Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1263
KARAR NO: 2020/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2014/546 E. – 2017/1059 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşınmaz Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında akdedilen bayilik ve intifa sözleşmesi kapsamında davalı tarafça Akaryakıt istasyonun üzerinde bulunduğu Balıkesir İli, Merkez İlçesi, … Köyü, … Mevkii, Parsel no: … olarak kayıtlı ve … Yolu …Km Balıkesir adresinde kain taşınmaz üzerinde 21/05/2023 tarihine kadar müvekkili lehine intifa protokolüne istinaden intifa hakkı verildiğini, müvekkilinin intifa bedelini karşı tarafa ödediğini ancak bayilik sözleşmesinin Rekabet Kurulu’nun kararıyla 5 yılı aşan kısım için geçersiz hale geldiğinden bunun doğal sonucu olarak intifa sözleşmesinin de geçersiz hale geldiğini ve müvekkilinin sözleşmenin uygulanmayan dönem için ödediği bedel yönünden davalı tarafın haksız zenginleştiğini belirterek davanm kabulüne, İntifa Sözleşmesi’nin ifası hukuken ve fiilen imkansız hale gelen kısım için ödenen ve kıstelyevm usulü ile hesap edilmiş olan kısmın denkleştirici adalet prensibi uyarınca güncelleştirilmek suretiyle hesaplanmış 717.440,00 TL tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile davalı arasında bayilik sözleşmesi akdediliğini, bayilik sözleşmesi 5 yıl süreli iken davacının ekonomik gücünün verdiği dayatmayla davacı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini oysa intifa hakkı veren bayi, intifa hakkı tanıdığı sağlayıcı ile intifa verilen arazi üzerindeki istasyon dahilinde azami beş yıllık bir bayilik ve intifa sözleşmesi yapılabileceğini, dolayısı ile intifa hakkı veren bayii, her beş yılın sonunda bayilik sözleşmelerini yenilerken, intifa sözleşmelerini de buna uygun olarak en fazla beşer yıllık dönemler halinde akdetmesi gerekmekle aralarında akdedilen 18.03.2008 tarihli bayilik sözleşmesinin B.K.m.20 hükmü ve objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, süresinden önce sözleşmenin sonlandırma işleminin yasal olduğunu bu konuda müvekkiline herhangi bir kusur atfedilemeyeceğinden davacının İntifa Hakkının kullanılmayan kısmının tahsilini teminen alacak talebinde bulunamayacağını, burada yasal bir hakkın kullanımının söz konusu olduğunu, böyle bir hakkın kullanımının ise kötüniyetli olarak engellenmek istendiğini, rekabet kurulu kararlarında açık olarak belirtildiği üzere, davacı gibi dağıtım şirketlerinin akaryakıt lstasyonları ile çok uzun yılları içeren sözleşmeler yapmak sureti ile akaryakıt istasyonlarını baskı altına alarak rekabeti bozucu etkilerin ortaya çıkmasının önüne geçebilmek bakımından böyle bir karar alınması karşısında, sözleşmeyi sonlandırmanın serbest rekabetin bir gereği olduğunu, rekabet kurulu’nun da yapmak istediğinin zaten böyle bir sistemi ülkemizde yerleştirebilmek olduğunu, müvekkilinin davacı lehine tesis ettiği 931.500 TL bedelli intifa hakkı bedeline teminat teşkil etmek üzere aynı taşınmaz üzerinde davacıya 975.000 TL tutarında ipotek verdiğini, davacının ne intifa hakkını ne de teminat ipoteğini kendisine İzmir/Karşıyaka (…). Noterliği kanalıyla gönderdikleri … yev. no.lu ve … yev. nolu (2) adet ihtarnameye rağmen intifa hakkını terkin ve teminat ipoteğini fek etmemiş olmakla dava hakkı bulunmadığını, müvekkili tarafından davacı lehinde tesis edilen intifa hakkı davacı tarafından ipotekle de teminat altına alınmış olmakla davacının müvekkilinin maliki bulunduğu taşmmaza ayrıca ihtiyati haciz ve/veya ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş olmasının objektif iyiniyet kuralları ile de bağdaşmadığını, kabul anlamına gelmemek şartıyla, davacının dava dilekçesinde faiz başlangıç tarihini intifa hakkı bedelinin ödendiği tarih olarak değil, dava tarihi olarak göstermesi gerektiğini, ayrıca davacının talep ettiği faizin şeklinin ve miktarının da yasa, sözleşme ve objektif iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, öne sürerek, sunulu ve resen gözetilecek sebeplere binaen, haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; davanın kabulü ile taleple bağlı kalınarak 717.440,00TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Yerel mahkemenin taraflar arasındaki karmaşık ilişkiyi basit bir muhasebe tablosuna dönüştürdüğünü, iddiaların hiç birinin değerlendirilmediğini, karşı tarafın çelişkili beyanlarının tüm yargılama süresince devam ettiğini, bilirkişilerinde bu beyanlara itibar ederek rapor hazırladığını, intifa terkin tarihinde dahi yaşandığını ve tapuya sorularak bu hususun çözümlenebildiğini, 04/07/2013 olduğunun sabit olduğunu, bayilik sözleşmesininde kanun gereği 21/05/2013 tarihinde sona erdiği, sona ermesinde davalının kusuru veya sorumluluğunun bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi bulunmakta olup, uyuşmazlık; sözleşmenin dava dışı Rekabet Kurulu’nun kararıyla ortadan kalktığı iddiasıyla, sözleşme uyarınca ödenilen intifa bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf dava dilekçesinde, intifa hakkının süresinden önce sona ermesi nedeniyle davalı şirkete ödenen bayilik hizmet bedelinin kullanılmayan intifa süresi yönünden denkleştirici adalet ilkesi çerçevesinde iadesi talebi olduğunu ileri sürmüştür. Davada; intifa hakkı tesisine (süresinden önce feshine) dayalı alacak talep edildiğinden bu halde, zamanaşımı süresi on yıl olup süresi içinde davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Taşınmaz üzerinde tesis edilen 15 yıl süreli intifa hakkı nedeniyle davalıya 18/03/2008 tarihli bayilik sözleşmesiyle 931.500,00 TL intifa bedeli ödendiği, ancak hukuki ilişkinin rekabet kurulunun kararı gereğince, diğer bir deyişle tarafların iradeleri dışındaki bir nedenle sona erdiği dosya kapsamı ile sabittir. HGK. nun 06.02.2008 günlü ve 2008/3-40 E. 2008/102 K sayılı ilamında da açıklandığı üzere; sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir. Şu durumda; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir. Buna göre; uhdesinde kalan intifa bedeli nedeniyle sebepsiz zenginleşen davalının, bu zenginleşmeyi geri verme borcu, tarafların karşılıklı olarak getirdiği olanaklardan yararlandığı sözleşmenin sona erdiği an meydana gelecektir.Bu itibarla, ilk derece mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunun, tüm delilleri ayrı ayrı incelemek suretiyle gerekçeli ve denetime elverişli şekilde düzenlediği raporun dosya kapsamına uygun olduğu, ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken 49.008,32 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak alınan 12.252,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 36.756,32 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/10/2020