Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi 2018/1144 E. 2020/1345 K. 23.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
36. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1144
KARAR NO: 2020/1345
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/12/2016
NUMARASI: 2011/190 E. – 2016/1313 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyadaki tüm belgeler ve dairemiz üyesi tarafından hazırlanan raporlar incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların murisi …’a ait Bursa ili Orhangazi ilçesi … Köyü … Mevkiinde fabrika binasında davalı şirketin kiracı olduğunu, önceki kiracı … Ltd. Şti.nin birikmiş kira vs borçlarının ödenmesi yönünden muris ile davalılar arasında 14/10/2009 tarihli sözleşme yapıldığını, dava dışı … Ltd. Şti.nin fabrika binasında 28/06/2006 – 14/10/2009 tarihlerinde kiracı olarak kaldığını, sözleşmenin 4.md gereğince ödenmeyen kira bedeli, sözleşmenin 5. ve 6.maddesi gereği ödenmeyen elektrik-emlak vergisi, çevre temizlik vergisi ve karayolları çıkış parasını 30/04/2010 tarihinden itibaren 12 taksitte ödemeyi davalıların taahhüt ve kefalet ettiklerinden alacağın tespit ve tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde ; davanın eda davası olarak açılması gerekirken tespit davası olarak açıldığını, davacıların tespit davası açmasında hukuki yararlarının olmadığını, kefalet sözleşmesinde müvekkili davalının sorumlu olacağı bedelin gösterilmesi gerekirken gösterilmediğinden bu sözleşmenin müvekkili yönünden hukuki bir yükümlülüğü bulunmadığını, davanın haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN BURSA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2013/249 ESAS SAYILI DAVADA: Davacı … vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler ve kefalet akdi gereğince müvekkinin murisi …’a ait taşınmazın kiraya verilmesinden dolayı müvekkilinin birleşen dosya yönünden 27.818,79 EURO karşılığı 75.775,60 TL kira alacağı ve 4.477.55 TL emlak vergisi alacağı bulunduğundan, sonuç olarak 75.775,60 TL kira alacağının ve 4.477,55 TL emlak vergisi alacağının belirlenen vade tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili beyanında; Asıl dava dosyası yönünden sundukları 21.11.2011 tarihli dilekçeyi aynen tekrar ettiklerini, sözleşmenin geçersizliği ve tespit davası ile eda davası birleştirilmiş olduğundan, usul eksikliği yönünden davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk derece mahkemesince; Asıl Davada, davanın kabulü ile; 222.687,89 TL alacağın davacıların 1/3’er miras payları oranında; 74.229,29′ ar TL’nin 30/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, Birleştirilen Kapatılan Bursa 6.Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2013/249 esas sayılı davada; davanın kısmen kabulü ile; 81.995,48 tl alacağın 04/10/2013 dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ait istemin reddine karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, davanın tespit davası olarak açıldığını ancak eda davası olarak sonuçlandırıldığını, tespit davası olarak açılan davanın usulden reddinin gerektiğini, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, kefilin kefalet ettiği miktarın belirli olması gerektiğini, sözleşme ve kefalet ilişkisinin davalı … ile kurulmadığını, gerekçeli kararın gerekçesiz olduğunu, hesaplamalarında hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki ilişkinin ve hukuki ihtilafın kira sözleşmesinden kaynaklandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. 6098 sayılı TBK’nun 147. maddesi (818 sayılı BK. 126/1. maddesi) hükmüne göre kira alacağından doğan davalar beş yıllık zamanaşımı süresine, kira alacağı dışında kira sözleşmesine dayanılarak açılan alacak ve tazminat davaları TBK’nun 146. maddesi (BK. 125. maddesi) hükmüne göre on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dava konusu ihtilaf kira sözleşmesinden kaynaklandığı için sözleşmelerde uygulanan zamanaşımı süresinin geçerli olduğunun kabulü zorunludur. Dava, 25/03/2011 tarihinde açılmış olup beş ve on yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açıldığına göre bu yönden yapılan istinaf talebi yerinde görülmemiştir. HMK’nın 106 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre; müspet (olumlu) tespit davaları, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardandır. Tespit davasının kabulü halinde, verilen hüküm ile hakkın veya hukuki ilişkinin var olduğu; davayı esastan reddeden hüküm ile de hakkın veya hukuki ilişkinin mevcut olmadığı kesin olarak tespit edilmiş olur. Tespit davaları bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının belirlenmesine yönelik olarak açılan davalar olup görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için bağımsız bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Tespit davasının, açıklanan bu özelliği eda davasında da mevcuttur. Eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur, Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Anılan kuralın geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hükmün etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Bu nedenle, eda davası, aynı konudaki tespit davasını (talebini) da içeren daha geniş kapsamlı bir davadır. İşte bundan dolayı, tespit davası eda davasının öncüsüdür. Davacılar dava dilekçelerinde alacak miktarının tespit ve tahsilini istemekle eda davası açtıkları anlaşılmakla yapılan istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Kefalet sözleşmesinde esas alınan kira sözleşmesi 28/06/2006 başlangıç tarihli ve 5+5 yıl süreli olup tahliye tarihi olan 14/10/2009 tarihleri arasındaki geçmiş dönem kira borcuna ilişkindir.. Davalı sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.3.2006 gün ve 2006/6-78 Esas, 2006/88 Karar sayılı kararında da kabul edildiği gibi Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi hükmü gereğince, yazılı şekilde düzenlenmiş, süresi ve ödenecek kira paralarının miktarı açıkça gösterilmiş bir kira sözleşmesini kiracının kefili sıfatıyla imzalayan kişi; sözleşmede gösterilen kira süresi boyunca kefil sıfatıyla kiralayana karşı sorumludur. Zira, böylesi bir durumda, kefilin sorumluluğu süre ve miktar itibariyle belirlidir. Olayımızda, kefaletin sözleşmesinin konusu önceki dönem kira borçlarına yönelik olup kefilin gerek sorumlu olacağı süre gerekse azami miktar gösterilmiş olduğu için müşterek müteselsil kefilin sorumluluğu sözleşmenin düzenlendiği tarih olan 28/06/2006 başlangıç tarihi ile 14/10/2009 tarihleri arasındaki süre kadardır. Davacıların talepleri de bu dönem kira bedeline ilişkin olduğu ve davalı …’in de imzası bulunduğundan talep kefilin sorumluluk süresi içindedir bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olup istinaf talebi yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesinin kararında esası etkileyen bir usul hatası bulunmadığı, vakıa tespitlerinin tam ve doğru olarak yapıldığı, maddi hukuk normlarının doğru olarak uygulandığı, delillerin değerlendirilmesinde de hatalı bir sonuca varılmadığı anlaşıldığından, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK.353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İlk derece mahkemesinin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE, 2-Yürürlükteki Yargı Harçları Tarifesi gereğince alınması gereken ASIL DAVA için 15.211,81 TL ve BİRLEŞEN DAVA için 5.601,11 TL olmak üzere toplam alınması gereken 20.812,92 TL nispi istinaf karar harcından peşin olarak alınan 5.000,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 15.812,92 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davalının istinaf başvurusu için yaptığı giderlerin üzerinde bırakılmasına, harcanmayan istinaf gider avansının davalıya iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.23/09/2020