Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1718 E. 2023/2167 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1718
KARAR NO: 2023/2167
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/03/2023
NUMARASI: 2022/974 E – 2023/261 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 11/07/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilİ şirket ile davalı … arasında … nolu Kurumsal Hat Abonelik Sözleşmesi akdedildiğini, davalının bu sözleşme kapsamında düzenlenen Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül-Ekim 2014 dönemlerine ait 19.208,20 TL tutarlı faturaları ödememesi nedeniyle 13.02.2105 tarihinde icra takibi yapıldığını, icra dosyasının 2019 tarihinde yenilendiğini, dosyada herhangi bir ödeme olmamasına rağmen sehven “haricen tahsil bildirimi” yapıldığını, borçlu tarafından haricen tahsil harcı yatırılarak dosyanın kapatılmış ise de; iş bu dosya yönünden haricen yapılmış bir tahsilat olmadığını beyanla dava konusu alacağın fatura tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama gideri vs tüm mas- rafların davalıya yüklenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin davacı firmaya ait fatura borçlarını alacaklı vekili ile anlaşarak elden ödediğini, davacı vekilinin şirket ile görüşüp bir kısım faiz indirimi yaparak dosyadan feragat ettiğini, feragate ilişkin dilekçesini 16/08/2016 tarihinde UYAP sistemi üzerinden e-imzalı olarak İcra Müdürlüğü’ne gönderdiğini, harcın yatırılarak dosyanın kapandığını, davacı her ne kadar dava dilekçesinde talebin sehven gönderildiğini beyan etmiş ise de, bu beyanın gerçeğe aykırı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesi’nce: “alacağın 5 yıllık zaman aşımına tabi olduğu ve zaman aşımının 17.08.2021 tarihinde dolduğu” gerekçesiyle “zamanaşımı nedeniyle DAVANIN REDDİNE” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: davalının cevap dilekçesinde zaman aşımı def’ini ileri sürmediğini, ön inceleme duruşmasında ileri sürülen zaman aşımı def’inin savunmanın geniş- letilmesi mahiyetinde olduğunu ve buna muvafakat etmediklerini, ayrıca alacağın 5 yıllık değil 10 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, GSM abonelik sözleşmesi kapsamında tahakkuk olunan faturaya dayalı alacağın tahsili talebine ilişkindir. Mahkemece zaman aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmakla bu aşamada uyuşmazlık alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılma- sında veya kaybedilmesinde kanunun kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından, kanunun öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki hima- yeden, başka bir deyişle, dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır. Diğer bir anlatımla zaman aşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” hâline dönüş- türmekte ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırmaktadır. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda Devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakıl- maktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması onun eksik bir borca dönüşmesi için de yeterli değildir; bunun için borçlunun, kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir. Zamanaşımı def’i, davalının aslında var olan bir borcunu özel bir nedenle yerine getir- mekten kaçınmasına olanak veren bir haktır. Bu hakkı kullanıp kullanmamak tamamen borçluya kal- mıştır. Diğer bir anlatımla, davalı tarafından zamanaşımı def’i ileri sürülmedikçe, o hak ve alacak için kanunun öngördüğü zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile hâkim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz (6098 sayılı TBK m. 161) Bu itibarla, zamanaşımı savunması ileri sürüldüğü zaman, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/11-149Esas 2019/49) Zamanaşımı def’inin ne zaman ileri sürüleceğine gelince; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/19373 Esas, 2018/7265 Karar nolu 27.06.2018 tarihli ilamında belirtildiği üzere; Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’da zamanaşımının yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülmesi gerektiği konusunda açık bir düzenleme yapılmamıştır. Ancak, usul hukuk bakımından savunma aracı olan zamanaşımı def’inin savunmanın genişletilmesi ya da değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülmesi gerektiği açıktır. Eldeki dosyada, dava değerine göre yargılama basit usule tabidir. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 316 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup, aynı Kanun’un 322. maddesinde basit yargılama usulü ile ilgili hüküm bulunmayan hâllerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı belirtilmiştir. HMK’nın “Dilekçelerin verilmesi” başlıklı 317. maddesi uyarınca;”Dava açılması ve davaya cevap verilmesi dilekçe ile olur. Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak mahkeme durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlan- masının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, cevap süresinin bitiminden itibaren işlemeye başlamak, bir defaya mahsus olmak ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” Aynı Kanun’un “İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Veya Değiştirilmesi Yasağı” başlıklı 319. maddesine göre de, “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar”. HMK’nın 322. md atfıyla basit yargılama usulünde de uygulanan 141/2 maddesine göre ise; “İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır”. Açıklanan bu kanun hükümleri uyarınca, zamanışımı maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i , usul hukuku anlamında ise bir savunma aracı olup basit usule tabi davalarda, cevap süresi içinde sunulacak cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Sonradan zamanaşımı def’inin ileri sürül- mesi, savunmayı genişletme yasağına tabidir. Bu nedenle, davalı sonradan davacının açık muvafakati veya ıslah yolu ile zamanaşımı def’inde bulunabilir. Eldeki dosyada, davalı cevap dilekçesinde zaman aşımı def’i ileri sürmemiştir. 15/02/2023 tarihli ön inceleme duruşmasında hazır bulunan davalı vekili “davaya konu faturanın zaman aşımına uğradığı”ndan bahisle zaman aşımı def’i ileri sürmüş ise de, bu beyan savunmanın genişletilmesi mahiyetindedir. Ayrıca davacı tarafın açık muvafakati bulunmadığından zaman aşımı def’ine itibar edilmesi yasal olarak mümkün değildir. Kabule göre de; davacı ile davalı şirket arasında, GSM aboneliğine ilişkin sözleşme imzalandığı, davalının bu sözleşme kapsamında tahakkuk olunan fatura bedelini ödememesi nedeniyle alacak talep edildiği anlaşılmakla uyuşmazlığın, sözleşme hukuku çerçevesinde çözümlenmesi ge- rektiği, buna bağlı olarak davada 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği ortadadır. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/ 4512 E., 2021/10579 K. Sayılı 21/10/2021 tarihli ilamı) Dava konusu alacak 2014 Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim dönemi fatura- larına dayalı olup davanın açıldığı tarih (03/11/2022 ) itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmamıştır. Hal böyle iken, ilk derece mahkemesince davalının zaman aşımı def’inin reddi ile , davanın esasına girilmesi taraflarca gösterilen delillerin toplanması hasıl olacak sonuç dairesinde karar tesisi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 353/1-a-6 md gereğince tespit edilen eksiklikler yeniden yargılama gerektirdiğinden dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla,yukarıda izah edilen şekilde, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine,İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 11/07/2023