını ayrıca Habiplerde ve Silivri İlçesinde depoları olup işlettiklerinden kaybettikleri herhangi bir müşteri, ihale veya kazanç kayıpları bulunmadığını, kök raporda davacı şirketin zarar kalemlerinin hesaplanması için eksikliklerin giderilmesi ve bu surette zararın ortaya koyulması gerektiği açıkça belirtmesine rağmen davacı tarafından başta ticaret defterleri olmak üzere herhangi bir belge dosyaya sunulmadığını, uzman olmayan bilirkişi tarafından verilen rapora itirazları değerlendirilmeden ve Yargıtay’ın emsal içtihatlarına da aykırı biçimde yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olup kabul kararının kaldırılmasının talep etmiştir. Dava; Rödovans sözleşmesi uyarınca uğranılan zararın tazmini talebidir. Davacının, davalıdan işletmek üzere kum ocağını 26.04.2004 tarihinde kiraladığı, kiralama süresi dolmadan tahliye edildiği sabittir. Davalı tahliyede kendi kusuru olmadığını, davanın hak düşürücü süre de açılmadığını, zamanaşımının geçtiğini davanın reddini istemiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” şeklindeki kanuni düzenlemenin bir gereği olarak uygulama ve öğretide kanunen özel bir zamanaşımı süresi öngörülmeyen alacak veya tazminat davaları 10 yıllık genel zamanaşımına tâbi tutulmuştur. Bu nedenle, eldeki davada kira sözleşmesi nedeniyle kiralanan mecurun sözleşme süresi dolmadan riskli yapı olması nedeniyle erken tahliyesi sonucu kiralanana kiracı tarafından yapılan zorunlu ve faydalı masraflara ilişkin alacak ile erken tahliyeden kaynaklanan zararın tazmini istendiğine ve bu alacaklarla ilgili kanunda aksine bir hüküm bulunmadığına göre, bu zarar alacağının da 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesinde öngörülen 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tâbi olduğunun kabulü gerekir. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde yazılı 10 yıllık genel zamanaşımı süresi alacağın muaccel (istenebilir) hale geldiği gün işlemeye başlar ve 10 yıl sonra aynı gün dolar” düzenlemesi mevcuttur. Bu durumda, dava TBK nun 146. Maddesinde belirtilen sözleşmeden kaynaklı (kira sözleşmesinden) dava olup 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğundan ve dava tarihi itibariyle henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece davanın süresinde açılması nedeniyle davanın esasına girilmesinde bir hata olmayıp davalı tarafın süre itirazı yerinde değildir. Davacı tarafın kazanç kaybı açısından dosyaya sunduğu delil olmadığından, 3.000,00 TL ‘nin tahsili talebinin reddine, davacı bir kısım işletme masrafı yaptığından bahisle 3.000,00 TL talep ettiğinden yapılan bilirkişi incelemesi ile davacının sözleşmeden faydalandığı gün sayısı tesbit olunarak (19/06/2013 tarihli rapordaki süre aralığı) günlük harcama tutarı doğrultusunda toplam 66.738,63 TL olarak tesbit edilen zararının ( 02/06/2017 havaleli ıslah dilekçesi de gözetilerek) davalıdan tahsili gerektiği, davacının bu işletme için bir kısım işletme faaliyetine yardımcı işlemler gerçekleştirdiği açık olup bilirkişinin beton bedeli olarak hesapladığı tutara itibar edilerek ve 2.131,29 TL nin davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine ilişkin verilen kararda, davalı olayda kusuru bulunmadığını iddia etse de; davalının kira konusu yeri kullanıma elverişli teslim edemediği yapılan sözleşmeden önce ihtilafı bildiği buna rağmen davacı ile hasılat kirası sözleşmesi yaptığı, BK 49-52 çerçevesinde (ES BK 41 v.d. ) sorumluluğu olduğu ve BK 308 gözetilerek talebin değerlendirilmesi gerektiği gerekçesi ile, davacının müspet zararının tutarı belirlendiğinden bu talebin kabulüne ancak menfi zarar yönünden ispat bulunmadığından bu talebin reddine ilişkin verilen kararda bir hata bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK.353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince taraf vekillerininin istinaf başvurularının ESASTAN REDDİNE, 2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcının peşin olarak alınan 1.139,00 TL’den mahsubu ile bakiye 1.079,70 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 3-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince davalıdan alınması gereken 4.704,50 TL istinaf karar harcından peşin olarak alınan 1.171,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.533,10 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4-Tarafların istinaf başvurusu için yaptıkları giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/01/2021