Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/764 E. 2023/2113 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/764
KARAR NO: 2023/2113
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/09/2022
NUMARASI: 2020/541 E – 2022/617 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/07/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirkete bağlı bayilik ile arasında yapılan sözleşme gereği şirket hattı olarak kullanılmak üzere bir çok hat alındığını ve bu hatların kullanımı nedeniyle toplamda en fazla 2.150-TL ödeme yapılacağı şeklinde anlaşıldığını, ancak yapılan bu sözleşmeden itibaren hiçbir ay anlaşılan tutarda fatura gönderilmediğini, her fatura döneminde anlaşılan tutarın 2 katı fatura çıkartıldığını, bu konuda müvekkili şirket yetkililerinin davalı ile defalarca iletişime geçmesine rağmen davalı tarafça hatanın kabul edildiğini ancak hiçbir düzeltme yapılmadığını, son aylarda davalı tarafın anlaşılan tutarda fatura gönderdiklerini, fazla alınan tutarlar ile ilgili olarak davalı şirkete yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000-TL haksız olarak tahsil edilen fatura bedelinin ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi özetle; dava konusu faturaların kampanya taahhütnamelerine ve hukuka uygun olarak düzenlendiğini, davacı tarafça ortaya konulan soyut ve mesnetsiz iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesinde dava konusu aboneliklerin bizzat davacı tarafça iptal edildiğinin davacı tarafça kabul ve ikrar edildiğini, davacı tarafça imzalanan taahhütname hükümleri uyarınca cayma bedeli tahakkuk ettirilmesi işleminde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını,dava konusu faturaların, yasalara, hukuka ve davacı tarafça imzalanan kampanya taahhütnamelerine uygun olarak düzenlendiğini, davacı tarafın iddialarının haksız ve gerçeğe aykırı olduğunun açıkça görüldüğünü, davacı tarafın TTK 18. maddesi gereğince, basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü bulunan gerçek kişi bir tacir olup iptal işlemine kadar katıldığı kampanyalar uyarınca cihaz taksit bedellerini de içeren faturalara hiçbir itirazda bulunmadığını,TTK 21. madde gereğince, faturaya ilişkin itirazların 8 gün içerisinde yapılması zorunluluğu bulunduğunu, itiraz edilmemesi durumunda fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını, davacı tarafça yapılan iptal işlemine kadar kesilen faturaların içeriğinde, davacı tarafın tarife ve paketlerine ilişkin açık bilgiler, katılmış olduğu kampanyalar ve cihaz taksit bedellerinin de yer aldığını ve bu hususun davacı tarafından faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilmeyerek kabul edildiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, sözleşmeden doğan davalarda yetkili mahkemenin sözleşmede belirtilen mahkemeler olduğunu ve davacı ile aralarında sözleşmede yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olarak düzenlendiğini, açıklanan bu nedenlerle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini belirterek müvekkili şirket hakkında açılan davada usuli itirazlar dikkate alınarak reddine, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddini talep etmiştir.Davacı vekili 11/10/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde müvekkil şirketten fazladan tahsil edilen tutar için 1.000 TL talep ettiklerini,alınan rapor doğrultusunda taleplerini 53.045,81 TL arttırarak, dava değerini 54.045,81 TL’ ye çıkardıklarını beyan ederek eksik harcı ikmal etmiştir. Mahkeme, davalı tarafından sunulan faturaların incelenmesinde caymaya ilişkin herhangi bir bedelin görülmediği, bu nedenle caymanın kimin tarafından yapıldığı hususunun tespit edilemediği, zira davalı yan her ne kadar “dava konusu aboneliklerin bizzat davacı tarafça iptal edildiği davacı tarafça kabul ve ikrar edilmiş olup” ifadelerine yer vermiş ise de dava dosyasında, davacı yanın abonelik iptali gerçekleştirdiğine yönelik bir belgeye rastlanmadığı, bu nedenle davalı savlarını ispata muhtaç olup, bu yönde ispata elverişli bir delil sunmadığı, dosya kapsamına alınan bilirkişi raporlarında da bu husus tekrarlanmış olup, bu meyanda davalının davacının fazladan tahsilat yaptığı kuşkusuz olup, alınan raporlarda her ne kadar fazladan tahsilatı yapılan tutar farklı miktarlarda gösterilmiş ise de; aslında hesaplama yönteminin doğru olduğu, sadece iki raporda farklı tarihlerin baz alınmasından mütevellit aynı miktar çıkmadığı, ilk alınan 24/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda 25.11.2017-25/04/2019 tarihleri aralığı itibari ile hesaplama yapılmış, hesaplama yapılan dönemin doğru belirlendiği, fazladan tahsilatı yapılan tutarın 54.045,81 TL olduğu, davalı yanın hesaplama içeriğine ilişkin itirazının da bulunmadığı, davacı vekilince de bu miktar üzerinden ıslah işleminin gerçekleştiği gerekçesi ile; “1-Açılan davanın KABULÜ ile faturalı şirket hattı sözleşmesi nedeniyle fazla alınan 54.045,81 TL tutarın 1.000 TL sine dava tarihi olan 25/06/2019, bakiye kalan kısma ıslah tarihi olan 11/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 2-Fazlaya dair talebin REDDİNE” karar vermiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde davacının 6100 Sayılı HMK’nın 194. Maddesi’nde belirtilen Somutlaştıma Yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının dava konusu taleplerine ilişkin hiçbir açıklama ve delil ortaya koymaksızın yasal somutlaştırma yükümlülüğüne uymadığını,davanın reddi gerektiğini,davacının TTK 18. maddesi gereğince, basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü bulunan gerçek kişi bir tacir olup iptal işlemine kadar katıldığı kampanyalar uyarınca düzenlenen faturalara hiçbir itirazda bulunmadığı, TTK 21. madde gereğince, faturaya ilişkin itirazların 8 gün içerisinde yapılması zorunluluğu bulunmakta olup itiraz edilmemesi durumunda fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılacağını,davacı tarafça yapılan iptal işlemine kadar kesilen faturaların içeriğinde, davacı tarafın tarife ve paketlerine ilişkin açık bilgiler, katılmış olduğu kampanyalar ve cihaz taksit bedelleri de yer aldığı ve bu hususun davacı tarafından faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edilmeyerek kabul edildiğini,dava konusu faturaların, kampanya taahhütnameleri ve hukuka uygun olarak düzenlendiği, davacı tarafça ortaya konulan soyut ve mesnetsiz iddialarını kabul etmediklerini beyanla davanın reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava ,fazladan tahsil edildiği ileri sürülen bedelin iadesi talebine ilişkindir. Alınan kök bilirkişi heyet raporunda sözleşmeyi kimin feshettiğinin anlaşılamadığı ve faturaların sunulmaması nedeniyle cayma bedelinin faturalarda talep ettiğinin anlaşılamadığı,bu kapsamda mevcut taahhütname gereği davacıdan25/11/2017-25/04/2019 arasında fazladan tahsil edilen bedelin tablo açıklamaları ile 54.045,81 TL olduğu belirlenmiş,bir kısım faturalar sunulduktan sonra ise alınan ek bilirkişi heyet raporunda ise bu kez davalı tarafından dava konusu 20 adet faturadan 12 adedinin sunulmadığı,8 adet faturanın sunulduğu,bu faturalar içeriğinde cayma bedeli tahsilat bilgisine rastlanmadığı,ayrıca caymanın kimin tarafından yapıldığının da belirlenemediği,davalının aboneliğinin bizzat davacı tarafça iptali iddiasının yazılı olarak ispatlanamadığı ve davacının 25/12/2017-25/01/2019 arasında davalıya 41.622,54 TL fazla ödeme yaptığı belirlenmiştir. Kök ve ek bilirkişi heyet raporlarında hesaplamada başlangıç tarihleri 15/01/2017 olarak aynı alınmasına rağmen son dönem olarak kök raporda 25/04/2019 ,ek raporda ise 25/01/2019 tarihinin baz alınarak hesaplama yapıldığı,mahkemece kök rapordaki dönem ve hesaplama baz alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Davacı vekili de kök rapor doğrultusunda ıslah talebinde bulunmuştur. Dosya içindeki taahhütname ve ek kampanya taahhüt belgelerinin bulunduğu,bu taahhütlerin 24 aylık dönemlere ilişkin bulunduğu ve taahhüt sonunun nisan ayı olduğu anlaşılmıştır.Bu nedenle davacının devam eden taahhütü sebebiyle son dönem olarak hesaplamanın 24/04/2019 tarihi olarak yapılan hesaplamaya ilişkin kök bilirkişi raporundaki hesaplama tarihinde aykırılık görülmemiş olup bu nedenle davacının 25/11/2017-25/04/2019 tarihleri arasında taahhüt edilen tutar dışında fazladan 54.045,81 TL fazla ödeme yaptığına dair kök bilirkişi raporunun usul ve hukuka uygun olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca davacının taahhüt aşımına ilişkin tespite de rastlanmadığı gibi,sözleşmenin davacı tarafça sonlandırıldığı da davalı tarafça ispatlanamamıştır. İspat hususuna gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür. Bu nedenle mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 3.691,87 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 923,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.768,87 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/07/2023