Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/500 E. 2023/988 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/500
KARAR NO: 2023/988
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/10/2020
NUMARASI: 2020/805 E – 2020/521 K
DAVANIN KONUSU: Tespit
KARAR TARİHİ: 30/03/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 17/07/2018 tarihinde şuanda davalı olan şirketin dava dışı … ile birlikte kurduklarını, müvekkilinin o tarihten itibaren mevcut ticaret ünvanı ile fırın işlemeye başladığını, müvekkilinin mevcut fırını 2013 yılında dava dışı …’nun da payını alarak şirketin tek ortağı konumuna geldiğini, 2014 yılı başında ise mevcut davalı şirketin yetkilisi ve arkadaşı olan … müvekkili ile birlikte ortaklık kurmak istediğini, müvekkilinin de o dönemin ekonomik koşulları nedeniyle ortak da araması ve davalının müvekkili ile eskiden gelen arkadaşlığının olması sebebiyle bu duruma olumlu baktığını, aynı zamanda … şahsının taraf olduğu velayet davasında fayda sağlar düşüncesi ile şuanda davalı olan şirketin resmi olarak devrinin kendi üzerine yapılmasını istediğini, o dönemde müvekkilinin …’ün taraf olduğu velayet davasında fayda sağlar düşüncesi ile şuanda davalı olan şirketin resmi olarak devrinin kendi üzerine yapılmasını istediğini, o dönemde müvekkilinin … ile eskiden gelen arkadaşlığının olması ve zaten ortak olacak olması sebebiyle bu duruma onay verdiğini, bu çerçevede 25/04/2014 tarihinde müvekkilinin şirketi şuanda davalı şirketin yetkilisi …’e devrettiğini, müvekkilinin … Unlu Mamülleri fırının olduğu çevrede 13 yıldır fırın işleterek esnaflık yaptığını, söz konusu adi ortaklığın asıl ve müşterek amacının o dönem hali hazırda var olan ve halen devam eden fırının işletilmesi ve kazanç elde edilmesinin olduğunu, fırındaki kasanın iki anahtarı olduğunu ve birinin müvekkilinde iken diğer anahtarın da davalı şirket yetkilisinde olduğunu, söz konusu adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olarak değil sözlü olarak kurulduğunu ve bu kapsamda adi ortaklığın mevcut olduğuna ilişkin delillerinin kendilerinde mevcut olduğunu, müvekkilinin 6 yıl boyunca adi ortaklık ilişkisi içerisinde iken 2020 yılının başında taraflar arasında alacak borç ilişkilerinde anlaşmazlıklar başlaması üzerine davalı şirket yetkilisinin müvekkiline fırının kendisine ait olduğunu, kasanın ve dükkanın anahtarını vermesini istediğini ve müvekkilinin hakkında kasanın anahtarını çaldığı iddiasıyla açıktan hırsızlık ve tehdit suçlarından savcılığa şikayette bulunulduğunu ve müvekkili hakkında takipsizlik karar verildiğini davalı şirket yetkilisi tarafından isnat edilen suçlar sebebiyle dava açma zorunluluğunun hasıl olduğunu tüm bu nedenlerle taraflar arasındaki adi ortaklığın tespitine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Kararın resen verildiği, davalıya tebligat yapılmadığı görülmüştür. İlk Derece Mahkemesi tarafından; “İlerde açılacak bir eda (adi ortaklığın tasfiyesi veya kar payının tahsili) davasında ileri sürülecek ve kanıtlanacak hususların ayrı bir dava konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Davacı, davalı ile arasında bir adi ortaklık bulunduğunu açacağı bir eda davasında ileri sürüp ispat edebilir. Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/9698 Esas, 2016/1150 Karar sayılı ilamı da aynı doğrultuda olduğu….” gerekçeleriyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle: 25.04.2022 tarihinde müvekkilinin davalı şirketi şu anda davalı şirketin yetkilisi …’e devrettiğini, devir ile birlikte müvekkili ve davalının davalı şirketi 25.04.2014 tarihinden işbu dava tarihine kadar 6 yıl boyunca fırını beraber yönettiklerini, bu kapsamda sözlü olarak adi ortaklık kurduklarını, fırındaki kasanın iki anahtarı olup anahtarlardan birinin müvekkilinde diğerinin ise davalı şirket yetkilisinde olduğunu, davalı şirket yetkilisinin 6 yıl boyunca müvekkiliyle adi ortaklık ilişkisi içerisindeyken 2020 yılının başında taraflar arasında alacak-borç ilişkisinde anlaşmazlıklar çıkması üzerine, davalı şirket yetkilisinin müvekkilinden, fırının kendisine ait olduğunu kasanın ve dükkanın anahtarlarını vermesini istediğini ve müvekkili hakkında kasanın anahtarlarını çaldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu, savcılık dosyasında müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, taraflar arasında mevcut olan soruşturma dosyaları ve davalı şirket yetkilisinin tutumunun söz konusu tespiti zorunlu kıldığını, davalı şirket yetkilisinin bu zamana kadar sürdürmüş olduğu adi ortaklık ilişkisini kötüye kullanarak müvekkilini fırında safdışı bırakmak istediğini, müvekkilinin davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, davacı tarafından davalı şirkete devredilen fırının taraflar arasında kurulan adi ortaklık tarafından işletildiğinin ve adi ortaklığın tesbiti istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında adi ortaklık konusunda sözle sözleşme yapıldığını fırın 6 yıldır adi ortaklık tarafından işletildiğini, davalı tarafından savcılık şikayetleri yapıldığını ileri sürerek adi ortaklığın tespitini talep etmiştir. Davacı talepleri arasında edaya (yapmak, vermek) ilişkin talep yoktur. Bir davada hukuki yararın bulunup bulunmadığı dava şartıdır. Tespit davası açılabilmesi için henüz eda davası açma zamanının gelmemiş olması veya eda davası açılmasının mümkün olmaması ve böyle bir davanın açılmasında davacının hukuki yararının bulunması gerekir. Bunu hakim görevi gereği re’sen araştırmak durumundadır. Eda davasında da yine davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması gerekir. Eda davasında davacının hukuki yararının bulunması için davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı davacının hakkını ikrar eder ve fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulabilecek bir hüküm elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Eda davasının konusu hem kişisel hem de ayni haklar olabilir. Burada davalının olumlu (yapmak, vermek) veya olumsuz (yapmamak, yapamamak) bir edaya (edime) mahkum edilmesi istenebilir. Eda davası açılması mümkün olan hallerde de tespit davası açılmasında hukuki yarar mevcut değildir. Çünkü, eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur. Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Somut olayda, davacı, iş bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunduğunu iddia ve ispat etmiş değildir. Davacı, davalı ile arasında bir adi ortaklık bulunduğunu açacağı bir eda davasında ileri sürüp ispat edebilir. İlk derece mahkemesince yukarıda belirtilen yönler nazara alınarak verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirilmesi bakımından usul yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/03/2023