Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/677 E. 2022/1183 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/677
KARAR NO: 2022/1183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2020
NUMARASI: 2018/861 E – 2020/186 K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/04/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahke- mesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı firma … Holding A.Ş. ile müvekkil şirket arasında 01/03/2015 tarihinde Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmeye bağlı olarak davalı firmanın elektrik enerjisi tüketiminde bulunduğunu, ancak kullanmış olduğu enerji tüketim bedellerini ödemediğini, bu nedenle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu beyanla, itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ile mahkumi- yetini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında dava konusu alacağa ilişkin uyuş- mazlık bulunmadığını, müvekkili şirketin enerji tüketim ve kayıp kaçak bedellerinin düzeltilmesi yönünde talepte bulunduğunu ancak netice alınamadığını, Elektrik enerjisi bedellerinin elektrik saatlerinin periyodik olarak kontrol edilerek kullanılan elektrik miktarının belirlenmesi ve birim fiyat ile tüketim miktarının tespit edilmesi ile fatura edildiğini, davacı tarafça dosyaya müvekkilinin elektrik saatinin faturalara konu dönemlerde okunduğuna dair herhangi bir belge ibraz edilmediğini, fatura içeriklerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespit edilemediğini, Borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin bir an için borçlu olduğu düşünülse dahi fatura bedellerine ilişkin uyuşmazlık bulunması ve alacağın henüz likit ve muayyen olmaması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur. İlk derece Mahkemesi’nce: “Davanın KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyasında davalı yanın itirazının iptali ile takibin aynı kayıt ve şartlarla devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine ” karar verilmiştir. İstinaf Başvurusu: Hüküm davalı ve katılma yoluyla davacı tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Bilirkişi raporuna itirazlarını içerir 05/08/2019 tarihli dilekçelerinde;”müvekkilin aboneliğinin bulunduğu elektrik saatinin takibe konu fatura dönemlerine ilişkin saat okuma belgelerinin ilgili kurumdan celbi ile fatura içeriklerinin saat okuma belgeleri ile karşılaştırılarak gerçek elektrik tüketim bedelinin hesaplanması için bilirkişiden rapor alınması”nın talep edildiğini, Ancak mahkemece tüketim endekslerinin celbine karar verildiğini, davacı tarafça tüketim endeksi olarak adi yazılı bir bilgisayar çıktısı ibraz edildiğini, bu belgenin sarf olunan elektrik miktarını ispat yönünden delil olarak kabul edilemeyeceğini, bilirkişi raporunun da bu yönüyle eksik incelemeye dayalı olduğunu, Ayrıca bilirkişi kurulunun 2 kişiden oluştuğunu, bu durumun HMK 267 madde hükmüne aykırı olduğunu beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili katılma yoluyla ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davaya konu alacağın likit olduğunu, müvekkili lehine icra inkar tazminatı taktiri gerekirken yasal olmayan gerekçeyle bu talebin reddedildiğini beyanla hükmün düzeltilmesini talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava; İİK 67 maddesine dayalı itirazın iptali talebine ilişkindir. Dosya içeriğine göre; Davacı … A.Ş. ile davalı … arasında “… Mah. … Sk. No:… Güngören/İstanbul” adresinde bulunan iş yerindeki … numaralı tesisatta ilişkin … numaralı 01/03/2015 tarihli 1 yıl süreli “Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi” imzalandığı, taraflardan herhangi biri tarafından iptal edilmediği sürece sözleşmenin 1’er yıllık süre ile uzayacağının kararlaştırıldığı, Bu kapsamda … A.Ş. tarafından, davalı … adına düzenlenen normal elektrik tüketim bedeline ilişkin 24/02/2017 son ödeme tarihli 4.038,81 TL bedelli, 23/03/2017 son ödeme tarihli 3.911,08 TL bedelli, 26/04/2017 son ödeme tarihli 3.245,69 TL bedelli toplam 11.195,58 TL tutarındaki faturaların ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden 11,195,58 TL asıl alacak + 501,01 TL işlemiş faizden ibaret toplam 11.696,59 TL alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlunun 14/07/2017 tarihinde borca ve bütün fer’ilerine itirazı nedeniyle takibin durduğu, takip alacaklısının yasal süre içinde itirazın iptali talepli iş bu davayı açtığı tespit edilmiştir. Davalı şirkete ait kayıtlar, tüketim endeksleri, faturalar celp edilmiş, Elektrik Elektronik Mühendisi … ile YMM …’dan kök ve ek raporlar aldırılmıştır. Bilirkişi kurulunun oluşumu yönünden; HMK 267 maddesinde; “mahkeme bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle tek sayıda birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür” denilmiş olup mahkemece iki adet bilirkişi görevlendirilmiş ise de, bilirkişilerden biri SMMM olup sadece mali değerlendirme yapmıştır. Elektrik mevzuatı kapsamındaki asıl uyuşmazlık ise elektrik mühendisi diğer bilirkişi tarafından yapılmıştır. Aynı konuda görevlendirilmiş iki adet bilirkişi bulunmadığından bilirkişi kurulunun oluşumunda yasaya aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporuna esas alınan tüketim endeksleri davalının söz konusu tesisattaki tüketimlerini ispat yönünden hukuki geçerliliği olan belgeler olup ayrıca sayaç okuma belgelerinin ibrazı yönündeki davalı savunması yerinde görülmemiştir. Davacının icra takibindeki alacak talebi 11.696,59 TL, bilirkişi vasıtasıyla hesaplanan alacak miktarı 11.694,83 TL olup kısmen kabul hükmü gerekirken davanın tam kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Davacının istinaf sebepleri yönünden yapılan değerlendirmede; İİK 67/2 maddesinde “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmi- sinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmektedir. Borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkumiyeti açısından itirazın kötü niyetli olması şartı aranmayıp geçerli bir takibin ve itirazın bulunması, takip konusu alacağın belirlenebilir (likid) alacak olması ve davalının itirazında haksız olması gerekmektedir. “Likid alacak” kavramına gelince; eğer borçlu, ödeme emri ile kendisinden istenilen alacak bakımından borçlu olduğunu bilmekte veya bilmek durumunda ise ve buna rağmen itiraz ederse, itirazında haksızdır. O halde, borçlunun haksız olup olmadığının saptanabilmesi için, “alacağın bilinmekte veya bilinmek durumunda olması”nın ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Öğretide genel olarak kabul edildiği üzere, borçlu, alacaklının icra takibinde talep ettiği alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmekte veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda ise ve alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç yoksa, alacak likittir. Yargıtay’ın çeşitli kararlar vesilesiyle genel olarak yaptığı tanım da buna paraleldir: Örneğin, Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararlarında belirtildiği ve benimsendiği üzere, “alacağın gerçek miktarı belli ve sabit ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesi mümkün ise başka bir ifadeyle, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” alacak likittir.” Yargıtay’ın burada ifade ettiği, “borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise” ölçütü çok önemlidir. Burada dile getirilen borçlunun “yalnız başına” tespiti hususu, alacağın ve miktarının borçlu tarafından bütün unsurları ile bilinebilir (hesap edilebilir) olması ve bu konuda alacağın tespiti için ayrıca yargılama yapılmasına gerek olmaması anlamındadır. Alacağın likid olması bakımından “alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması” da şart değildir. (İcra İnkar Tazminatı Açısından “Likid Alacak” Kavramı – Prof. Dr. Ejder Yılmaz/ Banka- cılar Dergisi, Sayı 67, 2008) Bu esaslar dahilinde eldeki davaya konusu alacağın faturaya bağlı likit (tutarı belli / muayyen, hesaplanabilir) alacak niteliği taşıdığı, davalının haksız itirazı ile takibin durmasına sebe- biyet verdiği tespit edilmekle icra inkar tazminatı koşullarının oluştuğu sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen kararda maddi vakıa ve hukuki değerlendirme noktasında usul ve yasaya aykırılık tespit edilmekle, davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulüne, tespit edilen eksiklik yargılama gerektirmediğinden HMK 353/1-b-2 md gereğince, esasa ilişkin olarak yeniden, “1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 11.696,59 TL’lık borcun 11.694,83 TL’lık kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar yönünden devamına, Likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı borçlunun hüküm altına alınan 11.694,83 TL’lık borcun %20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine, Fazlaya ilişkin talebin reddine ” karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve davalının istinaf talebinin kabulüyle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince karar kaldırılarak yeniden esas hakkında; 1- Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen 11.696,59 TL’lık borcun 11.694,83 TL’lık kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar yönünden devamına, Likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı borçlunun hüküm altına alınan 11.694,83 TL’lık borcun %20’si oranında icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine, Fazlaya ilişkin talebin reddine, 2- Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 798,99-TL ilam harcından peşin alınan 144,27-TL’nin mahsubu ile bakiye 654,72-TL ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 144,27-TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4- Davacının yaptığı 1.632,00 TL yargılama giderinin davanın kabul ret oranında hesaplanarak 1.631,75 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5- Davalı tarafından yapılan yargılama giderin bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 6- Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihindeki A.A.Ü.T göre hesaplanan ve takdir edilen 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7- Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen kısım yönünden,karar tarihindeki A.A.Ü.T.göre hesaplanan ve takdir edilen 1,76 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8- Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa ödenmesine, İstinaf incelemesiyle ilgili olarak; Peşin alınan istinaf karar harcının, istinaf edene isteği halinde ilk derece mahkemesince iadesine, Davacının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 35,00 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalının istinaf sebebiyle yapmış olduğu 73,63 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa, karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/04/2022