Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1724 E. 2023/3521 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1724
KARAR NO: 2023/3521
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/12/2022
NUMARASI: 2021/472 E – 2022/1143 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 23/11/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;; müvekkiline ait … plakalı … marka aracın 23.02.2021 tarihinde rutin bakımlarının yapılması için … Vadi Şubesi yetkili servisine teslim edildiğini, teslim edildikten bir gün sonra 24.02.2021 tarihinde yetkili servis tarafından aranarak aracın rutin bakımlarının yapıldığı lakin sağ ön kapıdan gelen bir sesin kontrolü amaçlı yapılan test sürüşünde aracın motor arızası verdiği ve arızanın onarımı yapılamadığı için motor değişimin gerekli olduğunu, bunun için yaklaşık 250.000,00-TL bedel talep edildiğini, yapılan bilirkişi incelemesinde ”araçta meydana gelmiş motor arızasının kullanıcı kaynaklı olmadığı…” ve ” aracın yetkili servis sorumluluğunda olmasından dolayı üretim kaynaklı, dizayn ya da malzeme alaşım kaynaklı ürerim hatası olabileceği…” ve onarım bedelinin 260.000,00-TL olarak belirlenmesine rağmen aracın davalı tarafa 424.199,00-TL bedelle yaptırdığını, müvekkili şirketin aracının oranım sürecinde araç kiralamak zorunda kaldığını, ayrıca araçta değer kaybı meydana geldiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 424.199,00 TL arıza masrafı, 100.000 TL değer kaybı ve 55.183,96 ikame araç bedeli olmak üzere toplam 579.382,96 TLnin hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacıya verilen servis hizmetinde herhangi bir ayıp olmadığını, araçta olduğu iddia edilen arızanın kullanım hatasına ve/veya dış etkene bağlı olarak meydana gelmesinin mümkün olabileceğini, aracın periyodik bakımlarının eksik olduğunu, arızanın servis bakım eksikliğinden kaynaklı olabileceğini, tüm bu hususların yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile tespit edileceğini, motor değişiminin değer kaybına sebebiyet vermeyeceğini, oluşan arızadan kaynaklı müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, araç kiralama bedeli ve sair diğer giderlerin müvekkilinden talep edilemeyeceğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.Mahkeme, davacının davasını, davalıdan aldığı rutin servis bakım hizmetindeki kusura dayandırması, davacıya ait araçta meydana gelen motor arızasının servis bakım hizmetinden değil, üretimden kaynaklı gizli ayıptan kaynaklanması, davalının verdiği servis hizmetinde herhangi bir hizmet kusurunun ispatlanamaması ve üretim kaynaklı motor arızasından da imalatçı, ithalatçı veya satıcı olmayan davalının sorumlu tutulamayacak olması karşısında davalının sorumluluğuna gidilemeyeceğinden, bilirkişilerin bu yöndeki değerlendirmelerine itibar edilmediği gerekçesi ile; “Davanın REDDİNE” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesinde; eksik inceleme ile karar verildiğini,davanın hem kusur hemde ayıp hükümlerine göre açıldığını, yetkili servislerin, verdikleri hizmetle ilgili ayıplarından sorumlu olduğu, ancak yetkili servislerin bu sorumluluğu, her zaman tüketiciye karşı tek başına bir sorumluluk olarak değil, üretici veya ithalatçı ile beraber bir müteselsil sorumluluk olarak meydana geldiği, davalı firma da yetkili servis olmasının yanında aynı zamanda ithalatçı olup, müvekkili şirkete karşı her iki sıfatından dolayı birlikte veya ayrı ayrı veya sadece birisinden dolayı sorumluluğu bulunduğu,mahkemece davalının aynı zamanda distribütör olduğunu göz ardı ederek davanın reddine karar verilmiş olmasının fahiş bir hata olup, kabul etmediklerini,davalı şirketin distribütör olduğunun tüm Türkiye’de bilinen bir gerçek olduğunu,davaya konu ve müvekkili şirket adına kayıtlı … plakalı … marka aracın distribütörü davalı şirket olup, nitekim dilekçe ekinde sunulu ve davalı şirkete ait internet sitesinden alınan ekran görüntüsü ile de sabit olduğu üzere, araç satın alındığı günden bu yana rutin bakımları için düzenli olarak davalı şirkete ait yetkili servise götürüldüğünü, dilekçelerde ayıp hükümleri ve hizmet hükümleri açıklanmış iken, davalı şirketin distribütör olduğunu gözeterek hukuki değerlendirme yapmak ve buna göre davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,davaya konu araç, şirket yetkilisi … tarafından 23.02.2021 tarihinde ve saat 09.15 civarında rutin bakımının yapılması için çalışır vaziyette davalı şirkete ait yere teslim edildiğini, teslimden sonra 24.02.2021 tarihinde ve saat 15.54 civarında müvekkili şirket yetkilisi, davalı şirkete ait servis tarafından aranarak“aracın rutin servisinin bittiği ancak aracın sağ ön yolcu kapısından gelen rüzgâr sesi nedeniyle ustanın çıktığı yol testi ile belirlendiği, çekici ile servise götürüldüğü, serviste yapılan kontrolde motorun tamir edilemez durumda olduğu, -kol çıkardığı- motorun komple değişmesi gerektiği ve bedelinin yaklaşık 250.000,00 TL olduğunun ” bildirildiği, yapılan bildirimin ardından 25.02.2021 tarihinde ve saat 10.00 civarında müvekkili şirket yetkilisi …, davalı şirkete ait servise gitmiş ve …, usta, servis müdürü ve müşteri ilişkileri sorumlusu ile yaptığı görüşmede; aracın servise çalışır şekilde teslim edildiğini, bugüne kadar herhangi bir motor arızası olmadığını ve motorla ilgili herhangi bir şikâyetinin olmadığını, daha önce de motorla İlgili hiç bir sorı ığını, aracın davalı şirkete ait servise tesliminden sonra motorun kullanılamaz hale geldiğini, aksi iddia edilmekte ise aracın distribütörünün davalı şirket olduğunu, bu nedenle kısa süre önce satın alınan araçta bir motor arızası bulunmakta ise bunun sorumluluğunun da aracın distribütörü olan davalı şirket olduğunun ifade edildiğini,motorun üretici standardı,servis tarafından eşdeğer bir araçlarının mevcut olmadığının belirtilmesi üzerine, müvekkili şirketin iş ve işlemlerinin devamı için eş değer bir araç kiralanmasının zorunlu olduğu ve ikame araç bedelinin karşılanması gerektiği ve ayrıca aracın motorunun değişmesi halinde değer kaybı meydana geleceği ve bu değer kaybından da aynı zamanda davaya konu aracın distribütörü olan davalı şirketin sorumlu olacağının bildirildiğini, müvekkili şirketin 25.02.2021 tarihinde konuyla ilgili şikâyet e-maili ile taleplerini iletmesinin ardından ise, davalı şirket tarafından 26.02.2021 tarihinde gönderilen elektronik posta ile “aracın yasal garanti süresinin 27/05/2017 tarihinde sona erdiği,üretici üretici standartlarında orijinal parçalar ile yapılacak motor değişim işleminin KDV ve işçilik dâhil 197.377.52 TL olduğu” bildirilmekle motor değişim ücretinin karşılanması, ikame araç temin edilmesi ve değer kaybının ödenmesi taleplerinin kabul edilmediğini, aracın rutin bakımlarının yapılarak müvekkili şirket yetkilisine teslim edileceği tarih ise 25.02.2021 olarak belirlenmiş olmasına karşın aracın bu tarihte teslim edilememesi nedeniyle müvekkili şirketin 26.02.2021 tarihinden itibaren aynı nitelikte başka bir araç kiralamak zorunda kaldığını davalı şirketin distribütörü olduğu ve garantisini de bizzat kendisinin verdiği, yine servis hizmeti (rutin bakım ve kontrol) alınmak için de davalı şirkete bırakılan müvekkile ait aracın motoru, karşı yanın bakım ve gözetiminde iken çalışamaz hale geldiğinden, araç yürüyemez hale geldiğini, çalışır vaziyette teslim edilen aracın serviste kullanılamaz hale gelmesinden servis hizmeti nedeniyle de, davalı şirketin birinci derecede sorumluluğu bulunduğu, davalı şirketin servis hizmeti verirken neden aracın birden motorunun yandığının anlaşılamadığı,üretim hatası olan aracın servisteyken kullanılamaz hale gelmesi ve bu arızanın davalı sorumluluğundayken gerçekleşmesinin , servis hizmetinde de bir kusur olduğunu ortaya koyduğunu,yetkili servislerin, sundukları hizmet gereği, öncelikle müşterinin bakım-onarım için getirdiği malları güvenli şekilde muhafaza edip, maldaki sorun ve arızanın tespiti için gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, müşteriyi zarara uğratmayacak biçimde malın bakım ve onarımını yapması gerektiği,servis istasyonunun bu bakım-onarım esnasında, müşteriye verdiği zarardan hizmetin kötü olması nedeniyle yetkili servis unvanına sahip davalı şirketin sorumlu olmasının gerektiği, müşteri, mal ile ilgili arızaların onarımı veya bakımı için doğrudan servis istasyonlarına müracaat ettiğinde, aralarında karşılıklı bir hukuki ilişki doğduğu,bu hukuki ilişkinin konusu, müşterinin servis istasyonuna getirdiği malın bakım veya onarım olduğu,tarafların bedel karşılığında bir malın bakım veya onarımı konusunda anlaşmaların eser sözleşmesi olduğu, herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmadan hizmet vererek faaliyette bulunan servis istasyonları bu hizmetleri sebebiyle tüketiciye karşı sorumlu olacakları, bu sorumluluğun kaynağı iki ayrı nedene dayandığı,bunlardan ilki tüketici ve servis istasyonu arasındaki eser sözleşmesi olduğu, eser sözleşmesi sayesinde, tüketici ile servis arasında sözleşmesel bir bağ oluştuğu, diğer sorumluluk nedeni ise, TBK m. 49 bağlamında haksız fiil sorumluluğu olduğu,eğer servis istasyonu, kusurlu ve hukuka aykırı hareketiyle müşteriye herhangi bir zarar vermiş ise haksız fiil sorumluluğuna gidileceği, burada sözleşmeden doğan sorumluluk ile haksız fiil sorumluluğu hükümlerinin yarıştığı,somut olayda da, sağlam olarak teslim aracı kullanılamaz halde veren davalının hem eser sözleşmesinden, hem de haksız fiil hükümlerinden dolayı ayrıca sorumlu olduğunu, davalının , hasara uğrayan aracın aynı zaman da distribütörü de olduğundan ayıplı mal satışı nedeniyle satış sözleşmesinde de sorumluluğu bulunduğunu, İstanbul 14. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/30 D. İş sayılı dosyasından yaptırılan tespit sonrası alınan 23.04.2021 tarihli tespit bilirkişi raporunda; “Davaya konu 2014 model … plaka sayılı … marka, … tipi araçta meydana gelmiş olan motor arızasının kullanıcı kaynaklı olmadığı, gerek oluş şekli ve arıza – hasar niteliği açısından gerek arıza esnasında aracın yetkili teknik servis sorumluluğunda olmasından dolayı üretim kaynaklı, dizayn ya da malzeme alaşım kaynaklı üretim hatası olabileceği, aracın hasar onarım bedelinin 260.000,00 TL civarında olacağı ve motor ile motor aksamlarının değişiminin sıfır sandık motor ile gerçekleştirilmesinin elzem olduğu, emsal durumda bir araca ait ikame araç bedelinin aylık 30.000,00 TL olacağı” tespit ve değerlendirmelerine yer verildiği,ayrıca aracın geçmiş tarihli ve TRAMER kayıtlı 3 adet kazasının da aracın motor kısmına etki eder nitelikte kazalar olmadığı ve yine bu kazaların mezkür hadise tarihinden çok evvel tarihlerde meydana gelmiş olan kazalar olduğu dikkate alındığında da, motor arızasının kullanıcı kaynaklı olmadığı, müvekkili şirkete ait araçta meydana gelen hasar ve hasara bağlı zararlardan davalının sorumlu olduğu,mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile de sübuta ermiş olup, huzurdaki davada gerek aracın distribütörü olan gerekse rutin bakımlarının yapılması adına motoru çalışır vaziyette iken bırakılan araçta davacı zararlarının davalı tarafça tazmin edilmekle sorumlu ve yükümlü olduğunun bir kez daha açıkça ortaya çıktığını, somut olayda ise dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporları ile de sabit olduğu üzere; davaya konu aracın motorunda mevcut arızanın gizli ayıp niteliğinde olduğu, müvekkili şirketin davalı şirkete ait yetkili servis tarafından kendisine bildirim yapılması ile birlikte bu ayıptan haberdar olduğu, sonrasında davalı şirket yetkilisi … tarafından derhal davalı şirkete ait yetkili servise gidilerek aracın motor değişim ikame araç temin edilmesi ve değer kaybının ödenmesi taleplerinde bulunulduğu hususları göz önüne alındığında; müvekkili şirketin mevcut yasa hükümleri uyarınca, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmek suretiyle davaya konu ayıplı malı bu haliyle kabul etmediğinin açıkça ortada olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddeleri ile Türk Borçlar Kanunu’nun 219 vd. maddelerine atıf yapılmak suretiyle “Ticari Satışlarda Alıcının Ayıptan Doğan Hakları ve Satıcının Ayıba Karşı Sorumlulukları” nın düzenlendiğini,”Alıcı, sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Alıcı, sözleşmeden dönmeye ilişkin olarak satıcıdan ödediği bedelin faiziyle birlikte geri verilmesini, yargılama giderleri ile satılan mal için yapmış olduğu giderlerin ödenmesini ve ayıplı maldan doğan zararın doğrudan giderilmesini talep edebilir.Öte yandan gizli ayıp, açık ayıba göre normal inceleme veya inceletme ile tespit edilemeyen ayıplardandır.” şeklinde belirtildiğini, somut olayda müvekkili şirketin, davaya konu ve gizli ayıplı araç nedeniyle zarara uğradığı zararını distribütör konumu olan davalı tarafça karşılanması gerektiğini,Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile de sabit ve eldeki istinaf başvurusuna konu gerekçeli karara da derç olunduğu üzere; ayıplı malın neden olduğu zararlardan sorumluluk hükümlerine göre satıcı, imalatçı ve ithalatçı da müteselsilen sorumlu olduğunu, servis istasyonları, üretici veya ithalatçıların satış sonrası hizmet verme borcunu ifa ederken kullandıkları TBK m. 116 anlamında ifa yardımcısı konumunda olduğu,bu sebeple, oluşabilecek zararlardan, üretici veya ithalatçının tüketiciye karşı sözleşmese! sorumluluğu bulunduğu,yetkili servisler ise, onarım borcunu gereği gibi ifa etmeyerek tüketiciye zarar verdiklerinde, bu zarardan hem sözleşmeye göre hem de haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olduğu, üretici/ithalatçı ile yetkili servis sözleşmesi arasında bulunan sözleşmenin tam üçüncü kişi yararına sözleşme olması sonucunda, tüketici, doğrudan yetkili servisten tam ve gereği gibi bir ifayı talep edebileceği, ayrıca yetkili servislerin, zararın doğmasıyla ilgili olarak, haksız fiilin tüm unsurlarıyla mevcut olması hâlinde sözleşme dışı sorumlulukları olduğu,bu hâlde tüketici, dilerse doğrudan haksız fiil hükümlerine göre yetkili servis istasyonuna, dilerse sözleşme sorumluluğuna dayanarak üretici/ ithalatçı veya yetkili servisin sorumluluğuna gidebileceği,dava konusu olayda ise, davalı şirket hem yetkili servis hem de ithalatçı olduğundan, hem servis hizmeti hem de ayıp ve (satış) hükümleri gereğince sorumluluğu bulunduğu,mahkeme tarafından eksik incelemeler ve hatalı değerlendirmeler yapılmak suretiyle, davaya konu aracın distribütörünün davalı şirket olduğu ve bugüne kadar aracın rutin bakımlarının/kontrollerinin de yine davalı şirkete yaptırıldığı hususu göz ardı edilerek, davanın reddine karar verilmesi usule, yasaya, hakkaniyete ve en önemlisi dosya kapsamına alenen aykırı olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Dava, ayıplı rutin bakım hizmeti iddiasına dayalı olarak bu sırasında araç motorunda meydana ileri sürülen hasar ve zarar miktarı ile araç değer kaybı – ikame araç bedeli tazminatına yöneliktir. Dava konusu aracın rutin bakımının yapılmasından sonra test sürüşü sırasında motor arızası meydana geldiği anlaşılmıştır. Mahkemenin karar gerekçesinde , davacı tarafın iddiasını davalı tarafın sağladığı servis bakım hizmetindeki kusurlu ifaya dayandırdığı, davacının, servis hizmeti aldığı davalıya yönelik, daha önce başkasından satın aldığı dava konusu araçtaki imalattan kaynaklı açık veya gizli ayıp sebebine bağlı olarak herhangi bir talebinin bulunmadığı, davacının; imalatçı, ithalatçı veya satıcı olmayan davalıya karşı imalattaki ayıptan dolayı başvurmasının mümkün bulunmadığını belirtmiştir.Alınan tespit bilirkişi raporu ve yargılama sırasındaki bilirkişi raporunda arızanın gizli ayıptan kaynaklandığı ,davalının zararın giderilmesinde sorumluluğunun bulunduğu,kök raporda ayrıca değer kaybının oluşmadığı belirtilmiştir. Dosya kapsamına göre, davalı tarafça davacının aracı ile ilgili olarak sunulan tamir ve bakım hizmetinin ayıplı olmadığı, dava konusu araçta satın alma sonrası ortaya çıkan dava konusu sorunun aracın satışı anında mevcut olup “gizli ayıp”vasfı arz eden imalat hatasından kaynaklandığı, davalı taraf “satıcı”, “üretici” ve “ithalatçı” konumunda olmadığından imalat nedenli ayıptan kaynaklanan dava konusu zarar kalemlerinin davalıdan talep edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.Mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/11/2023