Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/476 E. 2023/485 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/476
KARAR NO: 2023/485
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2022
NUMARASI: 2022/503 E
DAVANIN KONUSU: Ticari Şirket
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin ortaklarının … ve … olduğunu, davacı şirket ile davalı şirket arasında İstanbul İli Kadıköy İlçesinde inşaat yapım projeleri yapmak amacıyla Beşiktaş … Noterliği’nin 22/06/2015 tarih ve … yevmiye nolu “Adi Ortaklık Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile “… İnşaat Adi Ortalığı” ünvanlı adi ortaklık kurulduğunu ve söz konusu adi ortaklık sözleşmesine göre ortaklığın yönetiminin Ortaklık İdare Kurulunca yapılacağının ve bu idare kurulunun davacı şirketin ortağı … ile davalı şirket adına … tarafından birlikte oluşturulduğu halde söz konusu idare kurulu tarafından davacı şirketi doğrudan zarara uğratma amacıyla bir takım iş ve işlemlerin yapıldığının tespit edildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası üzerinden davacı şirket aleyhine davacı şirketin haberi olmaksızın yapılan ciroya dayalı olarak 10.085.000,00 TL’lik icra takibi başlatıldığını, bu miktarın taraflar arasındaki veya davacı ile adi ortaklık arasındaki cari hesapta veya mizanda yer almayan bir borç tutarı olması itibariyle kötü niyetle yapılmış bir cironun söz konusu olduğu, icra takibinin iptali amacıyla açılan ve İstanbul 12. İcra Hukuk Mahkemesi’ nin 2022/320 Esas sayılı dosyası üzerinden işlem gören dava dosyasında icra takibinin tedbiren durdurulmasına karar verildiğini, söz konusu adi ortaklık idare kurulu imza yetkisi ile davacı şirketin haksız bir şekilde borçlandırıldığını, takibe konu senedin davacı şirketin yetkilisi olan ve aynı zamanda adi ortaklık kurulu üyesi olan davalı …’in tek imzasıyla düzenlenmiş olduğunu, söz konusu senedin düzenlenmesinden davacı şirketin diğer ortağı/yetkilisi/müdürü …’ nun haberinin dahi olmadığı belirtilerek ve dilekçede ileri sürülen sair sebeplere dayalı olarak söz konusu “… İnşaat Adi Ortalığı İdare Kurulu”nun azledilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı … vekili tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde müvekkilinin davacı şirketin %50 ortağı olduğu, şirket ile ilgili tüm kararların müştereken alınacağı yönünde karar bulunduğunu, müvekkilinin imzası ve onayı olmadan şirketi ilgilendiren hiçbir işlemin yapılamayacağı, şirketin lehine veya aleyhine herhangi bir dava açılamayacağı hususlarının kararlaştırıldığı, buna rağmen müvekkilinin onayı ve izni olmaksızın bu davanın müvekkilinin rızası hilafına açılmış olduğunu, bu davayı açan avukat hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, adi ortaklık sözleşmesinin 6. Maddesine göre ortaklık idare kurulunun iki kişiden oluşturulduğunu, bu iki kişiden birinin müvekkili olduğunu, ileri sürülen taleplerin hiçbir hukuka uyar yanının bulunmadığını, ileri sürülen iddiaların iftira niteliğinde olduğunu, aksine dilekçede belirtilen şekilde temin edilen finansmanın … tarafından ve bu konularda işlem yapmaya yetkili olması nedeniyle, adi ortaklığın borçlarının ödenmesi için kullanmayıp davacı şirketin başka borçlarının ödenmesi amacıyla kullanıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir. Diğer davalılar vekili tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde davalı gösterilen şirketin ortaklık idare kurulu üyesi olmaması nedeniyle bu davalı yönünden husumet itirazında bulunularak bu davalı yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle karar verilmesi talep edilmek suretiyle ileri sürülen taleplerin hiçbir hukuki dayanağının ve geçerliliğinin bulunmadığı ve azil için haklı sebep olduğu ileri sürülen icra takibine konu kambiyo senetleri ile ilgili iddiaların afaki nitelikte olduğu vesair iddialarında afaki nitelikte olup yasal ve sözleşmesel dayanaktan yoksun ve haksız olduğu savunularak davanın reddine karar verilmesi istenmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından “Davanın niteliği, dava dilekçesi, cevap dilekçeleri, tedbir talebine ilişkin dilekçe, tedbir talebinin esas hakkında sonuç temin eder mahiyeti, şirketin kendi kendine yönetiminin asıl olması, müdahalenin çok istisnai kriterlere bağlı olarak düşünülmesi gereği, ihtiyati tedbire ilişkin yasal düzenlemeler, yakın ispata ilişkin kurallar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli yasal ve maddi şartların somut olayda gerçekleşmediği” gerekçeleriyle tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; Adi ortaklık idare kurulunun imza yetkisi ile müvekkili firmayı haksız bir şekilde borçlandırdığını, söz konusu icra takibine konu senedin ise şirketin diğer yetkilisi olan ve aynı zamanda adi ortaklık kurulu üyesi olan …’in tek imzası ile düzenlendiğini, senedin düzenlendiğinden şirketin diğer ortağı/yetkilisi/müdürü olan …’nun haberi dahi olmadığını, düzenlenen senetle müvekkilinin zarara uğratma amacı güdüldüğünü, müvekkili firmanın diğer ortağı …’in, … İnşaat’ı, adi ortaklıkta belirlenen kar-zarar dağılımı ile ilgili olarak daha sonradan adi ortaklık idare kurulu olmasından kaynaklanan imza yetkisi ile yeni bir ek protokol düzenlemek suretiyle daha az kar etmek zorunda bıraktığını, adi ortaklık sözleşmesinin 4. Maddesinde adi ortaklık içerisindeki kar ve zarar paylaşımının hüküm altına alındığını, adi ortaklık çatısı altında tarafların eşit oranda fatura keseceklerini, tarafların adi ortaklık çerçevesinde üstlenmiş oldukları ifayı yerine getirmek için yapmış oldukları faaliyetleri fatura ettikten sonra adi ortaklık kasasına giren paradan %60 – %40 kar ve zarar dağılımı yapmaları gerektiğini, fakat ek protokolden sonra müvekkili firmanın daha düşük bir şekilde fatura kesmesi için formulize edilmiş bir durumun ortaya çıktığını, ayrıca idare kurulu tarafından … İnşaat’ın adi ortaklığa olan 7.176.524,87 TL borcun 28.07.2022 tarihinde … A.Ş.’ye temlik edildiğini, 7.176.524,87 TL olan borcun ”tasfiye tarihinden itibaren tasfiye gayesi ile sınırlı olarak faaliyetine devam edecek olması nedeniyle devir ve temlik tutarı ile sınırlı olmaksızın ileride doğabilecek cari hesap borcunun ödenmesi için DEVREDEN’in diğer kurucu ortağı ve temlik borçlusu muhatap … İNŞAAT’tan olan cari hesap alacağının 7.250.000 TL tutarındaki kısmını…” şeklinde ifade edilerek ve ”yuvarlama” hesabıyla 74.000 TL fazladan takdir edilmiş bir miktarın olarak temlik ettiğini, … İnşaat tarafından adi ortaklık borcuna istinaden İstanbul ili Kadıköy ilçesi … Mahallesi … ada … parsel adresinde bulunan adi ortaklık mülkiyetindeki dükkan vasfında olan taşınmaz üzerine 6.000.000 TL bedelli … A.Ş. Lehine ipotek tesis edildiğini, dosyaya mübrez 14.04.2022 tarihli adi ortaklık ortaklarının tamamının imzası ile düzenlenen Ön Protokol’ün 9.maddesinde de bu hususta anlaşıldığını, bu ipoteğin 28.07.2022 tarihinde … adlı kişiye temlik edildiğini ve buna karşılık 6.000.000 TL’lik ödemenin …’a yapıldığını, akabinde … tarafından müvekkili şirket hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, hem ipotek temlikinin hem de … İnşaat’ın adi ortaklığa olan borcunun … A.Ş.’ye temlikinin aynı gün içinde gerçekleştiğini, adi ortaklık borcuna istinaden … A.Ş. Lehine tesis edilen ipoteğin üçüncü bir kişiye temliki halinde her şeyden önce cari hesaptan 6.000.000 TL bedelli borcun mahsup edilmesi gerekmesine karşın bunun yapılmadığını, adi ortaklık idare kurulu ve aynı zamanda müvekkili firmanın ortağı …’in müvekkili firmanın diğer ortağı … ile olan husumetinden dolayı, …’in müvekkil firmanın ortağı olmasına rağmen müvekkili firma aleyhine iş ve işlemler yaptığını, Adi Ortaklık idare kurulunun müvekkili firmanın ticari defterleri ve cari hesabı inceleme yetkisini de kısıtladığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, adi ortaklık idare kurulunun azli talebine ilişkindir. Davacı adi ortaklık idare kurulunda davacı şirketin ortağı olan …’in davacı adına temsilci olarak atandığını, … A.Ş. adına ise …’ın temsilci olarak atandığını, … ile diğer ortak arasında husumet olduğunu ileri sürerek adi ortaklığın temsil ve idaresi yetkisinin kaldırılmasını istemektedir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nın 389/1. Maddesi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir, şeklindedir. HMK’nın 390/2 maddesine göre de, tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Ayrıca bu kapsamda ihtiyati tedbir talebinin somutlaştırılması gerekir. HMK’nın 389/1. Maddesinde açıkça belirtildiği gibi ihtiyati tedbir ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir. Somut olayda, davalının ihtiyati tedbir istemi, diğer davalı …’in şirket ortağı olarak şirketi zarara uğrattığı ve idare kurulunda diğer adi ortak şirket temsilcisi ile birlikte davacı şirketi kasten zarara uğrattığı sebebine dayanmaktadır. Davalının bahsi geçen talebi eldeki davada uyuşmazlık konusu değildir. Davacı şirket ortağının kendisini zarara soktuğunu iddiasını ise şirket ortağının şirketi zarara uğratması nedeniyle yetkisinin kaldırılması istemiyle de dava açmamıştır. Bunun yanı sıra menfaat çatışması hususu HMK’nın 389 vd. Maddeleri kapsamında tedbir verilmesi gerektirir bir husus değildir. Bu haliyle ihtiyati tedbir şartları oluşmamış olup mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 16/02/2023