Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/974 E. 2022/1557 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/974
KARAR NO: 2022/1557
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI : 2016/377 E – 2021/935 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 26/05/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar … A.Ş. (…), … Ltd. Şti (…), … Tic A.Ş. (… YAPI) ve davacı … A.Ş. (…) ortaklığı (…) arasında 10.04.2006 tarihinde bir ön protokol (PROTOKOL) imzalandığını, bu protokolün amacının Suudi Arabistan Krallığı Su ve Enerji Bakanhğı tarafından Suudi Arabistan Firması …-… (IŞVEREN)’ye yaptırılmakta olan Merkezi Kuzey Cidde Kanalizasyon Şebekesi ve Riyat Şehir İçme Suyu Şebekesi Yenilemesi İşleri’nin işverenine (…) bu işlerin yapılmasını taahhüt edilmesi ve bunun ortaklarca birlikte gerçekleştirilmesi olduğunu, adı geçen protokol’ün imzalanması üzerine tum ortakların katılımı ile bir taraftan imza aşamasındaki Cidde kanalizasyon işiyle ilgili sözleşme görüşmelerinin sonuçlandırılmasına, diğer taraftan her iki işin yürütülmesi için gerekli organizasyon ve hazırlık çalışmalarına başlandığını, anılan protokol madde 5 te belirtildiği şekilde ortaklık payları … %25, … %25 ve … ( …-…) %50 oranlarında olup, madde 3 bu ÖN PROTOKOL’un süresini “..tüm işlerin bitimine, hesapların sonuçlandırılmasına ve İŞVEREN/İDARE’ce işin kesin kabulune bağladığını, Protokol madde 5 hükümleri doğrultusunda işlerin yürütülmesinden sorumlu 5 kişilik Yönetim Kurulunun Başkanı dahil 3 kişinin … tarafından belirlenmesi dolayısıyla Ortaklığın “YÖNETİM SORUMLULUĞU …’ın olduğunu, adı geçen PROTOKOL madde 7 hükümleri doğrultusunda İŞVEREN’e ilk verilmesi gereken teminat mektubunun … tarafından … Bankası A.Ş.’den … (İŞVEREN)’ye verildiğini, Cidde Kanalizasyon İşi’nin yapımına ait sözleşmenin IŞVEREN’le (…) 06.05.2006 tarihinde imzalandığını, projelerin yürütülmesi amacıyla öncelikle gerek … kadrosundan, gerekse İstanbul Büyükşehir Belediyesinin diğer iştiraklerinden olmak üzere ortakların önerdiği teknik ve idari personel istihdam edildiğini, bahse konu projeler için yapım aşamasına geçildiğini, projelerin bir kısmının tamamlandığını, PROTOKOL’e taraf tüm ortakların yetkili temsilcilerinin katılımı ile 2006 Nisan ayı sonunda Suudi Arabistan’da bir araya gelinerek Cidde Ofisi ve personel lojmanı kiralandığını, gerekli organizasyonlar yapıldığını ve PROTOKOL hükümleri çerçevesinde işlerin yürütülmesine başlandığını, bu kapsamda …, ön protokolün 7. maddesi uyarınca teminat mektubu temin ettiğini, ancak, protokol madde 4 hükümleri doğrultusunda işlerin yürütülmesi için gereken başlangıç sermayesi taahhüdü zamanında ve sonrasında tam olarak yerine getirilmediğini, ortaklarca yatırmaları gereken tutarların çok altında paralar ödenmiş olup, davacı şirketin ön protokolde belirtilen payına oranla çok daha fazla maddi katkı yapmasına karşın diğer davalılarca maddi katkıların yapılmamış olması dolayısıyla projenin başlangıçta planlandığı şekilde tamamlanamadığını, bu nedenle de diğer davalılardan … A.Ş.’nin temin ettiği teminat mektubunun işveren tarafından nakde çevrildiğini, ön protokolün birçok yönüyle uygulamaya konulduğunu, protokol maddelerine istinaden Yönetim Kurulu oluşturulduğunu, protokolde belirtilen işlerin yaklaşık %50 oranında bitirildiğini, proje için Türk işçilerin Suudi Arabistan’a götürülmesi amacıyla çalışma vizeleri alındığını, elçilikte pasaport işlemleri yapıldığını, ancak diğer davalılardan kaynaklanan maddi imkansızlıklar nedeniyle projenin öngörüldüğü şekilde yürümediğini, geçen süre içinde protokolde doğrudan açıklanan işler dışında protokolün öngördüğü şekilde aynı işbirliği anlayışı çerçevesinde beraberce gerçekleştirilecek yeni işlerin de yapılmadığını, söz konusu iş istenilen şekilde yürümemiş ise de davacının anılan iş ile ilgili olarak üzerine düşen her türlü ortaklık yükümlülüğünü fazlasıyla yerine getirdiğini, işin gerçekleşmesi için gerekli çabayı gösterdiğini, yatırımlar yaptığını ancak bu konuda diğer ortakların yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle tek başına kalması sonucunda çok büyük maddi ve manevi kayba uğradığını, … tarafından İstanbul Anadolu 30.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/148 E. sayılı dosyası ile aleyhlerine açılmış olan davada, davacı vekilinin dava dilekçesinde beyan ettiği üzere davalılardan …, sözleşme uyarınca kesin teminat mektubu temin ettiğini, daha sonra işin gerçekleşmemesi nedeniyle …’nin teminat mektubunu nakde çevirmesi sebebiyle …’ın ön protokol tarihindeki genel müdürü …’nın söz konusu teminat mektubunu ödemek zorunda kaldığından bahisle protokolün taraflarına yukarıda anılan davayı açtığını, dolayısıyla işin alınmış olmasına, gerekli personel ve ekipman temininin yapılmış olmasına rağmen,davacının çabaları dışında başkaca bir çalışma olmaması yüzünden işveren … teminat mektubunu nakde çevirdiğini, …’nın ise teminat mektubu çerçevesinde …’tan rücü talebinde bulunan bankaya tutarı ödediğini, her ne kadar ortaklar protokolün (ve böylece ortaklığın) varlığını kabul etmemek yönünde bir tutum takınmış iseler de, geçerliliği hususunda hukuken herhangi bir şüphe olmayan protokolün taraflarca uygulandığı ve buna göre davranıldığı hususu, hem teminat mektubunun verilmesinde hem de …’nin teminat mektubunu nakde çevirmiş olmasında kendine açık bir şekilde dayanak bulduğunu, işin devamı esnasında, … Yapı’ … de sahip olduğu %75 hissesini 12.03.2008 tarihli protokol ile …’ya devrettiğini, mevcut borçların tasfiyesi ve hesapların sonuçlandırılmasına yönelik şifahi görüşmeler ve toplantılar yapıldığını, bunlardan sonuç alınamayacağının anlaşılması üzerine mezkur protokolün 9. maddesi uyarınca ihtilafların halli için öncelikle karşılıklı iyiniyet kuralları çerçevesinde sulh yolu ile çözümü için bir toplantının yapılması gerekli olduğu 27.05.2015 tarihinde Beyoğlu … Noterliğinden göndermiş oldukları ihtarname ile taraflara bildirildiğini, ancak tarafların söz konusu ihtarname dahilin de herhangi bir olumlu dönüşleri olmadığını, aksine ortaklığı ve borçlarını inkar ettiklerini, taraflar arasında imzalanmış protokolün geçerli olduğu ve bunun tarafları bağladığını, söz konusu ortaklığın varlığına karine teşkil edecek şekilde anılan işin yapılması esnasında bölgede çalıştırılmış olan işçiler tarafından açılmış olan birden fazla işçi alacakları davası bulunduğunu, söz konusu davalardan davacısının … olduğu ve hükmedilen işçilik alacağı bedelinin … tarafından ödendiğini, Yargıtay tarafından da onanmış olan İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesi’nin 2008/1268 E. ve 2014/23 K. Sayılı gerekçeli kararında da davacı vekili tarafından davalılar ile davacının yapmış olduğu ön protokol ve anılan işin yapıldığını ispatlayan sair deliller dosyaya sunulmuş olduğunun belirtildiğini, bunun dışında Üsküdar 1. İş Mahkemesinin 01.11.2012 tarihli, 2008/1267 E., 2012/1147 K., İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesinin 2008/1269 E., 2012/1148 K. Sayılı kararları ile de davalıların Suudi Arabistan’da … firmasından aldığı Riyad İçme Suyu ve Kuzey Cidde işlerinin yapılması konusunda ortaklık oluşturulduğu ve 10.04.2006 tarihli ön protokol yapıldığı, söz konusu protokol tanık beyanları ve diğer belgeler ile birlikte değerlendirildiğinde projede çalışan işçilerin işçilik haklarından davalıların müteselsilen sorumlu olduğu belirlendiğini ve davacı ile birlikte huzurdaki davaların diğer davalıları olan …, … A.Ş. ve … aleyhine karar oluşturulduğunu, hukuki varlığı hususunda tereddüt olmayan ortaklık çerçevesinde, öngörülen işlerin bir kısmının amaçlandığı şekilde sonuçlanamadığını ve bu aşamadan sonra bunun sonuçlanma ihtimalinin kalmadığını, ancak islerde başarılı bir sonuç alınamamış olması taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi bertaraf etmeyeceğini, bu var olan hukuki ilişki çerçevesinde davacı haricinde protokolde imzası bulunan davalı tarafların sorumluluklarını olması gereken şekilde yerine getirmemiş olduklarından her türlü harcamanın davacı tarafından yapılmak zorunda kalındığını, davacının dava konusu iş için yapılan tüm ödemelerin banka havalesiyle yapılmış olduğunu, tüm harcamaların resmi kayıtlarda yer aldığını, hukuki ilişki çerçevesinde tarafların birbirleri ile hesaplaşması bir nevi işlerin tasfiye edilmesi gerektiğini, bu sebeple tüm ortakların ortaklıkları nispetinde yükümlülüklerinin belirlenmesi ve gelir-gider hesabının yapılması ortaklar arasındaki ticari ilişkinin borç ve alacakların tespiti ,davacının bu kapsamda alacağının belirlenmesi ile davalılardan tahsili için huzurdaki davanın açıldığını,, taraflar arasında yapılmış olan protokol gereğince ortaklıkları nispetinde gelir gider hesabının yapılması, borç ve alacaklarının tespiti ile, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, bu şekilde belirlenecek olan alacaklarının şimdilik 1.000,00 $ (Bin) Amerikan Doları (dava tarihîndeki kur üzerinden TL hesabı) olmak üzere, alacağın muaccel olduğu andan itibaren işletilecek 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesindeki faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davaya konu 10.04.2006 tarihli ön protokolü davacı ve diğer davalı firmalarla birlikte imzaladığını, bu protokolün 4. maddesi gereği … (…-… Yapı) firması olarak davacı ile birlikte hisselerin yüzde ellisine sahip olduğunu, sahip oldukları bu yüzde elli hissenin de yüzde 75’i müvekkili şirkete ait olduğunu, ancak müvekkili şirketin 12.03.2008 tarihli protokol ile …’deki hisselerinin tamamını yani yüzde yetmiş beşlik hissesinin tümünü …’ya devrettiğini, müvekkili şirketin davaya konu 10.04.2006 tarihli ön protokol çerçevesinde üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, ön protokolün 4. maddesinde belirtildiği gibi …’in ortağı olan müvekkili 650.000 ABD Doları masraf yaptığını, bunun yanında hisse devrine ilişkin 12.03.2008 tarihinde … ile yapılan protokolün 2. maddesinde yazıldığı üzere, müvekkilinin 1.020,000,00 USD tutarında harcama yaptığını ve son maddesinde de hisseleri devralan …’nın bu bedeli proje karından müvekkiline geri ödemesinin kararlaştırıldığını belirterek bu nedenle davanın reddini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında bir ortaklık kurulduğu iddiası doğru olmadığını, taraflar arasında imzalanan 10.04.2006 tarihli ön protokol bir adi ortaklık sözleşmesi olmayıp ortaklık görüşmelerine başlanmasına dair ön sözleşme olduğunu, davacının dava dilekçesinde taraflar arasındaki sözleşmenin ön protokol olarak imzalandığını kabul ettiğini, davacının iddiasının bu ön protokolün aslında bir adi ortaklık protokolü olduğu ve bu protokole göre kurulan bu ortaklığın Suudi Arabistan’da ticaret yaptığı, ortaklığın kendisi tarafından sevk ve idare edildiği yönünde olduğunu, bu hususun doğru olmadığını, taraflar arasında imzalanan ön sözleşmenin ticari hayata geçirilemediğini, 10.04.2006 tarihli ön protokolde davacı tarafından beyan ve taahhüt edilen hususların protokolü imzalayan karşı taraflarca doğru olmadığı görüldüğünden, ön protokolde yer alan taahhütlerin yerine getirilmediğini,asıl ortaklık sözleşmesinin imzalanmadığını, ortaklık sözleşmesinin hayata geçirilmediğinin en önemli kanıtı ön sözleşmenin 4. maddesinde ortaklık başlangıç sermayesinin 3.000.000.-USD olduğu ve bu tutarın 2.000.000.-USD sinin 15 Mayıs 2006 tarihine kadar ödeneceğinin belirtilmiş olması olduğunu, ortakların başlangıç sermayelerini dahi yatırmadıkları ise açıkça ortada olduğunu, imzalanan ön sözleşmede belirsizlikler ve çelişkiler bulunduğunu, bu belirsizliklerin giderilmesi ve ortaklık için gerekli araştırma için de taraflara 30 Haziran 2006 tarihine kadar süre verildiğini ve asıl ortaklık protokolünün bu tarihte imzalanacağı da yine aynı ön protokolün 4. maddesinin son fıkrasında açıkça yer aldığını, davacı ile ortaklık ilişkisinin kurulamamasının sebebi ise davacı şirketin, daha işin başında ortaklarına yani müvekkili şirket yetkilisi ve diğer davalılara yanlış ve abartılı beyan ve taahhütlerde bulunması olduğunu, bu nedenle de asıl protokolün hiç bir zaman yapılmadığını, müvekkili şirket yetkilisi …’ın , ön protokolde yer aldığı şekliyle 2005 yılında davacının, Suudi Arabistan Krallığı ile Riyat İçme Suyu İşine ait bir sözleşmesinin bulunmadığını gördüğü ve davacıyla ortaklık görüşmelerine devam etmediğini, sözleşmenin de imzalanmadığını, ön sözleşme incelendiğinde; sözleşmenin 1. maddesinde ön protokolün konusunun’ …’in işverene taahhüt ettiği işlerle ilgili olarak ‘… ile Riyat İçme Suyu İşine ait SÖZLEŞME’yi imzalayarak işe Kasım 2005 tarihinde başlamış olup Kuzey Cidde iş’ine ait sözleşme ise imza aşamasındadır.” denildiğini, protokolde yer verilen bu hususların doğru olmadığının ortaklarca anlaşıldığı ve ön protokolün asıl protokole dönüşmediğini, taraflar arasında imzalanan ön protokolün asıl ortaklık protokolü olmadığı, yapılması düşünülen ortaklık için ön görüşmeleri kapsadığı hususunun imzalanan protokoldeki taraflarca da “ÖN PROTOKOL” başlığı ile açıkça tanımlandığını, bu nedenledir ki ortaklığın feshi için ayrıca bir talepte bulunulmadığını, davacı şirketin de ortaklığa devam edildiği konusunda bir tutumu ve taahhütleri noktasında ortaklık vehmettiği kişilerden (iddia ettiği ortaklık kapsamında) hiçbir talebinin olmadığının da görüldüğünü, davacı şirketin , ön protokolü imzalayan müvekkili şirket yetkilisini veya müvekkili şirketin açmış olduğu bu davaya kadar ortak olarak da görmediğini, davacı şirketin, 2006 tarihli ön protokolden bugüne kadar (ön protokolün müvekkili şirkete yüklediği sermaye edimleri de dahil olmak üzere) müvekkili şirketten hiçbir talebi olmadığını, ortaklık için işbirliği yapılmadığını, yönetim ve karar mekanizmalarının da bugüne kadar kurulmadığını, müvekkili şirketin varlığı iddia edilen yapıdan haberdar olmadığını, içinde yer almadığını, kurulduğu iddia olunan ortaklığın, bugüne kadar protokolde yazılı olduğu şekilde ortaklık vehmettiği şirketlere hesap vermediğini, ön protokolün kâr ve zararın taksimi başlıklı 8. maddesinde “her hesap devresi sonunda kâr ve zararın taksim edileceğinin” yer aldığını, ” belirterek davacının taleplerinin reddini talep etmiştir. Davalı … İnşaat A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde 10.04.2006 tarihli ön protokolü dayanak olarak belirttiğini, ön protokol incelendiği takdirde görüleceği üzere sözleşmede müvekkili … A.Ş. adına atılan imzanın tek imzalı olarak düzenlendiğinin açıkça belli olduğunu, söz konusu imzanın o tarihte genel müdür olarak şirkette görevli bulunan dava dışı …’ya ait olduğunu, Anonim Şirketlerde mülga TTK md. 321/3 hükmü gereği “ Anonim şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için, aksine esas mukavelede hüküm olmadıkça temsile salâhiyetli olanlardan ikisinin imzası kafidir.” hükmü amir olduğunu, madde metninde de açıkça belirtildiği üzere Anonim Şirket adına tanzim edilecek evrakın muteber olması için aksine esas sözleşmede hüküm olmadıkça temsile yetkili olanlardan ikisinin imzasının olması şart olduğunu, aksi halde düzenlenen belgenin muteberiyetinden bahsedilemeyeceğini, belirtmiş oldukları hükümde esas sözleşmede aksi düzenlenmedikçe demek suretiyle Anonim Şirketin esas sözleşmesinde aksine hüküm düzenleyebileceğini belirttiğini, ön protokolde belirtilen tarih olan 10.04.2006 tarih itibarıyla yürürlükte olan ve 07.04.2006 tarih ve 6530 sayı ile ticaret sicil gazetesinin 421. sayfasında ilan edilmiş olan Beyoğlu … Noterliğinin 29.03.2006 tarih ve …- …- … yevmiye numaralı yönetim kurulu kararlarına göre“ şirketi yurt içinde ve yurt dışında, resmi daireler ve teşekküller, kurum ve kuruluşlar, bankalar, şirketler, müesseseler ve diğer özel hukuk ve/ veya kamu hukuku hükümleri uyarınca faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişiler karşısında temsil etmek ve bunlarla hukuki, ticari, idari, sınai ve mali konularda şirketi borç ve taahhüt altına koyan ve onlara hitaben tanzim edilen bilcümle belgeler, mukaveleler, taahhütnameler ile borç ihdasına müteallik senetler ve diğer her türlü evrak ve işlemlerin geçerli olması ve şirketi ilzam etmesi için şirket kaşesi veya şirket ünvanı üzerinde iki yetkili imzanın bulunması şarttır.” tescil edilen yönetim kurulu kararından da açıkça anlaşılacağı üzere, herhangi bir tüzel ve gerçek kişi ile yapılacak, şirketi borç ve taahhüt altına sokacak şirket kaşesi üzerine atılmış yetkili iki imzanın olmaması halinde geçersiz olduğunu, yetkisiz olarak imzalanan sözleşmenin müvekkili şirket kayıtlarında hiçbir zaman yer almadığını, müvekkili tarafından hiçbir zaman uygulanmadığını, dolayısıyla söz konusu ön protokol hiçbir zaman uygulamaya geçmediğini, davacı tarafın, dava dilekçesinde dayanağı protokolün 7. maddesine göre müvekkili tarafından teminat mektubu alındığı ve dava dışı işverene verildiğini iddia ettiğini, söz konusu teminat mektubunun şirketin hiçbir organı bilgisinde olmadan o dönem ki genel müdür … tarafından genel müdürlüğü sonrasında ki bir dönemde dava dışı bankaya ödendiğini, söz konusu teminat mektubunun hiçbir şekilde şirket kayıtlarına girmediğini, hiçbir şirket organı tarafından onaylanmadığını, buna ilişkin eski şirket genel müdürü … tarafından İstanbul Anadolu 30. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/148E. sayılı dava dosyası ile kendisinin ödemiş olduğu teminat mektubu miktarının ödenmesi talep edildiğini ve dava reddedildiğini, bahsi geçen protokol imzalanırken … genel müdürü olarak bulunan davacı … bu protokolü şirket esas sözleşmesine aykırı olarak “ tek başına” imzaladığını, müvekkili şirket açısından böyle bir işlem yapmasının şirket esas sözleşmesine aykırı olduğunu, müvekkili şirket bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın “ iştirak” şirketi olduğunu ve yapılacak işlemler için belediye bünyesinde ihdas edilmiş bulunan “İştiraklar Dairesi Başkanlığı”ndan izin alınması gerektiğini, bu işlemlerin hiçbirisi yapılmadığını ve genel müdür …’nın kusurlu olarak hareket ettiğini, davacı şirket İstanbul … Noterliği, 27.05.2015 tarih, … sayılı kendilerine ve diğer davalılara da keşide ettiği ihtarnameye müvekkili şirket tarafından İstanbul …Noterliği 12.06.2015 tarihli, … yevmiye numaralı karşı cevabi ihtarnamesinde; söz konusu ön protokolün şirketleri açısından yukarıda anılan nedenler doğrultusunda bağlayıcı olmadığını ve hukuken kendilerine sorumluluk doğurmadığını tahriri şekilde bildirildiğini, dava konusu ön protokolün müvekkili şirketi hukuken bağlayıcı olmadığını, ön protokolü şirket kaşesi altında tek imza ile imzalayan dava dışı genel müdürü şahsen bağladığının tespiti ile davanın esastan reddini talep etmiştir. Davalılar … ve … tarafından husumet ve zamanaşımı itirazının tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta zamanaşımı süresinin başlamayacağı ve ön protokoldeki imzalar gözetilerek bu taleplerin reddine karar verilmiştir. Mahkeme, mali müşavir, inşaat mühendisi ve borçlar hukukçusu bilirkişilerden alınan raporlar sonrası, adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkin emsal Yargıtay kararları çerçevesinde ,somut olaya ilişkin taraflar arasında imza edilen “Ön Protokol” başlıklı sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olduğu,davacının talebinin ise adi ortaklık ilişkisinin tasfiyesi istemini de içerdiği sonucuna ulaşıldığı,mahkemenin 16/02/2021 tarihli ara kararları gereğince Türk Borçlar Kanununun 642 vd.maddeleri doğrultusunda ortaklığın mal varlığı hakkında ve ortaklığın tasfiyesine ilişkin protokol hükümleri de göz önünde bulundurularak ayrıntılı açıklama yapılması için taraflara kesin süre verildiği, taraflara aralarında anlaşarak bir tasfiye memuru belirlemeleri durumunda belirlenecek tasfiye memuru isminin bildirilmesi, herhangi bir isim bildirilmemesi durumunda resen tasfiye memurunun belirleneceği ihtar edilmiş ise de 14/12/2021 tarihli celsede dosya kapsamında yer alan tüm bilgi, belge ve beyanlar ile davacı vekilinin 08/03/2021 tarihli beyan dilekçesi birlikte değerlendirilerek yeni bir tasfiye memuru atanmasının dosyaya herhangi bir yenilik katmayacağı sonucuna ulaşıldığından ilgili ara karardan rücu edildiğini,tarafların ticari defterlerinin ve davacı tarafça sunulan belgelerin incelenmesi neticesinde bilirkişi heyetince davacı tarafın 4 klasör içerisinde ibraz ettiği 100’lerce döküm ve 1000’lerce belgenin tek tek incelenmesinde, bu belgeler ve dökümlerin dava konusu olayla doğrudan illiyet bağının kurulamadığı, bu dökümlerden ve belgelerden yola çıkarak davacı şirketin alacak talebinde bulunup bulunamayacağı ve bulunabileceği bir alacak tutarı var ise hesaplamasının mümkün olamayacağı yönünde tespitler yapıldığı, davacı vekilince 08/03/2021 tarihli beyan dilekçesinde “Adi Ortaklığın, açıklanan ortaklar arası alacak verecek miktarları dışında, herhangi bir nakdi ve ayni malının bulunmadığı” yönünde beyanda bulunulduğu, dosya kapsamından tasfiyeyi gerektirir başkaca herhangi bir taşınır veya taşınmaz malvarlığının da olmadığı nazara alınarak davacının talep edebileceği bir alacak miktarı bulunduğu hususunda iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle ; “Davanın reddine” karar vermiştir. Kararı davacı vekili ile davalı …şirket vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; hükme dayanak bilirkişi raporunun çelişkili olduğunu,adi ortaklık sözleşmesinin kuruluş amacına uygun olarak işin başlamış olduğu ve bunun için davalılarca ödemeler yapıldığı kanıtlandığını, gerekçeli kararın dayanağı olan bilirkişi raporunda adi ortaklık sözleşmesinin kurulduğu ve sözleşmeden kaynaklanan bir alacak olduğunun tespit edildiğini,bilirkişi heyetince hesap yapılmamış olması karşısında yeni bilirkişi heyeti oluşturularak yeniden hesaplama yapılması gerekirken yeni rapor alınmadığını,sunulan belgelerin değerlendirilmediğini,sunulan uzman görüşünün ise dikkate alınmadığını,tasfiyenin yalnızca şirketin aktiflerine yönelik olmayıp pasif malvarlığı için de tasfiye yapılması gerektiğini,ancak mahkemenin şiketin hesaplama yapılacak bir aktifinin olmamasını gerekçe göstererek ara kararından rücu etmesinin doğru olmadığını,alacağı belirtir belgelerin değerlendirilmediğini,eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulünü talep etmiştir. Davalı …şirket vekili istinaf dilekçesinde; kısmi dava olarak açılan dosyada harca esas değerin 1000 $ = 2.850-TL olarak belirtildiği ve dava dilekçesinde alacağın tamamına ilişkin bir bedelden bahsedilmediğini, daha sonradan davacı tarafından ıslah da yapılmamış ve yargılama neticesinde de alacağın tamamının belirlenmediğini, harca esas değer dikkate alındığında karar tarihi itibariyle istinaf yoluna başvuru sınırının altında olduğunu ,karar kesin nitelikte olup, kanun yoluna başvurulamayacağını belirterek mahkemece İstinaf yolu açık olarak hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğunu bildirmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Davada , taraflar arasındaki ön protokol gereği davacı tarafça yapılan masraf ve giderlerin davalılardan tahsili talep edilmiştir. Yargılama sırasında mali müşavir,inşaat mühendisi ve hukukçu bilirkişiden kurulu 3 kişilik heyetten alınan ön-kök ve ek rapor kapsamında davacı tarafça sunulu belgelerin ön protokol açısından davalılardan talep edilecek alacağa dayanak olmadığı,bu belgelerin talep edilen alacakla ilgisinin bulunmadığının belirlendiği ve davacı alacağının hesaplanamadığı belirlenmiştir. Mahkeme ise alınan kök ve ek raporların dosya kapsamına uygun, denetime elverişli nitelikte düzenlendiği, yapılan tespitler neticesinde uyuşmazlık hakkında yeterince kanaat sahibi olunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin ek/yeni rapor taleplerinin reddine karar vermiş isede,alınan ve hükme dayanak bilirkişi raporunun uyuşmazlığı çözecek nitelikte bulunmadığı görülmüştür. Bu durumda davacı itirazları ile sunulu belgeler kapsamlı değerlendirilmediğinden, davacı tarafın raporlara itirazları sonrası itirazları kapsar şekilde yeni bilirkişi heyetinden başka bir rapor alınarak mahkemece sunulu delillerin denetime elverişli şekilde değerlendirilmesi gerekirken, aslında ön rapor ve eksiklikler tamamlandıktan sonra alınan kök ve ek rapor kapsamında davanın reddi kararı usul ve hukuka uygun bulunmadığından davacının istinaf talebi yerinde görülmüştür. Bu itibarla davalı …’ın istinaf talebi incelenmeksizin davacının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1a-6.madde gereği kaldırılarak, yargılamaya devam edilerek bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı …’ın istinaf talebi incelenmeksizin davacının istinaf talebinin kabulü ile kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edenlere isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edenlere ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/05/2022