Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/593 E. 2022/2561 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/593
KARAR NO: 2022/2561
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2021
NUMARASI: 2015/1244 E – 2021/747 K
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 05/10/2022
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı otobüs firmasıyla … plakalı otobüsün alınarak, davalı şirkette çalışmak suretiyle işletilmesi konusunda protokol ile anlaştıklarını, buna göre söz konusu aracın gayri resmi olarak 1/2’sinin davacıya ait olacağını, resmiyette ise davalı şirkete ait olacağını, davacının araç kendisinden alınmadan önce tüm taksitlerini ödediğini, senetleri ve ödemiş olduğu makbuzları defalarca davalıdan istemesine rağmen bu evrakların kendisine verilmediğini, davalının protokolde yer alan hususların hiçbirine uymadığını, bugüne kadar davacıya ait kredilerin otobüste çalışılmak suretiyle ödendiğini,davacının otobüste yapılan usulsüzlüğü tespit etmesine rağmen ve bunu üst yönetime bildirmesine rağmen bu kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmadığını, sonrada zarar ettiği bahanesiyle kendisine borç çıkarıldığını, protokolün a 7. maddesi gereğince çalışılacak personelin şirket tarafından SGK’lı yapılması gerekirken hiçbirinin yapılmadığını, davacının sözleşmede yazmasına rağmen tesis bedellerini ödemediği için bu ortaklığı bitirdiğini, 2013 ün 11. ayında tesislerle yeni sözleşme yapıldığını fakat sözleşme gereği ödenmesi gereken paranın davacıya ödenmediğini, ayrıca söz konusu aracın kaskosunun 18.500 TL’sinin şirket tarafından ödenmesi gerekirken davacı tarafından ödendiğini, bu parayı da istemelerine rağmen hala ödenmediğini, bunlarla ilgili olarak davalı tarafa Kartal … Noterliğinden 25/12/2014 tarihinde … yevmiye numarasıyla ihtar gönderdiklerini, söz konusu alacaklarının buna rağmen ödenmediğini, protokolde yazan diğer tüm maddelere de uyulmamış olduğundan, araç şirkette şu anda çalıştığından öncelikle söz konusu aracın yarısının davacı adına tescilini, ayrıca protokol şartlarına uyulmadığından dolayı protokolün e maddesinin sondan ikinci fıkrası gereğince şimdilik 1.000 TL cezai şartın davacıya ödenmesini, sonuç olarak; … plakalı aracın 1/2’sinin davacı adına tescilini, tescil olmadığı takdirde davacının ödemiş olduğu taksitleri, tesis ücreti ve cezai şartla ilgili sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca şimdilik 1.000 TL’nin davacıya ödenmesini,davacının aracın kaskosu için ödemiş olduğu 18.500 TL’nin ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça davalı şirket aleyhine açılan işbu dava dürüstlük kurallarına aykırı olarak açıldığını, davacının bireysel olarak Mesudiye-Koyulhisar-İstanbul güzergâhında otobüsçülük yapmakta iken yeterli sayıda aracı olmadığı için davalı şirket ile çalışmak istediğini, davalının mali verileri ve maddi imkanları yeterli olmadığı ve bankalar nezdinde yeteri kadar kredisi olmadığı için davalı şirket ile ortak otobüs almak için görüştüklerini, görüşmeler neticesi … plaka sayılın otobüsün 400.000 TL’ye satın alınmasına karar verildiğini, bu bedelin 130.000 TL’sinin davalı şirkete ait bir aracın devri ile ödendiğini, bakiye 270.000 TL için … Bankası’ndan davalı şirket adına kredi çekildiğini, aradaki anlaşmaya göre çekilen kredinin faizler hariç 200.000 TL’sini davacı taraf ve faizler hariç kalan 70.000 TL’sinin de davalı şirket tarafından ödeneceğini, hal böyleyken davacı tarafın, çalışmaya başladıktan çok kısa bir süre sonra sürekli mazeretler üretip şirket kurallarına uymadığını ve özellikle dava dilekçesinde aksinin iddia edilmesine rağmen, şirket adına çekilen krediden payına düşen kısmı ödemediğini, davalı şirket tarafından yatırılan ve davacı hissesine düşen banka borçları istendiğinde, davacının hiçbir zaman ödeme yapmadığını, yine taraflar arasındaki protokol 01/05/2013 tarihinde yapılmış olmasına rağmen Ocak 2014 tarihinde davacının ortaklığı bırakıp gittiğini, bu tarihlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, yaklaşık 7 ay kadar davacı taraf ile çalışıldığını, protokol gereği zaten üç ay üst üste taksit/senet ödenmemesinin protokolün haklı fesih sebebi olduğunu, kaldı ki toplamda kullanılan 270.000 TL anaparalı kredinin tüm yükümlülüğünün davalı şirket üzerinde kaldığını, bugün itibariyle davalı şirketin kredi borcunun devam ettiğini, ayrıca protokolün d-3/4 maddesinde, sorumluluğu davacıya ait yazıhanelerde başka firmaların bilet satışında bulunamaz hükmünün mevcut olduğunu, davacı sözleşmeye aykırı hareket ederek yazıhaneden davalının ismini silerek başka firmanın acentası olarak aynı güzergaha otobüs bileti sattığını, bu hususun Beyoğlu … Noterliğinin 07.02.2014 tarih, … yevmiye nolu düzenleme şeklindeki tutanak ile tespit edildiğini, protokolün e-12 maddesindeki özel hüküm gereği davacının davalı şirkete 100.000 TL cezai şart ödemesi gerektiğini, davacıdan protokol kapsamında hesap vermesi istendiğinde “ben hesap vermiyorum ve artık sizinle çalışmıyorum” diyerek ortaklığı hukuka aykırı ve cezai şart ödenecek biçimde Ocak 2014’de terk edip gittiğini, ortaklığı terk tarihinde davacının şirkete 19.276 TL borcunun kaldığını, bu durumun tutanakla tespit edilmiş ve tutanağın da davacı tarafından imzalanmış olduğunu, davacının otobüsün yarısının kendi adına tescilini talep etmiş olduğunu, aracın mülkiyetinin nakline dair sözleşmelerin noterde resmi şekilde yapılmadıkça tarafları bağlamadığını, dava dilekçesindeki iddialardan birisinin de araca ait kasko ödemelerinin davacı … tarafından yapıldığı olup, aksine araca ait kasko poliçesi ödemeleri olan 2.000,00 TL+5.595,00 TL+1.475,00 TL ile 3.758,00 TL bedelli mali sorumluluk ve koltuk sigortaları poliçeleri ödemelerinin tamamının davalı şirket tarafından yapıldığını, yapılan tüm bu ödemelerin dekontları davalıda olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkeme taraflar arasında işletilmek üzere araç alımı,araç bedelinin ödenmesi,gider masraflarının ve gelirlerin paylaşılması konusunda bir protokol arasında imzalanan Ortak Çalışma Protokolü başlıklı belgede; “… plakalı otobüsün 1/2’sinin davacıya, 1/2’sinin davalıya ait olacağı, davalının 1/2 payı kapsamında otobüs bedelinin 130.000 TL’sine karşılık davacıya Mercedes marka bir araç verdiği, otobüsün bedeli için davacının banka kredisi çekeceği, kredinin 200.000 TL’sinin davacı tarafından ödeneceği, kalan 70.000 TL’nin davalının sorumluluğunda olduğu, otobüsün gelir gider hesabının davalının merkezinde yapılacağı, otobüste çalışan personelin sigorta kayıtlarının yapılacağı ve SGK primlerinin taraflarca payları oranında ödeneceği, davacının … adı altında işlettiği tüm yazıhanelerinin … adı altında işletileceği, davacının yazıhanelerinde %15 komisyonla bilet satacağı, Mesudiye yazıhanesinin ay sonunda gelir gider hesabının yapılacağı ve pay bazında paylaştırılacağı, otobüste sunulacak ikramların ve çalışacak personelin bedellerinin davalı tarafından ödeneceği, protokolün 01/05/2013 tarihinde yürürlüğe gireceği, 5 yıl süre ile geçerli olduğu, protokole uymayan ve bozan tarafın 100.000 TL cezai şart ödeyeceğinin belirlendiği,taraflar arasında çekilmiş ihtarnamelerin ve ihtarnameye cevapların sunulduğu,taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin fiilen sona erdiği konusunda uyuşmazlık olmadığı, davacının taleplerinin adi ortaklık sözleşmesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 642 643. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ,davacı vekiline 22/02/2018 tarihli 6 nolu duruşmada, dava dilekçesi ile davaya konu otobüsün 1/2 hissesinin tescili talep edildiğinden (tasfiye payı) taraflarca sunulan protokolde kararlaştırılan 400.000 TL otobüs değeri nazara alınarak 1/2 hisseye tekabül eden 200.000 TL yönünden eksik harcını ikmal etmek üzere bir sonraki duruşmaya kadar süre verildiği,, 26/04/2018 tarihli 7 nolu duruşmada davacı vekili söz konusu harcı yatırmayacaklarını beyan etmiş olduğundan bu talep yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, bu tarihten itibaren 3 aylık süre içerisinde eksik 3.415,50 TL peşin harç ikmal edilmek suretiyle yenileme işlemi yapılmadığından davacının … plakalı aracın 1/2 hissesinin adına tescili talebi yönünden HMK’nın 150. ve Harçlar Kanunu’nun 30. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği.davacı, dava dilekçesi içeriğinde 1.000 TL cezai şart bedeli ile 18.500 TL kasko bedeli talep etmiş olduğundan bu talepler yönünden yapılan değerlendirmede; alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tespit edildiği üzere davacının, ortaklığa konu … plakalı otobüsün 1/2’sinin bedeli için çekilen banka kredisinin 200.000 TL’sini ödemediği, tüm kredi ödemelerinin davalı tarafından yapıldığı, bu şekilde davacının protokole aykırı davrandığı, davalı tarafın protokole aykırı davrandığını ise ispat edemediği, bu nedenle de protokolün E.12. maddesi uyarınca cezai şart bedeli talep edilemeyeceği, kasko bedeli yönünden ise, her ne kadar … plakalı aracın kasko bedellerinin tarafınca ödendiğini iddia edilerek bir takım ödeme belgeleri ibraz etmiş ise de; sunulan ödeme belgeleri ile söz konusu otobüs kasko bedeli arasında bağlantı kurulamadığı gerekçesiyle; “1-Davacının … plakalı aracın 1/2 hissesinin adına tescili talebi yönünden davanın açılmamış sayılmasına, 2-Davacının cezai şart ve kasko bedeli taleplerinin reddine, 3-Tescil talebi yönünden karar ve ilam harcı 59,30 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına” karar vermiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmasına rağmen ve gerekli araştırma yapılmadığını,, ödeme makbuzları dosyaya sunulmasına rağmen davanın reddine karar verildiğini, aracın tüm taksitlerinin davalı firma tarafından ödendiğini gerekçeli kararda yazıldığını,buna itirazları olmadığını, davalı firma tarafından davacının otobüste çalışması sonucunda her ay hesap yapılacak olup , bu hesabın içinden taksitleri ödeyeceğini,,davalı firmanın bu şekilde bankaya kredi taksitlerini ödediğini,davacının 6 ay boyunca otobüste çalıştığını, buna ilişkin davalı firma tarafından herhangi bir itiraz da bulunulmadığından herhangi bir uyuşmazlık bulunmadığını,bu otobüste çalışırken davalı firmanın hesap görmemesi ve hesaba ilişkin belgeleri vermemesi üzerine zaten bu olay meydana geldiğini,mahkeme inceleme yaparken bu hususları dikkate almadığını,kredi taksitlerinin davalı firma tarafından otobüsün her ay kazanmış olduğu rakamla ödendiğini, kredi taksitlerini yatıranın davalı firma olduğunu, mahkeme tarafından davaya konu olan otobüsün her ay ne kadar kazandığına ilişkin müzekkereler yazıldığı, cevaplar verildiği,ancak f bilirkişiler tarafından bu incelemenin yapılmadığını,davacının ilk bu ortaklığı kabul ettiğinde otobüsün mavi yeşil turizme kiralandığı, gelen ödemelerin hepsini davalı şirketin bizzat kendisinin aldığını, 25.06.2013 tarihinde 18.644-tl ( 45 günlük karşılığı ), ordu 3176+kdv, 10.05 de sivas 3700+kdv, Ordu 3118+kdv, Erzincan 3424+kdv, Ordu 2880+kdv nin davalı firmaya ödendiğini,buna ilişkin evraklar dosya da olup bu firmadan çek alındığı ve davalı firmada kayıtlı olması gerektiğini,buna ilişkin hiçbir inceleme yapılmadığını,bu çeklerle kredi taksitlerinin ödendiğini,davacının 01.06.2013 ile ocak 2014 tarihleri arasında haftada en az 2 gün Koyulhisara gidip geldiğini,buna ilişkin tarafların hiçbir itirazı olmadığını, bilirkişiler tarafından buna ilişkin kazancının hesaplanması gerektiğini, karşı tarafın aracın kasko bedelinin ödendiğine ilişkin defter kayıtlarında hiç bir belge bulunmadığını ,ancak buna ilişkin makbuzları dava dosyasına sunulduğunu,bu konuda da hiçbir hesaplama yapılmadığını, mahkeme ve bilirkişiler tarafından davalı firma tarafından alınmış olan ve davacının hakettiği tesis ücretiyle ilgili hiç bir inceleme yapmadığını,davacının aynı zamanda tesis ücretine de hak kazandığını,kararın usul ve hukuka aykırı olduğunu beyanla,kararın kaldırılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 355 md gereğince, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan incelemeye göre; Dava adi ortaklık iddiası nedeniyle aracın yarı hissesinin davacı adına tescili ile bu olmadığı taktirde davacının yaptığı ödemeler ile cezai şart bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
ADİ ORTAKLIĞIN FESİH VE TASFİYESİ İLE İLGİLİ OLARAK; Taraflar arasında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devamı maddelerinde (818 sayılı BK.nun 520 ve devamı maddelerinde) düzenlenen adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır.Bir ortak tarafından ortaklığın devamı sırasında ortaklık adına yaptığı masrafların diğer ortağın payına düşen kısmının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyeyi de kapsar. Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir. Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür. Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşa- mamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir. Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır. Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir. Hal böyle olunca mahkemece yapılacak …; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır. Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir. Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlen- dirilmelidir.İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır. Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avans- lar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir. Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır. Davaya konu edilen ve taraflar arasında imzalanan … ve … Ortak Çalışma Protokolü başlıklı belgede; “… plakalı otobüsün 1/2’sinin davacıya, 1/2’sinin davalıya ait olacağı, davalının 1/2 payı kapsamında otobüs bedelinin 130.000 TL’sine karşılık davacıya Mercedes marka bir araç verdiği, otobüsün bedeli için davacının banka kredisi çekeceği, kredinin 200.000 TL’sinin davacı tarafından ödeneceği, kalan 70.000 TL’nin davalının sorumluluğunda olduğu, otobüsün gelir gider hesabının davalının merkezinde yapılacağı, otobüste çalışan personelin sigorta kayıtlarının yapılacağı ve SGK primlerinin taraflarca payları oranında ödeneceği, davacının … Turizm adı altında işlettiği tüm yazıhanelerinin … adı altında işletileceği, davacının yazıhanelerinde %15 komisyonla bilet satacağı, Mesudiye yazıhanesinin ay sonunda gelir gider hesabının yapılacağı ve pay bazında paylaştırılacağı, otobüste sunulacak ikramların ve çalışacak personelin bedellerinin davalı tarafından ödeneceği, protokolün 01/05/2013 tarihinde yürürlüğe gireceği, 5 yıl süre ile geçerli olduğu, protokole uymayan ve bozan tarafın 100.000 TL cezai şart ödeyeceği” hususlarının düzenlendiği açıktır. Tanıklar dinlenerek alınan 22/11/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda , … plakalı araç için … Bankası’ndan davalı şirket adına 03/05/20136 tarihinde, 48 ay vadeli ve 270.000 TL bedelli kredi çekildiğini, taksit ödemelerinin 03/06/2013 tarihinde başladığını, aracın 03/05/2013 tarihinde davalı şirket adına tescil edildiğini, kredinin tüm taksitlerinin davalı tarafından ödendiğini, davacı tarafından sunulan belgelere göre aracın kaskosu için 18.455,50 TL’nin davacı tarafından ödendiğini, bu durumda davalıdan yarısı oranında 9.972,50 TL’yi talep edebileceği belirlenmiştir. 20/05/2019 tarihli başka heyet raporunda ise , taraflar arasında 01/05/2013 tarihli bir protokol düzenlenmiş olduğunu, bu protokol gereğince … plakalı aracın 400.000 TL bedelle alındığını, bedelin 130.000 TL’sinin davalı tarafından davacıya devredilen araç ile ödendiğini, kalan kısım için … Bankası’ndan kredi çekildiğini ve kredi taksitlerinin tamamının davalı tarafından ödendiğini, davacının protokol ile üstlendiği yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacı otobüsün kasko poliçe bedelinin 18.455,50 TL’lik kısmını kendisinin ödediğini iddia etmiş ise de, kendisi ve yakınlarının kredi kartlarından yapılan ödemeleri delil olarak gösterdiğini, davacının başka otobüsleri de olması sebebiyle bu ödemelerin hangi otobüse ait olduğunun anlaşılamadığını, toplam ödeme miktarının 13.850 TL olduğu tespit edilmiştir. 27/01/2020 tarihli son heyet ek raporunda ise gelir gider durumu ve tasfiye payı açısından , taraflar arasında imzalanan protokole göre … plakalı otobüs bedeli için çekilen 270.000 TL krediye ait taksitlerin toplam 200.000 TL’lik kısmının davacı tarafından ödenmesi gerektiğini ancak davacının söz konusu yükümlülüğüne uymadığını, kredi taksitlerinin tamamının davalı tarafından ödendiğini, protokolün işlevsiz kaldığını ve davacının kusuru nedeniyle bozulduğunu, davacı otobüse ait kasko giderlerinin bir kısmını kendisinin ödediğini ispatlamış olduğundan ödemiş olduğu 13.850 TL kadar davalıdan 01/07/2015 tarihi itibariyle alacaklı olduğunu, davalı şirket defterlerinin incelenmesi neticesinde, 104.478,84 TL hasılatının, buna karşılık belgeli giderlerinin 149.454 TL olduğunu, ayrıca davacının 2 şoför, 1 muavin maaşı ile kiraların ve yazıhane masraflarının belgesiz olarak karşılandığını iddia ettiğini, kayıtların incelenmesi ile gayrisafi gelirler 104.478,84 TL iken yalnızca yakıt bedelinin 110.899 TL olması karşısında otobüslerin bu şekilde çalıştırılmaya devam etmesinin rasyonel olmadığını, bu durumun gerçeği yansıtmadığını, Ankara Ticaret Odası’ndan gelen kayıtlara göre 2013 yılı net karının 5.223,90 TL, davacının payının ise 652,98 TL olduğunu, 31/12/2013 tarihi itibariyle davacının ortaklık tasfiye payının otobüs bedelinin yarısı yani 200.000 TL olduğunu ancak bu bedeli ödememiş olması sebebiyle, taraflar arasında bir ortaklık olduğunun kabul edilmesi halinde ortaklıktan alacağı ile ortaklığa ödeyeceği borç aynı olduğundan kendisine ödenecek bir tasfiye payının bulunmadığı beyan edilmiştir. Son alınan ek raporda araç kredi taksitlerinin tamamının davalı tarafça ödendiği,davacının yükümlülüğünü yerine getirmediği,bu nedenle davacının yaptığını ileri sürdüğü ödemelere dair kasko ve diğer ileri sürdüğü giderlere ilişkin olduğunun ispatlanamadığı,davacıya ödenecek tasfiye payının bulunmadığı belirlenmiştir. O halde davaya konu taraflar arasındaki protokol gereği 400.000 TL davaya konu aracın davalı şirket adına alınması,taraflarca çalıştırılması,giderlerin karşılanması ve gelirlerin paylaşımı konusundaki sözleşmede,araç bedeli olarak 130.000 TL karşılığı olmak üzere davacıya davalı tarafça bir araç takas yapıldığı,kalan 70.000 TLnın davalı şirket tarafından araç bedeli olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı,kalan 200.000 TLlık tutar için davalı şirket adına banka kredisi kullanıldığı ve bu banka kredisinin de davacı tarafça ödenmesinin kararlaştırılmasına rağmen,davalı şirketçe edimin yerine getirilmesine rağmen davacı tarafça davalı şirket adına olan 200.000 TLlık banka kredisinin ödenmediği bu ödemelerin davalı tarafça yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı bir kısım kasko ödemelerini kendi ve başkasına ait kredi kartları ile ödemiş isede,ödemelerin hangi araç için yapıldığı tespit edilememiştir. Araç çalışmasına dair davalı ticari defter ve kayıtları incelendiğinde gelir,gider durumları ve Ankara Ticaret odası emsal kazanç kayıtları celbedilerek alınan son heyet ve son heyet bilirkişi raporu kapsamında davacının davalıdan sadece otobüsün yarısı yönünden tasfiye payı alacağı bulunmasına rağmen bu bedelin davalı tarafça ödenmediği,bu yönüyle davacının aracın yarı bedeli olan 200.000 TL tasfiye payı alacağı bulunmadığı belirlenmiştir. Ayrıca tüm raporlarda davacının dava konusu araç kredi borcu olan 200.000 TL yı ödemediği, bu yönüyle protokolü ihlal ettiğinin belirlenmesi karşısında cezai şart alacağının oluşmadığı da anlaşılmıştır. Dosyada bulunan ve davalı tarafından, davacı tarafça gönderilen ancak dosyaya sunulmayan 25/12/2014 tarihli ihtarnameye cevaben gönderilen 15/01/2015 tarihli ihtarname ile; davacının sözleşmeden doğan kredi taksitlerini ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediği, sözleşmeye aykırı hareket ederek yazıhaneden davacının unvanını silmek suretiyle başka firmalara ait bilet satışı yaptığı, bu nedenle sözleşmenin e-12 maddesi uyarınca 100.000 TL cezai şart bedelini ödemesi gerektiği, araca ait 3.758 TL kasko bedeli ödemelerinin taraflarınca yapıldığı, SGK prim cezalarının yarısından davalının sorumlu olduğu, işyerini ve ortaklığı 2014 yılı Ocak ayında terkederek gittiği beyan edilerek 100.000 TL cezai şart bedeli, tutanakla kabul ettiği 19.276 TL bedeli, kasko, mali mesuliyet ve koltuk sigortaları için ödenen bedelin yarısı olan 6.414 TL’yi 7 gün içerisinde ödemesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, davacının cevaben gönderdiği Kartal … Noterliği’nin 06/02/2015 tarihli ihtarnamesi ile; sözleşmede yazmasına rağmen tesis bedellerinin ödenmemesi sebebiyle ortaklığı bitirdiğini ve kredi taksitlerini ödediğine dair belgeleri dava aşamasında sunacağını beyan ederek 7 gün içerisinde 25/12/2014 tarihli ihtarnamedeki taleplerinin yerine getirilmesini aksi halde hukuki yollara başvurulacağını ihtar ettiği gözetilerek,bu durumda taraflarca ihtarnameler kapsamında adi ortaklık sözleşmesin feshedilmekle,taraflar arasında mevcut bir adi ortaklığın kalmadığı,sözleşmenin feshedildiği anlaşılmakla,ayrıca tasfiye edilecek ortaklık payının olmadığının belirlenmesi açısından davacının davasının ispatlanamadığı görülmüştür. Hükme dayanak son bilirkişi heyet raporu ve ek rapor taraf,mahkeme ve Yargıtay denetime elverişli bulunmuştur, Davacı taraf ödediğini ileri sürdüğü bedeller yönünden ise yemin deliline de dayanmamıştır. Dosyaya davalı tarafça sunulan davacının 19.19.276 TL borcunun kaldığına dair davacı imzasını taşıyan tutanak ile ilgili imza incelemesi yapılmasına karar verilmiş ise de ,mahkemece daha sonra bu ara karardan rücu edildiği anlaşılmakla,bu konuda davacı yönünden imza incelemesi yapılmasının da tasfiye raporu kapsamında gereğinin kalmadığı da belirlenmiştir. Kaldı ki terditli olarak davacının araç yarı hissesinin tesciline dair yatırılması gereken harcın yatırılmayacağının davacı tarafça mahkemeye açıkça beyanı karşısında, bu taleple ilgili harç yatırılmadığından, bu talep yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde aayakırılık görülmemiştir. Mahkemenin kararı usul ve hukuka uygun bulunmuştur.Davacı davasını ispat edememiştir. Bu itibarla, ilk derece mahkemesince verilen kararda mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine, Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesinleştiğinde istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 05/10/2022