Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/2838 E. 2023/3203 K. 31.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/2838
KARAR NO: 2023/3203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/11/2022
NUMARASI: 2022/35 E – 2022/698 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 31/10/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; üretim lisanslarına dayanarak elektrik üreten davacı şirket hakkında ” T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından lisansına kayıtlı kurulu güç ile üretile- bilecek azami üretim miktarını aşarak YEKDEM kapsamında haksız gelir elde ettiği” iddiasıyla Elektrik Piyasasında Denetimle ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesi uyarınca 17/05/2021 tarihli 77300 sayılı başkanlık “OLUR”u ile soruşturma başlatıldığını, EPDK tarafından davacı şirkete ait … için ayrı ayrı tesis edilen kararların gereğinin yapılmasının yasal olarak zorunlu olduğunu, ödemelerin yapıl- maması durumunda davacının … nezdindeki elektrik üretiminden doğacak alacaklarından ve teminatından derhal kesinti yapılacağından ve bu durum da davacı bakımından finansal güçlük yarata- cağından ödemelerin taksitle yapılabilmesi için davalı … tarafından anlaşma imzalanmasının gerektiğinin ifade edildiğini, davacı tarafından da ihtirazi kayıt yazıları yazılarak, anlaşma ve ekindeki bonoları da ihtirazi kayıt konmak sureti ile anlaşma metni üzerinde müzakere imkanı tanımaksızın davalı tarafından sunulan metin imzalanmak zorunda kalındığını, davacının kasıtlı olarak fazlaya ilişkin enerjinin söz konusu olmadığını, davacının bahse konu dönemlerde …’te 2013- 2014 ve 2015 yıllarında … 2015 yılında, …’te 2018 ve 2019 yıllarında YEKDEM mekanizmasına dahil olmayı seçtiğini, bu mekanizma gereğince yaptığı elektrik üretiminin … aracılığı ile ticaretini yaptığını,bu nedenle … ile piyasa katılım anlaşması imzalandığını, teminat da sunulduğunu, müvekkilinin haksız/sebepsiz zenginleşme teşkil edecek tahsilat yapmadığını, her hangi bir hilesinin olmadığını, elektrik enerjisi üretilerek sisteme verildiğini ve bu elektrikte sanayi v.b. nihai kullanıcılara … tarafından satıldığını, faturalar ve birim fiyatlarının da doğrudan … tarafından bildirildiğini, davacının bu verilere göre faturasını kestiğini, her halükarda Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Belgelendirilmesi ve Desteklenmesine İlişkin Yönetmeliğin haksız ve yersiz ödemelerin iadesi ile ilgili 27. madde hükmü 09/05/2021 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğundan 2014- 2019 yıllarını kapsar biçimde geçmişe dönük talep etmesinin mümkün olduğunu beyanla, davacının davalı şirkete toplam 4.645.024,90 TL tutarında borcu olmadığının tespitini, ihtirazi kayıtla imzalanan 10/01/2022 tarihli anlaşmanın anlaşma konusu ödemelerin ve ödemelerin teminatı olarak verilen toplam 4.645.024,90 TL tutarında 30 adet teminat senedinin iptalini, davalı nezdinde teminatların irat kaydedilmemesi / nakde çevrilmemesine karar verilmesini, ihtirazi kayıtla imzalanan anlaşmaya konu ödemlerin yapılmaması, senetlerin ödenmemesi ve teminatlarının nakde çevrilmemesi irat kaydedilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; …’ın elektrik piyasasında üretilen elektriği alıp satmadığını, elektriği üreten, satan ve alan katılımcıları buluşturan platformu işlettiğini, satıcı ve alacılar arasında mevzuat hükümleri uyarınca bir nevi aracı konumunda olduğunu, …’ın bu elektrik enerjisi alım ya da satımına ilişkin piyasa katılımcılarının alacak-borç tutarlarını hesapladığını ve borçlu durumdaki piyasa katılımcılardan tahsil ettiği tutarları alacaklı durumda olan piyasa katılımcılarına ödediğini, bu işlemler sonucunda …’a ödenen parasal tutarların …’ın uhdesinde kalmadığını, piyasadan tahsil edilen tutarlar yine piyasaya ödendiğini, kamu gücü kullanılarak tesis edilen işlemler bakımından işlemi tesis eden kuruluşun özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olması ya da yönetiliyor olması, tesis edilen işlemin idari nitelikte olmasını değiştirmediğini, müvekkil şirketin yürüttüğü faaliyet ve tesis ettiği dava konusu işlem adli yargının konusu olmadığını, …’ın davacıdan yaptığı tahsilat işlemi, düzenleyici idari kurum olan EPDK’nın 16/12/2021 tarihli kurul kararlarının icra edilmesi ile elektrik piyasası mevzuatındaki emredici hükümlerin uygulanması sonucu tesis edildiğini, davacının dava dilekçesinde fazla üretim yaptığını kabul ettiğini, ama kasıtlı olmadığını savunduğunu, Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 25. maddesine göre bir tüzel kişinin elektrik piyasası katılımcısı olabilmesinin temel koşullarından birisi, piyasa işletmecisi … ile piyasa kayıt anlaşması imzalandığını, haksız yere YEKDEM teşvik mekanizmasından yararlandığını, davacının haksız yararlandığı tutar kadar oluşan maliyet, diğer elektrik piyasa katılımcılarına yansıdığını, onlardan tahsil edilen tutarların davacıya ödendiğini, EPDK soruşturması sonrasında alınan kurul kararlarından sonra davacıya borç olarak yansıtılan bedellerin davacıdan tahsil edildikten sonra mevzuat uyarınca yine ilgili elektrik piyasası katılımcılarına ödeneceğini, dolayısıyla davacıdan tahsilen edilen tutarların hiçbir zaman …’ta kalmadığını, bu nedenle de iddia edildiği gibi sebepsiz zenginleşmenin mümkün olmadığını, davacıya ait tesisin gerçekleştirdiği fazla üretimin müvekkili tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını, davcının kestiği faturanın … tarafından ödenmiş olmasının davacının lisansına aykırı yaptığı üretimlere onay verildiği sonucunun çıkmayacağını, davacının lisansında izin verilenden daha fazla üretim yaptığını ve fazla üretimin bedeline hakkı olmadığını bilebilecek konumda olduğunu, davacının hesaplama, faiz ve vade farkına dair yaptığı itirazların dayanaksız olduğunu, sadece itirazdan ibaret olup hiçbir yasal gerekçeye dayanmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “…’ın davacıdan yaptığı tahsilat işlemi, Düzenleyici İdari Kurum olan EPDK’nın 16/12/2021 tarihli Kurul kararlarının icra edilmesi ile Elektrik Piyasası mevzuatındaki hükümlerin uygulanması sonucunda tesis edilmiştir. Davalının yürüttüğü elektrik piyasası işletmeciliği kapsamındaki işlemleri kamusal faaliyet niteliğindedir. Davacının lisansının üzerinde yaptığı elektrik üretimi için aldığı ödemelerin tahsil edilmesine yönelik işlemin statü itibarıyla özel hukuk kurallarına tabi kılınmış olsa da “piyasa işletmecisi” olan …’ın, Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma mevzuatı çerçevesinde tek yanlı, kamu gücü kullanarak tesis ettiği idari bir işlem olduğu ve adli yargının görev alanında kalmadığı, idari yargı denetimine tabi olduğu anlaşılmaktadır. ” denilerek “Davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 114/1.b ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden REDDİNE” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde: davacı ve davalının özel hukuk tüzel kişisi oldu- ğunu, öncelikle belirtmek gerekir ki YEKDEM mekanizmasına dahil olan şirketler ile … arasında özel hukuka tabi bir takım anlaşmalar imzalandığını ve YEKDEM sürecinin bu anlaşmalar çerçevesinde yürütüldüğünü, diğer bir ifade ile … tarafından tek taraflı kamu gücünün kullanılmasından bahsedilemeyeceğini, nitekim taraflar arasında 01/09/2015 tarihinde Piyasa Katılım Anlaşması, Gün Öncesi Piyasası Katılım Anlaşması ve Gün İçi Piyasası Katılım Anlaşması imzalandığını ve her üç anlaşmanın 3.4. ve 3.5. maddeleri gereğince …’a müvekkil şirket tarafından teminat sunulduğunu, neticede özel hukuk tüzel kişileri arasında ve özel hukuka tabi olan anlaşmaların bulunduğunu, dava konusu tüm talepler yönünden adli yargı görevli olup 01/09/2015 tarihli Anlaşmalarda anılan sözleş- melerden doğan davalarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili kılındığını beyanla kararın kaldırılmasını istemiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan incele- yebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hallere, dava ( yargılama) şartları denir. Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da, açılmış sayılır, yani derdesttir. Ancak mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 114. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereği yargı yolunun caiz olması dava şartıdır. Aynı Kanun’un 115. maddesine göre; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olma- dığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.Danıştay 13. Hukuk Dairesi’nin 29/09/2016 tarih 2016/1992 E., 2016/3088 K nolu ilamında “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a bendinde; idarenin kamu gücü kullanarak tek taraflı iradeyle tesis ettiği kesin ve yürütülebilir idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı oldukları iddiasıyla, menfaati ihlal edilenler tarafından, idari yargı mercilerinde iptal davası açılabileceği düzenlenmiştir.İdari yargının görev alanının tespitinde belli başlı üç ölçüt kabul edilmektedir. Bunlardan kamu gücü ölçütüne göre, idare, tek yanlı, egemenliğin bir parçası olarak emretme gücü (kamu kudreti) kullanmaktadır ve ilgililere bu tek yanlı iradesini gerektiğinde zorla kabul ettirmek yetkisine sahiptir. Bu sebeple idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı işlemler ve eylemler, idari yargının görev alanına girer. Kamu hizmeti ölçütüne göre ise idari yargının görev alanı kamu hizmeti kavramıyla açıklanmaktadır. İdarenin kamu hizmeti görmek için yaptığı işlem ve eylemler, idare hukukunun alanına girmektedir, ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözüm yeri de idari yargıdır. Karma ölçüte göre ise idarenin üstlendiği hizmetlerin artması ve çeşitlenmesi, kamu hizmeti ölçütünü yetersiz kılmıştır. Günümüzde birçok kamu hizmeti, idare hukuku kurallarına göre değil özel hukuk kurallarına göre yürütülmeye başlanmıştır. Örneğin elektrik, doğalgaz dağıtım, iletim ya da elektronik haberleşme gibi. Bu sebeple, günümüzde idari yargının görev alanının tespitinde yürütülen faaliyetin nite- liğinden daha ziyade, faaliyeti yürüten ya da işlemi tesis eden ve uygulayan kuruluşun özel hukuku aşan, özel hukukta rastlanmayacak yetkiler kullanıp kullanmadığı önem taşımaktadır. İdarenin özel hukuku aşan, özel hukukta rastlanmayacak yetkiler kullanarak yaptığı işlem ve eylemlerinin denetiminin idari yargının görev alanına girdiği kabul edilmektedir.” Yukarıda yer verilen ölçütlere göre kamu gücü kullanılarak tesis edilen işlemler bakımından işlemi tesis eden kuruluşun; özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş olması ya da yönetilmesi tesis edilen işlemin “idari” niteliğini değiştirmediği gibi, bu işlemlerin iptali için açılacak davaların da idari yargı mercilerinin görev alanına girdiği kuşkusuzdur.” denilmiştir.Somut olaya gelince, davacı ve davalı taraf anonim şirket ve özel hukuk tüzel kişisidir. Ancak …’ın davacıdan yaptığı tahsilat işlemi EPDK ‘nun 16/12/2021 tarihli kurul kararlarının icrası ve elektrik piyasası mevzuatındaki emredici kuralların uygulanması sonucunda özel hukuku aşan yetkiler kullanılarak yapılmış bir işlemdir. İşlemi tesis eden davalının özel hukuk hükümlerine göre kurulmuş ve yönetiliyor olması kamu gücü kullanılarak tesis edilen işlemin idari niteliğini orta- dan kaldırmayacağından uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği kabul edilmelidir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden,davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine,Davacıdan alınması gereken 269,85-TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 31/10/2023