Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2023/1119 E. 2023/2024 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2023/1119
KARAR NO: 2023/2024
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/02/2021
NUMARASI: 2018/923 E – 2021/183 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 21/06/2023
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının hizmet verdiği alanda iki trafodan oluşan … nolu TM ve YG yer altı kablosu tesisini inşa ettiğini, geçici kabulü yapılan bu tesis nedeniyle harcadığı 527.064,05 TL yatırım bedelinin ilgili mevzuat çerçevesinde ödenmesi için yaptığı başvurunun davalı tarafından reddedildiğini ileri sürerek; bu bedelin 22.08.2011 tarihinden itibaren aylık TEFE oranında güncelleme yapılarak dava tarihindeki güncel bedelinin yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, 28.12.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 1.555.564,65 TL’ye yükselterek, bu tutarın 527.064,05 TL’sine dava tarihinden, 1.028.500,6 TL’sine ıslah tarihinden itibaren avans faiz işletilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davaya konu talebin zamanaşımına uğradığını, talebin …’a yöneltilmesi gerektiğini, davacı şirket adına akdedilmiş herhangi bir bağlantı anlaşmasının bulunmadığını, mevzuat gereği bağlantı ya da sistem kullanım anlaşması olmadan tesis bedellerinin iadesinin söz konusu olmadığını, tesisi kullanan mevcut maliklerinin başvuru yapması gerektiğini, müteahhitlik hizmeti veren davacı şirketçe yapılan tesis bedellerinin konutların maliklerinden alınıp alınmadığının incelenmesi gerektiğini, davacı tarafın talepte bulunabileceği miktarın dosyaya sunulan faturalar vasıtasıyla değil, çeşitli verilerin ortalamasının ele alınması ve bu bedeller üzerinden %20 indirim uygulanması suretiyle elde edilen birim fiyat üzerinden hesaplanması gerektiğini, talep edilebilecek miktarın kullanıcının dağıtım bedelinden peyderpey düşülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince ; davalı şirkete teslim edildiği tarihte yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38 inci maddesindeki şartlara uygun olarak yapılan TM ve YG yer altı kablosu tesisinin, bilirkişilerce bu tarih itibarıyla hesaplanan bedelinin yapım ve teslim yılı birim fiyatlarına göre KDV hariç 527.150,38 TL, bu tutarın dava tarihi itibariyle güncelenmiş değerinin ise 1.555.564,65 TL olduğu gerekçesiyle; 1.555.564,65 TL alacağın, 527.064,05 TL’sinin dava tarihinden, 1.028.500,60 TL’sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte hesaplanarak davacının kullanacağı enerji dağıtım tarifesinden mahsubuna karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dairemizce yapılan istinaf incelemesi sonucunda ; dava konusu tesisi davalı dağıtım şirketinin inşa etmesi gerektiği ancak enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla davacı şirketin inşa ettiği, dava dışı … ile davalı dağıtım şirketi arasında düzenlenen 24.07.2006 tarih işletme devir hakkı sözleşmesinin 7.5 maddesinde; dağıtım faaliyetinin şirket tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyet kapsamında gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğunun dağıtım şirketine ait olduğunun düzenlendiği, bu nedenle davalı dağıtım şirketinin husumet itirazının yerinde olmadığı, geçici kabulü yapılan bu tesisleri devralan davalı dağıtım şirketinin sebepsiz zenginleştiği, 05.10.2018 tarihinde davacı şirket tarafından davalı dağıtım şirketine gönderilen yazıda, dava konusu tesislerle ilgili yatırım bedelinin tespit edilerek ödemeye esas gerçek değerin 30 gün içinde ödenmesinin talep edildiği, davalı dağıtım şirketinin. 07.11.2018 tarih ve 8941 sayılı yazı ile bu talebi reddettiği, işbu davanın açıldığı 27.12.2018 tarihi itibariyle sebepsiz zenginleşmeye ilişkin iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, davacıya ödenmesi gereken bedelin işin kabulünün yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 04.08.2002 tarihli Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38 inci maddesinin altıncı fıkrasındaki düzenlemeye uygun olarak bilirkişi kurulu tarafından belirlendiği, EPDK Denetim Dairesi Başkanlığının “Dağıtım tesisinin dağıtım lisans sahibi tüzel kişi tarafından geçici kabulünün yapıldığı ayı takip eden aydan itibaren, geri ödemenin yapılacağı ilk taksit tarihine kadar geri ödemesi yapılmamış tutar tüketici fiyat endeksi oranında güncellenir. Vadesinde geri ödemesi yapılmamış tutara 04.12.1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre uygulanacak kanuni faiz oranı uygulanır,” şeklindeki açıklaması sebebiyle mahkemece bilirkişi kurulundan alınan ek rapor ile güncellenmiş değerin 1.555.564,65 TL olarak tespit edildiği, davacı şirketin ıslah dilekçesi ile dava değerini bu tutara yükselttiği ancak talebi bulunmadığı halde ilk derece mahkemesince bu tutarın davacı şirketin kullanacağı enerji dağıtım tarifesinden mahsubuna karar verilmesinin HMK’nın 26 ncı maddesine aykırı olduğu, ayrıca az yukarıda açıklanan Yönetmelik hükmü uyarınca ödenmesi gereken tutara avans faizi yerine yasal faiz uygulanması gerektiği gerekçesiyle; tarafların istinaf başvurularının kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın kabulüne, 1.555.564,65 TL’nin 527.064,05 TL’lik kısmının dava tarihinden, 1.028.500,60 TL ‘lik kısmının ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dairemiz kararına karşı, süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Yargıtay 3 Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda verilen 2022/6404 esas 2023/49 karar sayılı ilam ilamla; “Uyuşmazlık; yapımını üstlendiği inşaat projesinin elektrik ihtiyacını karşılamak için davacı şirket tarafından inşa edilen ve sonrasında davalı dağıtım şirketine devredilen dağıtım tesisi için yapılan giderin tahsili istemine ilişkindir. 1. Vekâletsiz iş görme, davaya konu dağıtım tesisinin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 410 ila 415 inci maddeleri arasında düzenlenmiş olup, genel olarak bir kimsenin sözleşme veya hukuken yükümlü olmadığı hâlde başka bir kimsenin hukuk ve menfaat alanına müdahale ederek iş görmesinden doğan hukuki ilişkiyi ifade etmektedir. Vekâletin bulunmaması, görülen işin bir vekâlet ilişkisine veya başka bir sözleşmesel ilişkiye ya da benzer bir yükümlülüğe dayalı olmadan yapılması anlamına gelmektedir. Görülen işin başkasına ait olması gerektiği de açıktır. Ancak bazı durumlarda görülen işte vekâletsiz iş görenin de menfaati olabilir. Bu durumda ortak yarar söz konusu olur ki; ortak yararın bulunduğu durumlarda iş görenini menfaati iş sahibinin menfaatine göre daha üstün değilse işin başkasına aidiyeti unsuru var sayılır. Vekâletsiz iş görme nedeniyle taraflar arasında kurulan ilişki bir sözleşme ilişkisi olmamakla beraber iş gören ile iş sahibi arasında kanuni bir borç ilişkisi doğmaktadır. 2. Vekâletsiz iş görme, yasal düzenleme uyarınca gerçek (caiz olan) vekâletsiz iş görme ve gerçek olmayan vekâletsiz iş görme olmak üzere ikili bir ayrıma tabiidir. 3. Gerçek vekâletsiz iş görmede, iş gören iş sahibinin menfaatine ve yararına iş görme iradesi ile hareket etmektedir. Gerçek vekâletsiz iş görmede, bir kimse başkasına ait bir işin görülmesi iradesiyle, onun hukuk alanına bir yetkisi bulunmaksızın müdahale etmektedir. 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesine göre;“İş sahibinin menfaati için yapılmış olan bir işte yapan kimsenin hâl icabına göre zaruri veya faideli bulunan bilümum masraflarını faizi ile edaya ve bu kabil taahhütlerini ifaya ve hakimin takdir edeceği zararı tazmine, iş sahibi mecburdur.Maksadı hasıl olmasa bile, işi yaparken icabeden ihtimamda bulunan kimse hakkında dahi bu hüküm tatbik olunur. İşi yapan kimse yaptığı masrafı istifa edemediği takdirde, haksız bir fiil ile mal iktisabı faslındaki hükümlere göre yaptığı şeyi ref ettirebilir.” 4. Bu hükme göre kanun koyucu, iş görenin haklarını düzenlerken başkasının menfaatinin gerektirdiği bir işe kalkışan kimsenin bu mühadale ile kendi malvarlığında bir azalma olmamasını sağlamak ve bu suretle herkesi başkalarına yardıma teşvik etmek amacıyla iş görene malvarlığında meydana gelen azalmanın telafisini isteme yetkisini vermiştir. Diğer taraftan, vekâletsiz iş görme işi yapan için bir kâr teminine de vesile teşkil etmemelidir. 5. 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesinde bahsi geçen “masraf” tabirinden; iş görme nedeniyle, iş görenin malvarlığında kendi iradesiyle meydana gelen yahut meydana gelmesine katlandığı azalmalar anlaşılmalıdır. 6. Gerçek olmayan vekâletsiz iş görmede ise; iş görenin bir başkasının işini haksız bir biçimde ve kötü niyetli olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin menfaatine görmesi yahut bilerek ya da bilmeyerek başkasının işini kendi işiymiş gibi ve kendisine menfaat sağlamak üzere görmesi hâlidir ve 818 sayılı Kanun’un 414 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, “Kendi menfaati için yapılmamış olsa bile iş sahibi yapılan işten hasıl olan faydaları temellük etmek hakkını haizdir.Temellük ettiği faydalara göre, işi yapan kimsenin masrafını tazmin ve yapmış olduğu taahhütlerden onu tahlis eder.” 7. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 526 ve devamı maddelerinde de benzer düzenlemeler yer almaktadır. Nitekim anılan Kanun’un 529 uncu maddesinde, 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesine paralel olarak “İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde, işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü iş dolayısıyla üstlendiği edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır. İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma hakkına sahiptir.” hükmü mevcuttur. 8. Öte yandan, vekaletsiz iş görme hükümlerine dayalı alacak davaları; 01.10.1958 tarihli ve 1958/15 E., 1958/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, 818 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinde hüküm altına alınmış olan on yıllık zamanaşımına tabidir. 1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunduğuna dair gerekçeye, dava konusu tesisin inşa edildiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 818 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinde hüküm altına alınan zamanaşımı süresinin dolmamış olmasına, davacı şirketce vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde yerine getirdiği tesis yapım işinden doğan masrafları talep edebileceğine göre, davalının aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2. İlk Derece Mahkemesince bilirkişi kurulundan alınan kök raporda; davaya konu dağıtım tesisinin inşası için yapılan giderin 527.150,38 TL olarak belirlendiği, ancak davacı şirketin 527.064,05 TL’nin tahsilin talep ettiği, sonrasında aynı bilirkişi kurulundan alınan ek raporda ise; talep edilen tutarın Yİ-ÜFE’ye göre dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerinin 1.555.564,65 TL olarak hesaplandığı, gerek İlk Derece, gerekse Bölge Adliye Mahkemesince ek raporda belirtilen güncellenmiş değerin hüküm altına alındığı anlaşılmıştır. 3. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı şirket, davalı dağıtım şirketi tarafından yapılması gereken dağıtım tesisini, yapımını üstlendiği inşaat projesinin elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla gerçek vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde inşa etmiş ve bu tesisin inşasından doğan masraflarını talep etmiştir. Bu hâlde, Bölge Adliye Mahkemesince; uyuşmazlığının hukuki niteliğinin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanması nedeniyle davalı dağıtım şirketinin tazmin sorumluluğunun 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesi uyarınca belirlenmesi, bu bağlamda dağıtım tesisinin inşası için yapılan masrafın davalı dağıtım şirketinden tahsiline karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın hukuki nitelendirmesinde hata yapılması, ayrıca yanılgılı değerlendirme ile ikili anlaşmalar için düzenlenmiş olan ikincil mevzuat hükümlerinin uygulanmak suretiyle yapılan masrafın güncellenmiş bedelinin tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 4. Diğer taraftan, Bölge Adliye Mahkemesince; tacir olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işten kaynaklandığı, bu nedenle davacı şirketin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan alacağı için 3095 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca avans faizi isteminde bulunabileceğinin gözetilmemiş olması da usul ve kanuna aykırıdır.” gerekçesiyle bozulması üzerine, Dairemizce anılan bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş,delillerin yeniden takdir ve değerlendirmesi yapılmıştır. Böylece ,Dairemizce uyulan yukarıda ayrıntıları yazılı bozma ilamı uyarınca, davacı şirket, davalı dağıtım şirketi tarafından yapılması gereken dağıtım tesisini, yapımını üstlendiği inşaat projesinin elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla gerçek vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde inşa etmiş ve bu tesisin inşasından doğan masraflarını talep etmiştir. Bu hâlde, uyuşmazlığının hukuki niteliğinin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanması nedeniyle davalı dağıtım şirketinin tazmin sorumluluğunun 818 sayılı Kanun’un 413 üncü maddesi uyarınca belirlenmesi ile bu bağlamda dağıtım tesisinin inşası için yapılan masrafın davalı dağıtım şirketinden tahsiline karar verilmesi gerekmiş, tacir olan taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari işten kaynaklandığı, bu nedenle davacı şirketin vekaletsiz iş görmeden kaynaklanan alacağı için 3095 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca avans faizi işletilmesi gerekmiş ve aşağıda yazılı olduğu şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK 353/1-b-3, maddesi gereğince ;1-Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; 527.150,38 TL’nin 527.064,05 TL’sine dava tarihinden , 86,33 TL’sinin ıslah itarihi olan 28/12/2020 tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 36.009,64 TL harçtan davacı tarafça peşin yatırılan 9.000,94 TL peşin harç ve 17.564,22 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 26.565,16 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.444,48 TL’nin davalı tarafça önceki kararımız (ve tavzih kararımız uyarınca) davalı tarafça 01.06.2021 tarihinde yatırılan 79.695,46 TL bakiye harçtan mahsubu ile ,fazla 70.250,98 TL harcın talebi halinde davalı tarafa iadesine , 4-Davacının yatırmış olduğu 9.000,94 TL dava harcı ve 17.564,22 TL Islah harcı olmak üzere toplam 26.565,16 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 94,70 TL posta masrafı, 4.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.594,70 TL’nin kabul-red oranına göre hesaplanan 1.556,68 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca kabul-red oranına göre hesaplanan 75.986,54 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT uyarınca kabul-red oranına göre hesaplanan 130.273,14 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak 8-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısımların kararın kesinleşmesi halinde yatıran taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Davacıdan peşin alınan istinaf karar harcının, isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davalıdan peşin alınan istinaf karar harcının, isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu 60,00 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, Temyiz incelemesiyle ilgili olarak;Davacının temyiz aşamasında yapmış olduğu 93,00 TL temyiz masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının temyiz aşamasında yapmış olduğu 20,00 TL temyiz masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair oy birliği ile HMK 361 maddesi uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay’da temyiz hakları olduğu hatırlatılarak verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/06/2023