Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 2020/147 E. 2020/718 K. 04.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
31. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/147
KARAR NO: 2020/718
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI: 2013/314 E. – 2017/681 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR YAZIM TARİHİ: 08/06/2020
Yerel Mahkemece verilen karar sonrasında istinaf başvurusu üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda:
DAVA: Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın yönetim ve denetiminin TMSF’ye intikal ettiğini, müvekkili bankanın iflas kararının 20/04/2006 tarihinde kesinleştiğini, tasfiye işlemlerinin TMSF Hukuk İşleri Daire Başkanlığı’nın 2005/1 dosyası üzerinden yürütüldüğünü, müflis bankanın 5411 sayılı Bankalar Kanunu’nun 140. Maddesine göre her türlü harç ve teminattan muaf bulunduğunu, davalıların … Bankası TAŞ. Antalya Şubesi nezdinde hizmet akdi ile çalıştıklarını, davalıların çalıştığı dönemde banka mudilerinden … hesap nolu …’un 24/06/1998 tarihinde 1 yıl vadeli olarak açmış olduğu vadeli döviz tevdiat hesabının vadesinden önce 26/10/1998 tarihinde usulsüz olarak kapatıldığını, Antalya 1. Asliye Ticaret MAhkemesi’nin 2002/1025 esas sayılı dosyasında müvekkili banka aleyhine alacak davası ikame edildiğini, anılan hesapta bulunan 30.000 DM’nin tahsil günündeki döviz kuru üzerinden yıllık %13,5 faiziyle bankadan tahsiline karar verilmesinin talep edildiğini, yapılan yargılama neticesinde Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/06/2009 tarih, 2002/1025 esas, 2009/297 karar sayılı kararı ile 7.669 EURO’nun müvekkili bankadan tahsiline karar verildiğini, kusur raporunda müvekkili bankaya %50 oranında kusur izafe edildiğini, dava dışı hesap sahibine %50 kusur atfedildiğini, anılan kararın gerekçesinde davaya konu hesabın usulsüz kapatılmasında banka çalışanlarının sorumluluğuna değinildiğini, söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, anılan usulsüz hesap kapama işleminin … Bankası Antalya Şubesi’nde memur olan davalılardan …’in şifresiyle gerçekleştirildiğini ve hesap kapama ödeme fişi düzenlendiğini, bahse konu işlemin şube yetkililerinin kontrolünden geçerek şef yardımcısı davalı … ve müdür olan davalı … tarafından imzalandığını, akabinde vezne sorumlusu … tarafından hesap kapama ödeme fişi imzalanarak hesabı kapatan kişiye ödeme yapıldığını, bu nedenle davalıların kusuru olduğunu iddia ederek, kusur nedeniyle müvekkili tarafından ödenen 22.844,11 TL’nin dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar dilekçelerinde özetle; söz konusu olay nedeniyle kusurlarının bulunmadığını savunarak davanın davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR GEREKÇESİNİN ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesince; “.davalıların herhangi bir kusurunun bulunmadığı tüm dosya kapsamı ve heyet halinde tanzim ettirilen bilirkişi raporundan anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine.” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf sebepleri özetle; Müvekkili …. A.Ş. ile birleşmiş olup, müvekkili davacının yeni ünvanının … A.Ş. olduğu, ayrıca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) müvekkilin kurucu ortağı olup müvekkilinin bir TMSF yani kamu kurum iştiraki olduğu, bu nedenlerle davacı olarak müvekkil … A.Ş.’nin nazara alınması gerektiği, ayrıca müvekkili şirketin her türlü haçtan muaf tutulduğu, Davalıların müflis … Bankası T.A.Ş. Antalya şubesinde çalıştıkları, o dönemde banka mudilerinden …’un hesabının vadesinden önce kapatıldığının tespit edildiği, dava dışı banka mudisi tarafından dava dilekçesinde ayrıntısına yer verildiği üzere müflis banka aleyhine usulsüz işlemler hakkında açılan davada usulsüz işlemlerin tespit edildiği ve banka tarafından 30.000 DM’nin faizi ile birlikte banka mudisine ödenmesine karar verildiği, söz konusu dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarında da kusur durumuna ve banka çalışanlarının somut olaydaki sorumluluğuna da değinilerek bir kısım tespitlerde bulunulduğu, Bu tespitler ve müflis banka incelemeleri neticesinde dava konusu usulsüz işlemlerin davalılardan …’in şifresi ile gerçekleştirildiği ve diğer davalıların onayından geçerek usulsüz şekilde 3. kişiye ödendiğinin tespit edildiği ve temlik veren müflis banka iflas idaresinin zararı, zarara uğranılmasında sorumluluk ve kusuru bulunan davalılara yasal mevzuat çerçevesinde rücu edildiği, Yerel Mahkemece, gerek dava dilekçesindeki, gerekse aşamalardaki beyanlarının gerektiği şekilde incelenmediği ve deliller değerlendirilmeksizin usul ve yasaya aykırı bir şekilde davanın reddine karar verildiği, Yerel mahkeme kararının hatalı ve eksik incelemeye dayalı olduğu, Bir işlemin hukuka uygun bulunup bulunmadığının, döneminin yasal düzenlemeleri dahilinde incelenmesinin genel hukuk prensiplerinden olduğu, Yerel mahkeme tarafından ise bu hususa dikkat edilmeksizin ayrıca günümüz teknolojik gelişmeleri somut olaya yansıtarak sonuca gidildiği, bu nedenler de yerel mahkeme ilamı eksik inceleme üzerinden verilmiş olmakla usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiği, Somut olayda dava konusu işlemin davalıların yetki ve sorumluluklar dahilinde, işlerinde uzman müdür, müdür yardımcısı, veznedar sıfatına sahip kişilerce hiyerarşik sistem içerisinde gerçekleştiği ve bunun sonucunda müvekkili davacının zarara uğradığı, Yine sonuca gidilmesinde etkili dosyada mübrez bilirkişi raporunda geçen BDDK raporlarının ise, somut olayda hiçbir ilişkisi bulunmadığı, söz konusu raporlar, ilgili kurum tarafından el konulan 23 banka için hazırlanmış olup, bankaların genel durumlarını anlatan raporlardan bir tanesi olduğu, yerel Mahkeme tarafından bu konuda herhangi bir inceleme yapılmaksızın usul ve yasaya aykırı şekilde eksik rapor ve hatalı değerlendirmeler üzerinden davanın reddine karar verildiği, Yine yerel mahkeme ilamında, dava dışı mudinin, beyanları ve kimliği ile ilgili yorumlarda sunmuş oldukları yazılı deliller karşısında herhangi bir bilgi ve belgeye dayanılmadığı, davalıların mudi hakkında yapılan yorumların gerçekliğini ispatlayacak nitelikte mudi aleyhine herhangi dava açmadıkları, herhangi bir başvuruda da bulunmadıkları, yerel mahkeme tarafından bu konudaki itirazları ise değerlendirilmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiği, Yerel Mahkemece verilen karar eksik incelemeye dayalı olup, usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiği, şeklindedir
DELİLLER: SGK kayıtları, işyeri kayıtları ile tüm dosya kapsamıdır.
GEREKÇE: Dava; rücuan tazminat talebine ilişkindir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri açısından istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile bağlı ve sınırlı olarak dosya üzerinde yapılan incelemede; 4857 sayılı İş Kanununun 1.inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4.üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez. Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici ögeleridir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesine göre İş mahkemeleri; “5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına; İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara; Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir. 4857 sayılı İş Kanununun 11.inci maddesinde “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme ile bu konudaki esaslar belirlenmiştir. Somut olayda; Temlik eden davacı Banka ile davalı gerçek kişiler arasında, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında bireysel iş sözleşmesi ile kurulan işçi işveren ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi itibariyle, banka çalışanı olan davalıların, banka mudisi tarafından 24/06/1998 yılında bir yıl vadeli olarak açılan döviz hesabını vadesi dolmadan usulsüz olarak kapatmaları sonucu müşteriye ödeme yapmak durumunda kalan bankayı zarara uğrattıklarının iddia edildiği ve yapılan ödemenin faizi ile birlikte davalılardan tahsilinin talep edildiği görülmekte olup bu haliyle dava konusu uyuşmazlığın iş sözleşmesi ve iş mevzuatından kaynaklanan işçi işveren uyuşmazlığı olduğu, bu kapsamda, davaya bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemeleri olması nedeniyle, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devam olunurak hüküm kurulması hatalı olmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere; davaya bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemeleri olması nedeniyle, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi yerine yargılamaya devam olunurak hüküm kurulması hatalı olduğundan, HMK 353/1-b-2 hükmü gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesince görevsizlik konusunda karar verilmesi için mahkemesine iadesine dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, Yukarıda açıklanan gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a.3 maddesi gereğince İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın İlk Derece Mahkemesince GÖREVSİZLİK konusunda karar verilmesi için mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde gözetilmesine, 4-Kararın tebliğ işleminin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a.3 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 04/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.