Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/716 E. 2023/1286 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/716
KARAR NO: 2023/1286
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2022
NUMARASI: 2022/286 E – 2022/800 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 27/04/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı … arasında 04/12/2018 tarihli adi ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, bu adi ortaklık sözleşmesine göre tarafların, Yenibosna Merkez, … Caddesi, No:…, Bahçelievler/İstanbul adresinde mukim … AVM isimli alışveriş merkezinde faaliyete giren … Franchise Restoranına sahip şirkete ortak olduklarını, söz konusu adi ortaklık sözleşmesine göre davalı …’nın, …ni kurduğunu ve tek ortağı olduğunu, fakat müvekkilinin söz konusu adi ortaklık sözleşmesine göre iş bu şirketin gizli ortağı olduğunu, adi ortaklık sözleşmesinin genel hükümlerinin taraflar arasında düzenlendiğini, işbu sözleşmeye aykırı davranışlarla ortaklığın sona ermesi veya feshi halinde işletmenin kar zarar hesabına bakılmaksızın davalı …’nın müvekkiline 750.000 TL ödemekle yükümlü olduğunu, bu parayı ödeyemiyorsa işletmenin tüm borçlarını ödeyerek 750.000 TL karşılığında işletmedeki hisselerini müvekkiline devredeceğini, sözleşmenin imzalanmasını müteakip davalı … şirketinin … AVM içinde mukim “…” isimli restoranı işletmeye başladığını ve son derece karlı grafik gösterdiğini, bu başarı üzerine tarafların yeni bir restoran daha açmaya karar verdiğini ve yine davalı şirket bünyesinde … AVM adresinde “…” isimli restoranın açıldığını, bu konuda yapılan sözleşmenin müvekkiline mail yolu ile gönderildiğini, fikrinin alındığını ve defalarca bu konuda yazışmalar yapıldığını, davalı … ile davacı müvekkilinin bacanak olduklarını, bu akrabalık ilişkisi nedeniyle de davalı …’nın bu kadar kötüniyetli olmadığına dair bir inanç ve güven oluştuğunu, adi ortaklık paraya ihtiyaç duyduğunda müvekkilinin babasının hesabından davalı …’ya borç olarak 285.00 TL havale yaptığını fakat aradan geçen zamanda davalının müvekkiline karşı hesap vermekten sürekli kaçındığını, sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, bunun üzerine müvekkilinin Mersin … Noterliğinden keşide edilme 21 Eylül 2021 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname ile sözleşme hükümlerine uyulmadığı, özellikle sözleşmenin 4/5 maddesinden hareketle sözleşmeyi tek taraflı olarak haklı nedenle feshettiğini karşı tarafa bildirdiğini, ayrıca yine sözleşmenin 7.maddesi mucibince hisse bedelinin tarafına ödenmesini talep ettiğini, bu ihtara karşı cevap verilmediğini, ayrıca herhangi bir bedel ödenmediğini beyanla taraflar arasında mevcut adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi nedeniyle sona erdirilmesine, müvekkili şirketin adi ortaklık nedeniyle gizli ortağı olduğu davalı şirketinin ve adi ortaklığını tasfiyesine, tasfiye sonucu ortaya çıkacak miktar sözleşmede belirlendiği üzere 750.000 TL’den fazla ise bu miktarın, aksi halde 750.000 TL’nin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini, ayrıca davalı şirket hisselerinin 3.kişilere devir ve temlikinin önlenmesi bakımından öncelikle teminatsız uygun görüldüğü takdirde teminat karşılığında tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Her iki davalı yönünden de husumet itirazlarının mevcut olduğunu, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini, taraflar arasında senetle ispat sınırının istisnalarından olan bir akrabalık ilişkisinin de olmadığını, dava dilekçesindeki beyanları ve eklerini kesinlikle kabul etmediklerini, dosyaya sunulan sözleşmenin sahte olduğunu, davacının gerçek dışı bir altyapı ile kötü bir senaryo yazdığını, müvekkili …’nın yaptığı işin uzmanı olduğunu ve kendi emek ve sermayesi ile … Şirketini kurduğunu, şirketin eşine devrinin sosyal sigorta mevzuatı nedeniyle olduğunu, … şirketinin yalnızca müvekkilinin çaba, bilgi, birikim ve sermayesi ile kurulduğunu, …’nın kredi çektiğini ve 3.kişilerden borç aldığını, iletişim kayıt görsellerini kabul etmediklerini, bir an için varlıkları kabul edilse dahi davacının iddiaları için sadece delil değil, yazılı delil başlangıcı dahi olamayacaklarını, sahte bir sözleşmeye dayanan davanın sahteliğin tespiti ile reddi gerektiğini, davacının genel iddialarının ise zaten adi ortaklık esaslı unsurlarını bünyesinde barındırmadığını, davacı tarafından sunulan Yargıtay kararlarının somut olay ile ilgisi olmadığını, davanın husumet yönünden reddine, davanın görevsizlik nedeni ile reddine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından; “Davalı şirket vekili verdiği cevap dilekçesi ile birlikte davanın başından itibaren, davalıların davada taraf olarak husumet yöneltilemeyeceği özellikle davacı …’nın şirketin ortağı olmadığı, şirket ortaklığının şekil koşullarına tabi olduğu iddiasıyla yaptığı itiraz mahkememizce değerlendirilmiş, adi ortaklık sözleşmesinde yapılan atıf bulunsa dahi, şirket ortaklığı şirkete karşı ancak resmi şekilde limited şirketlerde noterden hisse devri ve ortaklar kurulu kararı ile pay defterine kayıt edilmesine karar verilmesi suretiyle kazanılabileceği, davacı …’nın adi ortak diğer davalı …’nın şirket adına yaptığı bir taahhüt bulunmadığı gibi, şirketin de hiçbir zaman ortağı olmadığı bu nedenle şirketin fesih ve tasfiyesi ile şirketten adi ortaklık sözleşmesi gereğince ortaklıktan ayrılma payını talep etmesi hukuken mümkün olmadığı, davalı şirketin bu nedenle iş bu davada taraf sıfatının ve adi ortaklıktan kaynaklanan bir sorumluluğunun olamayacağı benimsenmiş…” gerekçeleriyle şirket aleyhine açılan dava mahkememizce sıfat yönünden reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Diğer davalı …’nın, … ile aralarında yaptığı 04/12/2018 tarihindeki adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olması ve imzanın da inkar edilmemesi karşısında iş bu davalı aleyhine açılan davada, davalı …’nın taraf sıfatının bulunduğu tartışmasızdır. Mahkememizce görev yönünden yapılan değerlendirmede; adi ortaklık sözleşmesinin tarafları gerçek şahıs olup, bu şahısların kurdukları adi ortaklığın tüzel kişiliğinin olmaması, yapılan işin iş bu adi ortaklık yönünden ve taraflar yönünden niteliği, tarafların tacir olmaması ve ticari işletme olarak bir adi ortaklık kurulmamış olması nedeniyle nispi ticari dava söz konusu olmadığı gibi, dava konusu uyuşmazlığın ticaret kanununda düzenlenmediği adi ortaklık ilişkisinin 6098 sayılı TBK’nın 620 ve devamı maddelerinde düzenlendiği, daha çok şahısların şahsi emekleri ve malları ile ortak bir amaca erişmek üzere bir araya geldikleri sözleşme türü ve bu sözleşmeden kaynaklanan ilişki ve tasfiyenin TBK’da düzenlenmiş olduğu, böylece mutlak bir ticari davanın da söz konusu olmadığı mahkememizce benimsenmiştir. Bu nedenle mahkememizce nispi ve mutlak bir ticari dava söz konusu olmaması sebebiyle adi ortaklık sözleşmesinin fesih ve tasfiyesinden ve ortaklık payının tahsili isteminden kaynaklanan iş bu davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu …” gerekçeleriyle 1-Davacı …, davalı …’nin yasal ortağı sıfatını taşımadığı, bu nedenle şirket aleyhine açtığı fesih ve tasfiye dayalı tasfiye payı ödenmesine ilişkin alacak davasının PASİF HUSUMET YOKLUĞU NEDENİYLE REDDİNE, 2-Davacı …’nın davalı … aleyhine açtığı adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ve buna dayalı alacak talebine ilişkin davanın niteliği gereği taraflar ve adi ortaklık müessesinin feshi ve tasfiyesi TBK’nın 627 ve devamı maddelerinde düzenlendiği için Mahkememizin görevsizlik nedeniyle işbu davalı yönünden görev yönünden HMK 114/1-c ve HMK 115/2 md. uyarınca davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir. Karara karşı davacı ve davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; müvekkili ile davalı …’nın adi ortaklık sözleşmesi ile ”… Franchise Restoranı” na sahip şirkete ortak olduklarını, müvekkilinin kurulduğu tarih itibariyle söz konusu şirketin gizli ortağı olamsı nedeniyle husumet yokluğu nedeniyle red kararı hukuka ve usule aykırı olduğunu, -Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen, davacının gizli ortak olarak yer aldığı, davalı … Limited şirketinin ise dış ilişkide aktif ortak olarak faaliyet gösterdiği iç ortaklık niteliğindeki bir adi ortaklık ilişkisinin meydana geldiğini, sözleşmenin imzalanmasını mütekaip 2 nolu davalı … Limited Şirketinin … AVM içinde mukim … isimli restoranı işletmeye başladığın ve karlı bir grafik gösterdiğini, tarafların yeni bir restoran daha açmaya karar verdiğini, aradan geçen zamanda davalı … müvekkilinize karşı hesap vermekten sürekli kaçınmış sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, sözleşme hükümlerine uyulmadığı özellikle sözleşmenin 4/ 5 maddesinde mukim ”-İşletmeye ait normal mutad muhasebe kayıtları dışında aylık kar zarar gelir gider girdi çıktı ve banka kayıtları her ayın ilk haftası …ya iletilecektir. ” maddesinden hareketle sözleşeyi tek taraflı haklı nedenle (sözleşme hükümlerine uyulmaması) fesh ettiğini karşı tarafa bildirdiğini ve sözleşmenin 7. Maddesi mucibince hisse bedelinin tarafına ödenmesini talep ettiğini ihtar üzerine davalının hisselerini eşine devrettiğini ileri sürerek davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Davalılar vekili istinaf başvurusunda özetle; davacı tarafça sunulan sözleşmedeki imzanın sahte olduğunu, imzayı inkar ettiklerini beyan etmiş olduklarını, bu sebeple gerekçeli karardaki 04/12/2018 tarihindeki adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olması ve imzanın da inkar edilmemesini ilişkin kısmın karardan çıkartılması veya düzeltilmesi gerektiğini, -Husumet itirazları doğrultusunda verilen kararın yerinde olduğunu, -Dosyaya sunulan diğer deliller ile birlikte sözleşme adı altındaki belgedeki imza açıkça inkar edildiğinden verilen tedbir kararlarının yerinde olmadığını ileri sürerek mahkemenin gerekçeli kararının 3.sayfasındaki “Diğer davalı …’nın, … ile aralarında yaptığı 04/12/2018 tarihindeki adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olması ve imzanın da inkar edilmemesi karşısında iş bu davalı aleyhine açılan davada, davalı …’nın taraf sıfatının bulunduğu tartışmasızdır.” tespitinin karardan çıkartılmasına ve kararın bu yönü ile düzeltilmesi/değiştirilmesine, davacının istinaf talepleri ile birlikte davanın esastan reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Dava, taraflar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile sözleşmede belirlenen alacağın tahsili ve adi ortaklık sözleşmesi gereği ortak olunduğu idida edilen limited şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.Davacı adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi nedeniyle sona erdirilmesine, müvekkili şirketin adi ortaklık nedeniyle gizli ortağı olduğu davalı şirketinin ve adi ortaklığını tasfiyesine karar verilmesini istemiş, mahkemece davalı şirketin fesih ve tasfiyesine yönelik davada davacının ortak sıfatını taşımadığından şirkete yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, adi ortaklığın feshine ilişkin davanın ise görev nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.Her iki dava türünün, taraflarının statüsü, hakimin delil araştırma bakımından kendiliğinden hareket etmesi, taraf iradelerine atfedilen rol, dava konusu edilen haktan vazgeçilip vazgeçilememesi gibi yönlerden yasal konumları birbirinden tamamen farklıdır.Öteyandan, istinaf aşamasında inceleme mercileri farklı olan bu davaların birbirinden bağımsız sonuçlandırılmalarında hukuki istikrar ve kararlara olan güven bakımından da yarar bulunmaktadır.Mahkemenin bu maddi ve hukuksal olguları gözetmeksizin, birbirinden tamamen farklı iki davayı ayrı ayrı başvurma ve nisbi harca tabi olduğunu da gözardı ederek bir arada görmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yapılacak iş; her iki davayı ayırmak ve eksik yargı harçlarını tamamlattıktan sonra yargılamayı birbirinden bağımsız olarak sonuçlandırmaktan ibarettir.Açıklanan nedenlerle, tarafların istinaf talebinin kabulüyle kararın kaldırılarak dava dosyasındaki taleplerin tefriki ile sonucuna göre karar verilmesini temin için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Teminatın iadesi taleplerini ilk derece mahkemesi tarafından değerledirilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/04/2023