Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1220 E. 2023/1334 K. 02.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1220
KARAR NO: 2023/1334
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2022
NUMARASI: 2022/998 E – 2022/934 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/05/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine Merkezi Takip Sistemi’nin … sayılı dosyasından faturaya dayalı (elektrik tüketim faturası) alacağa dayanarak takip başlatıldığını, borçlu şirketin haksız ve mesnetsiz olarak işbu icra dosyasına itiraz ettiğini, itirazdan sonra zorunlu arabuluculuk kurumuna başvuru yapıldığını ancak karşı tarafın anlaşmaya yanaşmadığını, bunun üzerine işbu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, davalı şirket ile müvekkili şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, taraflar arasında Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi akdedildiğini ve bu sözleşmeye bağlı olarak davalı şirketin elektrik kullandığını, sözleşme ilişkisi devam ederken, elektrik tüketimine istinaden Haziran dönemi tüketimlerini içerir Temmuz tarihli faturalar tanzim edildiğini, müvekkili şirketin alacağının likit olduğunu, yargılama neticesinde ortaya çıkabilecek, belirsiz bir alacak olmadığını, faturaya dayalı, somut ve belirli bir alacak olduğunu, davalının tükettiği elektrik bedelinin kendisine fatura edildiğini, davalının bunu ödemediği gibi, müvekkili şirketin alacağına kavuşmasını geciktirmek için dosyaya itiraz ettiğini, icra inkar tazminatının da davalının bu haksız itirazına karşılık olarak getirilmiş bir yaptırım olduğunu bu nedenlerle davalı şirketin yaptığı haksız itirazın iptalini ve takibin devamını, borçlu şirketin, % 20’den aşağı olmamak üzere, icra inkâr tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davalı taraf üniversite olup, 6102 sayılı TTK’nin yukarıda ifade edilen yasa hükümleri de incelendiğinde, davalının tacir sıfatını taşımadığı, ticari işletmesi olmadığı, eldeki faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemli davanın da mutlak ticari davalardan olmadığı, bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın da ticari nitelikte bulunmadığı gerekçesiyle ; “Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince görev dava şartı noksanlığından Davanın Usulden Reddine, HMK’nin 20. Maddesi uyarınca mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, HMK’nun 20. Maddesindeki yasal şartlar yerine getirildiğinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE ” şeklinde karar verilmiştir.Mahkemece verilen kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; Davalı her ne kadar bir üniversite ise de, özel üniversite olduğu ve müvekkil ile elektrik enerjisi satış sözleşmesini özel hukuk hükümlerine göre imzaladıkları, davalının salt üniversite ünvanına sahip olmasının tacir olarak faaliyet göstermediği anlamına gelmediği, Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten tacir sayılır. Nitekim davalı özelinde inceleme yapıldığında, bir özel üniversite işlettiği, resmi internet sitesinde “…” olarak ürün satışı gerçekleştirdiği ve gelir elde ettiği, dolayısıyla kısmen dahi olsa bir ticari işletme işlettiğinin kabulü gerektiği, davalının tacir statüsü araştırılmaksızın salt üniversite ibaresi nedeniyle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddedilmesi hukuka aykırı olup kararın kaldırılması gerektiği açıktır. kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , itirazın iptali talebine ilişkindir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yükseköğretim kurumları” başlıklı 130/10 maddesinde: “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumları, mali ve idari konuları dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumları için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” düzenlemesi mevcuttur. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesinde yükseköğretim “Milli eğitim sistemi içinde, ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim – öğretimin tümü ” ve üniversite: “Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim – öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.” olarak düzenlenmiş, aynı kanunda vakıflarca yüksekögretim kurumlarının kurulabileceği hükme bağlanmıştır. Kanun’un Ek 6. maddesinde ise kurulacak yükseköğretim kurumunun vakıf tüzelkişiliği dışında ayrı bir tüzelkişiliğe sahip olduğu açıkça ifade edilmiş, bu husus Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği 5. maddesinde de “vakıf üniversitesi; vakıflar tarafından kanunla kurulmuş bulunan, kamu tüzel kişiliğine sahip yükseköğretim kurumudur” denilmek suretiyle yinelenmiştir. T.T.K’nın 16. maddesine göre, “(1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar”. Yine T.T.K’nın 40. maddesine göre, “Her tacir, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren onbeş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettirir.” şeklindedir. Somut olayda; Davalı üniversitenin Vakıf’tan ayrı bir tüzel kişiliği mevcut olup,iktisadi işletme niteliğinde kabul edilmesi sözkonusu edilemeyeceğinden ,böylece tacir sıfatını taşımadığı anlaşılmaktadır.Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin E. 2022/1629 ve K. 2022/5785 esas sayılı ilamında,davalı ile aynı hukuki statüde olan üniversite tacir olarak kabul edilmemiştir. Böylece mahkemece verilen karar usul ve hukuka uygun olduğundan,davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 02/05/2023