Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/785 E. 2022/1242 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/785
KARAR NO: 2022/1242
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/11/2021
NUMARASI: 2021/219 E – 2021/770 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak,ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle,dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Ltd. Şti.ne ait elektrik tüketim bedelinin ödenmediğini, davalıların bu şirketin yöneticileri olduğunu, şirket adına oluşan borcu ödemediklerini, kötü niyetli itirazda bulunduklarını, uyuşmazlığın sözleşmeden kaynaklanmış olması ve para iadesi söz konusu olduğundan, davacının ikametgah mahkemesinin yetkili olduğunu belirterek itirazın iptaline takibin devamına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, itiraz iptali davasını da takibin yapıldığı yerde açılması gerektiğini, esas yönünden de davanın haksız olduğunu, ortakların şirket borçlarından sorumlu olmadıklarını, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme tarafından; ” Takip ve dava konusu borç, dava dışı … Ltd. Şti.ne ait elektrik tüketim bedelidir. Asıl borçlu dava dışı … Ltd. Şti. hakkında ayrıca İstanbul … İcra Müdürlüğünde … sayılı icra takibi başlatılmıştır. Davalılar asıl borç ilişkisinde taraf olmayıp taraf şirketin yöneticileridir. Talebin dayanağı dava dilekçesinde TTK.nın 512, 513, 553 ve 554. maddeleri gösterilmiştir.Davalıların takip konusu alacağın dayanağı sözleşmede taraf olmadıkları, borçlu şirketin yöneticisi olmaları sebebiyle haklarında takip başlatıldığından dava dilekçesinde talebin dayanağı olarak gösterilen TTK 512, 513 ve 554. maddelerinin konu ile ilgisi bulunmamaktadır.TTK 553. maddeye dayanan talep, dolaylı zarar olup zarar konusu tutarın ancak ilgili şirkete ödenmesi talep edilebilir. Oysa takip ve davada, gerçekleştiği ileri sürülen zararın doğrudan davacıya ödenmesi istendiği ” gerekçesiyle davanın reddine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dairemizce yapılan inceleme sonunda; 18/02/2021 tarih ve 2019/1159 E-2021/447 K sayılı kararımızla ” 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 553/1. maddesinde “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.” ibaresinin bulunmaktadır İlk derece mahkemesince “TTK 553. maddeye dayanan talep, dolaylı zarar olup zarar konusu tutarın ancak ilgili şirkete ödenmesi talep edilebilir. Oysa takip ve davada, gerçekleştiği ileri sürülen zararın doğrudan davacıya ödenmesi istendiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de 6102 sayılı TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca şirket alacaklılarına karsı verdikleri zarardan sorumlu oldukları düzenlemesi gereğince davalıların borcun ödenmemesi konusunda kusurlarının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçeleriyle kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.İlk Derece Mahkemesi tarafından; “…davacının iddiasıyla ilgili iddiasının varlığını ispatlayacak somutlaştırılmış bir delil mevcut değildir. .. davalıların kusurunun olup olmadığının atanan bilirkişi kurulu marifetiyle araştırılması, aslında davanın esasına yönelik bir değerlendirme olup zaten mahkememizce de dava sübut bulmadığından ret olmuştur. Bu durumda, karar esastan verilmiş bir karar niteliğinde olduğundan yargılamada kendisini bir vekil ile temsil ettiren davalılar lehine açılan davanın itirazın iptali davası olması dahi gözetilerek AAÜT gereği nisbi vekalet ücreti verilmiştir. ..Yapılan açıklamalar karşısında davacının, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına yönelik itirazın iptali ile takibin devamına dair davasının davalılar yönünden sübut bulmadığından ayrı ayrı reddine, davacının davasının reddi sebebi ile davacının her iki davalıya yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine, davacının kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamadığından davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine dair karar verilmiştir. ” gerekçeleriyle 1-Davacının, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra dosyasına yönelik itirazın iptali ile takibin devamına dair davasının davalılar yönünden sübut bulmadığından ayrı ayrı reddine, 2-Davacının davasının reddi sebebi ile davacının her iki davalıya yönelik icra inkar tazminatı talebinin reddine, 3-Davacının kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamadığından davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf başvurusunda özetle; yöneticinin ödeme imkanı varken kusurlu davranarak borç ödememesi, TTK 553 maddesine uygulama olanağı vereceğini, davanın bu maddeye dayalı açıldığını, ödeme imkanı olmasına rağmen sorumlulukları kapsamındaki şirket borçlarını ödemeden imtina ederek ve bunun sonucunda ortaklık aleyhine takip yapan müvekkili şirketin alacağını tahsil edememesine neden olan davalıların müvekkil şirkete karşı doğrudan doğruya sorumlu olduğunu, mahkeme gerekçesinde yer verilen TTK 556’md şirketin iflası halinde uygulama alanı bulacağını, davanın dayanağı olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından BAM kararında bildirilen hususlar dikkate alınmadığın ve raporun eksik incelme ve hatalı değerlendirmeler içerdiğini, dava konusu icra takibine dayanak faturalar tüketime ve mevzuata uygun olarak tahakkuk ettirildiğini, da fatura içeriğine herhangi bir itiraz bulunmadığını, fatura dönemlerinde bilanço itibariyle şirketin faturaları ödeme imkanı bulunduğunun değerlendirilmediğini, şirket bilançolarında sürekli zarar olmasına rağmen yöneticilerin iflası istememesi sorumluluk yönünden değerlendirilmesi gerektiğini, yöneticilerin yönetimdeki kusurlarının değerlendirilmediği dava konusu icra takibine dayanak tahakkuklar yönünden herhangi bir tartışma olmayıp müvekkil şirketin zararı açık olduğundan, kusursuzluğunu ispatın davalıların yükü olduğunu ve davalıların kusursuzluğunun ispat edemedikçe zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir. Dava, dava dışı şirketin yöneticileri olan davalıların şirket borçlarını kusurlarıyla ödemedikleri iddiasına dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dairemiz kararı sonrası yapılan bilirkişi incelemesinde bilirkişilerin raporlarında “… ödememe ve şirketin faturaları ödeyemez hale gelecek ölçüde zarar etmesi olgusunda davalıların ne gibi bir dahli ve kusuru olduğunun ortaya konabilmiş olmadığından doğrudan davalıları alacaklının bu zararından sorumlu tutmanın mümkün olmadığını, diğer bir ifadeyle salt şirket alacaklılarına borcun ödenmemesi ihtimalinin bu anlamda şirket ortaklarını sorumlu hale getiremeyeceğini, böyle bir kabulün sermaye şirketlerinde sınırlı sorumluluk sisteminin donatılması anlamına geldiğini, buradaki düzenleme ile amaçlananın şirket mükellefiyetlerinin ihlali suretiyle pay sahipleri ve alacaklıların zarara uğratılmasının önüne geçilmesi olduğunu, bu şekilde uğranılan zararın tazmin edilmesi gerektiğini, somut olayda şirketin iflası ve alacaklı davacıya olan borcun ödenemez hale gelmesinden davalıların kusuru ile sorumluluğunu aramak gerektiğini, ancak yukarıda belirtildiği gibi davalıların yöneticisi oldukları şirketin borca batık hale gelmesi ile tasfiyesinde ve şirket alacaklısının alacağını tahsil edememesinde açık ve net bir biçimde kusurları ile sorumlu olduklarına ilişkin somut bir verinin dosyaya sunulu olmadığını, salt alacaklının alacağını elde edememe durumu yöneticilerin sorumluluğuna yol açmaya yeterli olmadığını, ….ayrıca 2015 yıl sonu itibari ile dava dışı şirketten kaydi verilere göre 216.194,51 TL alacaklı olduğunun belirlendiğini,.” mütalaa etmişlerdir. Buna göre, dosya kapsamından; davacı tarafından davalılar aleyhine dava dışı şirket olan … Ltd. Şti.ödenmeyen gecikmiş enerji bedeli açıklaması ile 06.06.2011, 27.10.2011,26.12.2011,12.03.2012 tarihli faturaları ve gecikme faizi ve faizin KDV’si toplamı olan 137.619,93 TL’nin tahsili istemiyle takip başlatıldığı, davalıların şirket borcunu şirket aktifi olduğu halde kusurlarıyla ödediklerini ileri sürülüp kanıtlanamadığı anlaşılmakla mahkemece verilen karar sonuç olarak usul ve yasaya uygundur. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 21/04/2022