Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/651 E. 2023/660 K. 07.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/651
KARAR NO: 2023/660
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN ARA KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2022
NUMARASI: 2022/432 E –
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 07/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 09/06/2021 tarihli yapım mutabakatı ve belirtilmiş olan anlaşmalar, mutabakatlar, faturalar ve sair yazışmalar uyarınca davalı şirketin müvekkile 8.844.598,35 TL borcu olduğu sabit olduğundan bu tutarın mutabakat tarihi olan 09/06/2021 tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline taraflar arasında imzalanan mutabakat belgesi İİK 68. Maddesinde düzenlenen borç ikrarını içeren belge niteliğinde olduğundan ve dava konusu edilen bu borç davalı şirketin kabulünde olduğundan ,vadesi gelen ancak ödenmeyen bu borç için davalı tarafın mal varlığını elden çıkarma ve hatta müvekkilin alacağını elde edememe riski bulunduğundan, müvekkil şirketin huzurdaki dava neticesinde alacağının teminat alınması amacı ile İİK 257 ve devamı maddeleri uyarınca davalı tarafın üzerine kayıtlı taşınmazlar, banka hesapları, üzerine kayıtlı araçlar, elde edeceği her türlü fikri ve sınai ve mali ve manevi hakları üzerine alacak miktarlarını karşılayacak miktarda öncelikle teminatsız şekilde ihtiyati haciz konulmasına, mahkemece aksi kanaatte ise belirlenecek uygun bir teminat kaşılığında ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece 28/09/2022 tarihli ara karar ile; adi ortaklık zarara katılım nedenine dayalı para alacağında alacak hakkı tasfiye sonunda doğacağından, henüz ortada muaccel bir alacak bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı,davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 15.01.2020 tarihinde “Ortak Film Yapım İşi Anlaşması” imzalandığı,dizinin daha sonra başka isimle ve başka kanalda yayınlanması konusunda anlaşmaya varıldığı,müvekkili şirketin, sözleşmede yer alan edim ve yükümlülüklerini yerine getirmiş, dizi projesinin yapımını başarı ile gerçekleştirmiş olduğunu , gelinen noktada ise genel tablada gelirler ve giderler hesaplandıktan sonra müvekkili şirket ve davalı birlikte üstlendikleri bu projeden projenin, kanaldan sağlanan kısmının dışındaki ilave maliyet/zarar tutarı toplamının 17.497.963,95-TL olduğu, taraflar arasında imzalanan anlaşmalar uyarınca müvekkili şirket ve davalının bu maliyete eşit olarak katlanması gerektiği, bunun üzerine tarafların 09.06.2021 tarihinde bir araya gelerek detaylı bir yapım işi hesap mutabakatı yaptıkları, buna göre genel zarar durumunun ; Projenin, kanaldan sağlanan kısmının dışındaki ilave maliyet/zarar tutarı toplamı-17.497.963,95-TL olarak belirlendiği, bu hesaplama 09.06.2021 tarihli “Yapım Mutabakatı” ile kayıt altına alınmış, işbu mutabakat davalı şirketin yetkilisince imzalanarak bir nüshası kendilerine teslim edildiği,.İşbu mutabakat ile taraflar arasındaki anlaşmaların gereği olarak davalı tarafça müvekkil şirkete ödenecek bedel net olarak belirlendiği, dayanak sözleşmelerin, faturaların ve sair tüm belgelerin dışında işbu mutabakat tutanağı İİK 68.maddesinde zikrolunan “imzası ikrar olunmuş” belge niteliğinde olduğu,akabinde davacı şirket tarafından ,davalı şirkete KDV Dahil 8.844.898,35-TL tutarında fatura kesilerek gönderildiği,ancak davalı yan, işbu faturayı kabul etmeyerek düzenlenen e-faturayı e-fatura sisteminden ve noter marifetiyle red ederek kayıtlarına almamış, bu tutarda bir hizmet almadığını iddia etmiş ve ilgili ödemeyi yapmamış olduğu, mutabık kalınacak bedel üzerinden borcun bir kısmını ödemek maksadı ile taşınmaz devretmeyi önerdiği , ancak daha sonra bu taşınmazın da devrinden kaçındığı, davalıya ait bu taşınmazın tapu kaydının müvekkil şirketin elinde bulunması dahi davalının müvekkil şirkete borçlu olduğunun ikrarı niteliğinde olduğu, somut olayıda davalı şirketin müvekkile olan borcunun vadesi gelmiş olup, bu borç için taraflar arasında mutabakat belgesi imzalandığı, işbu mutabakat belgesinin varlığı artık davalı tarafça inkar edilemeyecek olup, bu belge İİK 68.maddesinde düzenlenen “borç ikrarı içeren belge” niteliğinde olduğu, dolayısıyla vadesi gelen borç, rehinle teminat altına alınmadığından Yerel Mahkemenin ihtiyati haciz talebinin reddi kararının kaldırılmasına ve talebin kabulüne karar verilmesi istenmiştir.HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , alacak talebine ilişkindir.İcra ve İflas Kanunu’nun “İhtiyati Haciz Şartları” başlıklı 257. maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” hükmünü içermektedir. Buna göre ; İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1.Maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır (Yargıtay 19.HD’nin 12/12/2019 Tarih, 2019/2300 E-2019/5531 K). Yaklaşık ispat konusunda, ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı/kuvvetli ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez. Somut olayda ,davacı tarafça dava dilekçesi ekinde “… yapım -… ” “…” “…” dökümleri yapılan ve alt kısmında “Yapım Mutabakatları Teslim Zaptı- 09/06/2021 ” yazılı ve imzalar bulunan 3 sayfa belge ibraz edilmiştir.Davacı tarafın “mutabakat belgesi” olarak ifade ettiği belgenin bir uzlaşma belgesi olduğuna dair belge içeriğinden herhangi bir tesbit yapılması mümkün olmamaktadır. Bu sebeple, bu belge içeriği itibarıyla ve mevcut dosya kapsamına göre ,davacının alacağının yukarıda yazılı kriterlere göre yaklaşık ispat koşulunun sağlandığını söyleyebilmek mümkün değildir. Böylece, mahkemece verilen kararda maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/03/2023