Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/602 E. 2022/716 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/602
KARAR NO: 2022/716
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2018
NUMARASI: 2018/158 E – 2018/1228 K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafın … Mah. … Cad. No: … K: … … İş Hanı Bahçelievler/İST. adresinde işyerini kiralayarak 01.07.2016 tarihinde ticari faaliyetine başladığı, davalı şirketçe davacı tarafın faaliyet gösterdiği … Atölyesi’nde takılı olan … no.lu tesisat ile ilgili yaptığı “abonelik sözleşmesi” talebinin, tesisatın önceki dönemlerine ait davacı ile hiçbir alakası olmayan kullanıcı …ın kuruma ödenmemiş tüm borçlarının faizi ile birlikte ödenmesi şartına bağlanarak 01.07.2016, 05.08.2016 ve 20.09.2016 tarihlerinde kuruma yaptığı abone olma taleplerinin reddi üzerine kayıtsız ve mühürsüz sayaçtan elektrik kullandığı gerekçesiyle … no.lu ve 26.07.2016 tarihli, … no.lu ve 21.11.2016 tarihli, … no.lu ve 23.12.2016 tarihli, … no.lu ve 20.02.2017 tarihli, … no.lu ve 19.08.2017 tarih ve … no.lu ve 12.12.2017 tarihli tutanaklar gereğince sözleşmesiz elektrik kullandığı gerekçesiyle kullanılan enerjinin iki katı oranında sayaç işareti esas alınarak toplam 42.954,00 TL tahakkuk edildiği beyan edilerek; asıl borcun fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla normal tarifeden gerçek kullanım bedeli 19.023,59 TL haricindeki 23.930,41 TL borcun davacıya ait olmadığının tespiti ile bu güne kadar 11.862,23 TL ödeme yapılmış olması nedeni ile bakiye borcunun 7.161,00 TL olduğunun tespitine ve enerjinin kesilmemesi ve abone olma talebinin karşılanması yönünde tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; 26.07.2016 tarihinde sayaçsız direk bağlı kaçak elektrik kullandığından dolayı davacı adına … no.lu kaçak tutanağı tutulduğu, davacı tarafça da belirtildiği üzere davacının dava konusu işyerine 20.07.2016 tarihinde taşınıldığı, 26.07.2016 tarihinde tutulan tutanağın muhatabının davacı olduğu, çünkü davacının dava konusu işerini 01.07.2016 tarihinde kiraladığı, davacı hakkında daha sonra da davalı şirkete kaydı olmayan sayaçla elektrik kullandığı için tutanak tutularak bu tutanaklara istinaden davacı hakkında faturalandınlma yapıldığı, davacının davalı şirkete kaydı olmayan sayaçla elektrik kullanan davacının tesisatını ve elektriğini kullanmaya devam ettiği davalı şirkete karşı sorumluluğu devam etmekte olduğu, davacının gerek sayaçsız direk bağlı, gerekse de daha sonra kayıtsız/mühürsüz sayaçla eneıji kullanması haksız fiil niteliğinde olduğundan davalı şirket tarafından bu tutanaklara istinaden davacı adına faturalandırma yapılmış olduğu ve Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 28. maddesi uyarınca davaya konu borç tahakkuk ettirildiği beyan edilerek davanın ve başta ihtiyati tedbir karan olmak üzere tüm haksız talepler bakımından esastan reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece “Davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya 11.862,23 TL borcu olmadığının tespitine” şeklinde karar verilmiştir. Sözkonusu kararı davacı vekili ve davalı vekili istinaf etmiş olup, davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince verilen kararda maddi hata yapıldığı, 06/06/2018 tarihli bilirkişi raporunun maddi delillere ve başvuru belgelerine ve mevzuata daha uygun olması nedeniyle hüküm kurmaya daha elverişli olduğu, raporda belirtildiği üzere müvekkilin ticari faaliyete başlamadan önce davalı şirkete abonelik başvurusu yapması nedeniyle kaçak kullanım hesabının yapılamayacağı, normal hesaplama yapılması gerektiğinin bilirkişi raporunda belirtildiği, yanlış hesaplama yapılmış olması nedeniyle verilen maddi hatalı kararın kaldırılarak, 11.862,23 TL ödemeninde mahsup edilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Gerekçeli kararın dayanağı olarak bilirkişi raporunun Yargıtay ve istinaf denetimine uygun olmadığı, raporda bilirkişinin hatalı hesap yaptığı,tahkikat ve sözlü yargılmaya ilişkin usul ve esaslara uyulmadığından bahisle söz konusu kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dosyada yapılan incelemede ; Dava menfi tesbit istemine ilişkindir. İstinaf nedenleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede ,ilk derece mahkemesince 24/12/2018 tarihli celsede taraf vekillerinin rapora itirazlarını içerir beyanlarını aldığı ve taraf vekillerinin itirazalrı husunda olumlu ve olumsuz karar verilmeksizin hüküm kurulduğu ve gerekçeli kararda menfi tesbite karar verilmesi gereken miktarın sehven yanlış yazıldığının kısa karar gerekçeli karar çelişkisine sebebiyet vermemek için kısa karardaki hükmün tekrarlandığı görülmüştür. anlaşılmıştır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 184/2. maddesinde açıkça; Mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir. Somut olaya gelince, mahkemece söz konusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiğini tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istemedikleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılamada beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle; davacının ve davalının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın HMK 353/1-a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının ve Davalının istinaf başvurularının kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/03/2022