Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/3853
KARAR NO: 2023/3926
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 25/09/2023
NUMARASI: 2023/592 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 28/12/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 18/09/2023 havale tarihli ihtiyati haciz talepli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin kurucusu ve yöneticisi olduğu fon ile davalı arasında 01.06.2021 tarihli iki adet “Borç ve Sermaye Finansmanı Karması Şeklinde Proje Yatırımına İlişkin Sözleşme” akdedilerek fon tarafından davalı şirkete yatırım yapıldığını, sözleşmelerden biri uyarınca davalı şirketin “Pehlivan” adında uzun metraj sinema filmi projesini, diğeri uyarınca da “Son Dakika” adında dizi film projesini sözleşmelerin 3. ve 7. Maddeleri uyarınca piyasa koşullarına uygun sürede, sektörel bazda yapım bütçesine oranla en iyi şekilde, sözleşmelerde belirtilen yatırım tutarlarını aşmadan hayata geçireceğini, sözleşmelerin 4. maddeleri uyarınca Fon Pehlivan projesi için 3.500.000,00-TL tutarındaki, Son Dakika Projesi için 11.000.000,00-TL tutarındaki yatırımları davalı şirkete ödeyeceğini, tarafların projelerin hayata geçmesinin akabinde, projelerden elde edilen gelirleri sözleşmelerin 5. maddesinde düzenlenen koşul ve şekillerde 01.06.2026 yılına kadar paylaşacağını, bu tarihten sonra sözleşmelerin kendiliğinden sona ereceğini, müvekkili şirketin kurucusu ve yöneticisi olduğu Fon tarafından sözleşmede belirtilen tutarların davalı tarafa ödendiğini ancak davalı tarafın sözleşmenin esaslı unsurlarına ilişkin olarak sözleşmeye aykırı davranışlarda bulunduğunu ve sözleşmelerin akdedilmesinin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmesine rağmen projelerin halen hayata geçirilmediğini, projeler hayata geçmediği gibi, projelerin hayata geçmesi için gereken işlemlerin dahi yapılmadığını, sözleşmeye ve mevzuata aykırılıklar sebebiyle, sözleşmelerin 9.3. Maddesinde düzenlenen fesih hükmü uyarınca davalıya ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarname ile sözleşmede öngörülen 15 günlük süre içerisinde sözleşmeye aykırılıkların giderilmesinin talep edildiğini, sözleşmeye aykırılıklar giderilmezse 15 günlük sürenin sonunda sözleşmenin feshedilmiş sayılacağının bildirildiğini, ancak davalı tarafça bu 15 günlük süre içerisinde sözleşmeye aykırılıkların hiçbirinin giderilmediğini, davalı tarafın sözleşmeye aykırılıkları ve bu sözleşmeye aykırılıkların hiçbir makul sebebe dayanmamasının müvekkili Şirket’e ve Fon’a sözleşmenin feshinden başka bir çözüm yolu bırakmadığını, ayrıca söz konusu projelere Sermaye Piyasası Mevzuatı kapsamında yatırımcıların tasarruflarının bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulan kolektif bir malvarlığı olan bir yatırım fonu adına yatırım yapıldığını, SPK mevzuatı uyarınca kurucu ve yönetici sıfatını haiz müvekkil Şirket’in yatırım fonuna yatırım yapan müşterilerin hak ve menfaatlerini mümkün olabilecek en yüksek seviyede koruması gerektiğini, müvekkili şirketin kendisini ve yatırımcılarını korumak için her türlü hukuki tedbiri almak zorunda olduğunu, bu kapsamda Sermaye Piyasası Mevzuatı kapsamında yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması yükümlülüğüne uygun olarak müvekkili şirketin, zarar etme pahasına sözleşmeleri feshetmek durumunda kaldığını beyanla öncelikle müvekkili şirket tarafından iki sözleşme kapsamında toplam 14.500.000-TL’lik yatırım yapıldığını ve bu tutarın davalı tarafça üçüncü kişilere, sözleşme sınırlarını aşacak şekilde ve karşılığında hiçbir teminat dahi alınmaksızın gönderildiği görüldüğünden ivedi olarak, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 500.000,00-TL tutarında, davalı şirket aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesini, müvekkili şirketin kurucusu ve yöneticisi olduğu Fon’un davalı tarafa ödediği tüm yatırım tutarının faizi ile iadesine ek olarak uğradığı tüm zararların davalıdan tazmini (HMK 107 uyarınca fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 500.000,00-TL) ile müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde sonuç olarak, davada muacceliyet şartının oluşmadığını,davacı taleplerin belirlenebilir olması nedeniyle belirsiz alacak davası’nın hukuki yarar yoksunluğundan reddine, asi takdirde davacının tüm taleplerinin belirlenebilir olması nedeniyle taleplerin açıklatılmak ve maddi talebin gösterilmesi suretiyle iş bu bedel üzerinden harçların tamamlatılmasına, davacının haksız ve mesnetsiz davasının yapılacak yargılama neticesinde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, sözleşme gereğince alacağın varlığı ve miktarı yapılacak olan yargılama neticesinde tespit edilebileceğinden yaklaşık ispat koşulları oluşmadığı kanaatiyle, İİK 257. maddesinde öngörülen ihtiyati haciz şartları oluşmadığı gerekçesi ile; “Taraflar arasındaki sözleşme gereğince alacağın varlığı ve miktarı yapılacak olan yargılama neticesinde tespit edilebileceğinden yaklaşık ispat koşulları oluşmadığı kanaatiyle, İİK 257. maddesinde öngörülen ihtiyati haciz şartları oluşmadığından davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir. İstinaf dilekçesinde; mahkemenin delillerin değerlendirilmesinde hataya düştüğü,yaklaşık ispatın gerçekleştiği, ihtiyati haciz koşullarının bulunduğu belirtilerek ihtiyati haciz kararı verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, yatırım tutarının iadesine dayalı ihtiyati haciz talebine ilişkindir. İstinafa gelen uyuşmazlık, ihtiyati haciz koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarındadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1.maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır (Yargıtay 19.HD’nin 12/12/2019 Tarih, 2019/2300 E-2019/5531 K). Yaklaşık ispat konusunda, ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı/kuvvetli ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez. Somut olayda, davacı tarafça alacağın varlığının yargılama ile belirleneceği gözetildiğinde, alacağın varlık ve vadesi konusunda yaklaşık ispat koşulları oluşmadığından mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmuştur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirilmesi bakımından usul yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/12/2023