Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/3650 E. 2023/3829 K. 21.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/09/2023
NUMARASI: 2023/169 E – 2023/595 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 21/12/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların abi-kardeş olup uzun süre işçi-işveren olarak birlikte çalıştıklarını ve davalı uhdesinde bulunan … plakalı İETT otobüsü üzerinde davacının da %37,5 oranda pay sahibi olduğu bir ilişki kurulduğunu, bahse konu ticari ilişkinin tarafların aralarında yaptıkları anlaşma uyarınca bozulduğunu, 02/11/2022 tarihli anlaşma uyarınca davacının hissesini davalıya devredeceğini, davalının da bu devir işlemi neticesinde 01/12/2022 tarihine kadar 1.200.000,00 TL’yi davacıya ödeyeceğini, ancak davalı tarafından davacıya eksik ödeme yapıldığını ve bakiye 62.000 TL’nin davacıya ödenmediğini, bu nedenle İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalı adına icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, alacağa sözleşmedeki tarih olan 01/12/2022 tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasına, alacağın likit olması ve taraflar arasında yazılı sözleşme olması nedeniyle %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin açıklama kısmında itirazın kaldırılması ve itirazın kaldırılması ile ilgili maddelere atıf yapıldığını, itirazın kaldırılması davalarında görevli mahkemenin icra hukuk mahkemeleri olduğunu, her ne kadar dava konusu sözleşmenin İİK 68’deki evraklardan biri olan imzası inkar edilmiş adi senet olarak düşünülmüş ise de sözleşme imzalanırken davacının iradesinin sakatlandığını ve bu bağlamda itirazın kaldırılması davasının konusu olamayacağını, davada ticaret mahkemelerinin görevli olmadığını, dava dayanağının adi yazılı bir sözleşme olduğunu, işbu sözleşmenin hisse devir sözleşmesi olmadığı gibi pay devri sözleşmesi de olmadığını, tarafların da tacir olmayıp gerçek kişi olduğunu, taraflar arasında herhangi bir ortaklığında mevcut olmadığını, davacının resmi ve gayri resmi olarak otobüs üzerinde payı olmadığını, otobüs alınırken de maddi bir katkısı olmadığını, davalının kardeşi olduğundan ve yanında çalıştığından bu parayı çalışmalarının karşılığı ve işçilik alacakları için ödediğini, aksinin yazılı delille ispatlanması gerektiğini, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davalının otobüs sahibi olup aynı zamanda şoförlük yaptığını, davacı kardeşinin de bir süre yanında çalıştığını, aralarında çıkan anlaşmazlık sonucunda yollarını ayırdıklarını, davacının kardeşi olması, uzun yıllar yanında çalışmış olması sebebiyle hiçbir maddi katkısı olmamasına rağmen davalının kendisine bir pay verdiğini ve bunun karşılığında 1.138.000 TL üzerinde anlaşıldığını, davalının bu anlaşmaya binaen bu parayı davacıya gönderdiğini, sözleşmedeki toplam 1.200.000 TL’nin bu hisse payı ve işçilik alacaklarının toplamı olduğunu, kalan bakiyenin de 51.001,00 TL kıdem tazminatı ve 10.721,00 TL ihbar tazminatı açıklamasıyla davacıya gönderildiğini, sözleşmenin davalı gergin, yorgun ve uykulu bir haldeyken imzalatıldığını, tarafların hisse bedeli ve işçilik alacakları olarak toplam 1.200.000 TL olarak anlaştıklarını ancak sözleşmeye sadece hisse bedeli olarak yazıldığını, iradesinin sakatlandığını, davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığını, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden esasa girilmesi halinde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonunda; ” her iki tarafın da tacir olmadığı ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmadığı, belirtilen bu nedenlerle eldeki davanın yukarıda izah olunan ticari davalardan hiç bir kategoriye de girmediği, TTK’nın 4. ve 5. maddeleri kapsamında “ticari dava” olarak nitelendirilemeyeceği ve davaya bakmanın asliye hukuk mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu, görev hususunun kamu düzeninden olduğu ve HMK 114/1-c bendi gereğince dava şartı olan bu husus HMK m.115/1 gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden değerlendirilebileceği” gerekçeleriyle davacının davasının görev yönünden reddine, görevli mahkemelerin genel görevli mahkeme İstanbul Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunun tespitine karar verilmiştir.Karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davalı vekil istinaf başvurusunda önceki iddialarını tekrarla birlikte özet olarak; müvekkili lehine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bu yönlerden kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Dava, adi ortaklık nedenine dayalı alacak talebiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstinafa gelen uyuşmazlık ise, görevsizlik kararı verilmesi halinde vekalet ücreti ile yargılama giderine hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. HMK 331/2 maddesine göre, “Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise, talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder.” hükmü amirdir. HMK 323/ğ maddesi gereği vekalet ücreti de harçlar gibi yargılama giderlerindendir. Mahkemenin verdiği görevsizlik kararının kesinleşmesi ve başka mahkemeye gönderilmesi işlemleri ve sonucunun beklenilmesi gerekli olup, açıklanan yasal düzenlemeler gereğince gerekçeli kararla birlikte yargılama giderlerine hükmedilmesi olanağı bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK yürürlüğünden sonra “esastan sonuçlanmayan davada Yargılama Gideri” başlığı altında düzenlenen 331/2 maddesinde yargılamanın tekliği esası benimsenmiş, görevsiz-yetkisiz mahkemede yargılama giderlerine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir. Zira bu kararlar usuli kararlardır. Davanın esasını çözen kararlar değildir. Bu usuli karardan sonra görevli veya yetkili mahkemeye başvurulursa, dava kaldığı yerden devam edecektir. Bundan, yani 332/2 maddesi kapsamından, ilk yetkisizlik veya görevsizlik kararı veren mahkemedeki yargılama için de ayrı bir vekalet ücreti veya yargılama gideri hükmedileceği sonucu çıkartılmamalıdır. Zira dava esastan sonuçlanmadığı için kimin haklı olduğu ortaya çıkmamaktadır. Bu maddeyi, HMK 326 maddesi ile beraber değerlendirmek gerekir. O halde, 1086 sayılı HMUK’dan kaynaklanan karışıklığın, 6100 sayılı HMK ile giderildiği dikkate alınarak, somut davada, görevsizlik kararıyla dosyanın gönderildiği mahkemece esas hakkında yargılamaya devam edilip, haklılık durumuna göre yargılama giderleri ve vekalet ücreti değerlendirileceğinden , görevsizlik kararından dolayı davalı lehine ayrıca vekalet ücreti takdiri gerektiğine ilişkin davalı tarafın istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirilmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/12/2023