Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/662 E. 2023/3014 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/662
KARAR NO: 2023/3014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2022
NUMARASI: 2021/203 E – 2022/1175 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 17/10/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin müvekkili şirkete olan borcuna karşılık keşidecisi … -… olan, … Bankası Topçular Rami Şubesine ait, dava dilekçesinde bildirilen muhtelif ödeme tarihli ve bedelli toplam 8 adet çeki cirolayıp verdiğini, ödeme gününde çekler üzerinde ödeme yasağı olduğundan bahisle banka tarafından ödeme yapılmadığını, bu kez çeklerin tahsili amacıyla dava dışı … Tic. Ltd. Şti.ve …-… hakkında başlatılan ve kesinleşen takip sonucunda da alacağın tahsil edilemediğini, dava dışı takip borçlusu …-…’ın çekler üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde yaptığı imza itirazının mahkemece kabul edildiğini, karşılıksız çıkan çekler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulması üzerine … ve … Tic. Ltd. Şti.yetkilisi … hakkında İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/262 Esas sayılı dosyasından dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan açılan dava sonunda sanık …’ın beraatine, diğer sanık …’ın dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasına karar verildiğini, yapılan yargılama sonrasında … adına sahte imzalar ile davalı bankaya ait şubede hesaplar açıldığı, sözleşmeler imzalandığı, krediler kullandırıldığı, çek talebinde bulunulduğu, çeklerin kendi adına ya da başkalarına talimat ile sahte imza karşılığı teslim edildiğinin anlaşıldığını, dolayısıyla davalı banka çalışanlarının, sahte hesapların açılması ve çekleri düzenleyip yetkisiz kişilere teslim edilmesinden kaynaklı ve davalı bankanın da adam çalıştırma sorumluluğu hükümleri gereği müvekkili zararlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek 524.500 TL tazminatın davalı banka ve diğer davalılar banka çalışanlarından müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen fiilin işlendiği tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun haksız fiillerden doğan borç ilişkilerinden sorumluluk halinde zamanaşımı düzenleyen 60.maddesi uyarınca, zarar gören davacının tazminat isteminin zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sürenin geçmesiyle zamanaşımına uğradığını, dava dışı çek keşideci …- …’ın kötüniyetli olduğunu ve müvekkili bankaya karşı ileri sürülen haksız fiil ve tazminat sorumluluğunun kabul edilemeyeceğini, müvekkili davalı banka çalışanlarının kusurları bulunmadığını, müvekkili bankanın kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, alacağını tahsil edemeyen davacının kötüniyetli olarak müvekkillerine başvurmasının kabul edilemeyeceğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ,davacının , dava konusu çeklerle ilgili olarak adı geçen fail hakkında değil, yine dava dışı çek hesabı sahibi keşideci ve lehtar hakkında takibe girişildiği,bu durumda davacı tarafça zararlandırıcı eylemin asli faili hakkında öncelikle yasal yollara başvurularak zararın giderilmesinin sağlanması olanağı varken, bu yola başvurulmadan kasti bir eylemlerinden bahsedilemeyecek olan davalı banka ve çalışanlarına yönelik davasının yerinde olmadığı gerekçesiyle , davanın reddine karar verilmiştir. Sözkonusu kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine ,Dairemizin 23/02/2021 tarih ve 2019/391 E, 2021/477 K sayılı kararıyla; “Dava ,haksız fiil ve adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında tazminat talebine ilişkindir.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı tarafça ileri sürülen haksız eylemin, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2014 tarih ve 2011/262 Esas, 2014/541 Karar sayılı kararı ile hakkında mahkumiyet kararı verilen dava dışı …’ın, davalı banka şubesi nezdinde dava konusu çeklerin keşidecisi adına sahte çek hesabı açmak ve çekleri imzalayarak çek hamili davacıya vermek suretiyle gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.Mahkemece, “Uyuşmazlık; dava dışı keşideciye çek karnesi veren banka ve çalışanlarının gerekli dikkat ve özeni göstermemesi nedeniyle çekleri ciro yoluyla alan çeklerin hamili davacının uğradığı zararın çek karnesini veren banka ve çalışanlarından tahsil edilip edilemeyeceği noktasındadır” şeklinde niteleme ve tesbit yapılarak, davacının zararlandırıcı eylemin asli faili hakkında öncelikle yasal yollara başvurularak zararın giderilmesinin sağlanması olanağı varken, bu yola başvurulmadan kasti bir eylemlerinden bahsedilemeyecek olan davalı banka ve çalışanlarına yönelik başvurunun yerinde görülmediği gerekçesinin, davanın niteliği bağdaşmadığı değerlendirilmiştir. Zira, dava, adam çalıştıran sıfatına sahip olan davalı bankanın, çalıştırdığı kimselerin hukuka aykırı eylemlerinden sorumlu olduğu, çalışanları olan diğer davalıları seçerken, onlara talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken gerekli özeni göstermediği iddiasına dayalı olmakla, uyuşmazlığın çözümünde adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında TBK 66. maddedeki düzenlemeye göre inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılması gereklidir. Bu sebeplerle, mahkemece bu kapsamda yapılan bir inceleme ve değerlendirme bulunmadığından, verilen karar usul ve hukuka aykırı olup,davacı tarafın istinaf talebi yerinde görüldüğünden, …” gerekçesiyle mahkeme kararı HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmıştır. Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda ; Davanın Kabulü ile, 1-Toplam 524.500,00 TL’nin 50.000,00 TL’sine 11/10/2007 tarihinden, 50.000,00 TL’sine 24/10/2007 tarihinden,50.000,00 TL’sine 26/10/2007 tarihinden,50.000,00 TL’sine 12/10/2007 tarihinden, 105.000,00 TL’sine 14/11/2007 tarihinden, 105.000,00 TL’sine 23/11/2007 tarihinden, 75.000,00 TL’sine 10/01/2008 tarihinden ve 39.500,00 TL’sine 08/02/2008 tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı, davalılar vekili istinaf etmiştir. Davalılar vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının eksik incelemeye dayalı olup,usul ve hukuka aykırı olduğu,olayla ilgili ceza dosyası ve Yargıtay bozma kararı incelendiğinde , davacının tüm işlemlerden haberdar olduğu, dava dışı …’ın … adına çeke imza attığı hususunun davacı tarafından bilindiğinin belirtildiği, …’ın ceza dosyasındaki beyanlarında da bu hususun açıkça ikrar edilldiği, davacı …’in çekteki imzanın dava dışı …’a ait olduğunu bildiği ifadelerinin şu şekilde olduğu, “…öte yandan katılan şirketin yasal temsilcisinin 04/11/2010 tarihli Cumhuriyet Savcısı huzurunda alınan beyanında, sanık …’in babasının şirketine ait çeki getirdiğini, 2007 yılından beri sanık …’in yetkilisi olduğu … Tic. Ltd. Şti. ile çalıştıklarını, benzer şekilde baba …’a ait şirketin çeklerini aldığını ve karşılıklarının ödendiğini belirtmesi karşısında; sanığa isnat edilebilecek hileli hareket bulunmadığı ve sanığın üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ” şeklinde olduğu, hiçbir şekilde müvekkilleri adına kabul anlamına gelmemekle birlikte, açık şekilde davacının iddia ettiği zararın oluşmasına kendisi sebebiyet vermiş ve dava dışı … ile ticari ilişkisinin temelini ortaya koymuş olduğu, bu açıdan dahi bakıldığında, müvekkilleri aleyhine “adam çalıştıranın sorumluluğu “ kapsamında kusur atfedilecek bir husus bulunmadığı, müvekkili bankanın adam çalıştıran sıfatı ile sorumluluğu bulunmadığı gibi müvekkili banka personellerinin de herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, müvekkili banka ve dava dışı … – … arasında akdedilen Ticari Müşteri Sözleşmesinin 77. maddesi ve devam eden hükümlerine göre “Faks Talimatı İle İşlem Yapılması”nın mümkün hale geldiği, buna göre banka müşterilerinin bankada yaptıracağı işlemler için bizzat bankaya gitmeden, ticari hayatın gereklerine uygun olarak bankacılık iş ve işlemlerinin süratle gerçekleştirilmesi için faksla işlem yapılmasına imkân sağlandığı, kaldı ki; cevap dilekçesi ekinde sunulan belgelerden de görüleceği üzere dava dışı … – … faks talimatı yoluyla bankacılık iş ve işlemleri gerçekleştirme yoluna uyuşmazlık konusu olayın vuku bulduğu dönemde ve öncesinde oldukça sık başvurduğu, . Faks talimatı ile bankacılık işlemlerini gerçekleştirme, dava dışı … ve müvekkili banka arasında sözleşme hükümlerine ek olarak ticari teamül haline de geldiği, müvekkili banka ve personelleri de bu teamül neticesinde faks talimatı yoluyla dava dışı …’ın bankacılık işlemlerini gerçekleştirdikleri ,davacının, iddia ettiği zarara sebebiyet veren ve aynı zamanda davacı ile sözleşmesel ilişki içinde bulunan dava dışı …’a karşı gerekli hukuki girişimleri tamamlamadan ve henüz zarara uğramış olduğu kesinleşmeden müvekkili bankaya karşı hiçbir talepte bulunamayacağı Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarıyla da sabit olduğu, Dava dışı …’a ait müvekkili banka nezdindeki hesapların …’ın bilgisi ve rızası dışında açıldığına dair tespitlerin somut gerçeklere aykırı olduğu, müvekkili banka ve müvekkili banka personelleri tarafından mevzuattan kaynaklanan düzenlemelere uygun hareket edilmiş ve özen yükmüne uygun davranılmış olduğu, mahkemece davacının kusuru araştırılmadan karar verildiği,hükme esas alınan bilirkişi raporu açıkça eksik incelmeye dayalı ve denetime elverişsiz olduğu, itirazları gözetilmeksizin raporun yerel mahkemece hükme esas alındığı, ilk derece mahkemesinin dikkate aldığı ceza yargılamasında sadece … Bankası Topçular şubesine ait … nolu hesaba ait … seri numaralı 75.000 TL bedelli çeke ilişkin işlemin tartışıldığı, oysaki, huzurdaki davanın konusunu mesnet teşkil eden 8 adet çek bulunmakta olup, bu hali ile dahi ceza ilk derece mahkemesinin tüm çeklere ilişkin genel bir yargı ile karar vermesinin açıkça hukuka aykırı olduğu, kaldı ki diğer çekler ile ilgili davacının Savcılık nezdinde suç duyurusunda bulunup bulunmadığının açık olmadığı, Hiçbir şekilde müvekkillerinin kusurunun bulunduğunu kabul etmemekle birlikte söz konusu işlem ve davacının öğrenme tarihi karşılaştırıldığında zamanaşımı süresinin dolduğu, mahkeme tarafından zamanaşımı itirazlarının usul ve yasaya uygun şekilde incelenmeksizin hüküm tesis edildiği, nitekim davacı iddia etmiş olduğu söz konusu zararı 2008 yılında yaptığı icra takibi ile öğrenmiş ancak müvekkilleri aleyhine huzurdaki davayı 2015 yılında ikame etmiş olduğu,bu sebeplerle kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , dava ,haksız fiil ve adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında tazminat talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; davacı tarafça ileri sürülen haksız eylemin, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 05/11/2014 tarih ve 2011/262 Esas, 2014/541 Karar sayılı kararı ile hakkında mahkumiyet kararı verilen dava dışı …’ın, davalı banka şubesi nezdinde dava konusu çeklerin keşidecisi adına sahte çek hesabı açmak ve çekleri imzalayarak çek hamili davacıya vermek suretiyle gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Mahkemece ,Dairemizin kaldırma kararından sonra yapılan yargılamada alınan bilirkişi heyeti raporunda özetle; dava konusu somut olayda, dava dışı …’ın sahte imzalarla babası … adına hesaplar açtığı, daha sonra çeklerin rıza dışı elden çıktığını beyan ederek ödeme yasağı koydurduğu, … adına takibe geçildiği, imzanın adı geçene ait olmadığının belirlenerek imza itirazının kabul edildiği, bu defa davacının davalı banka ve çalışanlarına karşı zararının giderilmesi istemli dava açtığı; dava dışı …’ın sahte imza ile babası adına açtırdığı hesap ve çeklerden dolayı davacının alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle çek keşidecisi … aleyhine takibin sonuçsuz kalması nedeniyle zarar koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirildiğinde; davacı yan ticari faaliyet kapsamında … Ltd. Şti. ile ticaretinde bir alacak elde etmiş ve alacağını tahsil amaçlı olarak kendisine keşidecisi … olan müşteri çeki verildiği; çekin ödemeden men edilmesi sonrası başlatılan icra takibi sonuçsuz kaldığı, müşteri çeki olarak davacıya davaya konu çeki veren … Ticaret İtd. Şti’nin 23.09.2005 tarihinde kurulduğu, …’ın ortağı olduğu, sicil kayıtlarına göre bilahare ortaklıktan ayrıldığı; 18.08.2006 tarihli … adına açılmış olan Genel Kredi Sözleşmesi’nde …in de kefil olarak yer aldığı; dava dışı …’ın dolandırıcılık fiilini işlerken ticari faaliyeti … üzerinden yürüttüğü, … adına olan çekleri sanki müşteri çekiymiş gibi alacaklılarına verdiği anlaşıldığı; Bu durumda davacı yanın haksız fiil faili dava dışı …’tan tahsil edemediği alacağı davacının zararı olarak görülebileceği; BAM kararında açıklandığı üzere alacağın tahsil edilemediği ve zararın oluştuğu; zarar verici eylemin gerçekleşmesinde davalı banka çalışanının özensizliğinin de etkili olduğu, çalışanın özen yükümüne aykırı davranışı olmasaydı karşılığı bulunmayan çeklerin davacıya verilmesinin mümkün olmayacağı; bu durumda oluşan zarardan davalı bankanın sorumlu tutulması gerektiği; dosya içeriğinden davacının, icra takipleri ile alacağını dava dışı … ile …’tan tahsil edemediğinin anlaşıldığı; bu durumda davacıya verilen çek bedelleri olan 524.000 TL zarar miktarının davalılardan tahsilinin gerektiği; ödenmeyen her bir çek için keşide tarihinden itibaren avans faizi oranında temerrüt faizi yürütülebileceği; davacı taraf, dava dışı …’ın firması …’e yaptığı malzeme tedariği karşılığında davaya konu çekleri aldığı, davacının çeklerin sahte imza ile alındığını bilebilecek durumda olmadığı, bu nedenle kusurundan bahsedilemeyeceği; çeklerdeki imzaların sahteliğinin 2010 yılında öğrenildiği, davanın açıldığı tarih itibariyle kısa zamanaşımı süresinin gerçekleştiği yönünde görüş bildirilmiştir. Zamanaşımına yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; Mahkemece ,dairemizce kaldırılan gerekçeli kararda zamanaşımı yönünden ” haksız eylemden kaynaklanan davada zamanaşımı süresi; zararın ve zararlandırıcı eyleme neden olan failin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halde zararın doğduğu tarihten itibaren 10 yıldır. Şayet eylem aynı zamanda suç teşkil ediyorsa zamanaşımı süresi ceza davası zamanaşımı kadar uzar. Ancak, uzayan ceza davası zamanaşımı süresi, eylemi suç teşkil eden fail yönünden olup; eylemi suç teşkil etmeyen veya hakkında ceza soruşturma ve kovuşturma yapılmayan/yapılamayan fail hakkında uygulanmaz.Bu bilgilere göre, davalı banka ve çalışanlarının eylemleri aynı zamanda suç teşkil etmediğinden ve haklarında ceza soruşturma ve kovuşturması bulunmadığından, açılan dava için daha uzun süreli ceza dava zamanaşımı süresi davalılar hakkında uygulanmaz. Bu durumda davalılar hakkında 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde davanın açılması gerekir. Somut olayda zararın, çeklerin bankaya ibraz edilip karşılıksız çıktıkları 2007 yılında doğduğu; dilekçede ileri sürülen sorumlulara ilişkin dava nedeninin ise, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/262 Esas, 2014/541 Karar sayılı dosyasında kararın verildiği 05/11/2014 tarihinde öğrenildiği ve eldeki davanın 03/11/2014 tarihinde 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşıldığından, davalıların zamanaşımı defileri yerinde görülmemiştir.” gerekçesiyle zamanaşımı itirazı kabul edilmemiştir. Mahkemenin, zararın ve zararlandırıcı eyleme neden olan failin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halde zararın doğduğu tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımının ugulanacağı ve bu sebeple zararın, çeklerin bankaya ibraz edilip karşılıksız çıktıkları 2007 yılında doğduğu; dilekçede ileri sürülen sorumlulara ilişkin dava nedeninin ise, İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/262 Esas, 2014/541 Karar sayılı dosyasında kararın verildiği 05/11/2014 tarihinde öğrenildiği ve eldeki davanın 03/11/2014 tarihinde 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı,zamanaşımı süresinin dolmadığı yönündeki gerekçesi hukuka uygun olmakla ,bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; Borçlar Kanununun 55.maddesi (TBK 66. Maddesi ) hükmü gereğince adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.Sorumluluk Hukukunun önemli ögelerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Davalı banka adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludur. Bilindiği gibi adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Burada yasa adam çalıştırana genel nitelikte objektif bir özen yükümlülüğü, bir gözetim ödevi yüklenmiştir. Adam çalıştıranın sorumluluğu kendisinin veya emrinde çalışan yardımcı kişinin kusurlu olup olmamasına bakılmaksızın, kusurdan bağımsız olarak doğmaktadır. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlaliyle meydana gelen zarar arasında, uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir. Adam çalıştıran, görülecek işe uygun fikri, mesleki bilgi ve yeteneklere sahip bir kişi seçmekle yükümlüdür. Seçeceği yardımcı kişinin göreceği iş için vasıflı, yeterli eğitim görmüş, yeni bilgi, yöntem ve tekniği, özümsemiş ve izlemiş olmasını arayacaktır (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Prof. Fikret Eren, Cilt: 2-4 bası, sh.160). (HGK. 15.06.1994 gün ve 11-178 K.). Davalının bu en basit tedbirlere başvurmaması objektif özen görevini açıkça kötüye kullandığını kanıtlayan deliller olarak görülmelidir. Davalı, adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olması halinde de zararın gerçekleşeceğini ispat etmesi icap etmesi gerekecektir. Somut olayda mahkeme kararının gerekçesinde de açıklandığı üzere ,özel mevzuata göre kurulan ve kendilerine alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan Bankaların, mudilerini ve 3.kişileri sahteciliklere karşı özenle koruyucu önlemler almak zorunda oldukları, 6098 sayılı TBK’nın 66.md gereğince çalıştırdıkları kimselerin 3.kişilere verdikleri zararlardan ayrıca sorumlu oldukları tartışmasız olup; somut olay bakımından, davacının zarara uğramasına sebebiyet veren çeklerin, hakkında ceza mahkemesince mahkumiyet kararı verilen dava dışı … tarafından sahte belgelerle başka bir kişi (keşideci) adına açılan çek hesabından alınarak tedavüle çıkartıldığı; çek hesabı açılırken davalı Banka’nın ilgili şube çalışanı olan diğer davalıların gerekli inceleme ve araştırmayı yapmadan sahte hesabın açılmasına sebebiyet verdikleri, davcı taraf ile banka arasında faks ile işlem yapılması yönünde bir teamül bulunduğuna ilişkin savunma ve istinaf sebebinin ,davalı banka ve çalışanlarının işlemi yapmak isteyenin mudisi olduğu ve faks talimatının onun tarafından verildiğini denetleme ,teyit etme yükümlülüğünü bertaraf edemeyeceği,davalı bankanın adam çalıştıran sıfatıyla sorumluluktan kurtulabilmesi için, gerekli özeni göstermiş olduğunu ispat edemediği ,diğer davalıların kusurlarının sabit olduğu, mahkeme kararının gerekçesinde açıklanan sebeplerle de davacının olayda müterafik kusurunun bulunmadığına ilişkin kabul ve takdirinin yerinde olduğu ,bu yönlere ilişkin istinaf sebeplerinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer yandan ;Dairemizin önceki kararında da açıklandığı üzere ; davacının zararlandırıcı eylemin asli faili hakkında öncelikle yasal yollara başvurularak zararın giderilmesinin sağlanması olanağı varken, bu yola başvurulmadan kasti bir eylemlerinden bahsedilemeyecek olan davalı banka ve çalışanlarına yönelik başvurunun yerinde görülmediği gerekçesinin, davanın niteliği bağdaşmadığı,zira, dava, adam çalıştıran sıfatına sahip olan davalı bankanın, çalıştırdığı kimselerin hukuka aykırı eylemlerinden sorumlu olduğu, çalışanları olan diğer davalıları seçerken, onlara talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken gerekli özeni göstermediği iddiasına dayalı olmakla, uyuşmazlığın çözümünde adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında TBK 66. maddedeki düzenlemeye göre inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılması gerektiği, bu sebeple öncelikli olarak dava dışı kişiye başvurulması ve “davacı ile sözleşmesel ilişki içinde bulunan dava dışı …’a karşı gerekli hukuki girişimleri tamamlamadan ve henüz zarara uğramış olduğu kesinleşmeden müvekkili bankaya karşı hiçbir talepte bulunamayacağı” şeklindeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Böylece ,mahkemece Dairemizin kaldırma kararında açıklanan hususlarda yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmak suretiyle verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Alınması gereken 35.828,60 TL karar ve ilam harcından, davalı … tarafından yatırılan 17.914,30 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 17.914,30 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 35.828,60 TL karar ve ilam harcından, davalı … tarafından yatırılan 17.914,30 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 17.914,30 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 35.828,60 TL karar ve ilam harcından, davalı … tarafından yatırılan 17.914,30 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 17.914,30 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 35.828,60 TL karar ve ilam harcından, davalı … tarafından yatırılan 8.957,15 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 26.871,45 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Alınması gereken 35.828,60 TL karar ve ilam harcından, davalı … ANONİM ŞİRKETİ tarafından yatırılan 17.914,30 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 17.914,30 TL’nin bu davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf masraflarının stinaf eden davalılar üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/10/2023