Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/961 E. 2022/1394 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/961
KARAR NO: 2022/1394
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2021
NUMARASI: 2020/557 E – 2021/967 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kira kontratına dayalı olarak işyerini boş olarak kiradığını, makinalar satın aldığını, daha sonra karşı taraf şirkete elektrik abonelik sözleşmesi yapılması için 13.10.2016 tarihinde başvuru yapıldığını, elektrik aboneliği yapılacağı inancıyla, şirket ortaklarının daha önceki iş çevrelerine haberler verildiğini, ön siparişlerin toplanmaya başlandığını, bir taraftan da iş yerinin iç dizaynı için elektrik aboneliği sözleşmesinin imzalanacağı ümidiyle beklemeye başlandığınI ancak ilgili yönetmeliğe aykırı bir biçimde karşı tarafın müvekkili şirkete ait olmayan borçlar bulunması nedeniyle sözleşme imzalanamayacağı ancak eski borçları ödemeyi taahhüt ederse elektrik bağlanabileceğini sözlü olarak bildirildiğini, ihtiyati tedbir kararı ile 18/11/2016 tarihinde geçici elektrik bağlantısı yapılmak zorunda kalındığını, makinaların gaz bağlantısı olduğu halde elektrik bağlanmaması nedeni ile çalışmadığını ileri sürerek, bölgesel tekel konumunda bulunan davalı şirketçe hukuka aykırı bir biçimde elektriksiz bırakılması sonucu ticari faaliyetlerini yerine getirememiş olmasından dolayı uğramış olduğu zararlara istinaden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kurum çalışanları tarafından düzenlenen çevre araştırmasında ”Mevcut mahallin uzun yıllardır boyahane yıkama olarak kullanıldığı, mahalde herhangi bir değişimin olmadığı, eski makinaların durduğu, abonelik talep edenin mahalli makinalarla birlikte mal sahibinden devraldığı” nın tespit edildiğini, mahallin hiç boş kalmadığını, dükkanın önceki ve şimdiki faaliyet gösterdiği iş kolunun aynı olduğunu ve dükkandaki demirbaş malzemelerin durduğunu, davacı tarafça her ne kadar dava dilekçesinde söz konusu iş yerini boş olarak aldıkları iddia edilse de davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu kira sözleşmesinde kiralananla birlikte teslim edilen demirbaşların içinde arıtma tesisi, su deposu ve büro malzemeleri olduğunun belirtildiğini, ortada bir iş yeri devri olduğunun açık olduğunu, muvazaa nedeniyle davacı yanın, borçların tamamından sorumlu olduğunu, EPDK Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği 4/b maddesine göre; davacının müvekkilinden elektrik almasının zorunlu olmadığını, istediği perakende şirketinden elektrik satın alabileceğini, bu itibarla tekel yetkisi bulunmayan müvekkilinin sözleşme kurmaya ve devam ettirmeye zorlanamayacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, abonelik sözleşmesi yapmak isteyen davacı ile dava dışı mal sahibi arasında muvazaa olduğu, muvazaa nedeni ile davacının mal sahibinin borçlarından da sorumlu olduğu kabul edilerek davalı elektrik şirketi davacı ile sözleşme imzalamamakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Sözkonusu kararı davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiş olup, Dairemizin 2019/903 Esas – 2020/818 Karar tarihli, 15/09/2020 tarihli kararı ile ” Davalı istinafı yönünden yapılan ön incelemeye göre, davalı vekilince davacının istinaf dilekçesinin tebliğinden itibaren yasal süre içinde istinaf dilekçesi verilmediğinden HMK 352/1-b maddesi uyarınca istinaf dilekçesinin reddi gerekmiştir. Davacı istinafı yönünden yapılan incelemede, davalı tarafça, davacı ile önceki bu aboneler/kiraya veren arasında organik bağ ve dolayısı ile muvazaa bulunduğu ileri sürmüş, yargılama esnasında muvazaa iddiasının kanıtı olarak daha önceki abonelere ait borç dokümanlarını mahkemeye sunarak, 2001-2005 yılları arası … Tekstil, 2005 yılı içerisinde … Sanayi, 2013-2015 yılları arası … Yıkama Şirketi, 2015 yılı sonrasında ise … isimli şahsın kurumlarına borçlu olduğunu, kiraya veren …’in aslında bu işyerinin gerçek sahibi olduğunu muvazaalı işlemle işyerini devrederek bu işyerini işlettiğini işlettiğini iddia etmiştir. Muvazaa iddiasının değerlendirilmesiyle, ilgili tesisatta, önceki abonelerle iş kolunun ve iş yerinin aynı olması hususları muvazaa bulunduğunun kabulüne yeterli olmadığı gibi, dosyadaki bilgi ve belgelerin, davacı ile önceki aboneler/kiraya veren arasında organik bağ ve dolayısı ile muvazaa bulunduğunu ispata yeterli bulunmadığı, bu sebeplerle, mahkemenin muvazaanın isbatlandığına ilişkin tesbit ve gerekçesinin hatalı bulunduğu sonucuna varılmıştır. Mahkemece alınan elektrik mühendisi bilirkişi raporunda, bilirkişi tarafından mevzuata göre sözleşme yapılması gerektiği bildirilmiş, maddi tazminat talebi hakkında görüş bildirilmemiştir. Dosyada maddi tazminat yönünden bilirkişi raporu alınmamış, davacının maddi zararı olup olmadığı tespit edilmemiştir. Dairemizce, muvazaa olgusunun kanıtlanamadığı değerlendirilmekle, maddi tazminat yönünden bilirkişi kurulu raporu alınması için kararın HMK nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir. ” gerekçesiyle karar kaldırılmıştır. Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda ; Davanın ve talep arttırım dilekçelerine göre davanın kabulü ile 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren 19.201,26 TL’nin ıslah tarihi olan 06/12/2021 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı, davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle; davacının muvazaası açık olmasına rağmen; ilk derece mahkemesince eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeler ile hatalı hüküm tesis edildiğini, müvekkili şirketin tekel yetkisini haiz olmadığı, serbest tüketici olan davacının başka bir tedarikçi seçerek , elektrik temin edebileceği, dolayısıyla; TBK 50 maddesi uyarınca müvekkili şirketi ilzam eden bir zararın varlığından bahsedilemeyeceği ,bu nedenle tazminat yönünden verilen kararın açıkça usul ve yasaya aykırı olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun , bilirkişi tarafından gerekli evraklar temin edilmeden, kendilerine herhangi bir bildirim yapılmaksızın, eksik incelemeyle tanzim edildiği, bununla birlikte rapordaki hesap yönteminin de muğlak olduğu,kaldı dı ki; bir hesaplama yapılacak ise dahi bu hesaplama ancak ve ancak davacının başka şirketten alacağı elektrik ile müvekkil şirketten alacağı elektrik bedeli arasında bir fark var ise yalnızca bunun hesaplanabileceği, bunun dışındaki tüm varsayımların somut zarar olamayacağı, dolayısıyla; davacının iş yerindeki tüm sabit giderleri yönünden talebinin kabulü ile bu maliyetlerin müvekkili şirkete yüklenmesinin ticari ve hukuki açıdan kabul edilemez olduğu,bu sebeplerle kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek,kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava , tazminat talebine ilişkindir. Dairemizce verilen kaldırma kararında muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçeleriyle açıklanmak suretiyle karar verilmiş olup,davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Diğer istinaf sebeplerinin incelenmesiyle ; davacı taraf , davalı şirketçe hukuka aykırı bir biçimde elektriksiz bırakıldığını ileri sürerek ,ticari faaliyetlerini yerine getirememiş olmasından dolayı uğramış olduğu zararlara istinaden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, maddi tazminat yönünden alınan bilirkişi raporunda :mali müşavuir bilirkişi tarafından davalı defterlerin incelenerek ve usulüne uygun tutuldukları tesbit edilerek ,dava konusu dönemde davacının zararının (gelir kaybı) 34.201.26 TL olduğu tesbit edilmiştir. Mahkemece, davalı tarafça maddi tazminat hesaplanmasının ancak bir başka şirketten alınması muhtemel miktar ile aradaki farkın bulunması yoluyla mümkün olabileceği ileri sürülmüş ise de, davacı tarafın talebini davacının ticari faaliyetlerini yerine getirememesinden kaynaklanan sabit giderler ile sınırlı tutup bunun ötesinde bir zarar talebinde bulunmadığı dikkate alınarak denetime elverişli bilirkişi raporu çerçevesinde davanın kabulü ile 15.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren 19.201,26 TL’nin ıslah tarihi olan 06/12/2021 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesinde ,maddi vakıa ve hukuki denetim yönlerinden usul ve hukuka aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin HMK 353/1-b-1 maddesine göre reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 1.024,65 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 256,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 768,45 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 10/05/2022