Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1567 E. 2023/1715 K. 30.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1567
KARAR NO: 2023/1715
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2023
NUMARASI: 2023/254 E
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 30/05/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile dava dışı … Ticaret A.Ş. arasındai ticari iş ilişki kapsamında … Ticaret A.Ş. tarafından müvekkil şirkete 61.776,74-TL değerinde 2 adet e-fatura kesildiğini, 20/01/2023 günü, bu faturalara karşılık adı geçen şirkete ödenmesi gereken 61.776,74-TL’nin, davacı şirkete ait … Bankası … numaralı banka hesabından sehven davalı şirkete ait … Bankası Kartal Şubesi … numaralı hesaba gönderildiğini, davacı tarafından bu durumun 02/02/2023 günü fark edildiğini , aynı gün hem paranın gönderildiği banka ile hem de davalı şirket yetkilisi … ile görüşülmesine rağmen söz konusu tutarın davacıya iade edilmediğini, daha sonra ise davalı şirket yetkilisine ulaşılamadığını, müvekkili şirketin mal varlığından yapılan bu öde- me ile davalının sebepsiz şekilde zenginleştiğini beyanla HMK 389 md gereğince sehven yapılan ve sebepsiz zenginleşmeye neden olan tutar üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir kaydı konulmasını , dava konusu 61.776,74 TL tutarındaki ödemenin , ödeme tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.İlk Derece Mahkemesi’nce 11/04/2023 tarihinde ” davacı vekilinin dava dilekçesi ve ekinde sunduğu belgeler üzerinde yapılan değerlendirmede ,davacı tarafça ibraz edilen belgelerin yaklaşık ispata koşulunu sağlamadığı,ileri sürülen vakaların ve tedbir talebinin yargılamayı gerek- tirdiği” gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu: Ara karar davacı tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde: müvekkil şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin 2016 yılına ait fatura ödemesi ile son bulduğunu, bu tarihten sonra herhangi bir ticari ilişki- nin bulunmadığını, ancak müvekkil şirketin toplu ödeme kayıt ekranında davalı şirketin ödeme bilgileri kayıtlı kaldığından dava dışı … Ticaret AŞ’ne ödenmesi gereken tutarın sehven davalı şirket hesabına ödendiğini, 02/02/2023 günü bu durum fark edilmekle banka ve davalı şirketin yetkilisi ile görüşüldüğünü, davalı şirket her ne kadar ticaret sicilde faal olarak görülmekte ise de, esasen uzun yıllardır ticari faaliyetinin bulunmadığını, mal varlığı üzerine bir çok haciz konul- duğunu, tedbir kararı verilmemesi halinde davacının alacağının tahsil etmesinin önemli ölçüde zorla- şacağını ,hatta bu tutarın davalı şirketin başkaca bir borçlusuna ödenme ihtimalinin bulunduğunu, somut olayda “yaklaşık ispat”ın sağlandığını ve ihtiyati tedbir şartlarının oluştuğunu beyanla ara kara- rın kaldırılmasını , davalıya yapılan ödeme tutarı üzerine tedbir konulmasını istemiştir.6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre;Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/21-1791Esas-2013/1676 Karar nolu ilamında da belir- tildiği üzere ; gerek ihtiyati tedbir, gerekse de ihtiyati haciz hukukumuzda geçici hukuki korumalar olarak düzenlenmiştir.İhtiyati tedbir ile ilgili olarak, HMK’nun 389. maddesinde ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da ta- mamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmü düzenlenmekle ihtiyati tedbir açıklanmıştır. Bir başka geçici hukuki koruma kurumu olan ihtiyati haciz ise İİK’nun 257 vd. Madde- lerinde düzenlenmiş olup belirtilen kanun maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir. 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder. Gemi alacaklıları, donatanın yalnız mahdut aynı surette mesul olduğu hallerde, ancak mesu- liyete mevzu teşkil eden mal ve haklara ihtiyati haciz koydurabilirler. Donatanın aynı zamanda şahsen mesul olduğu haller bundan müstesnadır. Şu kadar ki, donatanın şahsi mesuliyeti bir miktar ile mahdut ise gemi alacaklıları ancak bu miktar için donatanın diğer mallarını haczettirebilirler. Yük alacaklıları hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü kıyas yoluyla tatbik olunur” denilmiştir.İİK’nun 258. maddesinde ise “ihtiyati hacizde yetki ve kanun yolu” düzenlemiştir. Anılan maddeye göre “ihtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. İhtiyati haciz talebin reddi halinde alacaklı kanun yoluna başvurabilir” (ek: 4949 S.K.M.60) İİK’nun 259 maddesinde de “teminat” hususu düzenlenmiş olup “ İhtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96. maddesinde yazılı teminatı vermeye mecburdur. Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz.Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata lüzum olup olmadığını takdir eder. Tazminat davası ihtiyati haczi koyan mahkemede dahi görülür.” hükmü yer almaktadır. İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin geçici hukuki koruma tedbirleri olduğu madde ge- rekçelerinde de açıklanmıştır. ”İhtiyati haciz, borçlunun alacaklısından mal kaçırması ihtimaline karşı en etkili tedbirdir. Eldeki kanun muaccel alacaktan dolayı da borçlunun bir malına karşı bu tedbire müracaat edebilmesini, borç- lunun muayyen ikametgâhı olmamasının yahut Türkiye’de ikamet etmemesinin bir de takipten kaçmak veya malını gizlemek gibi kötü niyetin zahiri delilleri olan hallerin anlaşılması yolunda bazı şartlara bağlı tut- maktadır. Hâlbuki haczi kabil malı, yani kudreti olduğu halde, vadesi gelmiş borcunu ödemeyen kimse iyi niyetinden şüphe olunmasına hak vermiş ve ihtiyati haciz muamelesine müstehak olmuş sayılabilir. Alacağı, mahkemeye oldukça kanaat verecek bir vesikaya bağlı olan alacaklıyı iyiniyetinden şüphe caiz olan borçlusuna karşı, eskiden olduğu gibi mal kaçırmaya meydan vermeyecek bir tedbiri mahkemeden istemek yetkisi ile teçhiz etmek icabeder.Alacaklının elindeki belge kesinleşmiş bir ilam bile olsa, bazı hallerde icrai hacizden evvel ihtiyati haciz kararı almayı tercih etmesine ihtiyaç hasıl oluyor ve belge bu mahiyette olunca, borçlunun her hangi bir suretle borçtan kurtulmuş olması gibi zayıf ihtimale mebni alacaklıdan teminat aramak bize zait görünür. Yalnız ilam henüz kesinleşmemiş ise yahut alacaklının elindeki belge, sahteliği veya cebir, hile gibi rızayı ortadan kaldıran hallerden birine müstenit olduğunu iddia edilebilmek ve muka- bilindeki ödemelerin adi makbuzlarla vukuu ihtimalden uzak ve adeta muhalif sayılmamak itibariyle, ilam kuvvetini tamamıyla haiz olmayan resmi senetlerden ise haciz isteyenlerden teminat aramak lazım gelip gelmediğinin takdirini mah- kemeye bırakmak uygun olur. Bunlar haricinde bir belgeye dayanarak haciz isteyen alacaklının, şayet takip veya dava neticesinde haksız çıkarsa aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen kimsenin bu yüzden uğrayacağı zarar ve ziyana karşı geçerli teminat göstermesi gerekliliği söz götürmez. Haciz isteyenin gerçekten muaccel bir alacağı bulunduğuna mahkemede oldukça kuvvetli bir kanaat hasıl olması yeterli bir şart olduğundan, mahke- menin iki tarafı dinleyip dinlememekte serbest bırakılması uygundur. Mahkemenin bu serbestlik hakkını ala- caklı tarafından arz edilen delillerin mahiyetine ve halin icabına göre kullanılması lazım geleceğini söylemeye hacet yoktur”(İİK’ nun 257. Madde Gerekçesi) Bu açıklamalara göre ihtiyatı haciz “Alacaklının, bir para alacağının zamanında öden- mesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır. Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HMK’ nun 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olduğu halde, ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine sağlayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Konuları bakımından ihtiyati haciz sadece taşınır ve taşınmaz mallarla alacak ve hak- lara ilişkin olabildiği halde, ihtiyati tedbirin konusu daha geniştir. Gerçekten ihtiyati hacze konu teşkil eden şeyler dışında bir şeyin yapılması veya yapılmamasına dair fiil ve hareketler ile bir şeyin teslimi veya bir paranın ödenmesi veya ödenmemesi gibi yükümlülükler de ihtiyati tedbirin konusu teşkil ederler. Sonuçları bakımından, ihtiyati haciz kararından sonra alacaklı borçlu hakkında mutlaka dava açmaya mecbur olmayıp icra takibinde de bulunabildiği halde (İİK mad. 264) ihtiyati tedbir kararı alan kimse mutlaka süresi içinde dava açmak zorundadır. İstihkak davaları bakımından da ihtiyati haciz ile ihtiyati tedbir farklılık arzeder. İhti- yaten haczedilen şeyler hakkında açılan istihkak davalarına İİK’ nun 96 vd. hükümlerine göre İcra Mahkemelerince (İ.İ.K.Geçici 6.Madde) bakıldığı halde, ihtiyati tedbir kararına konu teşkil eden şeyler hakkında istihkak iddiaları genel hükümlere göre genel görevli mahkemelerde incelenir. İhtiyati hacizde alacaklı borçlunun malların önceden geçici olarak el konulduğundan ihtiyati haciz kesin (icrai) hacze çevrilip, takip kesinleşmeden, alacaklı ihtiyaten haczedilen malların satılmasını ve bedelinin kendisine ödenmesini isteyemez. Alacaklının ihtiyati haciz koydurduğu mallar üzerinde bir öncelik (rüçhan) hakkı yoktur. Bu mallar, kendisinden sonra başka alacaklılar tarafından haciz ettirilebilir ve borçlu iflas ederse iflas masasına girer. (Talih Uyar İcra Hukukunda Haciz) Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK’nın ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur.Kanun da açıkça öngörül- memişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada ( normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Örneğin, bir alacak davasında taraflardan biri bir sözleşmenin varlığına dayanıyorsa hakim bu sözleşmenin varlığı konusunda ( mevcut ispat yükü ve delil kuralları çerçevesinde) tam bir kanaate sahip olmalıdır. Yani, zayıf veya kuvvetli bir ihtimal, karar vermek için yeterli değildir. Sözleşmenin varlığı konusunda tam kanaat uyanmazsa o zaman ispat yükü kendisine düşen tarafın aleyhine bir karar verilmesi gerekir. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşü- rülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için “tam ispat” ölçüsü yerine “yaklaşık ispat” ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçe- vesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlardan bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihti- malide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukuki koruma- larda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Bu çerçevede aslında ispat ölçüsü bakımından bir yenilik getirilmemekle birlikte, “Yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.(HMK’nın 390. Madde Gerekçesi) İİK’nun 257/1 maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmış iken, 2.bentte vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmıştır. 1-)Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, somut olay ele alındığında, davacı dava konusu tutarın sehven davalının banka hesabına gönderildiğinden bahisle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini talep etmekte, tedbiren yapılan bu ödeme üzerine ihtiyati tedbir konul- masını talep etmektedir. 2-)Dava dilekçesi ekinde sunulan iki adet fatura, davacının dava dışı şirket ile ticari ilişkisi kapsamında düzenlenmiş olup davalının banka hesabına yapılan ödeme tutarı da faturaların toplamı kadardır. 3-)Diğer yandan davacı, davalı taraf ile 2016 yılı sonrasında , ticari ilişkisinin bulun- madığına dair defter kaydı ibraz etmiştir. Dosya içeriğine göre; dava konusu bir miktar para borcuna ilişkin olup üzerine tedbir konulması talep edilen malvarlığı iş bu uyuşmazlığın konusu olmadığından HMK 389/1 maddesi gereğince ihtiyati tedbir şartları oluşmamıştır. Ancak 6100 sayılı HMK’nun 33. Maddesinde ” Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre maddi olayın izahı tarafların, hukuki niteleme ise hakimin/ mahkemenin görevi olup hakim taraflarca yapılan hukuki niteleme ile bağlı değildir.İhtiyati tedbir talep edenin dava ve istinaf dilekçesindeki beyanlarından ; asıl amacının dava konusu alacağının güvence altına alınması, yani ihtiyati haciz olduğu sonucuna varılmaktadır.Davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu faturaların, banka dekontunun, ticari defter kaydının , ihtiyati haciz yönünden “yaklaşık ispat”a elverişli olduğu değerlendirilmiştir.Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmekle, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle;A-Davacının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; Davacının ihtiyati haciz talebinin kabulüne, davacı tarafça %15 oranında (9.266,51 TL) teminat yatırılması halinde, davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine dava konusu alacağa (61.776,74 TL ) yeter miktarda ihtiyati haciz konulmasına, Teminatın ilk derece mahkemesince tahsiline,İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin nihai kararla birlikte ilk derece mahkemesince alınmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/05/2023