Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/897 E. 2022/1389 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/897
KARAR NO: 2022/1389
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2014/528 E – 2020/551 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket … San. ve Tic. A.Ş. ile müvekkili … San Tic Ltd Şti arasında düzen- lenen 06/10/2006 tarihli adi yazılı Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi gere- ğince, sözleşmeye konu Antalya İli, Merkez İlçesi, … Mah. sınırları içinde bulunan … ada, … – … pafta, … parselde kayıtlı toplam 7.716 m2 yüzölçümlü gayrimenkul mülkiyetinin sözleşmede belirlenen özel şartlar dâhilinde alıcı durumundaki müflis şirkete devretmeyi, alıcının da sözleşmede şartları,miktarı ve şekli belirtilen ödemeyi yapmayı taahhüt ettiğini, Alıcı … Ltd. Şti’nin sözleşmenin imzasından sonra; 13/10/2006 tarihinde 250.000,00 TL, 16/10/2006 tarihinde 150.000,00 TL, 16/11/2006 tarihinde 87.500,00 TL, 27/11/2006 tarihinde 87.500,00 TL, 04/12/2006 tarihinde tarihinde 87.500,00 TL, 08/12/2006 tarihinde 87.500,00 TL, 29/12/2006 tarihinde 45.000,00 TL olmak üzere toplam 795.000,00 TL’yi banka kanalı ile davalı şirketin yetkilisi olan ve sözleşmeyi bu sıfatla imzalanmış bulunan “…” hesabına yatırdığını, Ayrıca;15/11/2006 tarih, 87.500,00 TL bedelli, … nolu, 22/11/2006 tarih, 87.500,00 TL bedelli, … nolu, 29/11/2006 tarih, 87.500,00 TL bedelli, … nolu,06/12/2006 tarih, 87.500,00 TL bedelli, … nolu,01/01/2007 tarih, 100.000,00 TL bedelli, … nolu,02/02/2007 tarih, 100.000,00 TL bedelli, … nolu, 02/03/2007 tarih, 100.000,00 TL bedelli, … nolu çeklerin … adına düzenlenip adı geçen kişiye teslim edildiğini, Hem müflis kayıtlarında tespiti yapılan, hem de müflis yetkilisi tarafından ödenmiş olduğu beyan edilen miktar 1.095.000,00 TL olup kalan ödemelere ilişkin haklarının bu aşamada saklı tutulduğunu, Davalı şirket vekili tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 22/02/2007 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile “müvekkili şirket tarafından taahhüt olanan bir çok ödemenin bugüne kadar yapılmadığı ve ödemelerin yapılmayacağının anlaşıldığından bahisle sözleşme ile taahhüt olunan akçalı edimlerin 5 gün içinde yerine getirilmesi, aksi takdirde sözleşmenin feshedileceği”nin bildirildiğini, Davacı şirketin ise Ankara … Noterliği’nden keşide ettiği 01/03/2007 tarih … yevmiye nolu cevabi ihtarname ile “-fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile- satıcı durumundaki muhataba ödenen 1.095.000,00 TL’nın ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içinde ödenmesi gerektiği aksi taktirde yasal yollara başvurulacağı”nın ihtar edildiğini, İhtarın sonuçsuz kalması üzerine davalı … aleyhine Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe girişildiğini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu, … Ltd Şti hakkında Ankara 6 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/66 Esas, 2008/483 Karar nolu ilamı ile iflas kararı verildiğini ve bu kararın 13/04/2009 tarihinde kesinleştiğini, Müflis şirkete ait tasfiye işlemlerinin Ankara … İcra (İflas) Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden iflas masasınca yürütüldüğünü, 2. alacaklılar toplantısının 01/09/2009 tari- hinde yapıldığını, iflas idaresinin masa aleyhinde açılmış veya masa tarafından lehe olarak açılacak davalarda müflis tarafı temsil etmesi hususunda karar alındığını, Müflis şirketin hesap ve işlemlerinin denetlenmesi yönünden iflas idare memurluğunca mali bilirkişiden aldırılan 13/07/2009 tarihli rapor ile 1.095.000,00 TL tutarın geçersiz bir gayri- menkul satış sözleşmesine istinaden arsa alımı için …’a ödendiği, ancak sözleşmenin ifasının imkansız olduğu, ödenen paraların müflis şirkete iadesi için başlatılan işlemlere devam edilmediği ve bir netice alınamadığı anlaşılmakla; Davacı tarafından davalı şirket temsilcisine ödenen ve karşılıksız kalan 1.095.000,00 TL’nin şimdilik 795.000,00 TL’lık bölümünün ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsili ya da müflis şirketçe yapılan ödemenin paranın alım gücüne göre uyarlanarak hesap- lanacak miktarın davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın müflis şirket ile akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi kapsamında gerçekleştirilen ödemelerin iadesini talep ettiğini Ancak taraflar arasındaki sözleşmenin karşılıklı olarak 2007 yılında iptal edildiğini,Sözleşme ve diğer evrakın orijinal suretlerinin dosyaya sunulmasının gerektiğini, sözleşmenin çok uzun zaman önce yapılması nedeniyle müvekkillerinin sözleşme içeriği hakkında detaylı bilgi veremediğini, Davacının delil listesinde sunmuş olduğu ödeme dekontları ve çek ödemelerinin taraflar arasındaki farklı bir ticari ilişki ile ilgili olduğunu, Noter huzurunda düzenlenmeyen gayrı menkul satış vaadi sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bu sözleşmeye dayalı olarak alacak talep edilemeyeceğini, Dava dilekçesinde sözleşme konusu gayrı menkulün Muratpaşa Belediye Başkanlığı’na ait olduğunun belirtildiğini, böylesine yüksek bedelli sözleşmenin adi şeklinde düzenlenmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, sözleşmenin imzalanmasından sonra noterde tasdik ettirileceği iddia- sının ise akla uygun hiçbir tarafı bulunmadığını, Müvekkili şahsa ödendiği iddia edilen 795.000,00 TL bedelli ödemenin, taraflar ara- sında iptal edilen gayrimenkul satış vaadine özgü bir ödeme olmadığını, kaldı ki ödediği iddia edilen bedellerin miktarı konusunda müvekkili şahsın tereddütleri olduğunu, davada bahsi geçen tarih yaklaşık 7 yıl önceki bir tarih olup ilgili tarihte yapıldığı iddia edilen ödemeleri tam olarak hatırlama şansı bulunmadığını, Dava dosyası içerisinde görünen belgelerde, müvekkile ödendiği iddia edilen bedellerin, müflis şirket kayıtlarında üyelere ödenen bedel diye gözüktüğünü, müvekkili şahsa borç olarak ödendiği veya iptal edilen gayrimenkul sözleşmesi gereğince ödendiğine dair en ufak bir bilgi ve belge mevcut olmadığını, müflis şirket kayıtlarının da bir anlamda müvekkili şahsı teyit ettiğini ve ilgili öde- melerin müvekkili şahsın vermiş olduğu gayrı menkul yatırım, işletim, yönetim, geliştirme ve benzeri konularında hizmetler üzerine ödendiğini doğruladığını,Kaldı ki müvekkili şahsın gayrimenkul piyasasında ülke çapında ismi bilinir, yılların birikimine sahip, tüm ülke çapında büyük iş ve organizasyon yapma potansiyeline haiz iş adamı olduğunu, müflis şirketin uzun yıllar müvekkilinin bu birikiminden yararlandığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalı … Tic. A.Ş. vekili cevap dilek- çesinde; müvekkili şirketin dava konusu sözleşmeden haberdar olmadığı gibi imza yetkilisinin imzası bulunmadığı için tarafı da olmadığını, bu nedenle ilgili sözleşmenin müvekkili şirket açısından bağla- yıcılığı bulunmadığını, 19/09/2006 tarihinde noterden gerçekleştirilen hisse devri neticesinde, şirketin % 100 hissesinin … ve diğer ortaklarına satıldığını, şirketin 2006 yılı olağanüstü genel kurulu 21/09/2006 tarihli toplantısında yeni oluşturulan yönetim kurulunun 22/09/2006 tarihinde toplanarak görev taksimi yaptığını ve …’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildiğini, münferit imza yetkilisi olduğunu, Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi’ne konu olan taşınmazın müvekkili şirketle ilgisi bulunmadığını, müflis şirketin bu kadar büyük bedelli işte bunun dahi sonradan öğrendiğini iddia etmesi, hadisenin ne oranda çelişkili olduğunu gösterdiğini, Müvekkili şirkete yapılan bir ödemenin olmadığından müvekkili şirket açısından sebepsiz zenginleşmeden bahsedilemeyeceğini, Dava konusu edilen adi şekilde düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleş- mesinin hukuken yok hükmünde olduğunu, Müvekkili şirketin sözleşmeden haberi olmadığı gibi müvekkili şirket adına çekilmiş olduğu iddia edilen 22/07/2007 tarihli fesih ihtarından da haberdar olmadığını, müvekkili şirket tara- fından yeni ortaklar ve yeni yönetim oluşumundan sonra, müvekkili şirketçe dışarıdan herhangi bir avukata verilmiş vekaletname söz konusu olmadığını, müflis şirket tarafından müvekkili şirkete gön- derilmiş olduğu iddia edilen cevabi ihtarnameden de müvekkili şirketin haberdar olmadığını, dava dosyasına bakıldığında, Dava konusu edilen alacakla ilgili müflis şirketin 15/10/2007 tarihinde, sadece diğer davalı …’a Ankara … İcra Müd. Kanalıyla, icra takibi başlattığı görülmekte olup bu maddi durum gözetildiğinde dahi, müvekkili şirketin hadise ile ilgisi bulunmadığının anlaşıldığını, müflis şirket kayıtlarında da hesap ekstresinin diğer davalı adına açıldığını,Tüm bunlarla birlikte varlığı iddia edilen sözleşme ile fiilen ödendiği iddia edilen öde- melerin dahi birbirini tutmadığını, müflis şirket ve diğer davalı arasındaki ticari ilişki müphem oldu- ğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince:”Davacının davalı … TİCARET ANONİM ŞİRKETİ aleyhine açmış olduğu davanın sübut bulmadığından reddine, Davacının davalı … aleyhine açmış olduğu davanın ise kısmen kabulüne, 795.000,00-TL alacağın davalı …’ tan tahsili ile davacıya verilmesine, Hükmedilen alacağa 08/11/2007 tarihinden itibaren Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizinin işletilmesine, Davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davacı vekili, davalı … vekili ve davalı … A.Ş. tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde: 1-Karar künyesinde a.) Dava tarihinin 17/09/2014 olarak gösterildiğini, ancak davanın muhabere yoluyla açıldığını ve harcın 31/07/2013 tarihinde yatırıldığını, b.) … Tic. Ltd. Şti. olarak gösterilmesine rağmen davacının … Tic. Ltd. Şti. İflas İdare Memurluğu olduğunu, söz konusu hataların düzeltilmesi gerektiğini, 2- … Yönünden; a.)Mahkemece 795.000,00 TL alacağın davalı …’ tan tahsili ile davacıya verilmesine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, b.) Reddine karar verilen kısım ile ilgili olarak; İş bu davada, adi yazılı taşınmaz satış sözleşmesi gereğince ödenen ve karşılıksız kalan 1.095.000,00 TL’den şimdilik 795.000,00 TL’lik bölümünün ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan tahsilinin talep edildiğini ve 795.000,00 TL’nin harcının yatırıldığını, Mahkemece 04/12/2014 tarihli celsede tesis olunan 1 nolu ara kararı ile “Dava dilek- çesinde kısmi talepte bulunulduğundan davacı vekiline davayı tam dava haline getirmesi ve buna göre eksik 5.123,21 TL harcı yatırmak üzere gelecek duruşma gününe kadar kesin süre verilmesine ya- tırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtarına…” karar verilmiş olmakla, belirlenen eksik harç tutarının 06/03/2015 tarihinde tamamlama harcı kapsamında yatırıldığını, ancak aynı tarihli dilekçe ile ” davacı müflis şirket tarafından davalıya yapılan ödemelerin daha fazla olduğu ve iflas öncesinde davacı (müflis ) şirket tarafından çekilen ihtarname 1.095.000,00 TL’nin iadesinin talep edildiıi, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu, ancak banka kayıtları ve hesap hareketleri ile tespit edilen 795.000,00 TL’lik miktarın davaya konu edildiği, açılan davanın mahkemece kısmi dava ola- rak kabul edilmemesi nedeni ile eksik harcın tamamlandığı” hususunun ifade edildiğini, Tamamlama harcı yatırılarak davaya konu edilen 300.000,00 TL alacak ile ilgili dos- yaya sundukları bilgi, belge ve kayıtlar ile ilgili banka ve kurumlarla yapılacak yazışma cevap ve dayanağı belgelerin incelenmesi, açıklanması ve eksikliklerin giderilmesine yönelik talepleri uyarınca bir kısım değerlendirmeler yapılmış ise de, 26/02/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda “alacağın banka hesap dökümleri üzerinden tespit edilemediği, diğer ödemeler hususunda dekont, makbuz, vs mevcut olmadığı” yönünde görüş bildirildiğini, bu rapora itiraz edip eksikliklerin giderilmesini istediklerini, ancak ek raporda da alacak kısmı ile ilgili herhangi bir tespit yapılmadığını , Dava açılışındaki irade ve kararın; öncelikle belgesi ve bilgisi elde bulunan tespiti da- vacı iflas masasınca da yapılabilen alacakla ilgili davayı açarak, yargılama sırasında celp edilecek deliller, taraf beyanları, bilirkişi raporu ile tespit edilecek kısım ile ilgili harcı ikmal etmek üzerine ku- rulu olduğunu, alacağın bölünebilir bir alacak olduğunu, kısmi dava açılmasına engel bulunmadığını,Mahkemenin kısmi dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın tam dava haline dönüştü- rülmesine ilişkin kararı ile bu kısım dava konusu haline getirilmiş ve sonuçta red kararı verilmiş olmakla müvekkili aleyhine yargılama giderine hükmedildiğini, 3- … Ticaret A. Ş. yönünden; 03/04/2020 tarihli bilirkişi raporunda belirtildiği üzere ;davalı …’ın davalı … San. ve Tic. A.ş. nin temsilcisi olarak hareket ettiği ve söz- leşmeyi imzaladığını, Raporda yer alan ve hükme esas alınan “incelenen kayıtlardan sözleşmenin akdedildiği tarihte …’ın davalı … Şirketini temsil etme yetkisi bulunmadığı, yetkisiz temsilci tarafından akdedilmiş olan sözleşmenin hukuken geçersiz olduğu ve bu nedenle davalı … şirketini bağlamadığı (onay verse idi geçerli hale geleceği ), ödemelerin şirkete değil …’a yapıldığı bu nedenle davacının davalı … şirketine yönelik talebinin yerinde olmadığı, dava konusu ödemelerin iadesini davalı … şirketinden talep etme hakkı bulunmadığı” yönündeki görüş ve tespitin hatalı olduğunu, Dosyaya sunulan Beyoğlu … Noterliği’nin 22/02/2007 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi’ne dayanak Antalya … Noterliği’nin 22/05/2006 tarih … yevmiye nolu imza sirkü- lerine göne , davalı …’ın … tescil tarihinden itibaren 3 yıl süreli münferit imza ile temsil ve ilzama yetkili olduğunun belirtildiğini, Her ne kadar davalı şirketçe kabul edilmese de Av. …’ün her iki davalının da vekili sıfatı ile hareket ettiğini, Ticaret sicili kayıtlarına göre, Davalı şirket ve diğer davalı …’ın bir kısım grup şirketler/hizmetler aracılığı ve yönetimi ile bağlantılı olduğunu, sözleşme tarihi olan 06/10/2006 gününden çok kısa bir süre öncesine kadar şirketin yönetim kurulu başkanı/yetkilisi olduğunu, Davalı şirketin ortaklık yapısının 19/09/2006 tarihli hisse devri ile değiştiğini, davalı … ve diğer ortaklarına ait hiçbir hissenin kalmadığı, 21/09/2006 tarihli olağanüstü genel kurulda yeni yönetim kurulunun belirlendiği tüm bu hususlara ilişkin genel kurul ve yönetim kurulu kararlarının 02/10/2006 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı gözetildiğinde, davalı şirketin de bir şekilde olayla ilgisinin bulunduğunu, Ayrıca celp edilen tapu kayıtlarına göre; sözleşmeye konu Antalya ili Muratpaşa İlçesi, … mahallesi, … ada … parsel (17/10/2008 yılında imar uygulaması ile … ada … par- sele geçmiş ) taşınmazın imar geldisi olan … ada … parselde şirket adına kayıtlı olan hissenin 18/07/2007 tarih … yevmiye ile … Tic. A.Ş. Şirketine satıldığı, yani davaya konu sözleşmenin imza tarihi olan 06/10/2006 yılında mülkiyetin davalı şirkette olmadığını,HMK 327/2 madde gereğince, davalı şirket lehine yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini beyanla ilk derece mahkemesi’nce red hükmü verilen kısım ile ilgili kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Müvekkilinin adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmenin tarafın olmadığını, sözleş- menin davalı şirket ile imzalandığını, Sözleşmenin 3.1 md de devir bedelinin yanı sıra 1.000.000,00 USD danışmanlık, ko- misyon bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığını, mahkemece sözleşmenin bu hükmünün simsarlık söz- leşmesi olarak değerlendirildiğini ve satış vaadi sözleşmesi yerine getirilmediğinden müvekkilinin ücrete hak kazanmadığının belirtildiğini, Müvekkili ile davacı arasındaki sözleşmesinin simsarlık sözleşmesi değil hizmet sözleş- mesi olduğunu, dava konusu ödemelerin müvekkili tarafından sunulan hizmet karşılığı yapıldığını, Havale açıklamasında , taşınmaz bilgileri dışında, satım bedeli avansı olduğun adair bir açıklama bulunmadığını, Davanın tümden reddi gerekirken kısmen kabul hükmü verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı sü- resi içinde ibraz ettiği dilekçesinde Davacı tarafın, diğer davalının müvekkil şirket adına hareketle satım vaadi sözleşmesi akdettiğini iddia ettiğini, ancak adı geçen davalının müvekkil şirketi hiçbir şekilde temsil yetkisi bu- lunmadığını, müvekkili şirketin yapılan işlemlere onay vermediğini ,bu nedenle söz konusu sözleş- menin müvekkili yönünden bağlayıcı olmadığını,Davanın açılmasına müvekkili şirketin sebebiyet vermediğini, Mahkemece nispi vekalet ücretine hükmetmesi gerekin maktu ücrete hükmetmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilmesini talep ve dava etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava, sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talebine ilişkindir. 6098 sayılı TBK. m.77/1’e göre; zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğin- den haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır.Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80’de “aynen geri verme ilkesi”ne göre düzenlenmiştir. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır. Benzer davalara ilişkin Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2019/3688 E. 2020/903 K. sayılı 05/02/2020 tarihli kararında: “…Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme, resmi biçimde yapılmadığın- dan, hukuken geçersizdir (TMK’nun md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md. … Noterlik Kanunu md.60). O nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar, verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler.” denilmiştir. Eldeki davada uyuşmazlık; … İnşaat San ve Tic. A.Ş/ … ile …Tic. Ltd.Şti arasında imzalanan 06/10/2006 tarihli , adi yazılı Düzen- leme Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi ‘nden kaynaklanmaktadır. Sözleşmede davalı şirket “satıcı”, davacı şirket ise “alıcı ” konumunda olup , mülkiyeti satıcıya ait Antalya İli, Merkez ilçesi … mah. Sınırları içinde bulunan … ada … pafta … parselde kayıtlı toplam 7.716 m2 yüzölçümlü taşınmazın 26.000.000 USA bedelle alıcıya devrinin kararlaştırıldığı, satış bedelinin 6.000.000 USA’lık kısmının iş bu sözleşmeden sonra 60 gün içerisinde alıcı tarafından ödeneceği, geri kalan kısmının ruhsat tarihinden itibaren 20 eşit taksitte ve aylık 1.000.000 USA’llık dilimlerde ödeneceği,sözleşmenin imzalanmasını müteakiben 100.000 USA nakit kapora ve 15.10.2006 tarihinden sonra alıcıya 400.000 USA çek ,60 gün sonra yapılacak ödemeye mahsuben alıcıdan tahsil edileceği, sözleşme konusu taşınmazın tapu devrinin % 50’sinin en geç sözleşmenin imzalanmasından sonra 60 gün içinde, kalan kısmın 25/02/2007 tarihinde yapılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Sözleşme konusu taşınmaz mülkiyeti dava dışı kişi adına kayıtlıdır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi şekil şartına uygun olarak düzenlen- mediğinden geçersiz olduğu tartışmasızdır. O halde taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kural- larına göre talep edebilecektir. Davacı da ,bu kapsamda yaptığı ödemenin her iki davadan tahsilini talep etmektedir. Davalı … şirketi, davanın dayanağını oluşturan sözleşmenin tarafı olmadığını, şirket adına hareket eden diğer davalı …’ın şirketi temsile yetkili olmadığını, yapılan işlemlere de onay verilmediğini , sözleşmenin kendileri yönünden bağlayıcı olmadığını iddia etmektedir. Davalı … ise, ödemeleri inkar etmemekle birlikte bu ödemelerin taşınmaz satış bedeli olarak değil, kendisince sunulan danışmanlık hizmeti nedeniyle ve sözleşmenin 3. md kapsa- mında komisyon ücreti karşılığında yapılmış bir ödeme olduğunu savunmaktadır. … şirketi yönünden yapılan değerlendirmede; İki sayfadan ibaret sözleşmenin tetkikinde , sözleşmenin her iki sayfasında davalı şir- ketin kaşesinin bulunduğu, ikinci sayfada ise davalı şirketi kaşesi üzerinden …’ın isim ve im- zasının yer aldığı görülmekle, …’ın sözleşmeyi … şirketi’ni temsilen imzalandığı ve akdettiği, Fakat dava dosyası içine sunulan 19/09/2006 tarihli Hisse devir Sözleşmeleri , 25/09/ 2006 tarihli imza sirküleri ve 02/10/2006 tarihli Ticaret Sicili Gazetesi örneğine göre , sözleşme tarihi olan 06/10/2006 tarihi itibariyle …’ın … şirketini temsile yetkili olmadığı , yetkisiz tem- silci tarafından yapılan işlemlere onay verildiğine dair delil bulunmadığı, Mali yönden yapılan inceleme sonucunda da, … şirketinin ticari defter ve kayıtların- da davacı şirket ile ilgili bir muhasebe kaydının bulunmadığı, söz konusu ödemelerin davalı şirketin kayıtlarına girmediği anlaşılmaktadır. Buna göre … şirketi ‘nin söz konusu akdi ilişkinin tarafı ol- madığı anlaşılmaktadır. Davalı … yönünden yapılan değerlendirmede ise; … Bankası’nca gönderilen ödeme belgeleri incelendiğinde, 13/10/2006 tarihinde İnt … Antalya İli, … Ada, … pafta … PA ” açıklaması ile 250.000 TL ve 16/10/2006 tarihinde aynı açıklama ile 150.000 TL EFT yapılmış olduğu yapıldığı, dekontlar incelen- diğinde, 250.000 TL ve 150.000 TL’nin alıcısını … olduğu, … Bankası’ndan gelen 02/06/2015 tarihli yazı ve ekindeki dökümler ince- lendiğinde, 04/12/2006, 16/11/2006, 08/12/2006, 27/11/2006 ve 29/12/2006 tarihli çek ödemelerinin …, … ve … tarafından yapıldığı, Davacı tarafça davalı … aleyhine toplam 795.000 TL tutarlı bu ödemelerin iadesi amacıyla 15/10/2007 tarihinde icra takibi başlatıldığı, borçlu vekilinin takip dosyasına sun- duğu itiraz dilekçesinde ” alacaklı mevcut ödemeleri müvekkilime hangi amaçla ve neden yapılıdğını bilmektedir. Edimlerini yerine getirmediğinden müvekkilime karşı borçlu olan bu şirkettir. ” şeklinde beyanda bulunduğu, bu beyan ile davalı …’ın ödemelerin kendisine yapıldığını, kendisine yapılmayanların da onun bilgisi dahilinde … ve …’a yapıldığını kabul etmektedir. Diğer yandan 150.000 TL ve 250.000 TL tutarındaki ilk iki ödeme “… Antalya İli, … Ada, … pafta … ” açıklaması ile yapılmış olup dava konusu sözleş- menin konusu da Antalya İli, … Ada, … pafta … PA ‘da yer alan taşınmazdır. Ayrıca ödemeler 06/10/2006 tarihli sözleşmeden kısa bir süre sonra yapılmıştır. Bu ödemelerin sözleşmede belirtilen taşınmazın mülkiyetinin davacıya devri amacıyla yapılması hayatın olağan akışına uygundur. Davalı …’ın söz konusu sözleşmeye yetkisiz temsilci olarak akdettiği , temsil olunan diğer davalı şirketin de bu sözleşmeye açık veya örtülü olarak onamının bulunmadığı sabit olduğuna göre, BK. m.47 hükmüne göre davalı … ,bu işlemin geçersiz olmasından doğan davacı zararının giderilmesinden sorumludur. Davalı … bu ödemelerin komisyon hizmeti karşılığında yapıldığını beyan ile vasıflı ikrarda bulunmuş ise de; Eski …yeni TBK 521/1 md gereğince ,davalının komisyon ücretine hak kazanabilmesi için tapuda satış ve devrin gerçekleşmesi gerekmektedir. Somut olayda, taşınmazın resmi devir ve satışı gerçekleşmediğine göre davalı Davanın kısmi dava veya belirsiz dava olup olmadığı hususuna gelince; Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kısmi davadan bahsetmekte yarar bulunmaktadır: Yargıtay HGK’nun 2015/22-1052 E., 2015/1612 K. 17/06/2015 tarihli ilamında da belirtildiği üzere; Kısmi dava, alacağın yalnızca bir bölümü için açılan dava olarak tanımlanmaktadır. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya, kısmi dava denir. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın  kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması”  ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” demesi, kural olarak yeterlidir (Yargıtay HGK 02/04/2003 gün ve 2003/4-260 Esas 271 K. sayılı ilamı; Pekcanıtez; H./Atalay M./Özekes M.; Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s. 320; Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s. 286). Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda açıkça kısmi dava düzen- lenmediği halde, söz konusu Kanunun yürürlükte olduğu dönemde de kısmi dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü, alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm  bulunmamaktaydı. Kısmi dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109.maddesinde ise, ayrın- tılı olarak düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölü- nebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği;  İkinci fıkrasında ise; talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açıla- mayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 01/04/2015 tarih ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır. Bilindiği gibi 6100 sayılı HMK’nın 24. maddesinde düzenlenen tasarruf ilkesi gereği davacı, davasını açarken, talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerek- mektedir (HMKm. 119/1 b. ğ). Dava dilekçesinde talep sonucunun bulunmaması durumunda, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verecek, bu süre içinde eksikliğin tamam- lanmaması halinde dava açılmamış sayılacaktır (HMK m. 119/2). Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu ve kısmi dava açmanın caiz olduğu durumlarda, davacı, talep konusunun sadece bir kısmı hakkında hüküm elde etmek üzere bir dava açabilir (HMK m. 109). Böyle bir durumda, mah- keme, davacının hakkının aslında daha fazla olduğunu tespit etse bile, taleple bağlılık kuralı gereği, davada talep sonucu olarak gösterilen miktarı aşacak şekilde karar veremez (Varol Karaslan, Medeni Usul Hukukunda Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi, Ankara 2013, s. 90). Taleple bağlılık ilkesi, 6100 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenmiştir.Anılan Kanunun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinde; “ (1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” düzenlemesi yer almaktadır. Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi açı- sından somut olay değerlendirildiğinde: davacı vekili, dava dilekçesinin “konu” ve “sonuç ” kısmında , müflis şirketçe , sözleşmeye konu arsa alımı nedeniyle davalı …’a ödenen ve karşılıksız kalan 1.095.000,00 TL’den ,fazlaya ilişkin tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 795.000,00 TL’lik kısmının tahsili talep edilmiş olmakla davanın kısmİ alacak davası olduğu açıkça beyan edilmiştir. İlk dererece mahkemesince 04/12/2014 tarihli celsede ” davacının dava dilekçesinde davalılardan olan alacağının 1.095.000,00 TL olduğunun açıkça ileri sürüldüğü, bunun 795.000,00 TL ‘lik kısmının talep edildiği , alacağın belirli olduğu durumlarda kısmi dava açılamayacağı ” gerekçesiyle davacıya davasını tam dava haline getirmesi ve eksik 5.123,21 Tl harcı yatırmak üzere gelecek duruşmaya kadar kesin süne verildiği, harç yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldı- rılacağını ihtar olunduğu ” ,bunun üzerine davacı vekilince ibraz olunan 06/03/2015 tarihli dilekçede “dava dilekçesinde ihtarname ile talep edilen 1.095.000,00 TL ‘nin fazlaya ilişkin kısmının saklı tutulup 795.000,00 TL’lik kısmının dava konusu edildiği, mahkeme ara kararı gereğince saklı tutulan bakiye 300.000,00 Tl itibariyle tamamlama harcının yatırıldığı “nın belirtildiği anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin dava dilekçesindeki talebinin kısmi alacak davası açıktır. Ara kararın tesis edildiği 04/12/2014 günü itibariyle 6100 sayılı HMK’nun 109/2 md henüz yürürlükte olup yasal düzenlemeye göre ” talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olan hallerde” kısmi dava açılma imkanı bulunmamaktadır. Dava konusu olayda da dava tarihi itibariyle uyuşmazlık miktarı belirli olup 1.095.000,00 TL üzerinden dava açılıp harç yatı- rılması gerektiğinden mahkeme ara kararı yerindedir. Dosya içeriğine göre ,davalı … yönünden ispat edilen dava değeri olan 795.000,00 TL üzerinden kısmen kabul hükmü kurulmasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmemiştir. Davalı şirket yönünden husumetten red kararı verilmiş olmakla, yürürlükteki AAÜT’ nin 7.md gereğince maktu vekalet ücreti takdiri yerindedir. Ancak ,karar başlığında, “Davacı” olarak müflis şirketin ünvanı yazılmış ise de, müflis şirketi temsilen ” İflas İdare Memurluğu “yazılmalıdır. Yine dava tarihi “17/09/2014” şeklinde yazıl- mış ise de, dava muhabere yoluyla 05/08/2013 tarihinde açılmıştır. Maddi hata olarak değerlendirilen bu hususlar düzeltilmelidir. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda vakıa ve hukuki değer- lendirme noktasında, usul ve esasa aykırılık tespit edilmediğinden, davacı vekili ile davalı taraf vekil- lerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 md gereğince reddine karar verilmesi gerekmektedir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı ve davalıların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Davacıdan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, Davalı …’tan alınması gereken 54.306,45 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 13.635,91‬ TL harcın mahsubu ile bakiye 40.670,54‬ TL’nin istinaf eden davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Davalı …Ticaret AŞ’tan alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/05/2022