Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1244 E. 2023/3050 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1244
KARAR NO: 2023/3050
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2020
NUMARASI: 2018/741 E – 2020/214 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Ltd. Şti ile …’in müvekkili kuruma … numaralı abone olduğunu, elektrik tüketimi sonucu adına kesilen fatura borcunu ödemediğini, bunun üzerine, 16/06/2017 tarihinde bahsi geçen faturaya dayanılarak toplam 7.691,87 TL üzerinden İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali takibin devamına,davalının %40 dan az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde belirtilen tüm iddia ve açıklamaların gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığından dolayı faturadan kaynaklı alacağının olduğu yönündeki iddialarda gerçek dışı olduğunu, davacı tarafından, fatura içeriğinde yer alan tahakkukların neye ilişkin olduğunun açıklanması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme, abonelik sözleşmesinin davalı şirket adına olduğu, … tesisat numarasıyla davacı abonesi olan davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranarak taahhüt süresi dolmadan haklı bir gerekçe ispat edilmeksizin aboneliğini iptal ettirdiği, sözleşmenin 10. maddesi dahilinde bilirkişi tarafından sözleşmede benimsenen yöntem dahilinde yapılan hesaplamaya göre erken fesih tazminatına dair asıl alacak bedelinin 7.518,00 TL olacağının hesaplandığı, uygulanması gereken faiz türünün işletmenin ticarethane olduğu da gözetilerek avans faizi olması gerektiği, (emsal için bknz. Yargıtay 3. H.D 2017/16557 E. 2019/2166 K. sayılı ilamı) dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilmeyerek faiz ve KDV hesaplamasının mahkeme tarafından resen yapıldığı,alacağın likit olmadığı gerekçesi ile; “(1) Davanın davalı … yönünden husumet yokluğundan REDDİNE, (2)Davanın diğer davalı … İşl. Ltd. Şti. Yönünden KISMEN KABULÜ ile; Takibin 7.518,00-TL asıl alacak, 94,29-TL takip öncesi işlemiş faiz, 16,97-TL faizin KDV’si olmak üzere toplam 7.629,26-TL üzerinden asıl alacak bedeli olan 7.518,00-TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, Fazlaya ilişkin talebin reddine, (3)Alacak likit ve belirlenebilir olmadığından icra inkar tazminatı isteminin reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili ile davalı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı …’e karşı davanın husumet nedeniyle reddine dair kararın hatalı olduğunu,pay sahiplerinin payları oranında sorumluluklarının bulunduğunu,tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ortakların şahsi malvarlığı sorumluluğuna gidilebileceğini,bu davalının diğer davalı şirketin imaya yetkili tek kişi ve ortağı olduğunu,limited şirket ve müdürlerinin tahsil edilemeyen kamu borçları için Amme Alacaklarının Tahsili yasası yönünden şahsi sorumluluklarının bulunduğunu,yargılamada emredici hükümlerin yerine getirilmediğini, delillerin yeterince incelenmediğini,usule uygun sözlü yargılama yapılmadan karar verildiğini,hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini,davanın her iki davalı hakkında kabulüne karar verilmesi gerekiğini belirterek kararın bu nedenle kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirketin tüketici sıfatında bulunduğunu,bu nedenle görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesi olduğunu,mahkemenin görevsiz bulunduğunu,davalı şirketin adresinin Zeytinburnu olduğunu, bu nedenle yetkili icra dairesinin Bakırköy ve Anadolu icra daireleri olup İstanbul İcra dairesinin yetkili olmadığını,yetkisizlik nedeniyle de davanın reddi gerektiğini,davalı şirketin davacıya borcunun bulunmadığını,alacağın ispatlanamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi için kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava sözleşmenin erken feshi nedenine dayalı cezai şart alacağının tahsiline yönelik yapılan takibe yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talebine ilişkindir. Tüketici mahkemelerinin görevleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (6502 sayılı Kanun) 73 üncü maddesinin birinci fıkrasında; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” denilmek suretiyle belirlenmiştir. 6502 sayılı Kanun’un “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesinde; “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinin (d) bendinde hizmet; “Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin konusunu,”, (ı) bendinde sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” (k) bendinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,”, (l) bendinde tüketici işlemi; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Açıklanan bu hükümler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu yerin ticarethane olduğu gibi davalı abonenin şirket olduğu,davacının sağlayıcı tarafların tüketici sıfatına haiz olmadığı görülmekle,davada tüketici mahkemesi görevli değildir. Davacı ve davalı şirket arasındaki sözleşmenin 15.maddesinde uyuşmazlıkta İstanbul Avrupa Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığı anlaşılmıştır. Ancak; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde ise; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça, dava, sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” düzenlemesi yer almaktadır.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir” denilerek hangi mahkemelerin yetkili olduğu belirlenmiştir. Davaya konu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı takibe davalı borçluların itirazında yetkili icra Dairesinin davalı şirket adresinin Sultanbeyli İstanbul diğer davalının adresinin Zeytinburnu olması nedeniyle Bakırköy İcra Daireleri olduğu belirtilerek icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de, sözleşmede yetkili icra dairesi İstanbul Avrupa Yakası İcra Daireleri olarak belirtildiğinden davalı şirketin icra dairesinin yetkisine yönelik istinafı yerinde görülmemiştir. Davacı ve davalı abone arasındaki sözleşmede uyuşmazlıkta yetkili mahkeme İstanbul Avrupa mahkeme ve icra daireleri olarak belirlendiğinden ,davalı borçluların takipte icra dairesinin yetkisine itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Aynı davalılar bu kez cevap dilekçesinde yine mahkemenin yetkisine itiraz etmiş iselerde sözleşmede yetkili mahkeme İstanbul Avrupa mahkemeleri olduğundan,takip ve itirazın iptali davasının İstanbul icra dairelerinde ve mahkemelerinde açılması nedeniyle davalı şirketin mahkemenin yetkisine dair istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava sözleşmenin erken feshine dayalı cezai şart alacağına ilişkin olduğundan alınan bilirkişi raporunda; Dava konusu faturanın , davacı kurumca davalı şirket adına “sözleşmenin erken feshi gerekçe gösterilerek” tahakkuk ettirilen davalı şirketin geçmişteki en yüksek fatura bedelinin 2′ (iki) katı tutarındaki ceza bedeli olduğu 20.04.2014 tarihinde imzalanmış sözleşme bitimi nisan 2016 olup sözleşmenin 9.maddesinde, “taraflardan herhangi birisi sözleşme bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar sözleşmenin feshedileceğini diğer tarafa Türk Ticaret Kanununa uygun olarak bildirmediği sürece sözleşme 1 er yıllık sürelerle kendiliğinden uzar.” hükmü gereği, sözleşmenin nisan 2017 tarihine kadar uzamış olduğu ancak 2016/08 (Ağustos) dönemi içerisinde sözleşmenin fesh edildiği, dosya kapsamında davalı tarafça sözleşme bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar sözleşmenin feshedilme talebine ilişkin her hangi bir belge – ihtarname tespit edilmediği,davacı tedarikçi şirketçe davalı şirket adına tahakkuk ettirilen faturalar incelendiğinde davacı şirketçe taahhüt edilen tek zamanlı ticarethane tarifesinde %5 indirim oranının faturalara yansıtılmış olduğu, sözleşme ile belirlenen taahhüt süresi dolmadan davalı tarafça aboneliğin iptal edilmesi hususunda davalı şirketin herhangi bir haklı gerekçesi tespit edilemediği,sözleşmenin 10 .maddesi gereği; davalı şirketin sözleşme süresince adına tahakkuk ettirilen en yüksek meblağlı 2016/07 dönem; 3.884,10 TL. tutarındaki faturanın (2) katı 3.884,10 TL / 31 gün(fatura süresi) – 125,29 TL. x 60 gün — 7.518,00 TL. tutarındaki erken fesih tazminat tutarının sözleşme hükümlerine uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş olduğu, sözleşme ile belirlenen 6183 sayılı kanun faiz oranı (416,80) kapsamında takip tarihine kadar işlemiş faizin 147,35 TL. ; İşlemiş faiz KDV sinin 26,52 TL. olarak hesap edildiği belirtilmiştir. Davacı istinafında diğer davalı yönünden de davanın kabulü gerektiğini belirtmiş,icra inkar tazminatı konusunda istinaf sebebinde bulunmamıştır.Cezai şart bedeli sözleşme ile belirlendiğinden ve likit olduğundan icra inkar tazminatı koşulları oluşmuş isede ,bu konuda istinaf sebebi bulunmadığından istinaf sebepleri ile yapılan incelemede eleştiri ile yetinilmiştir. Gerçek kişi davalı abone olmadığından,gerçek kişi davalı yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesinde aykırılık yoktur. Davacının alacağı sözleşmenin davalı abone şirket tarafından erken feshi nedeniyle cezai şart bedeline dayandığından,sözleşmenin davalı tarafça süresinden önce (erken) feshedildiği ve bu fesihin haklı nedene dayanmadığı anlaşılmakla,davacının erken fesih nedeniyle sözleşme gereği geçmiş dönemde en yüksek faturanın 2 katı tutarında cezai şart bedelini talep etmekte haklı olduğu açıktır. Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor, içerdiği teknik inceleme itibariyle hükme ve ve yargısal denetime elverişli, dosyadaki deliller ile uyumlu olup hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacının ve davalı şirketin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalı şirketin istinaf başvurularının HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı reddine, Davacıdan alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalı şirketten alınması gereken 521,16 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 341,26‬ TL’nin davalı şirketten alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/10/2023