Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1763 E. 2023/1866 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1763
KARAR NO: 2023/1866
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 13/01/2023
NUMARASI: 2023/38 Esas
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Şirketin tek ortağı … 2020 yılının Eylül ayı civarında dava dışı üçüncü kişi … ile ortak bir tanıdıkları vasıtasıyla tanıştırıldığını, müvekkili kendi aile fonunu dünyanın pek çok yerinde işleterek kullanan bir girişimci olduğunu ve yine dünyanın pek çok ülkesinde profesyonel olarak araç kiralama işi yaptığını, Türkiye’de ayrıca otel yatırımı da bulunan Müvekkilinin, ülkemizde de bu tip işe gireceğini bildirdiğinde … kendisinin ve akrabalarının uzun süredir bu işleri yapmakta olduklarını ve bunu ortak yatırımcı sıfatıyla Türkiye’de birlikte yapabileceklerini belirttiğini ve akrabaları … ve … ile müvekkilini tanıştırdığını, öncelikle kısa süreli birkaç iş yapan Müvekkili ve davalılar arasında Müvekkili açısından bir güven telkini yaratıldığını ve bunun neticesinde 05 Kasım 2020 tarihinde Müvekkili …’nın tek ortağı olduğu Müvekkili Şirket ve davalılardan … adına … arasında bir Adi Şirket Sözleşmesi (“Sözleşme”) imzalandığını, 05 Kasım 2020 tarihinde Müvekkili Şirket ve Davalılardan … adına … arasında akdedilen Adi Şirket Sözleşmesi Sözleşmesinin müşterek ve müteselsil kefilinin de diğer davalı … olduğunu, bahse konu Sözleşme ve sonrasında yapılan ek sözleşme ve protokolle uyarınca, Müvekkili Şirket tarafından sağlanan sermaye ile davalılar tarafından satılmak ve/veya kiralanmak üzere muhtelif binek araçları, lüks araçlar ve karavanlar satın alınacağını ve bu faaliyetler sonucu elde edilen kar taraflarca eşit olarak paylaşılacağını, bahse konu karın asgari %10 oranında olacağı hususunda davalıların müvekkili Şirkete taahhütte bulunduklarını, müvekkili Şirket üzerine düşen yükümlülüğü süresi içerisinde eksiksiz olarak tamamladığını ve davalılara toplamda 1.743.500,00 TL ve 116.000 ABD Doları ve 16.000 Avro ödeme yaptığını, davalıların ise gönderilen bu paralar ile araç satın almak veya kiralamak yerine, bahse konu sermayeyi kendi şahsi işleri ve piyasa borçları için kullandıklarını ve Müvekkili uzun süre “banka hesaplarımızda sorun var o sebeple kar payı ödeyemedik ama çözülür çözülmez hemen göndereceğiz” diye oyaladıklarını, nihayetinde de taraflar arası muhtelif yazılı ve şifahi görüşmeler ve taraflarca yapılan son toplantıda Müvekkili Şirketten alınan parayı da geri ödeyemeyeceklerini, ortada Sözleşmeler uyarınca satın alınmış bir araç da bulunmadığını itiraf ederek temerrütlerini ikrar ettiklerini, müvekkili şirket üzerine düşen yükümlülüğü süresi içerisinde eksiksiz olarak tamamladığını ve şikayet olunanlara farklı zamanlarda binek aracı, karavan ve ev alınması ve kiralanması için ödenen miktarlar ve müvekkiline ödenmesi gereken ancak henüz ödenmemiş ciro payları ile toplam 1.743.500,00TL ve 116.000 ABD Doları ve 16.000 Avro tutarında borç oluşturularak müvekkilinin kandırıldığını ve zarara uğratıldığını, bu nedenlerle davalıların da her an kaçma ihtimali bulunduğundan malvarlıkları ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasına hükmedilmesine, davalıların borçlar kanunu ve taraflar arasında imzalanan muhtelif anlaşma hükümlerini ve bu bağlamda taraflar arasındaki adi ortaklıktan doğan borçlarını ihlal ederek, sözleşme kapsamındaki iş’i kendi nam ve hesaplarına yaptıkları ve bu şekilde işi ortakları olan müvekkilini bertaraf ederek şahısları adına üstlendiği, dolayısıyla özen yükümlülüğünü ve birbirleriyle rekabet etmeme yükümlülüğünü ağır kusuru ile hatta kasten ihlal ettiğine ve dolayısıyla müvekkillerine zarar verdiğine hükmedilerek, zararın hesaplanmasını ve zarara karşılık (fazlaya dair tüm haklar saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 3.000 ABD dolarının, ayrıca söz konusu sözleşmenin davalılarca ihlal edilmemesi halinde müvekkilinin sağlayacağı kar hesaplanarak, davalıların sözleşmeyi ağır kusuru ile hatta kasten ihlal etmesi nedeniyle müvekkilinin mahrum kaldığı kara karşılık (fazlaya dair tüm haklar saklı kalmak kaydıyla) şimdilik 1.000ABD dolarının, ayrıca müvekkili tarafından sermaye olarak ödenen miktardan şimdilik 200.000,00- TL ve şimdilik 10.000 ABD dolarının ve şimdilik 1.000 Avronun, dava tarihi olan zorunlu arabuluculuk sürecine başvuru tarihi olan 30 mayıs 2022 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca işleyecek ticari temerrüt faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkeme, ihtiyati tedbirin ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebileceği, dosya kapsamına göre; somut olayda ihtiyati tedbir talebine konu mallarınIz uyuşmazlık konusu olmadığı,ihtiyati tedbir şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile; “Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine” istinafı kabil olmak üzere 13/01/2023 tarihinde karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; dava konusu olayda ihtiyati tedbir işleminin genel şartlarının bütünüyle vücut bulduğunu,kanun maddesine göre mevcut durumda yaşanacak gelişme hakkın elde edilmesini zorlaştıracak yahut ortadan kaldıracak nitelikteyse bu halde mahkemece yapılacak incelemenin sonunda bu riskleri ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesinin mümkün olduğunu,dava konusu olayın müvekkilinin sözleşmeden kaynaklanan alacağının tahsiline ilişkin olduğunu,dava davacı ehine sonuçlandığı taktirde alacağın tahsili için davalı yanın mal varlıklarına başvurunun söz konusu olacağını,ihtiyati tedbir kararına hükmedilmediği taktirde mal varlıkları üzerinde tüm iş ve işlemleri yapma hakkına sahip karşı yan, alacağın tahsil kabiliyetini zora düşürecek eylemlerde bulunabilecek ve bir ihtimal müvekkilimin hakkı olan alacak payını tamamen ortadan kaldırabileceğini,taleplerinin haklı olduğunu,taleplerinin yaklaşık ispatın ötesinde bulunduğunu,davacının davalılara toplamda 1.743.500,00 TL ve 116.000 ABD doları ve 16.000 AVRO ödeme yaptığını,davalıların ise ödenmiş bu para değerleriyle bahse konu sermayeyi kendi şahsi işleri ve piyasa borçları için kullandığı,davacının uzun süre “banka hesaplarımızda sorun var o sebeple kar payı ödeyemedik ama çözülür çözülmez hemen göndereceğiz” diye oyaladıklarını,somut olayda da açıkça görüldüğü üzere davalı tarafın zaten dava ikmalinden öncesinde de mal kaçırılması ve saklanmasına yönelik irade içerisinde olduğunu,mahkeme kararının ihtiyati tedbirin amacına ters düştüğünü belirterek ihtiyati tedbir kararı verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Talep, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Davada , adi ortaklık iddiasına dayalı ödenen bedel ile kar payına dair alacakların ve davacının uğradığı zararın tahsili talep edilmiştir. HMK’nun 389. maddesinin 1. fıkrasında “uyuşmazlık konusunda, meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle büyük sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği” belirtilmiştir. Davanın adi ortaklık kaynaklı alacak talebine ilişkin olduğu görülmüştür. İhtiyati tedbir talep edilen hususların davalıların malvarlıkları ve banka hesaplarına ilişkin talebi içerdiği görülmekle,davalıların malvarlıkları ve banka hesaplarının dava konusu olmadığı görülmekle,bu açıdan HMK 389.madde kapsamında ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği açıktır. Bu nedenle mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Bu itibarla, ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/06/2023