Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/623 E. 2023/1971 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/623
KARAR NO: 2023/1971
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2022
NUMARASI: 2016/780 E – 2022/757 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 15/06/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ve davalı arasında adi ortaklık ilişkisi olduğu, 27/05/2014 tarihinde imzalanan iki adet sözleşme ile inşaat müteahhidi olan davalı tarafın kentsel dönüşüm projeleri kapsamında kat malikleri ile imzalamış oldukları kat karşılığı inşaat sözleşmelerine göre yapılacak inşaatlarda davacı şirketin ortaklık adına sermaye olarak kullanılmak üzere para verdiği, imzalanan sözleşme ile kat maliklerinden davalı payına düşecek dairelerin satılması neticesinde davacı şirket tarafından inşaatın sermayesi olarak konulan ana parasının satış kârı ile birlikte davalı tarafça, davacı şirkete ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalı tarafında inşaatları tamamlama yükümlülüğü olmasına rağmen, davacının sözleşmede kendilerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği ancak davalının sözleşmedeki edimlerini yerine getirmediği gibi getirmekten de kaçındığı, davalının yapmayı üstlendiği inşaatları tamamlamadığı, işlerin ilerlemediği, davalı şirketin ihmali ve eksik iş takibi ile inşaatların ilerlememesi sonucu paraların davalı tarafından başka yerlere harcandığı ve hesapların olduğundan fazla gösterildiği, bu durum karşısında davalı şirket hesabına ve projeler hesabına para gönderilmesi işleminin durdurulduğu, davalı şirketin inşaatları etkileyecek tüm olumsuzlukları davacı şirkete bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacı şirket sermayesi ile oluşan inşaatlardan semere alınma aşamasına gelindiği ve bu süreçlerde davalı tarafından 3. şahıslara satış ve muvazaalı devirle ile müvekkilinin alacaklarını almasının önüne geçilmeye çalışılacağını beyan ederek, davalının mal kaçırma ihtimali olduğundan, davacının koyduğu sermaye ile yapılan inşaatlardan İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, … Mahallesi, … pafta, … ada , … parsel sayılı davalı adına kayıtlı olan …,…,…,..,..,… numaralı bağımsız bölümün tapu kayıtlarına teminatsız olarak tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz konulmasına, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2.250.000,00 TL’nin davalıdan ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ile müvekkili şirket arasında 27.05.2014 tarihinde iki ayrı sözleşme imzalanarak iki ayrı projenin gerçekleştirilmesi noktasında işbirliğine girildiğini, … Apartmanları inşası projesi ile ilgili tarafların … Apartmanı inşası ile ilgili imzalamış oldukları işbirliği sözleşmesinde, tüm idari ve inşai faaliyetlerin müvekkili şirket tarafından münhasıran gerçekleştirileceğini, bu konuda her türlü görüşme ve anlaşmaların bizzat müvekkili şirket tarafından yapılacağının açıkça düzenlendiğini, tüm bu düzenlemeler birlikte incelendiğinde, davalı müvekkilinin baş ortağın yükümlülüklerini projenin gerçekleştirilmesi ve idaresi olduğunu, bu kapsamda 3.kişilerle gerekli tüm görüşme ve anlaşmaların müvekkili tarafından yapılacağını ve davacı proje ortağı Kaid’in ise projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği ve muhasebe kayıtlarını da denetlemekle yükümlü olduğunun anlaşıldığını, nitekim davacı Kaid’in yükümlülüklerinden 6.3 maddede kararlaştırılan ödemelerin yapılmasına dair düzenleme çerçevesinde toplamda 2.422,933,- TL’nin 3 taksitte 30.05.2014 tarihinde 1.047.500,- TL, 25.07.2014 tarihinde 838.000,- TL ve 25.10.2014 tarihinde ise 537.493,- TL ödeyeceğinin düzenlendiğini, … Apartmanı’na ilişkin iş birliği sözleşmesine konu apartmanın inşası ile ilgili tüm idari ve İnşai faaliyetlerin müvekkili tarafından münhasıran gerçekleştirileceğini, bu konuda her türlü görüşme ve anlaşmaların bizzat müvekkili tarafından yapılacağının açıkça düzenlendiğini, tüm bu düzenlemeler birlikte incelendiğinde, davalı müvekkilinin baş ortağın yükümlülüklerini projenin gerçekleştirilmesi ve idaresi olduğunu, bu kapsamda 3.kişilerle gerekli tüm görüşme ve anlaşmaların müvekkili tarafından yapılacağını ve davacı proje ortağı Kaid’in ise projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği ve muhasebe kayıtlarını da denetlemekle yükümlü olduğunun anlaşıldığını, nitekim davacı Kaid’in yükümlülüklerinden 6.3 maddede kararlaştırılan ödemelerin yapılmasına dair düzenleme çerçevesinde toplamda 4,693.000-TL’nin 3 taksitte 30.05.2014 tarihinde 1.466.500-TL, 25.07.2014 tarihinde 1.466.500,- TL ve 25.10.2014 tarihinde ise 1.760,000,- TL ödeyeceğinin düzenlendiğini, adi ortaklığın 3. kişiler nezdinde her türlü işlemin müvekkili tarafından yürütüldüğü gibi, tüm yükümlülüklerin de bu şekilde üstlenildiği dikkate alındığında, taraflar arasında işbu proje yönünden adi ortaklığın değişik bir türü olan bu şekilde bir gizli adi ortaklık kurulduğunun açık olduğunu, taraflar arasındaki gizli adi ortaklık ilişkisinde yönetici ortak olarak görevlendirilen müvekkili şirketin, davacı yanın iddialarının aksine edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, gizli adi ortaklıkta hem aktif hem de pasif ortağın müşterek amacın gerçekleştirilmesine birlikte katılmaları gerektiğinin belirtildiğini, davacı yanın kabulünde olduğu üzere, dava konusu adi ortaklık ilişkisine dair taşınmaz inşaatları tamamlanmadığından, henüz tasfiye aşamasına gelmemiş adi ortaklığa davacı yanca ödendiği ileri sürülen bedellerin iadesi talebiyle erken açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kanun tarafından da adi ortaklığın ancak ve ancak ortaklığın amacına ulaşması olmak üzere yasa hükmünde sıralanan hallerin gerçekleşmesi ile sona erebileceğinin hükme bağlandığını, somut olayda ise henüz adi ortaklığın amacına ulaşılmadığını davacının da dava dilekçesinde bildirdiği şekilde kabulüne olduğunu, tüm bu açıklamalar kapsamında, huzurdaki davanın henüz adi ortaklık konusu inşaatlar tamamlanmadığından, adi ortaklığın amacına ulaşılmadığı bu aşamada alacak iddiasında bulunamayacağını ,davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece keşif sonrası kök ve ek bilirkişi raporu alınmış, taraflar arasında akdedilen … Apart. Ve … Apartmanının yapımına ilişkin adi ortaklık sözleşmesinde lider ortağın davalı … Yapı olduğu, projelerin geliştirilmesi organizasyonu inşaatı hazır hale getirilmesi ve projenin anlaşmaya göre tamamlanması ve inşaatın bitirilmesi yükümlülüğünün lider ortak … Yapıya ait olduğu, proje ortağı davacı … şirketinin sorumluluğunun ise proje muhasebesinin düzenli kontrolü ve finansman sağlanması olduğu, … Apartmanında inşaata başlama tarihinin 01/06/2014 – bitiş tarihinin 01/09/2015, … Apartmanında inşaata başlama tarihinin 15/06/2014- bitiş tarihinin 15/06/2015 olduğu, 22/12/2017 tarihinde mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetince mahallinde yapılan keşif tarihi itibariyle … Apartmanının %60’ının tamamlanmış olduğu, bitirilebilmesi için 12 ay daha imalat yapılması gerektiği, … Apartmanının %90’ının tamamlanmış olduğu bitirilebilmesi için 4 ay daha imalat yapılması gerektiği tespit edilmiş olup, bitirme tarihlerinden itibaren geçen 2 yıllık süre içerisinde taşınmazların inşaatının halen devam ettiği, bitirilemediği görüldüğünden TBK’nun 639. Maddesinin 7. fıkrası uyarınca, davacı lehine haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, fesih ile birlikte adi ortaklığın tasfiye edilmesi gerektiği sonucuna varıldığı,TBK 620 ,639,642 ve 644 .maddeler kapsamında taraflar arasında akdedilen ortaklık sözleşmesinde, elde edilecek kardan proje ortağı olan davacının %75, lider ortak olan davalının ise %25 oranında kar paylaşımı yapacağının kararlaştırıldığı, inşaatı devam eden taşınmazlardan daire satışlarının olduğu, satılan dairelerin parasının adi ortaklığın mal varlığını oluşturduğu, davacı ve davalı şirketin ticari kayıtlarında davacının davalıya 2.946.413,00-TL tutarında ödeme yaptığı ve inşaatın yapılabilmesi için dava dışı … şirketine 450.000,00-TL’lik ödemenin yapıldığı, davacının davalıya toplam 2015 yılı sonuna kadar 3.396.413,00-TL ödemede bulunduğu, davalı tarafından da 649.473,90-TL’lik proje gideri yapıldığı, davalı tarafından inşaatın tamamlanabilmesi için faktoring sözleşmesi yapıldığı ve yüksek miktarda faiz ödediği bunun da maliyetlere yansıtılması gerektiği iddia edilmiş ise de, faktoring ödemesi bulunması halinde bu tutarın inşaat ile ilişkisinin muhasebe kayıtlarında ilgili proje maliyetine intikal ettirilmek suretiyle gerçekleştirilmesi gerektiği, davalı kayıtlarında buna ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı ayrıca … projesine ilişkin herhangi bir belge ve bilginin sunulmadığı, ödemelerin davacı tarafından süresi içerisinde yapılmadığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir ihtarname, belge bulunmadığı gibi hesaplar üzerinde yapılan incelemede de geç ödemeden kaynaklı gecikme yaşandığına ilişkin muhasebesel bir bilginin davalı kayıtlarında yer almadığı, dairelerin kaynak bulmak amacıyla düşük fiyata satıldığı iddiasının ispatlanamadığı, davalının operasyonel harcamalarının muhasebesel kayıtlarında yer alan kısmının bilirkişilerce hesaba dahil edildiği, muhasebe kayıtlarında yer almayanların ise yapıldığının ispatlanamadığı, satılan dairelerin ticari kayıtlardaki satış bedelleri üzerinden yapılan inceleme sonucunda adi ortaklığın inceleme sonucunda satış hasılatının 5.063.861,38 TL satılamayan 2 adet dairenin bedelinin 2.450.000,00 TL olduğu, aktif toplamının 7.513.861,38 TL olduğu, davacının adi ortaklığa sağlamış olduğu 3.396.413,00 TL’lik parasal kaynağın ve davalının yapmış olduğu 654.097,42 TL’lik harcamanın düşümü sonucunda paylaşılacak karın 3.463.350,96 TL bulunduğu, adi ortaklık sözleşmesi uyarınca, kar paylaşımının %75’nin proje ortağı davacı, %25 lider ortak olan davalıya ait olacak şekilde yapılması gerektiği, buna göre davacının kar payı alacağının 2.597.513,22 TL bulunduğu, davacının 2.250.000,00 TL talep ettiği, bu talebiyle bağlı bulunduğu gerekçesiyle; “Davanın kabulüne, 2.250.000,00 TL ‘nin davalıdan dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline” karar vermiştir. Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle sermaye olarak konulan paranın iadesine karar verilmesi ve daha sonra da bunun üzerine ortaklık kar payının ödenmesi cihetine gidilmesi gerekirken sadece kar payının ödenmesi yoluna gidilmesinin kabul edilmesin mümkün olmadığını,davacının yabancı yatırımcı olduğu,davalının güzel sunumlarla hayali kar gösterdiklerini ve davacının aldatıldığını,dava konusu sözleşmeler hükümlerine göre; en geç Ekim 2015 tarihinde tamamlanması gereken her iki projenin işbu davayı ikame tarihinde halen tamamlanmadığı gibi, … projesinin inşaatına dahi başlanılmadığı, 14 katlı yapı olarak öngörülen diğer proje Hakan-Yeşim projesinin ise işbu dava tarihinde kaba inşaat bazında ve henüz 8. katta bulunduğunu, bu projeler için ödemelerin yarıdan fazlasının davacı tarafından gerçekleştirildiğini, 2015 yılı Haziran ayına kadar müvekkili şirketin hesabından toplam da 3.272.913,00.-TL ( 2.248.913,00.-TL + 1.024.000,00.-TL ) bu iki proje için davalı şirket tarafından alındığını, -…-… Projesi Fizibilite Maliyeti 4.692.032,00.-TL Müvekkilinden sadece …-… için alınan 2.248.913,00.-TL ·… Projesi Fizibilite Maliyeti 2.423.107,45.-TL Müvekkilinden sadece … için alınan 1.024.000,00.-TL müvekkili şirketin hesaplarından davalı tarafından yukarıda belirtilen meblağlar çekildiğini, bu ödemelerin büyük kısmının da müvekkil şirkete haber verilmeden hesaplarından çekildiğini,2015 yılı Haziran ayına kadar davalı tarafın yukarıda belirtilen ödemeleri almış olmasına rağmen inşaatlarda gözle görülür bir aşama kaydedilmediğini, … projesinde ve Hakan-Yeşim projeleri ile birlikte bu 3 proje için müvekkili ve ortaklarının hesabından davalı tarafa yapılan 5.000.000,00-TLnin ( beş milyon Türk Lirası) üzerinde ödemeye rağmen kayda değer bir yol alınamaması üzerine müvekkilinin davalılardan birçok kez izahat istediğini,davalının müvekkilinin hesaplarından alınan ve gönderilen paralarının, başka yerlerde harcanması; proje işlerinde çok ciddi zaman ve masraf kayıpları oluşmasına sebebiyet verdiğini,.sözleşmelere göre inşaatın bitmesi gereken sürelerin üzerinden bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen ve bu gecikmelerin sebebi bizzat davalı olması rağmen, davalı şirket “inşaat maliyetlerinin arttığı, şirket giderlerinin çoğaldığı ve mal sahiplerine kira cezaları ödeneceği” vs iddialar ile müvekkiline başta sunulan proje maliyetleri harici ilave ödemeler yapmasını da talep ettiğini,yargılama sırasında itirazlarının değerlendirilmediğini,davacının göndermiş olduğu paraların nerelerde kullanıldığı,… ve … Projelerinin sözleşmeyle kıyaslanarak ne oranda yapıldığı ve mevcut durumlarının süre ve fizibilite maliyetleri kapsamıında sözleşmeye uygun olup olmadıklarının ortaya konması,gönderilen paraların ne oranda taşınmazların yapımında yani inşaat maliyetlerine harcandığının tespiti, ne kadarlık kısmının sözleşme dışında sarfedildiği,taşınmazların mevcut halleriyle nihai olarak bitirilip bitirilemeyeceği yani finansman ve maliyet açısından bunu davalının yerine getirip getiremeyeceği, (Bu kapsamda sözleşmede anlaşılan sürede bitirilse idi inşaat maliyetlerinin ne olacaktı, bu zaman sarkması nedeniyle ne kadar maliyet artışı olduğu) durumlarının somut veriler ışığında ortaya konulması,öncelikle projelerden satılmış olan ve davalının tahsil ettiği tutarlara ilişkin bir kayıt bulunmadığı ve bu kapsamda aktif durumunun tespit edilemediğinin belirtildiğini,gelen tapu kayıtlarında davalının bir çok gayrimenkulü elinden çıkarmasına rağmen ortada bunların bedeline ilişkin kayıt olmaması ve bunların bulunmadığının belirtilmiş olmasının davanın aydınlatılması adına büyük eksiklik olduğunu, davalının dava konusu projelerden yaptığı devirlere ilişkin kayıtların incelenmesi gerektiğini, Kadıköy Tapu müdürlüğünden gelen kayıtlarda, davalının kendi adına kayıtlı iken sattığı yani devrettiği gayrimenkullerinden hangi bedelleri elde ettiğine ilişkin kayıtları mahkemeden sakladığını, davalının projeden elde ettiği gelirlerin belirlenmesi gerektiğini,dosya kapsamında davalının harcamalarının detay incelemesinin yapılarak, sözleşme kapsamında ne kadarlık harcamanın davacı sorumluluğunda olan inşaat maliyetlerinin içerisinde olduğunun gözetilmediğini,bu kapsamda heyetin bu harcama kalemlerinin içeriklerinin hangilerinin inşaat maliyeti kapsamında olduğu belirtilerek hangilerinin sözleşme dışında yapılan harcamalar olduğunun belirtilmesi gerektiğini,harcamaların ekseriyetinin davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığı arsa maliklerine ödenen kiralar olduğunu,söz konusu kira tutarı davalının binayı yıkması sonrasında inşaata başlamamasından ve inşaat süresini sözleşmede yazandan yıllarca uzatmasından kaynaklandığını, bilirkişilerin binanın sözleşmede öngörülen süre içerisinde yapılsaydı ödenecek kira maliyetini mevcut durumda ödenmiş olanla kıyaslamaları gerekerek davalının gecikmesinden kaynaklı fazla ödenen kira maliyetini tespit etmesi ile bu kapsamda da müvekkilinin parasının nereye ne oranda sözleşmeye aykırı olarak harcandığını ortaya koyabilmesi gerektiğini, ayrıca raporlarda davalının toplamı 91.623,61TLolan kira faturalarını kestiğinin belirtilmiş, söz konusu faturaların sözleşme kapsamında olup olmadığı incelenmeden müvekkilince ödenen 3.396.413,00TL den düşüldüğünü, net ödenen tutar olarak 3.304.789,39 TL olarak ifade edilmiş,belirtilen bu kira mahsubunun defterlerde karşılıklı olarak yer alıp almadığı ve sözleşme kapsamında böyle bir kira tahakkukunun davalı tarafından davacıya yapılmasının mümkün olup olmadığı inşaat maliyetleri kapsamında ele alınmalı ve bunun sonucuna göre ödenen tutardan indirilmesi gerektiğini, sözleşmelerde öngörülen tarihlerde bina yapımı maliyetinin , davalının gecikmesi nedeniyle başlanılan ve halen süre giden tarihlerde ki inşaat maliyetleri arasında ki farkın tespit edilmediğini, binalar … için 01.06.2014yılında başlayıp 01.09.2015 te tamamlanması gerekirken 1,5 yıl sonra başlayıp halen tamamlanmadığı ve bu kapsamda oluşan inşaat maliyetinin ne olduğu, … Projesi içinde 15.06.2014 de başlayıp 15.09.2015 tarihinde bitirilmesi gerekirken halen tamamlanmadığı ve neredeyse 2 yıl sonra ruhsat alınıp inşaata başlanmasında kaynaklı olarak inşaat maliyetinin ne kadar arttığının raporda ortaya koyulması gerektiğini, müvekkilininin ödediği 3.396.413,00TL nin ne kadarının sözleşmeye uygun olarak harcanabileceği ne kadarının maliyet artışı kapsamında fazladan harcandığı ortaya koyulması gerektiğini, binaların ruhsat tarihlerinin belirtilmediğini,davalının sözleşmede öngörülen bitim süresinden dahi sonra sonra ruhsat aldığı ve bu yönden davalının ağır kusurlu olduğunun irdelenmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 7.3,7.4 ve 7.5 inci maddelerinde davalının proje bütçesi yapacağı ve hangi kalemlerin müvekkili davacı şirketin ödemesi kapsamında olduğunun belirtildiğini,söz konusu maddelerde en büyük harcama gideri olan davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladığı kişilere ödediği kira ve taşınma masrafları olmadığı gibi yukarıda ifade edilen extrem ve inşaatın yapımıyla alakalı olmayan maliyetlerinde bulunmadığının görüldüğünü, davalının gider olarak bahsettiği kalemlerin sözleşmenin belirtilen maddeleri kapsamında bir değerlendirmeye alınması muhasebesel olarak davalının ne oranda maliyeti sözleşmeye aykırı olarak arttırdığının ve sözlemeye ne denli riayetsiz davrandığının ve tasfiyenin gerekliliğinin görülmesi için önemli olduğunu,kurulan ticari ilişki kapsamında görülmektedir ki davalının söz konusu projelerin inşaatına başlamak için müvekkilinden finansman sağlamasına rağmen parayı aldıktan yıllar sonra fiilen inşaya başladığı, bu süre zarfında gelen paraları sözleşmeye aykırı olarak sarfettiği ve hali hazırda projeleri bitiremediği ,inşaa maliyetlerinin gecikmelerden dolayı arttığı, davalının bir çok bağımsız bölümü satmış olmasına rağmen müvekkiline bırakın karı anaparasını dahi iade etmediği ,hatta sunması gereken elde ettiği gelirlere ilişkin kayıtları sunmadığının açıkça tespit edildiğini, davalının müvekkilinden güvenini istismar ederek almış olduğu milyonlarca TL yi yıllarca projeler başlamadan finansman olarak kullandığı ve farklı giderlerine harcadığının gider kalemlerinin incelenerek düzenlenmesi ile görülmesinin mümkün olacağını,kayıtlara göre inceleme yapılması hakkaniyete aykırı olduğunu, kayıtların gerçeğe uygun tutulmadığını, “Sözleşmenin ekinde yer alan fizibilitede açıkça Takribi inşaat m2 maliyeti 600 USD , Toplam inşaat maliyeti : 726.000 USD Kira ve Taşınma Ücretleri: 142.000 USD Emlakçı komisyonu: 47.500 USD Proje ruhsat yıkım masrafları : 75.000 USD Noter Harç ve Protokol giderleri: 20.000 USD Toplam maliyetin: 1.010.500 USD belirtildiği, davalının müvekkiline teklif ettiği fizibilitede bile imza tarihi itibari ile şişirilmiş olsa bile görüleceği üzere 1.010.500 USD olduğunu,davacının 600.000 USD’yi defaten ödediğini, projenin gecikmesinden ve buna bağlı maliyet artışlarından inşaat işini kendisi üstlendiği için davalının kendisinin sorumlu olduğunu,taraflar arasındaki ilişki devam edilemez bir hal almış olup ,taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde görülecektir ki sözleşmenin son maddesinde davalının projeyi taahhüt edildiği sürede ve şartlarda yapmaması halinde müvekkilinin talebi üzerine 1 ay içerisinde yapılmış olan tüm ödemelerin iade edileceğinin düzenlendiğini, eksik bir irdeleme ile hüküm kurulduğunu,elde edilen gelirlere ve giderlere ilişkin incelemelerin davanın ve dosyanın içeriğine uygun olmadığını, daire satışından elde edilen gelirlere dair incelemede 4 adet dairenin satışına dair veri yer aldığını, ancak söz konusu meblağların gerçeklerle örtüşmediği ,tapuda ki satışların gayrimenkulün gerçek değerini yansıtmadığı bilinmesine rağmen bilirkişilerin doğrudan bu değerleri aldığını, söz konusu dairelerin değeri raporda yazıldığı gibi 445.544,55 TL değil, satıldığı dönem itibari ile davalının ihtarında belirttiği üzere 850.000 TL düzeyinde olduğunu, satılan 4 daireden 2 sinin satışı yapılmış gibi gözüken YESM Mimarlık davalının organik bağı olan diğer firması olduğunu,hatta inceleme kapsamında da defterleri sunulan firma olduğu, yapılan satışların muvazaalı olduğu ve belirtilen 445.544,55TL nin gerçeği yansıtmadığı bu kapsamda ortaklığın aktiflerinin belirlenmesinin doğru yapılmadığını, davalıya kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında kalan 14,15,16,17,18 nolu dairelerin toplam değeri 3.730.000 TL bulunmuşken sadece evraklar üzerinden yapılan incelemeler ile tapudaki gösterge değerleri ve davalının gerçeği yansıtmayan kayıtlarını esas alarak yarısından bile az bir değer bulunmasının kabul edilemez olduğunu. davalı tarafın söz konusu projeyi neredeyse sadece dairelerin satışından elde edilen gelirler ve müvekkilinin verdiği 600.000 USD ile tamamladığını,bu kapsamda hesaplamaların belirtilen hususlar gözönünde bulundurularak yapılması gerektiğini, imzalanan ön sözleşmede de belirtildiği üzere maliyet fizibilitesi 1.010.500 USD olduğu, davacının kendi payına düşeni imzadan bir kaç ay içerisinde tamamen ödediğini, sözleşmenin amerikan doları üzerinden olduğu ve ödemenin dolar olarak yapıldığı ve davalının müvekkiline vaad ettiği fizibilite çalışmasınında sözleşmedeki gibi amerikan doları olduğunu,davacının koyduğu bedelleri TL ye çevirmek yerine, TL olarak yapılan harcamaları ait döneme göre dolara çevirerek koyulan sermayeden düşmeli veyahut harcamanın yapıldığı güne göre koyulan sermaye TL ye çevrilmesi gerektiğini, aksi halde dolar olarak verilen sermayenin ve imzalanan sözleşmenin hiç bir anlamı kalmayacağını, proje amerikan dolarına ( USD ) endeksli olarak sermayesi belirlenmiş ve fizibilitesi yapıldığını, bu kapsamda maliyetlerde ait oldukları zamanki kura endekslenip dolar karşılığı bulunmalı ve kar zarar ve bilanço buna göre yapılması gerektiği, davalının bu yöntemle yapılan hesaplama da sanki davalının daha fazla sermaye koyduğu ve elde edilen tüm gelirin inşaata harcandığı izlenimi çıktığını, bu durumun tamamen satılan gayrimenkulleri emsal reel değerinden değil tapuda gösterilen değerden alarak gelir hesabı yapmasından ve maliyetleri sermaye ve sözleşmeninde dolar olduğunu gözetmeden TL olarak hesaplama yapılması hatasına dayandığını, henüz satılmayan 2 dairenin halen davalının elinde olduğunu, bu iki dairenin değeri iki yıldan fazla zaman önce alınan bilirkişi raporu ile 2.450.000 TL olarak belirlendiğini, satılmayan dairelerin bedellerinin rayiç bedel toplamı yaklaşık olarak 10.000.000 TL civarında olduğunu, belirlenen bedel ile rayiç bedel arasında büyük fark bulunduğunu,satılamayan dairelerin rayiç bedellerini gösterir kayıtların dosyaya sunulduğunu, dava konusu taşınmazın değerinin karar tarihine en yakın rayiç bedel üzerinden hesaplanması gerektiğini, eski raporlarda belirlenen rayiç bedel üzerinden karar verilmesinin mümkün olmadığını,buna dair taleplerinin reddinin yerinde olmadığını,konuya ilişkin belirtilen içtihat gereği paylaştırma değerinin karar tarihine en yakın tarih nazara alınarak hesaplama yapılması gerektiğini,bu taleplerinin reddedilmek suretiyle dosya kapsamında davalı elinde bulunan dairelerin bedelleri günümüz ekonomik koşullarında hakkaniyetten oldukça uzak kaldığını, aynı içtihat gereği öncelikle konulan sermayenin iade edilmesi gerektiğini,bu yapılmayarak ödenen sermayelerin aktif ve pasiften düşüldükten sonra kalanın paylaştırılmasının hakkaniyete ve yargı içtihatlarına da aykırı olduğunu,bu doğrultuda davacının talep edebileceği miktarın en az 5.993.926,22 TL ile 6.313.604,44 TL civarında olması gerektiğini,ancak bu miktarın dahi kabul edilmesi mümkün değilken, mahkemenin hesaplamayı rayiçler üzerinden yapmadığı gibi elde kalan dairelerin de bedelinin piyasanın çok altında kalması nedeniyle yeniden hesaplama cihetine gitmemesinin kabul edilebilir olmaktan uzak olduğunu,mahkemenin yapacağı hesaplama ve inceleme ileride açılacak ek davaya esas teşkil edeceğinden yargılamanın talepleri irdelenmek suretiyle değerlendirilmesinde hukuki yarar bulunduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının olaya ve hukuka aykırı olduğunu,davalının edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini,eksik inceleme ile hatalı karar verildiğini, mahkemece, davacı tarafın proje ortağı olarak projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği, muhasebe kayıtlarını denetlemekle yükümlü olduğuna ve edimlerini yerine getirip getirmediğine dair hiçbir şekilde değerlendirilmede bulunmadan eksik ve hatalı karar verildiğini, taraflar arasında imzalanan … apartmanları projesine ilişkin açıklamalar ayrıntılı şekilde yapılarak,belirtilen şekildeki düzenlemelerle İşbirliği söyleşmesine konu “… Apartmanı” inşasına ilişkin tüm idari ve inşai faaliyetlerin müvekkili şirket tarafından münhasıran gerçekleştirileceği, bu konuda her türlü görüşme ve anlaşmaların bizzat müvekkili şirket tarafından yapılacağının açıkça düzenlendiğini,bu düzenlemeler birlikte incelendiğinde davalı müvekkilinin “Baş Ortak”ın yükümlülüklerinin projenin gerçekleştirilmesi ve idaresi olduğu, bu kapsamda 3. kişilerle gerekli tüm görüşme ve anlaşmaların müvekkili tarafından yapılacağı ve fakat davacı “Proje Ortağı Kaid”in İse projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği ve muhasebe kayıtlarını denetlemekle yükümlü olduğunun anlaşıldığı,davacı Kaidin kayıtlarını yükümlülüklerinden 6.3 maddede belirtilen kararlaştırılan ödemelerin yapılmasına dair düzenleme çerçevesinde “7. Bütçe, Masraflar ve Ödeme” başlığı altında ek talepler saklı olmak üzere toplamda 2.422.933-TL’nin 3 taksitte 30.05.2014 tarihinde 1.047.500-TL, 25.07.2014 tarihinde 838.000-TL ve 25.10.2014 tarihinde ise 537.493-TL ödeyeceğinin düzenlendiğini,davalının yükümlülüğünde bulunan edimleri son derece eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini,davacı tarafın ise yaptığı ödemelerin taraflar arasında imzalanan sözleşmede belirlenen zamanlarda ve tutarlarda yapmayarak yükümlülüğünü yerine getirmediğinden inşaatların tamamlanamadığını, mahkemece işbu durum gözetilmeden eksik ve hatalı değerlendirmeler neticesinde davacının edimlerini yerine getirip getirmediği irdelenmeden davanın kabulüne yönelik verilen kararın kaldırılması gerektiği,yine taraflar arasında imzalanan … apartmanları projesine ilişkin açıklamalar ayrıntılı şekilde yapılarak; tüm bu düzenlemeler birlikte incelendiğinde davalı müvekkilinin “Baş Ortak”ın yükümlülüklerinin projenin gerçekleştirilmesi ve idaresi olduğu, bu kapsamda 3. kişilerle gerekil tüm görüşme ve anlaşmaların müvekkili tarafından yapılacağı ve fakat davacı “Proje Ortağı Kaid”in ise projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği ve muhasebe kayıtlarım denetlemekle yükümlü olduğu, davacı Kaid’in yükümlülüklerinden 6.3 maddede belirtilen kararlaştırılan ödemelerin yapılmasına dair düzenleme çerçevesinde “7. Bütçe, Masraflar ve Ödeme” başlığı altında ek talepler saklı olmak üzere toplamda 4,693.000-TL’nin 3 taksitte 30.05.2014 tarihinde 1.466,500-TL, 25.07.2014 tarihinde 1.466.500-TL ve 25.10.2014 tarihinde ise 1.760.000-TL ödeyeceğinin düzenlendiği, davalının yükümlülüğünde bulunan edimleri son derece eksiksiz bir şekilde yerine getirmiş olup, davacı ise yaptığı ödemelerin taraflar arasında imzalanan sözleşmede belirlenen zamanlarda ve tutarlarda yapılmayarak yükümlülüğünü yerine getirmediğinden inşaatlar tamamlanamadığını,mahkemece işbu durum gözetilmeden eksik ve hatalı değerlendirmeler neticesinde davanın kabulüne yönelik verilen kararının kaldırılması gerektiğini,. taraflar arasındaki gizli adi ortaklık ilişkisinde yönetici ortak olarak görevlendirilen müvekkili şirketin edimlerini eksiksiz şekilde yerine getirmiş iken davacının öncelikli edimlerini yerine getirmediği göz ardı edilerek bu hususta mahkemece eksik ve hatalı bir değerlendirme yapıldığını,davalının bu ilişkide “Yönetici Ortak” olarak belirlendiğini, davacının edimini yerine getirmediğinden sözleşme konusu projenin inşasının bu şekilde kendi kusuruyla geciktirildiğini, belirtilen kaynaklarda, iç ortaklığın özel bir türü olan gizli adi ortaklık ilişkisinde taraflar arasındaki ilişkiyi belirleyerek gizli ortağın aynı etki taşımayan, sadece kişisel talep hakkı doğuran bir alacak hakkı bulunduğunun bildirildiğini, gizli adi ortaklıkta hem aktif, hem de pasif ortağın müşterek amacın gerçekleştirilmesine birlikte katılmaları gerektiğini,davacının dava konusu edilen sözleşmelerde yer alan “finans sağlama yükümlülüklerini” sözleşmede belirlenen miktar ve zamanlarda yerine getirmediği,, projelerin gerçekleştirilmesi noktasında süreci çok ciddi biçimde sekteye uğrattığı, bu şekilde müvekkili şirketin de edimlerini yerine getirmesinde çok büyük sıkıntılar yarattığını, bu durum dava konusu edilen inşaat projelerine dair ilgili Kadıköy belediyesi imar İşlem ve Tapu Sicil Müdürlüğü dosyaları ile de sabit olup,mahkemece tüm bu hususlar incelenmeden eksik inceleme neticesinde davanın kabulüne karar verilmesi son derece hukuka aykırı olduğu ve kaldırılması gerektiğini,dava konusu adi ortaklık ilişkisine dair taşınmaz inşaatları davacının yükümlülüğünü yerine getirmemesi dolayısıyla tamamlanmadığından; yerel mahkemece haklı fesih nedeni sayılarak davanın kabulü kararı verilmesinin hatalı olduğunu, davacı yanın edimlerini yerine getirmemesi sebebiyle sözleşmeye aykırı olacak şekilde adeta projenin finans yükümlülüğünün davalı şirketin üzerinde kaldığı,bu sebeple davalının hissedarlarına ait bir gayrimenkulü teminat göstererek yüksek bedelle faiz almak durumunda kaldığı gibi, çok yüksek faiz ödemeleri ile karşı karşıya kaldığını,davalı tarafından sağlanan finansman ve harcanan bu bedellerin müvekkili şirketin ticari defter ve dayanak kayıtları ile de sabit olduğunu,davacının bundan habersiz gibi , henüz adi ortaklık tasfiye aşamasına gelmeden adi ortaklık konusu işe dair ödediği bedellerin iadesi talepli işbu davanın hiçbir dayanağı olmadığını,mahkemece inşaatın halen devam ettiği, bitirilmediği görüldüğünden TBKnin 639. maddesinin 7. fıkrası uyarınca, davacı lehine haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, fesih ile birlikte adi ortaklığın tasfiye edilmesi gerektiği sonucuna varılmış olsa da, müvekkili şirketin inşaatları tamamlayamamasının başlıca sebebinin ; davacı “Proje Ortağı Kaid”in projenin finansmanını sağlamak üzere taahhüt altına girdiği ve muhasebe kayıtlarını denetlemekle yükümlü iken işbu yükümlülüklerini hiçbir şekilde yerine getirememesi olduğunu, “Proje Ortağı Kaid”in yükümlülükleri irdelenmeden verilen kararın kaldırılması gerektiğini, mahkemece; dava konusu adi ortaklık ilişkisine konu sözleşmeler sebebiyle, toplamda 2.250.000,00-TLnin dava tarihinden itibaren avans faizi ile müvekkili şirketin ödemesinden bahisle hüküm kurulduğunu,ancak Kaid Rabban şirketi mutlak anlaşma hükümlerine aykırı hareket ettiği gibi ortaklık sorumluluğunda olan tutarları ve ödeme günleri anlaşmada açık bir şekilde belirtilen ödemeleri de yapmadığından müvekkili … Yapı A.Ş.yi ciddi anlamda sıkıntıya sokmuş telafisi ağır maliyetler ve durumlarla baş başa bırakmasına rağmen müvekkilin sorumlu tutulmasının son derece hukuka aykırı olduğunu,mahkemece her ne kadar müvekkil şirketin inşaatları zamanında tamamlamadığından bahsedilerek davacı yan için haklı nedenle feshin koşulları oluştuğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; inşaatın tamamlanmasının gecikmesinin sebebi davacı yanın gerekli finansmanı sağlamayarak yükümlülüğüne aykırı davranması olduğunu,ancak huzurdaki dosyada gerek davacının kendi kusuruyla edimlerini yerine getirmemesi ve gerekse de tüm dünyayı etkileyen pandemi gibi olağanüstü ve ayrıca davacıdan kaynaklanan sebeplerle inşaatın tamamlanamamasında müvekkiline hiçbir şekilde kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını,mahkemece inşaatın devam etmesinin sebepleri araştırılmadan, kaldı ki bu yönde davacının iddiası ileri sürdüğü bir delil olmadan davalıya kusur atfedilerek adi ortaklığın haklı sebeple feshine dair verilen kararın her yönüyle eksik inceleme ürünü olduğunu,davalının yaptığı harcamal belgelerinin bilirkişi raporlarında ve mahkemece de değerlendirilmediğini,ayrınıtılı rapora itirazları belirtilerek,bu açıklama ve itirazların yanı müvekkili şirket hesabına gelen ve YESM firmasına gelen ödeme tutarları toplamda 3.293.000-TL olduğu, 21.11.2014te 100.000-TL iade yapılmış olup; İşbank hesabından yapılan bu iade işleminin de dikkate alınmadığını,davacı yatırımcının her ne kadar yapması gereken masraf ve ödemelerin bir kısmı sözleşmede belirtilmiş olsa dahi bu yükümlülüklerine uygun davranmamış ve ayrıca döviz artışı dolayısıyla inşaatta yaşanan maliyet artışları, ödemeleri geciktirmelerinden dolayı inşaatların gecikmesinden kaynaklanan maliyet artışları, oluşan ekstra finans maliyetleri ve mal sahiplerine ödenen ve ödenecek olan gecikme kaynaklı ceza ve kıra ödemeleri vesair birçok ödemeden sorumlu olduğunu, davacının kusuru ile 2014 yılından bugüne devam eden inşaatların bugüne kadar geciktiği ve sarktığı dikkate alındığında yapılan operasyonel giderler ve işletme giderleri yönünden itirazların dikkate alınmasının zorunlu olduğunu, ofis kiraları, personel ödemeleri ve sair giderler dahi sadece aylık 50.000 ile 100.000 TL arası bir rakam tuttuğu ve bu tutarlardan haliyle yatırımcı firma da eşit olarak sorumlu olduğunu, operasyonel giderlerinde bu projelerin maliyeti olarak değerlendirilmesi gerektiğini,bunun 4 yıldan daha uzun bir sure hesap edildiğinde 3.000.000 ile 5.000.000 TL arası ciddi bir rakam olduğunu,bu masraflara ilişkin bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulduğunu, davacının yetkilisi …. tarafından bu kez bu davanın dışı olan Atıkan projesi ile ilgili olarak benzer iddialarla bu kez anılan proje için kendilerinin şahsı ile sözleşme imzalandığından bahisle Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2018/159E. sayılı dosya ile dava açıldığını, her iki dosyada davacı taraflar farklı ise aralarındaki organik bağ olduğunu, birleştirme kararı verilmesi yönündeki taleplerinin reddedildiğini,bununu da hukuka aykırı olduğunu,dava konusu adi ortaklık ilişkisine dair taşınmaz inşaatlarının tamamlanamamasının sebebi araştırılmadan davalıya kusur atfedilerek ileri sürülen bedellerin iadesi talepli erken açılan davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,dava konusu “… Apartmanları” ve “… Apartmanları” inşa projelerine konu taşınmaz inşaatları davacı yanın yükümlülüklerini yerine getirmemesinden ötürü tamamlanmadığı,buna rağmen taraflar arasında akdedilen 27.05.2014 tarihti “İşbirliği Sözleşmeleri”ne konu taşınmaz inşaatları tamamlanmadığından, işbu işbirliği sözleşmelerine konu olan ortak amacın henüz bu aşamada daha gerçekleşmediği ve adi ortaklığa konu olan inşaat işlerinin henüz tamamlanmadığı sabit olduğundan; adi ortaklığa konu bu işlerin tamamlanmasından önce davacı tarafından adi ortaklık için ödenen bedellerin iade edilmesinin söz konusu olamayacağı gözetilerek erken açılan davanın söz konusu olduğunu, davacı yanın yükümlülükleri irdelenmeden müvekkilinin kusuru ile inşaatın tamamlanmaması kabul edilerek, ödemelerin iadesine karar verildiğini, taraflar arasında akdedilen 27.05.2014 tarihli “İşbirliği Sözleşmeleri”nin “Beyanlar” başlıklı bölümünde ifade edilen kar paylaşımının ancak ve ancak adi ortaklığın tasfiye aşamasına gelmesi ile yapılabileceği, bu aşamaya gelinmeden de ortaklığa konu işlerden bahisle bir ödeme talep edilemeyeceği,ancak mahkemece sunulan tüm bilgi ve belgeler incelenmeden adi ortaklığın tasfiyesine karar verildiğini,dava konusu İşbirliği sözleşmelerine konu dava dışı 3. kişilerle yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmeleri de halen geçerliliğini korumakta olup;,bu sözleşmelerin de halihazırda davacı ile müvekkili şirket arasında kurulan işbirliği/adi ortaklık çerçevesinde bağlayıcı olduğunu,henüz tasfiye aşamasına gelmeyen bir adi ortaklık ilişkisinden bahisle her ne ad altında olursa olsun bir ödeme talep edilemeyeceği, bu şekilde talepler içeren davaların erken açıldığı kabul edilerek reddi gerektiğini, davanın erken açılması nedeniyle reddi gerekirken kabulü kararının hukuka aykırı olduğunu beyanla karar kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, adi ortaklık sözleşmesi gereği davalının edimlerini yerine getirmediği ve davacının zarara uğradığı gerekçesi ile davacının koyduğu sermayenin iadesi talebine yönelik alacak talebine ilişkindir. Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. md. 620/1 ) . Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK’nın 639. maddesinin 7. bendinde ise, “Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla” ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir. Adi ortaklık sözleşmesinin haklı sebeple feshi için ortaklık süresinin önemi bulunmamaktadır. Haklı sebeple fesih hakkı; mutlak ortaksal bir hak olup, bu hakkın ortaklık sözleşmesiyle sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır. Gerçekten ortaklar arasındaki ilişkinin devam etmesini haklı göstermeyecek bazı durumlar ortaya çıkarsa, bu durumda ortakların ortaklığın feshini mahkemeden istemesi mümkündür. Hatta belirli süreli ortaklıklarda da sözleşmede belirtilen ortaklık süresinin bitmesinden önce haklı sebeple sözleşmenin feshi davası açmak olanaklıdır ( Şener, Oruç Hami, Adi Ortaklık, Ankara: Yetkin Yayıncılık, 2008, s. 482 ). Ortak tarafından ileri sürülen sebebin, ortaklığın sona erdirilmesine olanak sağlayacak derecede haklı olup olmadığının belirlenmesi mahkemenin takdirindedir. Ayrıca fesih talebinin mutlaka fesih istenmesi şeklinde açıkça olması zorunluluğu yoktur. Örneğin; ortağın, ortaklığa getirdiği sermayenin iadesini istemesi, ortaklığın feshi ve tasfiyesi istemini de kapsamaktadır.Adi ortaklığın sona ermesi ile birlikte ortaklık tasfiye aşamasına girer. Ortaklar arasındaki hukuki bağ, tasfiye tamamlanmadan ortadan kalkmış kabul edilemez. Tasfiye, ortaklar arasındaki ortaklık ilişkisinin tamamen sona erdirilmesine yönelik kanuni bir usuldür. Tasfiye ile artık ortaklık malvarlığı para haline dönüştürülecek, borçlar ödenecek, sermaye değerleri ortaklara iade edilecek ve geri kalan meblağ ortaklar arasında kar ve zararın paylaşılması esasına göre dağıtılacaktır. Adi ortaklığın tasfiyesi ya tarafların anlaşması suretiyle ya da bizzat mahkemece yapılır. Taraflar tasfiye konusunda anlaşmadığı takdirde ortaklığın tasfiyesinin mahkemece TBK’nın 642 vd. madde hükümlerine uygun olarak yapılması gerekir. Öte taraftan; ortağın, ortaklığa getirdiği sermayenin ve kar payının tahsilini istemesi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebini de kapsamaktadır. Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 644. maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”. Aynı Kanun’un “Kazanç ve zararın paylaşımı” başlıklı 643. maddesinde ise; ” Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır ( TBK md 642). Keza, aynı Kanun’un “Kazanç ve zarara katılma başlıklı” 623. maddesi de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir. Bu aşamada mahkemece; yukarıdaki Kanun hükümlerine göre, öncelikle tarafların anlaşarak tasfiye memuru belirlemeleri istenmeli, tarafların bu konuda anlaşamamaları halinde ise tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru resen atanmalıdır. Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir. İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır. Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir. Somut olayda,taraflar arasında … Apart. Ve … Apartmanının yapımına ilişkin adi ortaklık sözleşmesinde lider ortağın davalı … Yapı olduğu, projelerin geliştirilmesi organizasyonu inşaatı hazır hale getirilmesi ve projenin anlaşmaya göre tamamlanması ve inşaatın bitirilmesi yükümlülüğünün lider ortak … Yapıya ait olduğu, proje ortağı davacı … şirketinin sorumluluğunun ise proje muhasebesinin düzenli kontrolü ve finansman sağlanmasına yönelik bulunduğu anlaşılmıştır.Adi ortaklık konusu 2 adet projeye ilişkindir.Dava ve keşif tarihlerinde her iki projenin daha tamamlanamadığı ve … Apartmanında inşaata başlama tarihinin 01/06/2014 – bitiş tarihinin 01/09/2015, … Apartmanında inşaata başlama tarihinin 15/06/2014- bitiş tarihinin 15/06/2015 olduğu, 22/12/2017 tarihinde mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetince mahallinde yapılan keşif tarihi itibariyle … Apartmanının %60’ının tamamlanmış olduğu, bitirilebilmesi için 12 ay daha imalat yapılması gerektiği, … apartmanının %90’ının tamamlanmış olduğu bitirilebilmesi için 4 ay daha imalat yapılması gerektiği tespit edilmekle ,inşaatların bitmesi gereken tarihten 2 yıl sonrasında bile tamamlanmadığı belirlenmiştir. Davalı tarafça inşaatların süresinde tamamlanması edimini yerine getirmediğinden,TBK 620.madde ve devamı maddelerinde belirtilen TBK 639,642643 ve 644.maddelere dair adi ortaklık hükümleri ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi hükümlerinin dava konusu olayda uygulanması gerektiği,davacının adi ortaklık sermayesi talep etmesinin aynı zamanda fesih ve tasfiye talebini içermesi şeklinde kabul edilmesi gerektiği gözetilerek,bu doğrultuda bilirkişi incelemeleri yapıldığı,henüz 2 dairenin satılmadığı anlaşılmıştır. Son bilançonun düzenlemesinin yapılması için resen seçilen bilirkişiler mali müşavir bilirkişi Prof. Dr. …, borçlar hukukçusu bilirkişi öğretim üyesi Dr…., gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi … ve inşaat mühendisi bilirkişi Doç.Dr. … ‘den kurulu bilirkişi heyetinden alınan 07/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda; adi ortaklığın tüm malvarlığı’nın aktif ve pasifi ile belirlenmesi sonucu ortaya çıkarılan malvarlığı bilançosunun adi ortaklığın bilançosu oluşturulurken adi ortaklığa konu … ve … Apartmanları ile ilgili maliyetler ve satış bedellerinin netleştirilmesi gerektiğini, maliyetler; taraflarınca yerinde inceleme sırasında talep ettikleri şirketin ticari kayıtlarına göre dava konusu işler ile ilgili maliyetler 150,151 ve 280 hesaplarında yer almış ve yerinde inceleme sırasında şirketin yevmiye kapanış maddeleri incelenerek toplam maliyet hesabının çıkartıldığını, adi ortaklığın her iki apartmana yönelik yapmış olduğu maliyetlerin toplam tutarı 4.050.510,42-TLolup tarafların adi ortaklığa yaptığı ödemeleri geri almasına ilişkin tespitlerinin davacı şirketin davalı şirkete söz konusu işler ile ilgili olarak dava tarihine kadar 3.396.413TL ödediği, davalı şirketin ise davacıdan almış olduğu ödemelerin tenzil edilerek işle ilgili yapmış olduğu nihai harcama tutarının 654.097,42-TL olduğu, adi ortaklığın aktifini oluşturan malvarlığının paylaşımında ortaya çıkan kar payının hesaplanmasında alternatif satılan dairlerin değerinin bilirkişilerce tespit edilen rayiç değere göre hesaplandığında aktif toplamının 7.940.099,01-TL, pasif toplamının 7.940.099,01-TL, ortaklardan davacı şirketin davalıya … ve … Apartmanları için ödemiş olduğu 3.396.413,00-TL nin adi ortaklıktan davacı alacağı olarak tespit edildiği,davalı şirketin ise … Apt ve … Apt. ile ilgili olarak yapılan giderlerin şirketin ticari defter kayıtlarında tespit edilen 4.050.510,42-TL davacının yaptığı 3.396.413,00-TL tutarında alacağı bulunduğu, tarafların arasındaki sözleşme uyarınca elde edilecek kardan proje ortağı olan davacının %75, lider ortak olan davalının ise %25 oranında kar paylaşım hesabının çıkartıldığını, kar paylaşımı yapılacak tutarın 3.889.588,59-TL tutarının davacı kar payı alacağının 2.917.191,44-TL tutarında 972.397,15 TL tutarında olduğunu, davacının adi ortalıktan toplam alacağının 6.313.604,44-TL .davalının adi ortaklıktan alacağının ise sağladığı parasal kaynağın geri ödemesinin 654.097,42-TL ,3.889.588,59-TL karın %25 i olan kar payının 972.397,15-TL adi ortaklıktan davalı alacağının 1.626.494,57-TL olarak hesaplanan davalının adi ortaklıktan alacağının söz konusu olduğunu, ancak adi ortaklığın malvarlığını oluşturan ,bitmiş dairelerin satış bedellerinin ve davalının ticari defterlerinde kayıtlı bulunan satılmamış iki dairenin tutarlarının zaten davalı nezdinde olduğunu, satılan dairelerin ticari kayıtlardaki satış bedelleri üzerinden hesaplamanın aktif toplamı 7.513.861,38-TL pasif toplamının 7.513.861,38-TL olduğu, ortaklardan davacı şirketin davalıya … ve … Apartmanları için ödemiş olduğu 3.396.413,00-TL nin adi ortaklıktan davacı alacağı olarak tespit edildiğini,davalı şirketin ise … Apt. Ve … Apt. ile ilgili olarak yapılan giderlerin, şirketin ticari defter kayıtlarında tespit etmiş oldukları 4.050.510,42-TL sinden davacının yaptığı 3.396.413,00-TL tutarında ödeme tenzil edildiğinde adi ortaklıktan 654.097,42-TL tutarında alacağı bulunduğunu, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca elde edilecek kardan proje ortağı olan davacının %75, lider ortak olan davalının ise %25 oranında kar paylaşım hesabı davacının kar alacağı 2.597.513,22-TL. davalı kar alacağı 865.837,74-TL olduğu, bu durumda davacının adi ortaklıktan toplam alacağının 5.993,926,22-TL, davalının adi ortaklıktan alacağının ise sağladığı parasal kaynağın geri ödemesi 654.097,42-TL olup ,3.463.350,96-TL karın %25 i olan kar payının 865.837,74-TL,buna göre davalı alacağının 1.519.935,16-TL olarak hesaplandığı, davalının adi ortaklıktan alacağının söz konusu olduğunu ancak adi ortaklığın malvarlığını oluşturan, bitmiş dairlerin satış bedelleri ve davalının ticari defterlerinde kayıtlı bulunan satılmamış iki dairenin tutarlarının davalı nezdinde olduğunu bildirmişlerdir. Yargılama sırasında kar paylaşımı %75 davacı ortak,%25 davalı lider ortak arasında yapılarak, davacının 2.597.513,22-TL.kar alacağı, davalının ise 865.837,74 TL kar alacağının hesaplandığı,ayrıca davacının adi ortaklıktan toplam alacağının 5.993,926,22 TL, davalının adi ortaklıktan alacağının ise sağladığı parasal kaynağın geri ödemesi 654.097,42TL olmakla,buna göre 3.463.350,96 TL karın %25 i olan kar payının 865.837,74 TL olması karşısında,davalı alacağının ise 1.519.935,16 TL olarak hesaplandığı,2 dairenin satılmadığı ve davalı uhdesinde bulunduğu belirlenmekle, bu tespitler doğrultusunda mahkemece davacı alacağına hükmedilmesinde aykırılık görülmemiştir. Ayrıca, HMK 166.madde kapsamında birleştirilmesi istenilen dava dosyasının birleştirilmesi talebinin reddi de yerindedir. Bu bağlamda yeni bilirkişi raporu alınmasının davaya katkısı olmayacaktır.Bu nedenle mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacının ve davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, Davalıdan alınması gereken 153.697,50 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 38.424,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 115.273,13 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 15/06/2023