Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/323 E. 2023/1643 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/323
KARAR NO: 2023/1643
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/11/2022
NUMARASI: 2022/114 E – 2022/864 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/05/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı – borçlu ile davacı arasında 01.10.2007 tarihinde imzalanan bir ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme ile taraftar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, ancak … TİC. Ltd. Şti. ile … İnş. Ltd. Şti. (Unvan değişikliği sonucu …) arasında; “Ümraniye İlçesi, … Beldesi, tapunun … pafta, … ada, … parsel sayılı yerde yapılan …” projesine ilişkin olarak var olan adi ortaklığın, tarafların 07.07.2008 tarihli karşılıklı mutabakatı ile sonlandırıldığını, aradaki nihai ortaklık hesabının ise 29.12.2009 tarihinde bir protokol imzalanarak sonuçlandırıldığını, evvelce davalıya çekilen ihtarname ve karşı cevaplarında davalının bu durumları kabul ettiğini,29.12.2009 tarihli protokolün 3. maddesinde hesaplarda işlenmiş olan 550.000,00 USD iskan alım masrafları ve diğer masrafların görülmesi halinde artı veya eksik pozisyonda değerlendirileceğinin hükme bağlandığını, masraflar düşükse aradaki farkın eşit olarak (ortaklık hissesine göre) paylaştırılacağını, masraflar fazla ise ortaklık hissesi nispetinde eşit olarak ilave ödeme yapılacağını, imzalanan protokol sebebiyle ifade edilen amaçların gerçekleştirilmesi için ortaklık parası olan 550.000,00 USD’nin davalı şirketin uhdesinde bırakıldığını, bu durumun protokol ve davalının kabulü ile sabit olduğunu, taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, ancak davalı şirketin protokolün imzalandığı 29.12.2009 tarihinden bugüne kadar geçen zaman içerisinde adı geçen inşaat projesi için iskan almadığını, sair kapama masraflarını yapmadığını, kendilerine de hiçbir bilgi vermediğini, söz konusu inşaatın yeni bir proje olmadığını, 2009 tarihli protokolden çok önce tamamlandığını ve kullanıldığını, davaya konu hususların kendileri tarafından, muhatap şirkete Kadıköy … Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarname ile ihtar edildiğini, muhatap şirketin de Kartal … Noterliğinin … yevmiye nolu karşı ihtarında projede yaşamın başlamış olduğunu ikrar ettiğini, asgari 6 yıldır bahse konu inşaat projesinde konut sakinlerinin yaşadığını, buna rağmen hala iskan alınmadığını, davalının hiçbir işlem ve harcama yapmadan davacıya ait 275.000,00 USD’yi 4 yılı aşkın bir zaman uhdesinde tuttuğunu ve kullandığını, aradan geçen bunca zamandan sonra davalının bahsi geçen ihtarda; “…29.12.2009 tarihli protokol gereği, hesap mutabakatına varmak için gerekli görülen iskan alma şartı henüz yerine getirilememiştir…” denildiğini, muhatabın ikrarından da anlaşılacağı üzere iskan alınmamasının tamamen davalının kendi ihmalinden kaynaklandığını, davalının herhangi bir mecburiyete dayanmadan keyfiyetle aldığı kararlar neticesinde davacıya ait yüklü bir miktarın davalının uhdesinde yıllarca kaldığını, bu nedenle iskan alımına ilişkin gecikme sebebiyle karşılaşılabilecek masrafların davalı tarafından karşılanması gerektiğini, ayrıca davalının uhdesinde bulunan meblağdan iskan masrafı ve diğer ortaklık kapama hesabı adı altında davacıya herhangi bir masraf yüklenebilmesi için talep edilebilecek giderlerin protokolde belirtilen amaçlara yönelik olarak yapıldığını ve de belgeli ve objektif olarak kabul edilebilecek masraflar olmaları gerektiğini, davalının Kartal … Noterliğinin … yevmiye nolu karşı ihtarlarının 4 maddesi ile; 550.000,00 USD avans üzerinden % 50 pay iddia edilemeyeceğini, 29.12.2009 protokol madde 1 gereği … payına düşen 75.000,00 USD alacağından vazgeçtiği iddiasının ise gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin nihai ayrışma protokolünün gereğini yapmamasından dolayı iskan giderlerinin mahkemece bilirkişi marifetiyle hesaplanması gerektiğini, davalı şirketin protokolün imza tarihi olan 29.12.2009 tarihinden 25.12.2013 tarihine kadar iskan işlemlerini takip etmediğini, ilgili belediyeye başvuru yapmadığını, 25.12.2013 tarihinde yaptığı başvuruyu da takip edip sonuçlandırmadığını, 2-3 ayda tamamlanabilecek iskan alım işleminin sırf davalının takip etmemesinden dolayı 5 yıldır alınmadığını, davacı şirkete ait 275.000,00 USD’yi haksız olarak uhdesinde tuttuğunu beyanla , haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; adi ortaklık sözleşmesini kuran Kadıköy … Noterliğinin 01.10.2007 tarih ve … yevmiye nolu sözleşmesinde imzası bulunan tarafların, … Limited Şirketi ve … Ith. Ihr. San. ve Tic. Ltd. Şti. olduğunu, yani davaya konu adi ortaklığın taraflarının tüzel kişi olduğunu, adi ortaklığın tasfiyesinin düzenlendiği iddia edilen, gerek 07.07.2008 ve gerekse 29.12.2009 tarihli protokollerdeki imzalara bakıldığında her iki tarafın da imzasının olmadığını, sonlandırma protokolleri oldukları iddia edilen belgelerde adi ortaklığın kurucuları olan şirketlerin değil, şahısların imzalarının bulunduğunu, oysa TTK. 322. maddesi gereğince, şirketin ilzam edilebilmesi için yetkili kişilerin şirket kaşesi ile imza atma zorunluğunu getirdiğini, davacı tarafın, tarafı olduğu adi ortaklık sözleşmesinin tasfiyesi için yapıldığı iddia edilen protokolleri imzalamadığını ve yine bu protokollerde davalı şirketin de imzasının bulunmadığını, bu durumda davalı şirketi bağlayan bir protokol bulunmadığını,davalı şirketin taraf olmadığı bir protokole dayanarak, aleyhine açılan davanın işin esasına dahi girilmeksizin reddedilmesi gerektiğini, protokolde bir alacak doğması için, iskanın alınması masraftan, gelir vergisi, diğer masraflar, her iki taraf muhasebecilerinin mutabık kalması gerektiğini, ancak hesap mutabakatına varmak için gerekli görülen iskan alınma şartının henüz yerine getirilemediğini, bu hususta da davalı şirkete kusur izafe edilemeyeceğini, iskan alım sürecinin henüz neticelenmediğinden, malikler tarafından açılabilecek tazminat talepli hukuk davalarının muhatabının davalı firma olacağından, hesap kapama için iskan alım sürecinin tamamlanmasının beklenmesinin hakkaniyet gereği olduğunu, protokollerin geçersizliğini belirterek, alacaklı tarafın 550.000,00 USD avans üzerinden % 50 pay iddia etmesinin 29.12.2009 tarihli protokolün 1. maddesi gereğince mümkün olmadığını, zira şirket ortakları arasında tanzim edilen protokolde …nün payına düşen 75.000,00 USD alacağından vazgeçtiğini belirterek, hukuki dayanaktan yoksun haksız ve kötü niyetli davanın reddine, haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlatıldığından, davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmiştir. İstanbul Anadolu …İcra müdürlüğünün … sayılı dosyada, davacı tarafça davalı hakkında 613.002,50 TL. asıl alacak, 124,09 TL. ihtar masrafı, 3.218,26 TL. işlemiş faiz olmak üzere toplam 616.344,85 TL.nın( Kadıköy …Noterliğinin 16/10/2014 tarih, … yevmiye nolu ihtarnamesi ile talep edilen 275.000,00 USD bedelli, %50 ortaklık payı alacağının tahsili yönünden) tahsiline dair 25/11/2014 tarihinde yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine takibin durdurulduğu belirlenmiştir. … Taahhüt İth, İhr. Sanayi ve Ticaret Ltd. Şirketi ile … Limited şirketi arasında, … Beldesi … ada … parsel sayılı yerde yapılan … için adi ortaklık kurulduğu, taraflar arasında düzenlenen 29.12.2009 tarihli protokolde ise hesaplara avans olarak işlenmiş olan 550.000 USD’nin iskan alımı masrafları ve gelir vergisi ve diğer masrafların görülmesi ve masrafların ortaklık hissesine göre paylaştırılmasının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece mali müşavir, inşaat mühendisi ve hukukçu kişilerden oluşan 3 kişilik tasfiye heyeti atandığı, bu heyetten 3’er aylık dönemler halinde rapor alınmak suretiyle ortaklığın borçlarının kapatılması, mal varlığını oluşturan değerlerin tespiti, ortakların verdiği avanslar, yapılan giderleri nazara alınarak tasfiye bilançosunun hazırlanması istenildiği,tasfiye memurları raporuna göre; 29.12.2009 tarihli protokol baz alınarak, bu tarih itibariyle adi ortaklığın gelir ve gider hesaplarının incelenmesi hususunda, 21.09.2018 tarihinde, taraf vekillerinin de hazır olduğu davalı şirketin merkezinde, ticari defterlerin tasfiye memurları tarafından talep edildiği, ancak 2009-2015 dönemine ait ticari defterlerin, su baskını nedeniyle zayi olduğunun belirtildiği, bu su baskını olayı için herhangi bir zayi davası açılmadığı, bu su baskını olayından 3,5 ay sonra bir tespit tutanağı düzenlenmiş olduğu, bu tutanakta ticari defterlerden bahsedilmediği görülmekle davalı tarafın adi ortaklığa ait ticari defter ve ibrazdan kaçındığı kanaatine varıldığı,tasfiye kurulu tarafından, ortaklığın aktif ve pasifleri, eksik işlemleri, yapılmış ve yapılacak harcamaları, tarafların koydukları avanslar, mevcut mal varlığı, borçları tek tek hesaplanmak suretiyle ayrıntılı tasfiye raporları düzenlenerek mahkemeye ibraz edildiği, tasfiye memurları tarafından, ortaklığın mal varlığı, hak ve borçları tek tek değerlendirilmek ve hesaplanmak suretiyle son duruşma tarihi itibariyle ortaklığın bilançosu çıkarıldığı, mahkeme kayıtlarına göre tarafların yapmış olduğu masraf tutarları adi ortaklığın tasfiye hesabında nazara alınarak, yapılan hesaplamalara göre davacının isteyebileceği tasfiye payının 238.097,12 USD olduğunun hesaplandığı,.tasfiye memurlarını raporlarına göre ortaklığın paraya çevrilebilecek mal varlığı olmadığı, aktif mal varlığının 550.000 USD olduğu, bu mal varlığından öncelikle ortaklığın borçlarının ödenmesi gerektiği, borcun davalı ortak tarafından ödendiği, ödenen tutarların tasfiye memurları tarafından net aktiften düşülmek suretiyle hesaplamaların tamamlandığı, tasfiye memurlarınca yapılan hesaplama ve düzenlenen raporların denetime elverişli olduğu gerekçesiyle; 1-Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine dönüşen bu davada davacı ile davalı arasındaki 01/10/2007 tarihli adi ortaklığın taraflarca feshedildiği ancak tasfiyenin tamamlanmadığı anlaşılmakla, mahkemece atanan tasfiye kurulunun düzenlediği 26/10/2020 tarihli rapora göre tasfiyenin tamamlanmasına,2-Bugünkü duruşma tarihi itibariyle hesaplanan 238.097,12 USD tasfiye payının hüküm tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiziyle davalıdan tahsili gerektiğinden davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe itirazının kısmen iptali ile takibin 238.097,12 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa bu gün yani 16/12/2020 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiz yürütülmesine,3-Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine,4-Davacı kötüniyetli olmadığından davalının reddedilen tutar üzerinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar vermiştir.Kararın davalı vekili ile istinafa cevap dilekçesinde katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin2021/1144 E. 2022/293 K.sayılı 03/02/2022 tarihli ilamı ile; davacı şirket ortağı ve yetkilisi …’nün belirtilen feragat beyanının davaya konu edilen takip alacağına ve söz konusu adi ortaklığa etkisinin değerlendirilmesi gerektiğinden,bu konuda inceleme yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiği gibi,hükmolunan vekalet ücretinin ise neye göre hesaplandığı belirlenemediğinden,mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmadığı gerekçesi ile; “Davacının istinaf talebi incelenmeksizin davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine” karar vermiştir.İstinaf sonrası yapılan yargılamada,29/12/2009 tarihli protokolün 1.maddesinde davacı şirket yetkilisi.. .’nün adi ortaklıkta kendi payına düşen 75.000 USD tutarlı alacağından vazgeçtiği tespit edilmekle, bu beyanın davaya konu edilen takip alacağına ve adi ortaklığa etkisinin ne olacağı hususunda tasfiye kurulundan ek rapor alındığı anlaşılmıştır. Mahkeme, 29.12.2009 tarihli protokolün 1.maddesinde; adi ortaklık hesaplarının …, … ve ..’ün isteği doğrultusunda 225.000 USD olduğu, bu tutar için adı geçen kişilerin alacaklı olarak kabul edildiği, …’nün ise bu alacaktan kendi payına düşen 75.000 USD den vazgeçtiği hususu düzenlenmiş iken, protokolün 3.maddesinde; adi ortaklık bünyesine 550.000 USD avans verildiği, bu tutardan iskan alım masrafları, gelir vergisi ve diğer masrafların karşılanması, bakiyenin ortaklık hissesine göre paylaştırılması yönünde bir düzenleme mevcut olduğu. ortakların protokolün 3.maddesinde yazılı olan husus dışında tasfiyeyi tamamladıklarının anlaşıldığı, 3.maddede belirtilen inşaattan kaynaklanan sorunlar nedeniyle tamamlanamayan işler için şirket hesabında para ayırmak suretiyle bu işlerin tamamlanması hususunda kendilerince belirlenen 550.000 USD’yi davalıya teslim ettikleri ve işlemler bittikten sonra bu paradan kalan tutarın %50-%50 oranında paylaşılacağı hususunda anlaştıkları,ancak ihtilaf nedeniyle bu davanın açıldığı,bu nedenle protokolün 1.maddesinde şirket ortağının vazgeçmiş olduğu tutarın adi ortaklık bilançosunun pasifinde değerlendirilemeyeceğinden tasfiye kurulunun güncelleme yaparak hazırladığı son raporun nazara alındığı gerekçesi ile; “1-Adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine dönüşen bu davada davacı ile davalı arasındaki 01/10/2007 tarihli adi ortaklığın taraflarca feshedildiği ancak tasfiyenin tamamlanmadığı anlaşılmakla, mahkemece atanan tasfiye kurulunun düzenlediği 26/10/2020 tarihli ve 16/05/2022 tarihli rapora göre tasfiyenin tamamlanmasına, 2-Bugünkü duruşma tarihi itibariyle hesaplanan 237.790,64 USD tasfiye payının hüküm tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiziyle davalıdan tahsili gerektiğinden davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe itirazının kısmen iptali ile takibin 237.790,64 USD asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa bugün yani 09/11/2022 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesine göre faiz yürütülmesine, 3-Alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine, 4-Davacı kötüniyetli olmadığından davalının reddedilen tutar üzerinden kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar vermiştir. Kararı davalı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; dava konusu yapılan/dayanak 29.12.2009 tarihli protokolde, davacı şirket yetkililerince gerek TTK da düzenlenen gerekse TTSG de ilan edildiği şekilde şirket yetkilileri için öngörülen imza prosedürü yerine getirilmediğinden, işbu protokol kapsamında adi ortaklığın tasfiyesine girişilmesi ve şirket tarafından ikame edilen davanın görülüp sonuçlandırılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında adi ortaklık kurulmasını sağlayan 01.10.2007 tarihli sözleşme, ilgili tarihte, sözleşmeye taraf olan şirketleri temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından şirket kaşeleri altında usulüne uygun şekilde imzalandığı, adi ortaklığın kuruluşuna ilişkin Kadıköy … Noterliği’nin 01.10.2007 tarihli ve … yevmiye numaralı sözleşmesi, taraf şirket unvanları altında şirket yetkililerinin imzasını taşıdığından geçerli bir sözleşme olduğunu, davaya dayanak yapılan 29.12.2009 tarihli adi yazılı protokol ise adi ortaklığın feshine yönelik düzenlemeler içerse de, imza işlemleri bakımından gerekli şekil şartlarını ihtiva etmediğinden, işbu adi yazılı protokole dayanarak Yerel Mahkeme nezdinde adi ortaklığın tasfiye sürecinin yürütülmesinin açıkça usule ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, 27.08.2008 tarihli TTSG’de ilan edildiği üzere, … Ltd. Şti. Müdürü olarak … ve … seçilmiş olup, şirket kaşesi veya ünvanı altında ahzu kabz yetkisi ile en az ikisinin atacağı müşterek imzaları ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılınmalarına karar verildiğini, 29.12.2009 tarihli adi yazılı protokol ise, … Ltd. Şti adına şirket kaşesi altında müşterek imza şartına uygun şekilde imzalanmadığından, hukuken geçersiz olan işbu protokol çerçevesinde adi ortaklığın feshinin mümkün olmadığını,bu hususun mahkemece göz ardı edildiği ve kararın gerekçesinde de işbu itirazlarının değerlendirilmediğini,bahse konu protokol kapsamında adi ortaklığın tasfiye sürecine ilişkin yargılama yapılması usule ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, aldırılan tasfiye raporunda, tasfiyeye konu adi ortaklığın aktifi ve pasifinin yanlış hesaplandığını, davacıya ödenmesi kararlaştırılan tutarı kabul etmediklerini,29.12.2009 tarihli protokolün 1. Maddesi gereği, davacı şirket yetkilisi/ortağı …, adi ortaklıkta kendi payına düşen bedel olan 75.000,00-USD tutarlı alacağından vazgeçmiş olduğundan, adi ortaklık tasfiyesinde, hesaplamaya esas alınacak ortaklık aktifinin 550.000,00-USD değil; 475.000,00-USD olması gerektiğini,istinaf incelemesi sonrası bilirkişi raporunda istinaf itirazlarının değerlendirilmediğini,mahkemece ortaklık aktifi 550.000,00-USD olarak kabul edilerek, tasfiye hesaplaması yapıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, adi ortaklığın tasfiyesine yönelik yapılan hesaplamaya, ne adi ortaklığa konu inşaata ilişkin müvekkil şirket tarafından yapılan vergi borcu ödemeleri, ne de inşası tamamlanan taşınmazlara ilişkin iskan ruhsatı ve/veya yapı kayıt belgesi alımı için adi ortaklığın sorumlu olacağı masraf kalemlerinin dahil edilmediğini,adi ortaklığın pasifine konu olması gereken işbu masraflar tasfiye hesaplamasında dikkate alınmadığından hatalı kararın kaldırılması gerektiğini,davalı tarafından, adi ortaklığın pasifine dahil edilmesi gereken 92.890,36-TL tutarlı vergi borcu ödemesi yapıldığını, ödeme kayıtlarının dosyada mübrez olmasına rağmen, tasfiye raporunda bu ödemenin hesaba katılmadığını, iskan ruhsatı alımı için gerekli masraflarının da tasfiye hesaplamasına dahil edilmesi gerekmekte olmasına rağmen bu hususun değerlendirilmediğini,imar barışı kapsamında kat maliklerince yapı kayıt belgesi başvurularında bulunulduğu ve bu hususta harç ödemeleri yapılarak yapı kayıt belgeleri temin edildiğini,projesel nedenlerle, adi ortaklığın sorumluluğunda olan taşınmazlara ilişkin iskan ruhsatı alımı gerçekleştirilemediğinden, iskan ruhsatı alımı için yapılacak masrafların yanı sıra, kat maliklerince yapı kayıt belgesi alımı için yapılan masrafların da yapılacak tasfiye hesaplamasına dahil edilmesi gerektiğini, Kat maliklerinin açtığı davalarda, kat malikleri tarafından yatırılan Yapı Kayıt Belgesi harçlarının kat maliklerine ödenmesine karar verilmesi gerektiğinii,taşınmazda yer alan 2 no.lu bağımsız bölümün malikleri … ve … tarafından davalı aleyhine açılan İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/506 E. Sayılı dosyasından verilen 10.11.2021 tarihli kararda; “Davanın kabulüne, 47.404,35-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi” şeklinde karar verildiğini, taşınmazdaki 1 no.lu bağımsız bölümün malikleri olan … ve … tarafından aynı taleple davalı aleyhine açılan İstanbul Anadolu 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/277 E. sayılı dosyasından verilen 06.07.2021 tarihli kararda; “Davanın kabulüne, 24.904,35-TL alacağın 28.06.2019 tarihinden itibaren, 22.500,00-TL alacağın ise dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine” şeklinde hüküm verildiğini, ilgili kararlar kapsamında yeniden tasfiye hesaplaması yapılması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, adi ortaklığın mal varlığı olan 550.000,00-USD’nin avans olarak davalıya verildiği; bu avanstan iskan giderler, vergi borcu ve diğer borçların karşılanacağının kararlaştırıldığı;” taraflar arasında açıkça kararlaştırıldığını,davalı aleyhine açılan davalarda bedellerin müvekkili şirket tarafından ödenmesine karar verilmesi nazara alındığında, ilgili kararlarda belirtilen tutarların adi ortaklığın pasifine işlenmesi gerektiğini,kat maliklerince yapı kayıt belgesi için yatırılan harç bedellerinin, davalıdan tahsiline karar verilmesi halinde, işbu bedelin adi ortaklık hesabına dahil edilmesi gerekeceğinden, mahkemenin kararı ve karara esas alınan tasfiye raporunun bu yönü ile eksik ve hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, taraflar arasında iddia edilen 29.12.2009 tarihli protokolün 3.maddesi gereğince davalı tarafın uhdesine iskan vs masrafları için bırakıldığı ve iskan alınmadığı için kullanılmadığı bildirilen 550.000 USD nin % 50 hisse karşılığı 275.000 USD’nin davalıdan tahsili için yapılan takibe yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir. Dava konusu ortaklığa ilişkin yapılan binalarda oturan daire sahiplerinin halen proje eksikliği nedeniyle iskan alınmaması sebebiyle imar barışı uygulamasına şahsen başvurdukları,hatta bazı daire sahiplerinin davalıya iskan alınmaması nedeniyle dava açtıkları,bu dava sonuçlarının beklenilmesi gerektiği talebinde bulunulduğu,mahkemenin davalı hakkında açılan yada açılacak davalar sonrası davalının ödemesi olursa bu hususta da davalının dava açabileceği gerekçesi ile bu talebin reddine karar verildiği,yine davaya müdahil olmak isteyenlerin harç eksikliği gözetilerek bu taleplerinin de reddedildiği anlaşılmıştır. Ancak daire sahipleri tarafından iskan alınmaması nedeniyle davalı hakkında açılan ve sonuçlandığı belirtilen dava dosyaları yönünden belirtilen dosyalara davalı tarafça yapılmış bir ödemeye rastlanmadığından bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.Davalının protokoldeki imza yetkisine yönelik itirazlarının da dosya kapsamı itibarıyla yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Yine davalı tarafça ödendiği ileri sürülen 92.890,36-TLtutarlı vergi bedelinin davalının kira bedelleri için ödenen vergi tutarı olduğunun tasfiye raporu ile belirlendiği anlaşıldığından, bu konudaki davalı istinafı da yerinde görülmemiştir. Ayrıca, 29.12.2009 tarihli protokolün 1. maddesi gereği, davacı şirket yetkilisi/ortağı …’nün adi ortaklıkta kendi payına düşen bedel olan 75.000,00-USD tutarlı alacağından vazgeçmiş ve bu açıdan inceleme ve değerlendirme yapılması yönünden önceki istinaf incelemesi sırasında dosya iade edildikten sonra tasfiye heyetinden bu konuda ek tasfiye raporu alındığı anlaşılmıştır. Tasfiye heyetinin 16/05/2022 tarihli ek raporunda; ortaklar protokolünün 3.maddesinde yazılı husus dışında tasfiyenin tamamlandığı ve 1.maddede yazılı hususların dikkate alındığı,3.maddede yazılı hususların inşaattan kaynaklanan sorunlar nedeniyle tamamlanamadığından bu iş için şirket hesabından para ayrıldığı ve tamamlanması için 3.madde uyarınca tahmin ettikleri 550.000 USD nin idareci davalıya teslim ettikleri, bu davanın konusu adi ortaklık bünyesine verilen 550.000 USD’den bakiye kalan kısmın %50 – % 50 oranında paylaşılması hükmünü içerdiği, protokolün 1.maddesiyle herhangi bir ilgisi olmadığı, bu sebeple vazgeçilen 75.000 USD nin adi ortaklık bilançosunun pasifinde değerlendirilmesi ve hesabın buna göre neticelendirilmesinin mümkün olmadığı, 75.000 USD nin vazgeçen …’ye ödendiği ya da farklı bir sebeple ödeneceğinin de iddia edilmediği, alacaktan vazgeçildiğinde yapılacak işin dikkate almamak olacağı, pasifte yer verilmediği, tasfiye heyetine takdir edilen 9.000,00 TL ücretin, 20.04.2022 tarihi itibariyle TCMB efektif satış kuru 14.6827 TL nin USD karşılığı (9.000,00/14.6827) = 612.97 USD/2= 306.48 USD nin, hükme esas alınan 238.097,12 USD den tenzili ile bakiye, (238.097,12-306.48) =237.790,64 USD nin tasfiye payı olarak belirlendiği görülmüştür.Bu açıdan tasfiyeye konu protokolün konusunun iskan vs için davalıya verilen masraf tutarı olan 550.000 USDnin bu işlerin yapılmaması nedeniyle 550.000 USD nin %50 şer oranda paylaşıma ilişkin olduğu, …’ün 75.000 USD den vazgeçme beyanının bu protokolle ilgisi olmadığı,bu nedenle tasfiye bilanço raporu pasifinde değerlendirilemeyeceği ,tasfiye masrafı çıktıktan sonra davacının tasfiye payının 237.790,64 TL olduğu belirlenmiştir. Bu bağlamda mahkemece alınan son bilançonun genel anlamda ilgili mevzuata uygun,hüküm kurmaya elverişli olduğu, ,yeni bir bilirkişi raporu kapsamında ayrıca ek tasfiye bilançosu alınmasının gerekmediği anlaşılmıştır.Davalı tarafça istinaf aşamasında sunulan ek beyan dilekçesindeki talepler ise yerinde görülmemiştir.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 37.844,05 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 9.461,14 TL harcın mahsubu ile bakiye 28.382,91 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/05/2023