Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/654 E. 2023/1969 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/654
KARAR NO: 2023/1969
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/11/2022
NUMARASI: 2022/576 E – 2022/1057 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin dava dışı borçlusu … San. Dış Tic. A.Ş.’den, çek nedeniyle oluşan alacağının tahsili istemiyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla kambiyo takibi başlattığını, davalı şirketin talebi üzerine, dava dışı borçlu şirketin borcu sebebiyle, esas icra müdürlüğünün talimatına istinaden Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyasıyla, 08.10.2019 tarihinde müvekkili şirkete ait … Sitesi, … Sok. No… Güngören/İstanbul adresine haciz ve muhafaza işlemi için gelindiğini, istihkak iddiasına rağmen, müvekkili şirkete ait menkul malların haczedildiğini, haczedilen malların yediemin olarak müvekkili şirket çalışanına bırakıldığını, istihkak iddiasının esas icra dairesi tarafından çözümlenmek üzere, davalı şirketin muhafaza talebi reddine karar verildiğini, İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 24.10.2019 tarih, 2019/1150 Esas ve 2019/1021 Karar sayılı kararıyla takibin devamına karar verildiğini ve dava açmak üzere müvekkili şirkete 7 günlük süre verildiğini, ancak dava açmak için müvekkili şirkete verilen süre dolmadan, davalı şirketin talebi üzerine 30.10.2019 tarihinde haciz ve muhafaza işlemi için müvekkili şirkete ait adrese tekrar gelindiğini, müvekkili şirket, haciz tutanağı geçirilen “haciz ve muhafaza tehdidi altında müvekkil şirketteki işleyiş ve üretimin durmaması için, dosya borcunu mevcut ve açılacak olan istihkak davasında tedbir kararı verilmesi durumunda “teminat”, aksi taktirde her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla” şeklindeki ihtirazı kayıtla güncel dosya borcunu ödenmek zorunda kalındığını,istihkak davasına ilişkin kararın kesinleşmesi üzerine, müvekkili şirket tarafından haciz ve muhafaza baskısı altında ihtirazı kayıtla, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına ödenen paranın, 30.10.2019 ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, icra takibinin , davalı şirketin haksız ve kötüniyetli itirazı üzerine durduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari uyuşmazlık olması nedeniyle, huzurdaki davayı açmadan evvel, yapılan arabuluculuk müracaatından bir netice alınmadığını ve arabuluculuk sürecinin anlaşmama şeklinde olumsuz sonuçlandığını, açıklanan tüm bu nedenlerle ve fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulüne, davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptaline ve takibin icra dosyasındaki talepleri doğrultusunda aynen devamına, davalı şirketin haksız ve kötüniyetli itiazı sebebiyle %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, TBK.md.82 hükmü açık olup, sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakları öğrenmeden itibaren 2 yıl olduğunu, davaya konu edilen ödemenin yapıldığı tarih 30/10/2019 olduğunu, husumet itirazların da bulunduğunu, sebepsiz zenginleşme davasının alacağını tahsil eden alacaklıya karşı değil de, yapılan ödeme nedeniyle sebepsiz yere dosya borcundan kurtulan dosya borçlusuna karşı açılması gerektiği yerleşmiş yargı kararlarıyla sabit olduğunu, bu davanın alacaklıya karşı açılmasının telafisi imkansız hak kayıplarına yol açacağı ve mevcut İİK. prosedürüne uygun olmadığının açık olduğunu, istihkak davası açarak kanuni haklarını kullanması ve olası bir haciz baskısına maruz kalmayı engellemesi gereken davacı 3.kişinin, bu davayı açmak yerine, dosya borçlularının borcunu ödeyerek ve borçlular hakkında dosyadan uygulanan tüm hacizlerin kaldırılması sonucuna yol açarak, sonrasında alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme davası açmasının, mevzuata ve hukuka uygun olmadığını, müvekkilinin , hamil olduğu Kıymetli Evrak ( Çek) sebebiyle TTK.md.808’deki başvuru haklarına ve İİK.md.167’e dayalı olarak, Kambiyo Senetlerine Özgü takip başlattığını, borçlular hakkında girişilen takipte, İİK.md. 78′ e dayalı olarak haciz talep edildiğini, tahsil edilen paranın, kanundan ( TTK ve İİK) doğan müracaat haklarına ve talep haklarına dayalı olarak uygulanan icrai işlemlerle tahsil edildiğini, tüm bu icrai işlemlerin kanuni bir dayanağının olduğu ve sebepsiz/haksız olmadığının açık olduğunu, açıklanan tüm bu nedenlerle davanın öncelikle husumet yokluğundan reddine, aksi halde açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ve esasa dair diğer sebeplerle reddine, haksız takip nedeniyle davacının tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında cebri icra ve muhafaza tehdidi altında ihtirazı kayıtla ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak borçludan tahsilini. 141.802,00 TL” açıklamalı olarak , 141.802,00 TL asıl alacak , 58.065,97 TL işlemiş faiz olarak toplam 199.867,97 TL nın tahsiline yönelik yapılan ilamsız takibin itiraz üzerine durdurulduğu anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasında talimat yolu ile alacaklı … Factoring Aş’nin alacağını tahsil için borçlu … Sanayi Dış Ticaret AŞ’ye ait olduğu iddia edilen davacı iş yerinde haciz yapıldığı, davacının istihkak iddiası ile, 30/10/2019 tarihinde 141.802,00 TL ödeme yaptığı, davacının istihkak iddiasının İstanbul 6.Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1244 esas ve 2020/1180 karar sayılı ilamı kabul edildiği, kararın son olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15/06/2022 tarihli 2022/1883 E-2022/7310 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği görülmüştür. Mahkeme,davacının istihkak iddiasının kabulüne dair davanın kabul kararının15/06/2022 tarihli Yargıtay onama ilamından sonra zamanaşımı süresi içerisinde eldeki davanın açıldığı, zamanaşımının dolmadığı, ayrıca takip öncesi temerrüdün oluşmadığı ,belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/2022 tarih ve 2022/3-80 E, 2022/107 K sayılı emsal ilamında “.somut olayda da, yapılan ödemeyle ilk bakışta icra dosyasının borçlusunun borcunun söndüğü, bu nedenle menfaat temin edenin dava dışı asıl borçlu şirket olduğu, sebepsiz zenginleşme davasının muhatabının da anılan şirket olması gerektiği düşünülebilirse de, davacı ihtirazî kayıtla yatırdığı parayı asıl borçlunun borcundan kurtulması amacıyla kendiliğinden değil, haciz tehdidinden korunmak amacıyla ve bu hususu da haciz tutanağında açıkça belirterek yatırmıştır Yatırılan para davalı alacaklının mal varlığına dâhil olmuştur. Davacının istemi, kendisinden haksız şekilde tahsil edilerek davalının mal varlığına giren paranın iadesi olduğuna göre muhatap da davalı olmalıdır. Aksinin kabulü, davacıyı muhatabı olmayan, borcu ödeme kabiliyetinin olup olmadığı belirsiz dava dışı borçluya yönelmeye zorlayacaktır ki, bu tür bir riskin davacıya yüklenmesi adil olmaz. Öyle ise, dava konusu olayda sebepsiz zenginleşenin davalı olduğunun kabulü gerekir.”, şeklinde belirtildiği üzere, davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak ödediği paranın iadesini talep edebileceği ve sebepsiz zenginleşme davasının davalısı, mal varlığı zenginleşen asıl icra dosyası alacaklısı olduğu,bu nedenle asıl alacak yönünden davanın kabulü ile alacağın likit ve belirlenebilir olduğu,reddedilen kısım için kötüniyet tazminatı koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile; “1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, davalı tarafından İstanbul … İcra Dairesinin … takip sayılı dosyasına yapılan itirazın 141.802,00 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 2-İtirazın iptaline karar verilen alacağın %20 ‘ si oranında hesaplanan 28.360,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 3-Davalının haksız takip tazminatı isteminin REDDİNE” karar vermiştir. Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemenin davalının icra takibi ile temerrüde düştüğü belirtilerek, takip öncesi faiz talebinin reddine karar verdiğini, mahkemesi kararının, takip öncesi döneme ilişkin faiz talebinin reddine dair hüküm fıkrasının, usul ve esas bakımından haksız ve hukuka aykırı olduğunu,davalı şirket kötüniyetli olduğundan temerrüde düşürülmesi için ayrıca ihtara gerek bulunmadığını,somut olayda, davalı şirketin müvekkil şirkete ait adreste yaptığı haciz işleminin haklı bir nedene dayanmadığını dolayısıyla zenginleşmeyi iade edeceğini bilmekte ve bilmesi gerektiğini,yapılan haksız hacizler nedeniyle, müvekkili şirket tarafından açılan davaların tamamında, haczedilen malların müvekkili şirkete ait olduğu tespit edilerek istihkak iddiasının kabulüne karar verildiğini, huzurdaki haksız hacizle ilgili İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/1244 E sayılı dosyasıyla açılan istihkak davasının kabul edilerek istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, davalı şirketin kötüniyetli olduğunu, müvekkili şirket tarafından, haciz ve muhafaza tehdidi altına yapılan paranın aynen iadesine karar verilmesinin haksız, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının o tarihte 24.797 Doları TL’ye çevirerek borcu ödediğini,bu nedenle bu bedeli kullanmadığını,davalının ise bundan kazanç sağladığını belirterek işlemiş faiz talebinin kabulüne karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davaya konu edilen ödemenin 30.10.2019 tarihinde yapıldığı, 04.11.2019 tarihinde istihkak davasının açıldığını,davacının sebepsiz zenginleşme nedeni ile açma hakkının olduğunu 30.10.2019 tarihinde bilmesine rağmen, yasal 2 yıllık sürede dava açmadığını, davanın paranın ödenmesinden yaklaşık 2 yıl 10 ay sonra 06.09.2022 tarihinde açıldığını, sabittir. Arabuluculuk sürecinin de söz konusu zamanaşımı olgusunu engellemediğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini,buna ilişkin emsal mahkeme ve Yargıtay kararlarının sunulduğu,ayrıca hükümde belirtilen YHGK muhalefet şerhinde ” 7- ) Borcunu ödemeyen borçluya karşı cebri icra organları borçluya ait malları haczedip, parayı çevirerek alacağın tahsili yoluna gider. Bir mal aslında üçüncü kişiye ait olduğu hâlde borçlunun malı imiş gibi haczedilebilir. Böyle bir durumda üçüncü kişinin mal varlığına yönelik cebri müdahaleyi bertaraf etmek için İİK’nın 96. ve 99. maddeleri arasında istihkak davası düzenlenmiştir. Üçüncü kişilerin takip alacağını ödeme sorumluluğu yoktur. Üçüncü kişiler istihkak davasını açarak mal ve haklarını icranın kapsamı dışına çıkarabileceklerdir. Malın borçlu elinde haczedilebilmesi hâlinde İİK 96. ve 97. maddelerinde yazılı usul, malın üçüncü kişi elinde haczedilmesi hâlinde İİK 99. maddesinde yazılı usul ve uygulanacaktır. Malın borçlunun mu, üçüncü kişinin mi elinde haczedildiğine asıl takibi yapan icra dairesi karar verecektir. İcra dairesinin haczin İİK 96 ve 97 maddelerine göre borçlu elinde mi yoksa İİK 99 maddesine göre üçüncü kişi elinde mi haczedildiği konusundaki kararı icra mahkemesinde şikayet konusu yapılabilir. Hacizli mal paraya çevrilip bedeli alacaklıya verilmediği sürece istihkak davası açma hakkı vardır. Hacizli mal satılıp, satış bedeli alacaklıya verilmiş ise üçüncü kişinin istihkak davası açma imkânı kalmadığından borçlu aleyhine ancak sebepsiz zenginleşme davası açabilir ( 13 HD. 9.12.1980,6022/6667: Uyar Talih, İcra Hukukunda İstihkak Davaları, 3 B. İzmir 1994 s. 263 ). Çünkü üçüncü kişinin malının satılarak bedelinden alacaklının alacağının ödenmesi ile borçlu sebepsiz olarak zenginleşmiştir, yani borçlunun borcu üçüncü kişinin mal varlığından ödenmiştir ( Kuru, İcra ve İflas Hukuku C.2 s.1010; A., Kudret Hacizde İstihkak Davası, Ankara, 2005 s.354 ). 8- )Ödeme emri kesinleşip alacaklıya haciz isteme yetkisi geldikten sonra o takip bakımından alacak mevcuttur ve borçlu ancak bu borcu ödemek suretiyle kendisine karşı olan takipten kurtulabilir. Borçlunun maddi hukuk bakımından gerçekte borçlu olup olmadığı sorunu, borçlu ile alacaklı arasında bir husustur. Borçlu üçüncü kişinin açtığı sebepsiz zenginleşme davasını kaybederek üçüncü kişinin malının bedelini üçüncü kişiye ödemek zorunda kalır ise borçlu İİK m. 72 maddesine göre alacaklının karşı istirdat davası açabilir. Sebepsiz iktisap davasının borçluya karşı açılması üçüncü kişi lehinedir. Çünkü bu hâlde üçüncü kişi sadece satılan malın borçlunun borcu için cebri icraya konu edemeyeceğini ispat edecektir. Oysa üçüncü kişinin alacaklıya karşı sebepsiz iktisap ( zenginleşme ) davası açması hâlinde, üçüncü kişinin aynı zamanda alacaklının alacağının maddi hukuk bakımından mevcut olmadığını da ispat etmesi gerekir ki, bunun ispatı alacak borç ilişkisine tamamen yabancı olan üçüncü kişi için çok zor hatta imkânsızdır ( Kuru; İcra ve İflas Hukuk C.2. s.1011; A., s.357 ). 9- )Üçüncü kişiye ait malın haciz edilip satılması ve alacaklıya satış bedelinin ödenmesi ile borçlunun borcu sona erdiği için sebepsiz zenginleşmektedir. Aynı şekilde üçüncü kişinin kendi rızası ile borçlunun borcunu icra dairesine ödemesi ile de borçlunun borcu sona erdiğinden borçlu sebepsiz zenginleşmektedir. Bu bakımdan üçüncü kişinin dosya borcunu ödemesi ile, üçüncü kişinin malının satılıp paraya çevrilmesi yolu ile borcu ödemesi arasında fark bulunmamaktadır. Her iki durumda da borçlu zenginleşmektedir. Bu hâl için de yukarda belirtilen açıklamalar geçerli olup, üçüncü kişi alacaklıya değil borçluya karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir. Çünkü üçüncü kişi takip borcunu ödememiş olsa idi borçlunun malları haciz edilip satılmak suretiyle takip borcu ödeneceği için borçlunun malvarlığında eksilme olacaktır. Alacaklı kendisine yapılan ödeme nedeniyle borçlunun mallarına haciz konulmayacağı için borçlunun mal varlığı eksilmediği ölçüde zenginleşmiş sayılır. Somut olayda da üçüncü kişi takip borcunu borçlu adına ödeyerek borcu sona erdirdiği için alacaklı borçlunun mallarının haczinden vazgeçmiştir. Haciz yerinde bulunan malların kendisine ait olduğunu iddia eden üçüncü kişinin istihkak iddiasında bulunmak yerine, takip borcunu ödemeyi ve haczin yapılmasına engel olmayı tercih etmesi nedeni ile ancak borçluya karşı sebepsiz zenginleşme davası açabilir. 10-Davacı üçüncü kişi haciz adresinin kendilerine ait olduğu hâlde borçlunun adresi olarak gösterilerek haciz tehdidi nedeniyle ihtirazı kayıtla dosya borcunu ödediğini iddia etmektedir. Davacı yaptığı ödemenin sebepsiz olduğunu anlatmak için ancak istihkak davasında ileri sürebilecek borçlu ile arasında organik bağ olmadığı haczin kendine ait adreste yapıldığı gibi hususları öne çıkarmaktadır. Şayet üçüncü kişi davacı haczin üçüncü kişi nezdinde yapıldığı görüşünde ise icra müdürü işlemini icra mahkemesinde şikayete konu yapabilir. Öte yandan İİK’nın 79 ve 85 maddeleri uyarınca alacaklı vekilinin göstereceği adreslerde haciz yapmak zorundadır. Üçüncü kişinin haksız ve kötü niyetli haciz nedeniyle uğradığı zararları tazmin için tazminat davası açma hakkı vardır. İcra İflas Hukukunda üçüncü kişinin haczi engellemek için dosya borcunu ödeme zorunluluğu yoktur. Haczolunan malın kendisine ait olduğu iddiasında olan üçüncü kişi istihkak davası açarak haczin kaldırılmasını sağlayabilir. 11-Üçüncü kişinin haciz tehdidi altında borcu ödedim savunması da hukuka uygun değildir. Haciz tehdidi İİK’nın 72. maddesinin 7. fıkrasına göre takip borçlusu yönünden geçerli olup anılan fıkra hükmüne göre “takibe itiraz etmemiş veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren 1 sene içinde umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” 12-İcra takibinde, alacaklının talebi üzerine borçlunun mallarına haciz konur. İcra müdürünün haciz koyduğu malın borçluya ait olmadığı ancak alacaklı veya üçüncü kişi tarafından açılacak istihkak davası üzerine verilecek kararla ispatlanabilir. İcra müdürünün yaptığı işlemlerin hukuka uygun olduğu istihkak davasında verilen karara kadar geçerlidir. Bu nedenle üçüncü kişinin istihkak davası açma yerine, haciz tehdidi ile ihtirazi kayıtla borçlunun borcunu ödeyerek haczi engellemesi, istihkak davasının açılması kabiliyetini kaldırması sonrasında alacaklı aleyhinde sebepsiz zenginleşme davası açarak ödediği parayı geri alması mevcut hukuk kurulları karşısında hukuka uygun bir yol değildir. 13- Aksinin kabulü hâlinde alacaklı, üçüncü kişinin daireye borcunu ödemesi ile takip son bulduğu için o takipte borçlunun mallarına haciz koydurup paraya çevirmek sureti ile alacağın tahsili imkânından mahrum kalacak, sebepsiz zenginleşme davası sonucunda üçüncü kişinin parayı geri alması hâlinde alacağını tahsil edemeyecek, böylece icra takibi sürüncemede kalacaktır. Somut olayda üçüncü kişinin dosya borcunu ödemesi ve icra müdürlüğünce de alacaklıya ödeme ile icra dosyası infaz edilmiştir. Alacaklı alacağını aldığı için sebepsiz zenginleştiğinden bahsedilemez. Dosya borcunu üçüncü kişi ödemese idi borçlunun mallarının haczi ve satışı sureti ile alacağına kavuşacaktır. 14- Öte yandan somut olayda ihtiyati haciz aşamasında üçüncü kişinin borcu ödediği için borçlunun takibi icra mahkemesinde iptal ettirme hakkı da ortadan kalkmaktadır. Üçüncü kişinin borçluya karşı açacağı sebepsiz zenginleşme davasını kazanması hâlinde, borçlu alacaklıya karşı istirdat davası açmak durumunda kalacaktır. 15- Bu nedenlerle üçüncü kişinin icra dosyasına yaptığı ödemenin İİK’nın 12. maddesine göre borçlu adına ve borca mahsuben kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır. Ödenen miktar kadar borçlu borcundan kurtulacağı için ödeme miktarınca borçlu zenginleşmektedir. Bu nedenle sebepsiz zenginleşme davasının borçluya karşı açılması gerekir.” şeklinde belirtildiği üzere; sebepsiz zenginleşme davasının borçluya karşı açılması gerektiğini,bu davanın alacaklıya karşı açılmasının telafisi imkansız hak kayıplarına yol açacağı ve mevcut İİK prosedürüne uygun olmadığını, gerçek bir alacağa dayalı olarak İİK’dan ve TTK’dan doğan müracaat haklarını kullanan, bu esnada davacı 3.kişinin İstihkak İddiasına maruz kalan, ancak bu hususta İcra Mahkemesinin vermiş olduğu takibin devamı yönündeki karara istinaden alacağını tahsil eden alacaklının, icra dosyasını tahsil ettiği, icra dosyasındaki tüm hacizlerin kaldırılarak dosyanın infazen kapatıldığı bir aşamadan sonra işbu sebepsiz zenginleşme davasına maruz kalmasının İİK’ya açıkça aykırı olduğunu, açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken aksi yönde kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,esas açısından da davanın reddi gerektiğini,haklı bir sebep olmaksızın ibaresinin olayda oluşmadığını, davacı 3.kişinin haciz baskısıyla ödeme yaptığını iddia etmesi, kanundan doğan müracaat haklarının kullanılması karşısında sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyeceğini,benzer emsal Yargıtay kararında borcu ödeyen 3.kişi kendisine yönelecek sonuçların verdiği baskı ve korkuyla dosya borcunun ödeme yolunu seçmiş, ancak yapılan ödemenin sebepsiz zenginleşme mahiyetinde olmadığının kabul edildiğini, davacının açmış olduğu istihkak davasının icra dosyasından uygulanan icrai işlemlerin varlığını ortadan kaldıran/sebepsiz bırakan bir mahiyete olmadığını, davaya konu paranın tahsil edilmesini sağlayan tüm icrai işlemler işbu davanın açıldığı tarih itibariyle ayakta olmakla/varlığını sürdürmekle, TBK.md.77’deki koşulların söz konusu olmadığının açık olduğunu,bunun yanı sıra; davacı ile dosya borçlusu arasındaki organik bağ ve illiyet bağı ve davacının alacaklılara zarar verme kastıyla dosya borçlusuna ait işletmeyi devir aldığının dosya kapsamıyla sabit olduğunu, işletmenin devir edildiğinin faturalardan belli olduğunu,işletme devir hususunun İTO kayıtlarından açıkca anlaşıldığını, davacının, ITO kayıtlarına göre halen faal olan ve henüz terkini yapılmamış bir işletmeyi devir aldığını,bu tarihin( (20.12.2018 tarihi) aynı zamanda borçlu nezdinde çalışan işçilerin davacıya geçiş tarihlerinden sonra olduğu,bunun yanı sıra; sözleşmenin( makine ve tesisat satış sözleşmesi), 31.10.2018 tarihli faturaların kesilmesinden 2 gün sonra( 02.11.2018 tarihinde) yapılması da; önce işletme devri yapıldığını sonra ise devre kılıf uydurmak için sözleşme düzenlendiğini gösterdiğini, davacının dosya borçlusuna ait işletmeyi, borçlunun borca batık hale geldiğini bilerek devir aldığını, sebepsiz zenginleşme davasında alacak likit kabul edilerek ve yapılan itiraz haksız kabul edilerek % 20 oranda icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,talebin yargılamayı gerektirdiğini,icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını,deliller toplanmadan karar verildiğini,HMK.md.184 vd.maddelerindeki sözlü yargılamanın usulüne uygun tefhim yapılmadan yargılamaya son verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava ,dava dışı borçludan alacaklı olan davalının davacı işyerinde yaptığı haciz sonrası haciz baskısı ile ihtirazi kayıtla ödenen paranı davalıdan haksız iktisap kurallarına göre tahsili için yapılan takibe karşı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir. Somut davada davalının alacağı borçlu dışındaki üçüncü şahıs davacıdan haciz baskısı ve ihtirazi kayıtla tahsil edilmiştir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … takip sayılı dosyasında davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine “İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında cebri icra ve muhafaza tehdidi altında ihtirazı kayıtla ödenen paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılarak borçludan tahsilidi. 141.802,00 TL” açıklamalı olarak , 141.802,00 TL asıl alacak , 58.065,97 T işlemiş faiz olarak toplam 199.867,97 TL nın tahsiline yönelik yapılan ilamsız takibin itiraz üzerine durdurulduğu anlaşılmıştır. İstanbul 37. İcra Dairesi’nin 2019/22622 takip sayılı dosyasında talimat yolu ile alacaklı … AŞ’nin alacağını tahsil için borçlu … Sanayi Dış Ticaret AŞ’ye ait olduğu iddia edilen davacı iş yerinde haciz yapıldığı, davacının istihkak iddiası ile, 30/10/2019 tarihinde 141.802,00 TL ödeme yaptığı, davacının istihkak iddiasının İstanbul 6.Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1244 esas ve 2020/1180 karar sayılı ilamı kabul edildiği, kararın son olarak Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 15/06/2022 tarihli 2022/1883 E-2022/7310 K sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği görülmüştür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/2022 tarih ve 2022/3-80 E, 2022/107 K sayılı en son güncel ilamında “… İstirdat davası, esasen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanan bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen bir paranın geri verilmesi istenir. Yalnız, davanın şartı icra hukukuna dayanmaktadır: Borçlunun, borcu bulunmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/ Hanağası, Emel: İcra İflas Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s. 228)…Davacının icra dosyasına haciz tehdidi altında yatırmış olduğu parayla kim menfaat temin ediyorsa onun sebepsiz zenginleşme davasının muhatabı olacağı hususunda kuşku bulunmamaktadır. İİK’nın 12. maddesine göre icra dairesi takip edilen para alacağına mahsuben üçüncü şahıs tarafından ödenen paraları kabule mecburdur. Bununla borçlu bu miktar kadar borcundan kurtulur. Somut olayda da, yapılan ödemeyle ilk bakışta icra dosyasının borçlusunun borcunun söndüğü, bu nedenle menfaat temin edenin dava dışı asıl borçlu şirket olduğu, sebepsiz zenginleşme davasının muhatabının da anılan şirket olması gerektiği düşünülebilirse de, davacı ihtirazî kayıtla yatırdığı parayı asıl borçlunun borcundan kurtulması amacıyla kendiliğinden değil, haciz tehdidinden korunmak amacıyla ve bu hususu da haciz tutanağında açıkça belirterek yatırmıştır. Yatırılan para davalı alacaklının mal varlığına dâhil olmuştur. Davacının istemi, kendisinden haksız şekilde tahsil edilerek davalının mal varlığına giren paranın iadesi olduğuna göre muhatap da davalı olmalıdır. Aksinin kabulü, davacıyı muhatabı olmayan, borcu ödeme kabiliyetinin olup olmadığı belirsiz dava dışı borçluya yönelmeye zorlayacaktır ki, bu tür bir riskin davacıya yüklenmesi adil olmaz. Öyle ise, dava konusu olayda sebepsiz zenginleşenin davalı olduğunun kabulü gerekir.”şeklinde karar verildiği görülmekle,en son 2022 tarihli güncel Yargıtay HGK kararı bazında bu durumda dava dışı 3.kişinin borcunu ihtirazi kayıtla ödeyen davacının bu ödemesi nedeniyle aslında dava dışı borçlunun borcundan kurtulmasına rağmen belkide alacağını alıp alamayacağı belli olmayan alacaklının başkasından alacağının tahsil ederek sebepsiz zenginleştiği kabul edilmelidir. Davada zamanaşımının da dolmadığı açıktır. Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2022 tarihli güncel ve emsal kararı gereği davanın kabul edilmesinde aykırılık görülmemiştir. Ayrıca alacak likit ve belirlenebilir olmakla,davada icra inkar tazminatı koşulları da oluşmuştur. Yine davadan takip öncesi davalının temerrüde düştüğü ispatlanamadığından temerrüdün takiple başladığının kabulü yerindedir. O halde mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacının ve davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.421,62 TLdan mahsubu ile fazla alınan 2.241,72‬ TL’nin davacıya iadesine, Davalıdan alınması gereken 9.686,49 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.421,62 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.264,87 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/06/2023